Transmedya kavramını ilk olarak Henry Jenkins’in artık başucu kitabı olmak üzere olan “Convergence Culture” kitabında farkettim. Kavram ilk olarak orada kullanılmıyor ama kavramın yeni medya çalışmalarında yaygınlaşmasına en çok katkıda bulunan eserlerden birisi bu olsa gerek.
Kavram daha çok “transmedia storytelling” [transmedya hikaye anlatımı] şeklinde kullanılıyor. TV sektöründe ve (özellikle) Türkiye’de reklam ve pazarlama alanında daha yaygın olarak telaffuz edilmeye başlanıyor. Bir tanımlama denemesine gelince: Transmedya, anlatılacak şeyi eldeki dijital teknolojileri kullanarak çeşitli platformlar ve biçimler üzerinden ve bunlar boyunca anlatmaktır. Eski medya düzeninde anlatılacak şey bir medya üzerinden anlatılır ve diğer medyalar üzerinden tekrarlanır- genişletilir- zenginleştirilirken, transmedya pratiğinde anlatılacak şey ancak çoklu bir medya ortamının birlikte kullanılmasıyla mümkün olabilir. Hikaye- ya da daha da genişleteyim: “anlatılacak şey”- artık tek bir medya üzerinden anlatılamaz haldedir. Hikayenin iletilebilmesi ancak çoklu medya ortamının deneyimlenmesiyle mümkün olabilecektir.
Transmedyayı anlamaya çalışırken başka tür kavramsallaştırmalarla karıştırma riski yüksek gözüküyor. Örneğin medya tüketicileriyle daha derinlikli ve çok katmanlı bir interaktivite kurmak transmedyanın sonuçlarından biri olsa da onu tanımlamak için yeterli olmayabilir. Aynı şekilde yukarıda da tanımlamaya çalıştığım üzere çoklu platform/medya kullanımı da tek başına yeterli değildir transmedyayı anlamada. Yoksa bazı şeylerin anlatımında çoklu medya çoktandır vardır zaten. Burada önemli olan anlatılan şeyi anlamak için bu medyaların hepsini deneyimlememiz gerektiği, yoksa hikayenin eksik kalacağıdır.
Hikaye eksik kalacak derken, aslında transmedyayla belki de başı sonu belli bir anlatının da sonuna geliniyor denebilir. Eskiden bir filmi ya da bir diziyi ya da bir TV reklamını izler ve konusuna hakim olurduk. Şimdi çoklu platformlarda hikayeleri kovalarken bir taraftadan da bileceğiz ki her yeni platform hikaye için yeni bir açı, yeni bir evrimleşme olabilir…
Okurlar yorum kısmında transmedya örnekleri verebilir ve bir tartışma başlatabiliriz. Bense yazının geri kalanında bir dersimde gerçekleşen transmedya deneyiminden bahsedeceğim. Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümünde bahar dönemleri verdiğim Dijital Kültürler dersinde geçen yıl da bazı denemeler yapmıştık, ama bu yıl çıtayı yükseltiyoruz. İçeriği doğrudan yeni medya meseleleri olan bu dersle ilgili bir yazı kaleme alacağım. Bu ilk yazıda transmedyayı vurgulamak istiyorum.
Dersimiz bir tarafıyla geleneksel ders sistemi içinde. Yaklaşık 270 öğrenci 2 ayrı günde 3er saatlik derse giriyor. Ders konuları buradan görülebilir, bu konular da haftalar ilerledikçe yeniden şekillenebiliyor. Geleneksel ders sistemin biraz farklı olarak. Ancak sınıfa gelmiş olmak dersi takip edebilmek için yeterli değil. Kapalı devre Facebook grubumuz dersle ilgili notların paylaşıldığı, tartışıldığı, duyuruların yapıldığı iletişim mecrası. Derse gelmeyip Facebook grubuyla yetinmek de mümkün olmuyor, çünkü gruba aktif olarak katkıda bulunmak kısmen derse gelmekle mümkün. Ders dışına da açık olan Twitter etiketimiz dersle ilgili Twitlerin atıldığı, bazen bir ders konusunun tartışılmaya devam edildiği (#TwitterKullanıyorumÇünkü), bazen ne derste ne de Facebook grubunda ilan edilmemiş bazı duyuruların yapıldığı bir mecra olarak işlev görüyor. Buraya ders dışından da katılım mümkün. Dersin hikayesinin başka bir mecrası ise Reddit’teki sayfamız. Türkiyeli kullanıcıların biraz yabancı olduğu bu mecra Facebook/Twitter öncesi bir dönemden kaldığı için ilk etapta yeni kullanıcı için itici gelebiliyor ama alıştıktan sonra farklı bir deneyim sunuyor. Dersin konusu ya da Türkiye gündemiyle ilgili internette bulunabilecek her link burada paylaşılıyor. Ayrıca süregiden tartışmalar başlayabiliyor. Ders anlatımında burada öne çıkan linkler ya da tartışmalara değiniyoruz ama her seferinde açıp göstermiyoruz. Reddit sayfamızı takip etmeyen arkadaşlar orada meydana gelen gelişmeleri kaçırmış oluyorlar bu durumda. Burada altını çizeyim. Çevrimiçi mecralar derslikte anlatılanın zenginleştirilmesi için kullanılmıyor yalnızca. Bizzat dersin parçası haline geliyor. Dersin içeriği ancak tüm mecralarda yaşanarak alınabiliyor. Önümüzdeki günler ve haftalarda çevrimiçi deneyimlemeleri derslik dışındaki mekanlarla entegre ederek dersin “hikayesini” daha da büyüteceğiz. Bunları da yeri geldikçe anlatacağım.
Sosyal medya araçlarının yoğun kullanımı dersi kolaylaştırmıyor, bence zorlaştırmıyor da ama yeni yükler yüklüyor dersi deneyimleyenlerin üstüne. Bu yükün bir kısmı “oyunsallaştırma” (gamification) süreçleriyle hafifliyor. Bu da bir başka yazının konusu. Dijital Kültürler dersi transmedya kadar oyunsallaştırmaya da dayanıyor.
Yeni Medya ve Eğitim etkileşimlerine önümüzdeki yazılarda da devam etmek azmindeyim.