4 Aralık 2023 tarihinde Mudanya açıklarında, Gemlik Körfezi’nde olan 5.1 büyüklüğünde deprem sonrası, İstanbul’un deprem tehlike ve kayıp riskleri konuları yeniden gündeme geldi.
Marmara’da olan ve algıladığımız küçük depremlerden sonra bizlere sorulan klişe sorular olur. Bu öncü müdür? Bu deprem daha büyük depremi tetikler mi? İstanbul’da büyük deprem ne zaman olacak? Hangi fay kırılacak? Bu ve buna benzer sorular her algılanan ve haber olan depremlerden sonra sorulur. Her deprem sonrası bu konularda sorularını bize yöneltenlere İstanbul’un deprem tehlikesini, olası kayıpları, deprem kayıplarının azaltılması için ulusal ve yerel ölçekte nelerin yapıldığını, nelerin eksik olduğunu ve nelerin yapılması gerektiğini açıklamaya çalışıyoruz.
Evet, İstanbul nüfusuyla, sanayisiyle, ticaretiyle, üniversiteleriyle ve sosyal hayatıyla dinamik ve devasa bir şehir oldu. 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depremi sonrası İstanbul özelinde deprem tehlikesinin ve kayıp risklerinin belirlenmesi adına çok sayıda bilimsel araştırma yapıldı ve halen süren araştırmalar var. Bu araştırmalar Marmara Denizi tabanında büyük bir depremin olma olasılığının çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
20 milyona dayanan nüfusuyla İstanbul’un sanayi ve ticari etkinliğinin ülke ekonomisindeki payı, 2021 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2 trilyon 202 milyar TL ile yüzde 30.4. Eğer İstanbul’u etkileyecek bir büyük deprem olursa can kaybının, ağır hasar gören ve yıkılan bina sayılarının ve ekonomik kayıpların ne kadar büyük olabileceği ile ilgili tahminler İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet sayfalarında herkese açık kaynak olarak sunulmuştur.
Türkiye ve yakın çevresinin deprem tarihi milattan sonra 11’nci yıla kadar, yani 2012 yıl geriye gider. Bu belgeleri incelediğimizde 5.0 büyüklüğündeki orta kuvvette depremlerin bile bu coğrafyada can ve mal kayıplarına neden olduğunu görürsünüz. 4 Aralık 2023’de Gemlik Körfezi’nde Mudanya açıklarında olan 5.1 büyüklüğündeki depremle ilgili olarak bazı hasarlar oluştuğu haberleri basında yer aldı.
Depreme dayanıklılık koşulların sağlandığı yerleşmelerde orta kuvvette bir depremde binalarda hasar beklenmez. Orta kuvvette depremlerde bile hasarlar oluyorsa, depremin büyüklüğü 5.5, 6.0, 6.5 veya 7.0 olduğunda ne olacağını ve tür kayıplarla karşılaşacağımız endişesine kapılmamak mümkün değil.
İstanbul ve deprem ilişkisi ile ilgili sorular sorulduğunda şöyle söylüyorum; eğer Marmara Denizi tabanında İstanbul’u etkileyecek bir büyük deprem olursa o “İstanbul depremi, Marmara depremi olacak.” Neden böyle söylüyorum? Çünkü yoğun ve dayanıksız yapılaşmanın olduğu bölgelerde büyük deprem “bölge depremi” olur. Biz bu durumun acı örneklerini ülkemizde her büyük depremden sonra yaşıyoruz. Bu tezimi güçlendirecek yalnızca iki örneği aşağıda veriyorum.
7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depremi Gölcük merkezli İzmit depremi olarak anılıyor. Ancak, o bir bölge depremidir. Bu depremden etkilenen ve can kayıpları ile toptan göçen binalar dahil çeşitli derecelerde hasarların oluştuğu il merkezlerinin deprem dışmerkezine uzaklıkları sırasıyla; İzmit 12 km, Adapazarı 39 km, Yalova 59 km, Bilecik 61 km, İstanbul 85 km, Bursa 94 km, Eskişehir 113 km, Bolu 142 km, Zonguldak 180 km ve Tekirdağ 210 km’dir.
17 Ağustos 1999 İzmit depremi sırasında yırtılan fayın uzunluğu 126 km, yırtılma süresi ise 50 saniye olmuştur. Fayın batı ucu Yalova’da, doğu ucu ise Düzce ovasının hemen batısında uzanan Karadere’dedir. Bu büyük depremden dolayı, o tarihte ortalama 3.5 milyon konutta yaşayan ve Türkiye nüfusunun dörtte birine yakın 15.9 milyon kişi çeşitli derecelerde olumsuz etkilenmiştir. Depremde 285 bin 211 ev ve 42 bin 902 iş yeri büyük hasar görmüştür. Yoğun sanayi ve ticari kapasitesi ve yüksek GSYH oranı olan bir bölge olması nedeniyle, depremin can kaybı ve ekonomiye etkisi çok ağır olmuştur. O depremde 18 bin canımızı toprağa verdik ve GSYH’nın %10’nunu kaybettik.
7.8 büyüklüğündeki 6 Şubat 2023 depremi Kahramanmaraş depremi olarak anılıyor, ancak o bir bölge depremidir. Deprem sırasında yırtılan fay, Doğu Anadolu Fayı’nın Elazığ’ın Sivrice’sinden Hatay’ın Kırıkhan’ına kadar uzanan güney parçasıydı. Ortalama 300 km uzunluktaki bu diri fay 80 saniyede yırtılarak 7.8 büyüklüğünde bir deprem yarattı. 11 il, 13 milyon kişi ve 5.5 milyon konut etkilendi ve 51 bin canımızı toprağa verdik. 107.608 yaralı vardı. 830.000 bağımsız birim kullanılmaz durumda hasar aldı. 2.3 milyon kişi evsiz kaldı. Depremde ekonomik kaybın GSYH’nın yüzde 9.63’ü olduğu belirtildi. Resmi raporlara göre toplamda 103 milyar dolar, yani bugünkü kurla yaklaşık 3 trilyon TL ekonomik kayıp oluştu. 2023 yılı genel bütçesinin 4 trilyon 469 milyar 570 milyon TL olduğu düşünülürse büyük depremlerin nüfusun yoğun ve ekonomik etkinliği yüksek olduğu bölgelerde ne kadar önemli kayıplara neden olacağı anlaşılmaktadır.
2024 bütçesi için 8 trilyon 437 milyar TL gelir, 11 trilyon 89 milyar TL gider öngörüldü. Buna göre bütçe açığı 2 trilyon 652 milyar TL olacak. 2024 bütçesinde deprem bölgesindeki harcamalar için 762 milyar lira ayrıldı. Öyle anlaşılıyor ki, 11 ili kapsayan deprem bölgesinin eski ekonomik ve sosyal gücüne kavuşması için yapılacak çok şey var. Deprem sonrası toparlanma için harcanacak bu bütçeler, depremden önce dayanıklı şehirler oluşturmak için harcansaydı ve riskler azaltılsaydı, bugün bu kadar ağır can kaybı ve ekonomik tahribat ile karşılaşmayacaktık.
Neden İstanbul depremi, Marmara depremi olacak?
Marmara Denizi tabanında oluşması beklenen 7.0 ve daha büyük bir depremin merkezinden 100 km’lik yarıçaplı alan içerisinde (Şekil) can ve ekonomi kayıplarına maruz kalacak 11 il var. Bu iller sırasıyla; Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova’dır. Bunların içerisinde 7 ilin Marmara Denizi’ne kıyısı vardır. Marmara Bölgesi yaklaşık 72 bin 666 kilometrekarelik büyüklüğü ile Türkiye'nin toplam alanının yüzde 9.32'sini kapsar. Marmara Denizi ise yaklaşık 11 bin km²'lik yüzölçümüyle bu bölgenin bir iç denizi durumunda olup bölgenin tam ortasındadır.
TÜİK tarafından yayınlanan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları-2022'ye göre Marmara Bölgesi'ni oluşturan 11 ilin nüfusu 26 milyon 530 bin 314’dür. Yani, Türkiye nüfusunun yüzde 31.11'i Marmara Bölgesi'nde ikamet ediyor. Marmara'da konut sayısı 6 milyon 840 bindir. Buna göre, Türkiye’deki konut sayısının yüzde 34.15'i Marmara bölgesinde yer alıyor.
TÜİK’e göre 2022 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 14 trilyon 864 milyar 295 milyon 809 bin TL oldu. TÜİK 2021 verilerine göre GSYH’da Marmara Bölgesi'nin payı yüzde 45.47 olup, toplamda 7 trilyon 248 milyar 789 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. İmalat sanayinin yüzde 50.39'luk payı ile toplam 811 milyar 227 milyon 621 bin TL Marmara Bölgesi'nden gelmiştir. Tarım, ormancılık ve balıkçılık kalemindeki Marmara payı ise yüzde 12.88 ile 51 milyar 732 milyon 767 bin TL’dir. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) açıkladığı ihracat performansına göre ihracatın 10 milyar 912 milyon 894 bin dolarlık payı Marmara Bölgesi'nden gerçekleşmiştir. Yani, ihracatın yüzde 64.23'ü Marmara Bölgesi'nden yapılmıştır.
Böylesine yüksek nüfus yoğunluğu ve ekonomik potansiyeli olan 72 bin 666 kilometrekarelik bir coğrafyada büyük bir depreme hazırlıksız yakalanma senaryosunu düşünmek bile istemem. Kocaeli Körfezi ağzından yola çıkan, Yassıada’nın 7 km güneyinden geçerek Tekirdağ’ın Hoşköy kıyısına uzanan ve yaklaşık 150 km uzunluğu olan Kuzey Marmara Fayı (Ana Marmara Fayı) tarihsel kayıtlara göre 1766’dan bu yana büyük deprem sessizliğini koruyor. Her yıl çok sayıda küçük ve bazen de orta kuvvette (Örneğin: Silivri açıkları, 26 Eylül 2019, M: 5.7) depremlere eşlik eden fay, bir gün bütün gücüyle yırtılırsa ve büyüklüğü 7.0 ve daha fazla olan bir deprem yaratırsa, yalnız İstanbul mu etkilenecek? Hayır, 11 iliyle birlikte tüm Marmara Bölgesi etkilenecek. 17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat 2023 depremlerinde olduğu gibi o bir bölge depremi olacak. (Şekil)
Yukarıda nüfus, ticaret, sanayi, ithalat ve ihracat sayılarına ait bilgiler verdiğimiz, nüfusu 30 milyona doğru giden ve GSYH’sındaki payı yüzde 45.5 ile tüm ülkenin milli gelirinin yarısına eşdeğer olan Marmara Bölgesi’nin, tehlikeli bir deprem bölgesi olduğunun ve deprem anı ve sonrası ne duruma geleceğinin ve neleri kaybedeceğimizin farkında olmamız, toplumu bilgilendirmemiz ve her türlü sektörel riski azaltarak hazırlanmamız gerektiğini hiç aklımızdan çıkarmayalım. Nüfusun ve milli gelirdeki payın önemli bir bölümünün bulunduğu Marmara Bölgesi’ne daha fazla nüfus getirmenin ve ekonomik pay yüklemenin, zaten yüksek olan doğal ve teknolojik afet kaynaklı kayıp risklerini daha da büyüteceğini asla unutmayalım. Marmara Bölgesinin ürettiği ekonomik paydan, başta deprem olmak üzere doğal, çevre, iklim ve teknolojik kaynaklı afet risklerinin azaltılmasına katkı sağlayalım.
6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depreminde, 11 ili kapsayan bölgede bir anda 51 bin canın kaybedildiği, 107 bin kişinin yaralandığı, bölgenin GSYH’sının sıfırlandığı, milyonlarca kişinin evsiz kaldığı ve göç ettiği düşünülürse, nüfusu 30 milyona varan ve ülkemizin GSYH’ndaki payı yüzde 45.5 olan Marmara Bölgesi’nin geleceğini planlayan siyasetçilerin ve bürokratların, bu yaşanmış acı gerçeği hep hatırlamaları ve Marmara’nın ve Türkiye’nin güvenli geleceği için bilimin ve aklın yolunda gereğini yapmaları en önemli görevleri olacaktır.