17 Mayıs 2021

Türkiye'de ulusal ve yerel ölçekte afet risklerini azaltma eylemleri hakkında bir değerlendirme

Dünyadaki afet risklerini derecelendirme amaçlı yapılan uluslararası istatistiğe göre, en yüksek risk katsayısı 10 olmak üzere Türkiye'nin genel risk katsayısı 5.0'tir ve sıralamaya göre Türkiye 191 ülke arasında 47'nci sıradadır

Birleşmiş Milletler (BM) afet ânı ve sonrası müdahale ağırlıklı yaklaşımların doğal ve insan (teknoloji) kaynaklı afet risklerini azaltamadığını belirterek, 1970'li yıllardan çok sayıda ülkeyi ve uluslararası kuruluşları bir araya getirmiş ve afet politikalarını geliştirme amaçlı toplantılar yapılmasına, kararlar alınmasına ve belgeler yayınlanmasına öncülük etmiştir (1). Afet politikalarının ve afet risklerini azaltmak için önerilen strateji ve eylem planlarının tartışıldığı ve çalışma takvimlerinin belirlendiği bu uluslararası toplantıların kronolojik sıralamasını şöyle yapabiliriz:

  • BM Genel Kurulu Kararları (A/RES/42/169)
  • Doğal Afet Etkilerini Azaltma Uluslararası Onyılı (IDNDR, 1990-2010)
  • Güvenli Bir Dünya için Yokohama Stratejisi ve Daha Eylem Planı
  • Binyıl (Milenyum) Zirvesi
  • Uluslararası Afet Azaltma Stratejisi (ISDR)
  • Afet Yönetimi Sormacası
  • Sürdürülebilir Kalkınma
  • Kobe Konferansı ve Doğal Afet Etkilerini Azaltma Uluslararası Stratejisi, Afet Risklerinin Azaltılması Konferansı ve Hyogo Bildirgesi (2005-2015)
  • Güvenli Kentler Kampanyası
  • Küresel Platform
  • BM-ISDR Incheon Bildirgesi
  • BM-ISDR Chengdu Bildirgesi
  • Sendai Konferansı (2015-2030).

Türkiye dahil çok sayıda ülke bu küresel toplantılara katılmış ve önerilen strateji ve eylem planlarını uygulama konusunda imzalı onay vermişlerdir. Sonuçta, afet risklerinin azaltılmasında küresel, ulusal ve yerel olmak üzere her düzeyde paydaşların ve disiplinlerin birlikte harekete geçirilmesiyle başarılı olunabileceği görüşü doğrultusunda ülkelere riskleri azaltmak (sakınım önlemleri almak) için kaynak olabilecek temel politika belgeleri ve eylem planları sunulmuştur.

Dünyadaki afet risklerini derecelendirme amaçlı yapılan uluslararası istatistiğe göre, en yüksek risk katsayısı 10 olmak üzere Türkiye'nin genel risk katsayısı 5.0'tir ve sıralamaya göre Türkiye 191 ülke arasında 47'nci sıradadır (2, 3). Doğal kaynaklı afet riskleri derecelendirmesinde risk katsayılarımız sırasıyla deprem için 9.7, sel için 5.7, tsunami için 7.0, salgın için 6.2'dir. Bu tespitler, Türkiye'nin maruz kaldığı doğal ve insan kaynaklı afetlerin neden olduğu can ve ekonomi kayıplarının büyüklüğü bakımından mutlaka afet risklerini azaltması gerektiğini göstermektedir. Hızla göç alan, plansız ve denetimsiz yapı yığılmasına maruz kalan ve şu anda nüfusun büyük bölümünü merkezlerinde barındıran birçok şehrimizde, başta deprem olmak üzere doğal ve insan kaynaklı tehlikelerin afete dönüşme riski artmaktadır.

17 Ağustos 1999'da olan7.4 büyüklüğündeki Kocaeli depremi, bir şehir depremidir. Depremin yarattığı büyük can kaybı ve ekonomik çöküş, Türkiye'nin planlama, imar, denetim ve afet risklerini azaltma konusundaki tüm eksikliklerini inkâr edemeyeceğimiz bir gerçeklikle ortaya koymuştur. Kayıpların büyüklüğü, Türkiye'de yeni ve bütünleşik bir afet yönetim düzeninin bir an önce kurulmasını ve dünyadaki afet politika ve eylem planlarının öngördüğü risk azaltma ağırlıklı bir afet yönetimi sağlayacak yeni kurumsal ve yasal bir düzenin oluşturulmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bu amaçla, aceleyle Başbakanlığa bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü (TAY) kurulmuş, ancak bu kurum mevcut kemikleşmiş bürokratik yapının engellerini aşamamış ve gelişememiştir. 2000 yılında kurulan Ulusal Deprem Konseyi'nin raporu (4), 2004 yılında yapılan Deprem Şûrası raporu (5), KENTGES raporları ve Şehircilik Şûrası Raporu (6) afet yönetiminin yeniden yapılanmasını önermiş ve uluslararası afet risk azaltma politikaları doğrultusunda çözüm ve model önerileri sunmuştur. Hükümet 2000 yılında Zorunlu Deprem Sigortası, Yapı Denetimi ve Mesleki Yeterlilik ile ilgili KHK'lar çıkarmış, daha sonra bu KHK'lar yasaya çevrilmiştir. 2000 yılında kurulan Ulusal Deprem Konseyi 6 Ocak 2007 yılında yayınlanan Başbakanlık genelgesiyle "uygulama alanı kalmayan, güncelliğini yitirdiği veya yayımlanma amacı gerçekleştiği halde yürürlükten kaldırma işlemi yapılmayan" gerekçesiyle lağvedilmiştir (7).

2009 yılında 5902 sayılı yasa ile Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kurulmuş ve yeni bir afet yönetim düzeni oluşturulmaya çalışılmıştır. AFAD yasasında amaç "Afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını kapsar" cümlesiyle tanımlanmaktadır (8). Yasada belirtilen "zarar azaltma" terimi bir tehlikenin sonucunda ortaya çıkan kayıpları gidermek (telafi etmek, tazmin etmek) çabalarını ve bu gerçekleşmiş durumu hafifletmek girişimini tanımlar. Bu terim ancak afet sonrasında girişilen "yara sarma" işlerini anlatmak için kullanılabilir (1). Benzer biçimde, imar ve belediye mevzuatı dahil diğer ilgili mevzuatta zarar azaltma teriminin yaygın olarak kullanılması kafa karıştırmakta ve yanlış anlamalara neden olmaktadır. AFAD yasasının tanımlar bölümünde risk azaltma tanımı yapılmış olmakla birlikte, yasa içeriği ve genel nitelikleriyle risk azaltma ağırlıklı afet yönetimi konusunda uluslararası afet politikalarına uyum sağlayacak bir içeriğe kavuşamamıştır. Bugün gelinen noktada, başta imar ve belediyeler mevzuatı olmak üzere yasal ve kurumsal yapılanmada risk azaltma eylem ve uygulamalarını her ölçekte önceleyen bir yönetim düzeni kurulamamıştır. Uluslararası afet politikalarında yerel yönetimlerin risk azaltma eylemleri için özendirilmesi ve güçlendirilmesi önerileri görmezden gelinmektedir. Yerel yönetimlerin risk azaltma sürecine ve kararlarına katılımı ve afetlere hazırlık ve önlem uygulamalarını kolaylaştıracak ve finansal kaynakları kullanma konusunda mevzuatta belirsizlikler ve bürokratik sıkıntılar sürmektedir.

AFAD, 2011 yılında Türkiye Afet Risklerini Azaltma Platformu oluşturdu (9). Bu platformun "Afet ve acil durumlara ilişkin olarak ülke düzeyinde tehlikelerin önlenmesini, toplumun afetlere duyarlılığının artırılmasını, risk azaltma çalışmalarının sürekliliğinin sağlanmasını, risk azaltmanın her düzeyde plan, politika ve programlara entegrasyonunu sağlamayı" amaçlandığı ve platformun toplumun tüm kesimlerinin görüş ve önerilerinin dikkate alacınacağı belirtildi. Sendai Çerçeve Belgesinde önerilen ve risk azaltma sürecinde önemli bir katkısı olacak bu çok paydaşlı oluşum, mevcut yönetim şemasında görülmüyor ve bugüne kadar eylemleri konusunda bir bilgimiz yok.

AFAD, 2012-2023 dönemi için Ulusal Deprem Araştırma ve Eylem Planı'nı (UDSEP), 2013 yılında Türkiye Afet Müdahale Planı'nı (TAMP) yayınladı (10, 11). 1990 yılından bugüne kadar, Türkiye'nin de imzaladığı uluslararası afet politikaların önerilerinde, kurulan platformun amacında ve her yıl yayınladığı performans raporlarında görev olarak benimsenen riskleri azaltma strateji ve eylem planlarının uygulanması öncelikli olması gerekirken, AFAD nedense TAMP'a öncelik verdi. AFAD, 2017 yılında Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) yapılması için Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) ile protokol imzaladı (12). TARAP'ın içeriği şöyle tanımlandı "Ülkemizin afetselliğine göre önceliklendirilen afet türleri için afet risklerinin belirlenmesi ve her türlü tedbirin topyekûn bir şekilde alınarak bu risklerin önlenmesi ve azaltılması için neyin, ne zaman, kim tarafından, nasıl yapılacağının açıklaması yer alacaktır". Cümlede kullanılan "afetsellik" terimini anlamış değilim. AFAD ile ilgili bazı açıklamalarda bu terim kullanılmış ama ne uluslararası literatürde ne de AFAD'ın 2014'de yayınladığı "Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü"nde böyle bir terim yok.

AFAD web sayfasında, TARAP'ın bütünleşik afet risk yönetimindeki en önemli rolünün "afet risk azaltma konusunda mükerrer yatırımların önüne geçmek, toplumun afetlere daha dirençli hale gelmesini sağlamak, olası bir afet ve acil durumda yaşanabilecek can ve mal kaybının önüne geçmek" olduğu belirtiliyor. TODAİE, TARAP için 1.000'e yakın katılımcı ile 12 farklı afet türünün tartışıldığı 5 çalıştay düzenlemiş ve kararlar almıştır. TARAP raporu 11 Aralık 2017'de TODAİE tarafından AFAD'a teslim etmiş. AFAD, raporun 2018 yılında tamamlanacağını, belgenin genel çerçevesi çizilerek belirlenen afet türleri için ayrıntılı çalışmaların hız kazanacağını duyurdu. Raporu hazırlayan TODAİE, 9 Temmuz 2018 tarihli, 703 sayılı KHK ile kapatıldı (13). Bugüne kadar verilen birçok resmî demeçte TARAP'ın adı geçmesine rağmen, her nedense AFAD internet sayfasından TARAP raporunun kopyasına ulaşılamamaktadır.

AFAD, 21 Mart 2018 tarihinde "Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (TAYSB)" başlıklı bir belge hazırladığını duyurdu (14). 2018-2022 yılları arasında icra edileceği belirtilen TAYSB'ın amacı için yapılan açıklama şöyleydi: "TAYSB mevcut ve yeni tüm afet risklerini, her türlü afet ve acil durum ile afet yönetiminin tüm süreçlerini kapsamaktadır. TAYSB ile, etkili bir afet yönetimi için sistematik bütünlük, verimli kaynak kullanımı ve sorumluluk paylaşımını esas alan bir model sunulmaktadır. Belgede, tüm kamu kurum ve kuruluşları, akademik kuruluşlar, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, medya, aile ve bireye kadar uzanan tüm toplum ile uluslararası kuruluşlar afet yönetiminin paydaşları olarak ele alınmaktadır". Türkiye'de afet yönetiminin dünyadaki güncel afet politikalarına uyum sağlaması yönünde birbirine çok benzer mesajlar veren TARAP ve TAYSB raporlarını tek sayfalık internet açıklaması dışında bulup okuyamadığımız için ayrıntılarına bu yazıda giremedik.

Afet Riskinin Azaltılması Küresel Platformu (ARAKP) 2009 yılından itibaren iki yılda bir yapılan ve genel oturumlarda; hükümetler, paydaş gruplar, BM kuruluşları, özel sektör, afet risk azaltma ulusal platformları ve bölgesel kuruluşların katılımı ile yapılır. Bu önemli toplantıda ülkelerin afet risklerini azaltma uygulamalarındaki başarılı örnekler ve deneyimler katılımcı ülkelerce paylaşılır. Toplantının son günü de Sasakawa ödülleri sahiplerini bulur. En son Mayıs 2019'da İsviçre'de gerçekleştirilen ARAKP toplantısına Türkiye İçişleri Bakanlığı ve AFAD düzeyinde katılım sağladı ve "Türkiye Resmi Demeci" sunuldu (15). Bu toplantıya, Türkiye'yi temsilen katılan özel sektör ve diğer platform üyelerinin hangi kurumların temsilcilerinden oluştuğunu bilmiyoruz. Yapılan sunuda "2020 yılına kadar afet risklerini azaltma stratejisi oluşturulması küresel hedefi için ülke olarak Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi (TAYSB), Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) ve İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) üzerinde çalışıyoruz. Böylece yatırımlarımızı, ulusal ve yerel düzeylerde önceliklerimize göre sıralayabilecek, kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlayabilecek ve mükerrer yatırımların önüne geçebileceğiz. Risk ve zararları azaltmak için AFAD eliyle Türkiye Afet Risk Yönetim Sistemi'ni (TAF-RİSK) inşa ediyoruz. 81 ilde hazırladığımız ‘Bütünleşik Afet Tehlike Haritalarını' neredeyse tamamladık" açıklaması yapıldı. Böylece yıllardır adını duyduğumuz ama basılı raporunu göremediğimiz TARAP ve TAYSB planlarını tekrar duyarken, buna ek olarak TAF-RİSK (16) ve İRAP projelerini de Türkiye Resmi Demeci'nde ilk kez uluslararası mekânda açıklanırken öğrendik. Google üzerinden araştırdığımızda TAF-RİSK ve TAYSB ile ilgili haberleri 17 Ağustos 2015 tarihli bir resmî twitter mesajında görüyoruz. Mesajın içeriği şöyle "Afet öncesi risk & zararları azaltacak, Türkiye Afet Risk Yönetimi Sistemi TAF-RİSK projesi ile artık 81 ilin kendi afet müdahale planları var". Risk azaltacağı belirtilen mesajda müdahale sözcüğü neden var onu da anlamak zor. Google aramasında TAF-RİSK projesi ile ilgili olarak iki araştırma raporu (veya proje) görülüyor: "Ulaşım ve Taşımacılık Kazaları Afeti Araştırmaları Trend Analiz Raporu, Proje Adı: Türkiye Afet Risk Yönetim Sistemi Projesi (TAF-RİSK), TUBİTAK BİLGEM-AFAD (Proje Yürütücüsü), (2014-2015)" (17). Bu projelerin çıktısı olarak "ulaşım ve taşımacılık kazaları afeti" ile ilgili bir proje yapıldığı anlaşılıyor ama bunun tüm ülkeyi kapsayan bir doğal afet risk yönetimi sistemi projesiyle ilgisini anlayabilmiş değilim. Başka hangi doğal tehlike için uygulandı bilmiyoruz. Herhalde bir açıklaması vardır. Yine aynı resmî twitter dizinde TAYSB ile ilgili bir mesaj da şöyle: "Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi TAYSB afet yönetimini tek merkezde toplayarak, afet yönetiminde tek ses olacak".

Hâl böyleyken, 2019 yılında yeni bir kararla bu kez afet risklerinin belirlenmesi ve azaltılması çalışmaları kapsamında İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) başlığı altında hazırlık çalışmalarına başlandığı duyuruldu (18). Bu kapsamda Kahramanmaraş, Samsun, Adana, Afyon, Rize, Tekirdağ ve Sivas illerinin pilot il olmasına karar verildi ve afet risklerinin azaltılması yönünde çalışmalar başlatıldığı bildirildi. Duyurulardan anlaşıldığı kadarıyla, AFAD bu çerçevede tüm illerde benzer toplantıları düzenleyecek ve her kente özgü afet risklerini azaltma planı oluşturmaya çalışacak.

21 Ağustos 2020 tarihinde İRAP için ilk pilot il olan Kahramanmaraş'ta yapılan toplantıda "Afet yönetiminde de çatı belgesi olarak Türkiye afet yönetimi strateji belgesi ve eylem planı (TAYSB) adını verdiğimiz bir planımız var. Bunun altında afet öncesini planlayan ve bugün Kahramanmaraş ayağının tanıtımında bulunduğumuz, kısa adı TARAP olan, Türkiye Afet Risk Azaltma Planı var" açıklamasında bulunuldu. Yukarıda belirttiğim gibi TAYSB, TARAP ve TAF-RİSK plan ve projelerinin AFAD web sayfasında bir resmi raporu yok ama Kahramanmaraş'ta TARAP bir şekilde tanıtılmış! Raporu web sayfasında bulamadık ama varsayalım ki bu raporlar AFAD'ın arşivinde duruyor. Acaba ulusal çapta afet risklerini azaltma amaçlı strateji ve eylem planlarını içermesi beklenen TAYSB, TARAP ve TAF-RİSK vb önerileri ile her sektör ve ölçekte afet risklerini azaltacak eylemleri gerçekleştirmek olanaksız mıydı? İRAP'ın tanıtımında şu açıklama yapıldı: "Yereldeki riskleri tespit eden ve bu riskleri azaltmaya yönelik hedef ve eylemleri tanımlayan bir plandır. Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP), bu şekilde il planlarının birleşiminden meydana gelecektir. Ancak il planları da ulusal düzeydeki planın esaslarına göre oluşturulacaktır".  Ulusal bir risk azaltma eylemlerine ait somut bir rapor olmadan İRAP projelerinden çıkan sonuçlar "il planlarının birleşiminden" yaklaşımıyla ulusal stratejiyle nasıl bütünleşecek? O iş için de ayrı proje mi yapılacak? Kafa karıştıran bu açıklama aklıma şu soruyu da getiriyor. Biz Türkiye'de afet risklerini azaltma işin tümevarımla mı, yoksa tümdengelimle mi yapacağız? BM öncülüğünde bu işin çatı stratejileri ve eylem planları 40 yıldır yayınlanırken, AFAD'ın kurulduğu 2009 yılından bugüne kadar geçen 12 yılda afet risklerini ulusal ve yerel düzeyde nasıl azaltacağımız dair somut ve bütüncül bir sistem ve eylem ortaya konulamamışken ve bu işi yerelde yapmak için mevcut mevzuatta derya kadar eksik varken İRAP'lar bütün iller için bittikten sonra ulusal stratejiye nasıl entegre edeceğiz? Belediyeler dahil ilgili kurumlar arası eylem birliğini hangi mevzuata ve finansal modele göre kuracağız?

Her ne kadar İRAP raporları AFAD web sayfasında bulunmuyorsa da başka kaynaklardan erişebildiğim raporlar Tekirdağ, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş ve Sivas illerine ait. Şimdi İRAP ile ilgili bu pilot çalışmalara bakalım. Acaba bu raporlar ne amaçlıyor ve ne içeriyor? İl bazında hazırlanan İRAP, afet risklerinin azaltılması için Dünya'ya ve Türkiye'ye ne yenilik getiriyor?

İRAP'ın giriş bölümünde amaç şu cümle ile açıklanıyor: "Afet Risk Azaltma Planı; afetlerin olası etkilerini ve meydana getirdiği kayıpları gösteren; kayıpların en aza indirilebilmesi amacıyla yapılması gereken eylemleri bir süreç dâhilinde belirleyen ve bu eylemlerden sorumlu kurum ve kuruluşları tanımlayan; ekonomik, sosyal ve çevresel dirençliliği hedefleyen bir plandır. Afet risk azaltma planlamasının temel amacı, afete dirençli toplum ve yerleşim alanları oluşturmaktır". Bu amaç, AFAD'ın 2011 yılından bu yana resmî demeçlerde adı geçen UDSEP, TARAP ve TAYSB belgelerinde sunulan amaçlardan farklı değil. Doğal olarak bu şaşırtıcı olmaz, zaten BM'nin öncülüğünde son 40 yıldır ülkelere önerilen kuralların tümünde afet risklerini azaltalım, dirençli toplum ve şehirler yaratalım cümleleri bol bol yer alıyor.

İRAP'ın umut veren bir yönü var, o da çok aktörlü katılım sağlaması. AFAD'ın ilgili bölümleri yanı sıra, ilgili ilin mülki amirleri, belediye, meslek odaları, konuyla ilgili bakanlıklara bağlı daireler ve hastaneler ve üniversite temsilcileri katkı sağlamış görünüyor. Ancak 2011 yılında kurulduğu belirtilen "Türkiye Afet Risklerini Azaltma Platformu" İRAP çalışmalarına nasıl bir katkı sağlayacak ve bu konudaki gücü nedir bilmiyoruz.

İRAP için hazırlanan raporların tüm içeriği genel olarak modül olarak adlanan beş ana başlık altında toplanmış.  Bu ana başlıklar, giriş bölümü hariç sırasıyla şunlar: 1) İlin genel durumu, 2) Tehlike ve risk değerlendirmeleri ve yapısal/yapısal olmayan önlemlerin belirlenmesi, 3) Mevcut durum analizi, 4) Afet risk azaltma amaç, hedef ve eylemleri, 5) Plan izleme ve değerlendirme süreci. Birinci bölümde başlıklar; coğrafi durum, doğal yapı, sosyo-demografik yapı, ekonomik yapı, ulaşım ve altyapı durumu, şehirleşme ve yerleşim yapısı, afetsellik (?) ve afet yönetimi uygulamaları alt başlıkları altında açıklamalar vardır. İkinci bölümde başlıklar; deprem tehlike ve ri̇sk değerlendirmesi, meteorolojik ve iklim değişikliği kaynaklı tehlike ve risk değerlendirmesi, taşkın tehlikesi ve risk değerlendirmesi, kütle hareketleri (heyelan, kaya düşmesi ve çığ) tehlike ve risk değerlendirmesi, yangın tehlikesi ve risk değerlendirmesi, bulaşıcı hastalıklar. Üçüncü bölümde başlıklar; değerlendirilecek alanların ve konularının belirlenmesi, güçlü ve zayıf yönler-fırsat ve tehditler (GFZT) analizi için rehber sorular, ilimizdeki öncelikli afet tehlikeleri, değerlendirme ve sonuç. Dördüncü bölümde başlıklar; amaç ve hedefler, hedef ve eylemler, eylemler ve sorumlu/destek kurum ve kuruluşlar. Beşinci bölümde ise başlık; süreç.

Bu beş bölüm ve alt başlıkları altında belediyeden ve diğer kurumlardan veriler, istatistikler, haritalar ve dökümanlar derlenmiş ve bu derlemelere dayanarak illerin ilçe ve mahalle bazında maruz kalabileceği doğal ve endüstriyel (insan) kaynaklı tehlikeler değerlendirilmiştir. Alt başlıklara bakıldığında İRAP, il sınırları içerisinde deprem, meteorolojik ve iklim değişikliği, taşkın, sel, heyelan, kaya düşmesi, çığ, kentsel ve orman yangınları, bulaşıcı hastalıklar gibi doğal olaylar ve endüstriyel kazalarla ilgili durum tespiti ve tehlike ve risk değerlendirmelerinin analizini yapmaktadır. Mevcut verilerden belirlenen tehlikeler ve yaratabileceği riskler genelde niteliksel bir yaklaşımla belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen bulguların hangi ölçekte imar ve nazım planlarına altlık oluşturacağı açık değildir ve farklı tehlike haritaları için ölçek birliği yoktur. Elde edilen tüm bilgi ve verilerin ortak bir ölçekte profesyonel bir coğrafik bilgi sistem ortamına aktarılması gerekir. İRAP raporlarında yeni veriler elde edildikçe tehlike ve risk değerlendirmelerin belirli zaman aralıklarında güncelleneceği belirtilmiş. Ancak bu güncellenmenin hangi ortak ve paylaşılabilir ortamda yapılacağı konusunda bir bilgi yok.

Bu makaleyi yazarken inceleyebildiğim illerden Sivas 4 farklı amaç, 16 adet hedef, 267 eylemle; Kahramanmaraş, 3 farklı amaç, 20 adet hedef, 213 eylemle; Afyonkarahisar 1 amaç, 17 hedef, 215 eylemle ve Tekirdağ 4 farklı amaç, 17 adet hedef, 233 eylemle tehlikeleri anlamak ve olabilecek afetlerin risklerini azaltmak amaçlı Afet Risk Azaltma Plan' raporlarını yayınlamışlardır. Plan raporlarının sayfa sayısı ortalama 200 civarındadır.

Türkiye'de il ölçeğinde maruz kalınabilecek doğal ve insan kaynaklı tehlikeleri inceleyen ve bunların yaratabileceği riskleri belirleyerek risk azaltma önerilerinde bulunan birkaç ayrıntılı çalışma vardır ve bu çalışmalar ulusal ve uluslararası çapta iyi örneklerdir. Bunlar, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra yapılan ve genellikle deprem risklerinin azaltılması ağırlıklı araştırmalar olmakla birlikte kullanılan yaklaşım ve yöntemler itibariyle çoklu tehlikeleri ve oluşabilecek kayıp risklerini nazım imar planı ölçeğinde irdeleyen çalışmalardır. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin gözetiminde 2000 yılında İzmir Deprem Master (Ana) Planı (19), (IDNDR kapsamında İzmir, BM tarafından seçilen dünyada 10 şehirden biri olarak seçilmişti) İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2003 yılında İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) (20), 2006 yılında Bakırköy (İstanbul), Tekirdağ, Bandırma, Eskişehir, Gemlik (Bursa), Körfez (İzmit) için yapılan Marmara Depremi Acil Yeniden İmar Projesi (MDAYİP) (21) ve 2019 yılında İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi'dir (22). Bu değerli plan ve projeler, uygulama içeriği ve metodolojik yaklaşımları açısından nedense İRAP raporlarında kaynak olarak gösterilmemiştir. MDAYİP projesinde Tekirdağ için yapılan çalışmalara ve risk azaltma konusunda önerileri içeren Başbakanlık Proje Uygulama Birimi raporuna Tekirdağ İRAP raporunda yer verilmemesi önemli eksikliktir.

Her ilde afet risklerinin azaltılmasına yönelik eylemleri gerçekleştirmek için bir yol haritası niteliğinde strateji ve eylem planları yapılması isteği doğrudur. Ancak, 2003 yılından itibaren bazı il ve ilçelerde yapılmış çoklu mikro-bölgeleme ile belirlenen risklerin azaltılması hedefli değerli plan/proje önerilerinin (4, 19, 20,21,22) neden yerine getirilemediği de açıklanmalıdır. Çok emek ve para harcanmış o projelerde uygulanan gelişmiş teknik ve yöntemlerin kaynak olarak kullanılmaması ve örnek alınmaması önemli bir eksikliktir. İDMP ve MDAYİP'de (20, 21, 22) kullanılan yöntem, değerlendirme yaklaşımları ve kentsel risk azaltma sürecinde izlenecek strateji ve eylem planları kapsamının İRAP'a kılavuz olması yararlı bir karar olurdu.

İncelediğim dört İRAP raporunda dikkatimi çeken önemli bir diğer konu ise, özellikle konuya ilgim nedeniyle illerin deprem tehlike ve risklerinin belirlenmesi bölümü hakkındadır. 1996'da yürürlüğe giren Türkiye'nin Deprem Tehlike Haritası, güncellenen jeolojik, jeofizik ve sismolojik verileri ve gelişmiş hesap teknikleri kullanılarak, AFAD tarafından yeniden yaptırılmış ve 2019 yılında uygulamaya konulmuştur. Tanımsal ve çeşitli olasılık yöntemi seçenekleriyle oluşturulan yeni tehlike haritası koordinat bazında ülkemizin herhangi bir noktasında maruz kalınacak maksimum ve spektral yer hareketi ivme ve partikül hızı değerlerini vermektedir. Ancak, İRAP raporlarında deprem tehlike değerlerinin, AFAD'ın rutin olarak kullandığı AYDES sistemi üzerindeki RED algoritmasıyla hesaplandığı belirtilmektedir. Bu algoritma kuvvetli veya büyük deprem anında depremin olduğu bölgede maruz kalınan deprem yer hareketi ivme değerlerini acil durum bilgilendirmesinde kullanma amaçlıdır. RED algoritmasında, öngörülen büyüklükteki bir depreme göre tanımsal (deterministik) yöntem kullanır. Bu yöntem bir deprem sonrası il, ilçe veya mahalle bazında acil durum kararları almak ve bölgeye yardım yönlendirmek için yararlıdır. Ancak RED yöntemi, hem Türkiye Deprem Tehlike Haritası'nın depreme dayanıklı tasarım için verdiği değerlere, hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'ne yaptırdığı İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminleri Projesi'nde kullanılan yer hareketi ve tsunami hesaplama ve kayıp risklerini belirleme yöntemlerine seçenek olacak ayrıntı ve gelişmişlikte değildir. RED algoritmasının verdiği değerle, Türkiye Deprem Tehlike haritasının aynı nokta için verdiği değer farklı olduğunda iki resmi rapor arasında uyuşmazlık sorunu ortaya çıkacaktır. Eğer İstanbul İRAP çalışmasında benzer yaklaşım izlenirse, elde edilecek sonuçlar 2019 yılında İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi'nde elde edilen tehlike ve risk saptanması ve risk değerlendirmesi sonuçlarına seçenek oluşturmayacaktır.



Sözlük (1)

Afet/Kriz: Toplumun, yönetimlerin, ya da işletme birimlerinin belirli tehlikeler karşısında korunmasız kalarak olağan işleyiş ve üretkenliklerini kaybetmelerine, ya da verim düşüklüğü yaşamalarına yol açan olaylardır.

Afet Yönetimi: Acil durum yönetimi ve risk yönetimi konularında uzmanlıkların ayrı kurumsal birimler ile, ancak bağlantılı olarak örgütlendiği, merkezi ve yerel yetkilendirme ve sorumlulukların yasal düzenlemeler ile belirlenerek yürütüldüğü etkinliklerdir.

Afet Riski: Belirli büyüklükte olacağı öngörülen tanımlı tehlike karşısında, korunmasız durumdaki bireysel ve toplumsal kaynaklar, sistemler, çevresel değerler ve yaşam düzeninde kayıplara uğrama olasılığıdır.

Afet Riskini Azaltma: Belirli bir tehlike karşısında, korunmasız durumdaki kaynak ve toplumsal değerlerde olası kayıpların önceden alınan önlemlerle katlanılabilir ölçeklere küçültülmesidir.

Afet Planı: Türkiye’de yasal düzenlemelerde kullanılmakta olan bu terim ‘acil durum planı’ yerine kullanılmaktadır. Türkçe’de ‘afet yaratmak için plan’ anlamına gelebilecek bu terimin uygunsuzluğu yanı sıra, afetler alanında söz konusu olan diğer planlama etkinliklerini de tanımlamaktadır.

Afet Senaryosu: Ülke, bölge, kent gibi herhangi bir mekânsal ortamda, farklı tehlikelerin en olası şiddetle gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkabilecek çok yönlü doğrudan ve dolaylı kayıplar ve etkileşimlerin kestirilerek ortaya çıkacak acil durum gereksinmelerini belirleme çalışmasıdır.

 

Kaynakça

  1. Balamir, M., 2018. Afetler, Risk Yönetimi ve Sakınım Planlaması, Açıklamalı Kavram ve Terimler, TMMOB, Şehir Plancıları, Odası, 262 sayfa.  https://www.spo.org.tr/yayinlar/kitap_goster.php?kodu=100
  2. https://drmkc.jrc.ec.europa.eu/inform-index
  3. https://www.emdat.be/
  4. UDK Raporu, 2002. Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi, Ulusal Deprem Konseyi, Nisan 2002, Ankara, 100 sayfa.  https://drive.google.com/file/d/1KMBApZISVnqpIi18y4fGw-Q6pWkUzN7/view?usp=sharing
  5. https://www.imo.org.tr/resimler/ekutuphane/pdf/9695.pdf
  6. Kentleşme Şûrası Raporu, 2009. Afetlere Hazirlik ve Kentsel Ri̇sk Yöneti̇mi̇ Komi̇syonu Ankara-Nisan 2009, 159 sayfa. https://webdosya.csb.gov.tr/db/kentges/editordosya/genel_kurul_kitabi.pdf
  7. http://www.gazetevatan.com/deprem-konseyi-lagvedildi-106884-gundem/
  8. https://www.afad.gov.tr/kanunlar
  9. https://www.hazirol.gov.tr/tr/39209/Turkiye-Afet-Risklerinin-Azaltilmasi-Platformu
  10. UDSEP, 2011. https://www.afad.gov.tr/udsep-2023
  11. TAMP, https://www.afad.gov.tr/turkiye-afet-mudahale-plani
  12. https://www.afad.gov.tr/turkiye-afet-risk-azaltma-plani-tarap
  13. https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_ve_Orta_Do%C4%9Fu_Amme_%C4%B0daresi_Enstit%C3%BCs%C3%BC
  14. https://www.afad.gov.tr/turkiye-afet-yonetimi-strateji-belgesi-ve-eylem-plani-taysb
  15. https://www.afad.gov.tr/bm-afet-risklerinin-azaltilmasi-kuresel-platformunda-turkiye-ust-duzeyde-temsil-edildi
  16. TAF-RİSK, 2015. Taşkın Afeti Risk Modelleme Pilot çalışması Analiz ve Sonuç Raporu, AFAD.
  17. http://itslab.boun.edu.tr/projects
  18. https://www.afad.gov.tr/turkiyenin-ilk-il-afet-risk-plani-kamuoyuna-tanitildi
  19. https://www.izmir.bel.tr/izmirdeprem/
  20. İDMP, 2003. İBB, Planlama ve İmar Dairesi, Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü,  https://depremzemin.ibb.istanbul/calismalarimiz/tamamlanmis-calismalar/istanbul-deprem-master-plani/, 7 Temmuz 2003, 1344 sayfa.
  21. MDAYİP, https://dhttps://documents.worldbank.org/en/publication/documents-reports/documentdetail/791461468779367010/turkey-marmara-earthquake-emergency-reconstruction-meer-project
  22. https://depremzemin.ibb.istanbul/calismalarimiz/tamamlanmis-calismalar/istanbul-ili-olasi-deprem-kayip-tahminlerinin-guncellenmesi-projesi/

 

Yazarın Diğer Yazıları

6 Şubat 2023 Türkiye ve 1 Ocak 2024 Japonya depremlerinin muhasebesi

Türkiye’deki can kaybı oranı Japonya’dakine oranla yaklaşık 32 kez daha fazla oluyor

“Deprem korkuttu” ve “depremi bildi” ile sorunlar çözüldü mü?

Deprem tehlike haritalarımız ve deprem bina yönetmeliklerimiz var olmasına rağmen şu soru akla geliyor: Bu tehlike ve kurallar biliniyorsa neden depremlerde yıkılıyoruz ve canları kaybediyoruz?

İstanbul depremi, Marmara depremi olacak

Neden böyle söylüyorum? Çünkü yoğun ve dayanıksız yapılaşmanın olduğu bölgelerde büyük deprem “bölge depremi” olur. Bu tezimi güçlendirecek yalnızca iki örneği aşağıda veriyorum