Günlüğümün sayfaları arasında
dolaşıyorum.
İstanbul, 23 Nisan 2020
Yıl 1995.
Refah Partisi'nin Ümraniye teşkilatının
açılışı, Erdoğan kürsüde konuşuyor:
Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir demek,
koskoca bir yalan!
Allah, hâkimiyetin kesin sahibidir.
Erdoğan kürsüde konuşuyor:
Tutturmuşlar, laiklik elden gidiyor!
Bu millet istedikten sonra
tabii elden gidecek.
Sen bunun önüne geçemezsin ki.
Erdoğan kürsüde konuşuyor:
Bir buçuk milyarlık İslam âlemi,
Müslüman Türk milletinin
ayağa kalkmasını bekliyor.
Kalkacağız.
Onun ışıkları gözüküyor.
Bu kıyam başlayacak.
Tarih, 14 Temmuz 1996.
Milliyet'ten Nilgün Cerrahoğlu
teybini Erdoğan'ın önüne koyup,
"İktidara geldiğiniz zaman
İslam'a aykırı kanun kalkacak mı?"
diye soruyor.
Erdoğan yanıtlıyor:
Refah din değildir,
eşittir İslam değildir.
Ama Refah'ın referansı İslam'dır.
Referansımıza ters hiçbir şey yapmak
ve yaşamak istemiyoruz.
Gazeteci soruyor:
"Referansınıza ters kanun
kalkacak mı?"
Erdoğan yanıtlıyor:
Tabii kalkacak.
Kanunları da insanlar yapar.
Şu ana kadar demokrasiyi
bizim gibi anlayan,
bizim gibi yaşayan ve
yaşatmaya gayret eden
bir parti gelmedi.
Gazeteci soruyor:
"Demokrasi amaç mı, araç mı?"
Erdoğan yanıtlıyor:
Ha burada bizim
bir ayrılığımız var.
Biz diyoruz ki,
demokrasi bir araçtır,
demokrasi amaç değildir.
Şimdi ben soruyorum:
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
demek, koskoca bir yalandır"
diyen bir Erdoğan 23 Nisan'ı sevebilir mi?
Laik Cumhuriyet'i sevebilir mi?
Şimdi ben soruyorum:
"Allah, hakimiyetin kesin sahibidir"
diyen bir Erdoğan 23 Nisan'ı sevebilir mi?
Laik Cumhuriyet'i sevebilir mi?
Şimdi ben soruyorum:
"Tutturmuşlar, laiklik elden gidiyor!
Bu millet istedikten sonra tabii elden
gidecek" diyen bir Erdoğan
23 Nisan'ı sevebilir mi?
Laik Cumhuriyet'i sevebilir mi?
Şimdi ben soruyorum:
"Bizim referansımız İslam'dır,
referansımıza ters kanun tabii
kalkacak" diyen bir Erdoğan,
23 Nisan'ı sevebilir mi?
Laik Cumhuriyet'i sevebilir mi?
Şimdi ben soruyorum:
"Demokrasi bir araçtır, amaç değil"
diyen bir Erdoğan 23 Nisan'ı sevebilir mi?
Laik Cumhuriyet'i sevebilir mi?
Erdoğan, 23 Nisan'dan da, 29 Ekim'den
de, Atatürk'ten de hoşlanmaz.
23 Nisan, egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir, der çünkü...
29 Ekim, millet egemenliğinin üstüne
oturur çünkü...
Atatürk, 23 Nisan ve 29 Ekim'le din ve
devlet işlerini birbirinden ayıran
laiklik kapısını açtı çünkü...
Atatürk, "Biz Cumhuriyet'i kurduk.
Cumhuriyet, demokrasinin
bütün icaplarını sırası geldikçe
tatbikata koymalıdır"
diyen bir devrimcidir çünkü...
Atatürk, Doğu değil Batı demiştir çünkü...
Atatürk, "Bütün gayretimiz
Türkiye'de modern,
yani Batılı bir yönetim kurmaktır.
Uygarlığa katılmayı arzu edip de
Batı'ya yönelmemiş millet hangisidir"
diye sormuştur çünkü...
Atatürk, 1923'te Cumhuriyet'i ilan ederken,
"Bir Avrupa Türkiyesi, Batı'ya yönelmiş
bir Türkiye" demiştir çünkü...
Uzun lafın kısası:
Yüzü Batı'ya değil Doğu'ya
dönük bir Erdoğan...
Demokrasi ve hukuk devletini
boşlamış bir Erdoğan...
Millet egemenliğinin simgesi
TBMM'yi dışlamış bir Erdoğan...
Laiklik ilkesini, kadın-erkek eşitliğini
vitrin süsü yapmış bir Erdoğan...
Bugün, 23 Nisan 1920'nin
yüzüncü yıldönümünde
hangi nutku çekerse çeksin
inandırıcı olamaz.
Son söz:
23 Nisan'la 29 Ekim'i
gerçek rayına oturtmak
ve Cumhuriyet'i demokrasiyle
taçlandırmak yolundaki mücadele bu
topraklarda devam edecek.
Nokta.