Başka hiçbir konuda anlaşamayan 20 gazete yukarıda adı geçen bildiri bünyesinde birleşmiş. Bildiri şu sayfada bulunabilir. 20 gazetenin birleşip ortaya koyduğu metin, bu metnin yerleştirildiği websitesi ve bu ilanla beraber bazılarımızın e-posta hesaplarına düşen mesajda en azından şekilsel olarak bir banallik ve amatörlük var gibi geldi. Yok bunu bir sivil toplum inisiyatifi gerçekleştirse daha anlaşılabilir, elde olan imkanlar dahilinde.. Açıkçası “içerden” birkaç arkadaşa da danıştım: Birileri gazetelerin adını kullanıp böyle bir inisiyatif mi geliştirdi, yoksa gerçekten bu adı geçen gazeteler ortaya böyle bir metin mi çıkarabildiler diye... Efendim, aldığım bilgilere göre bildiri metninin ilk hali daha da saldırganmış. Kamuya sunulan mesaj ilk halin epey yumuşatılmış bir versiyonu imiş.
Bugüne gelene kadar birçok güzel yorum yapıldı zaten, benim de bazıları tekrar olmak üzere katkım şöyle olsun:
1- Bu saldırgan bildirinin ilk hedefinin dijital yerliler olduğunu düşünmüyorum. Ama mesajın genelliği ve çağrıştırdıkları onları da hedef haline getiriyor. Bunun ilk hedefi daha büyük bütçelerin döndüğü TV kanalları- konvansiyonel medyanın iç hesaplaşması- ve tamamen emek hırsızlığına dayanan bazı internet “haber siteleri” olsa gerek. Ancak varolan hukuki düzende bu bildirideki kararın en büyük kurbanları sıradan web kullanıcıları olabilir. Şu karara (ve tabi ki üslüba) bakar mısınız:
Ürettiğimiz ve bütün hakları bize ait olan; haber, yorum, köşe yazısı, fotoğraf, karikatür, grafik, çizgi ve sayfa dizaynı gibi materyallerin hiç bir şekil ve hacimde kullanılmasına izin vermeyeceğiz. [vurgu benden]
Birçok blog konvansiyonel medyanın ürünlerine bağlı olarak üretim yapar. Bu aslında konvansiyonel medyanın da işine gelen bir uygulamadır. Haberin yayılmasını ve daha çok okunmasını sağlar. Büyük kurumlara güç yetiremeyecek gazete sahipleri bu durumda isterlerse blogcular ve sosyal medya üzerinden üretim yapan bireyler üzerinde baskı kurabileceklerdir.
2- “Hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına” ifadesinde densizliğin yanında bir hukuksuzluk da olabilir. Bunu hukukçu arkadaşlara bırakıyorum. Ama kamusal bir yönü olan ve tam da kamusallığı yüzünden demokratik koruma altında olan medyanın üretimlerinin bir noktada kamusal hizmet doğrultusunda kullanılabilmesine kim karşı çıkabilir? Bu bildiriyi yazanların buna gücü yetebilir mi?
3- Yukarıdaki alıntıda geçen “ürettiğimiz” ifadesi de çokça ve haklı olarak eleştirildi. Adı geçen gazetelerden bazılarının tam da bildiride eleştirilen emek hırsızlığını bol bol yaptıkları biliniyor. Bunlara vurgu yapılan iki yazının linki:
http://www.teakolik.com/cuvaldiz-manifestosu/
http://www.tknlj.com/korsana-son-diyenlerin-korsanlik-raporu/
Erkan’s Field Diary’nin de bazı yazıları kaynak belirtilmeden bu gazetelerde alıntılandı örneğin (PDF kopya elimde, lazım olursa kullanabilirim).
Neredeyse erotik siteler haline getirdikleri sayfalarına koydukları görselleri de internetten topladıklarını biliyoruz örneğin. Bir magazin sayfası sorumlusunun sayfa çalışanlarına “boşverin, ne varsa toplayın” dediğini yüksek lisans derslerimizde tartışmıştık zamanında. Zaten bildiriye imza koyan gazetelerin kendilerinin bile bu üretim iddiasına gönülden inandıklarını sanmıyorum.
Çalma, apartma eylemlerinin yanında dijital yerlilerin kamuya hediye ettikleri ürünleri de utanmadan kullanıyor bu gazeteler. Ekşi Sözlük’ten alıntılar, Twitter ya da Instagram’dan alınan görsellere ne demeli?
4- Yurttaşların yeni medya üzerinden üretimleri arttıkça konvansiyonel medya (ç)alıntı yapmayı artırarak sürdürecek. Ürettiklerimizi ticari kullanıma kapasak bile hukuki süreçlere bizden çok hakim olduklarından üretimlerimizi ticari ürünlerinde kullanacaklar. Muhtemelen bunun verdiği bir rahatlık var, bildirinin ukala dilinde. Oysa internet mecrasını içtenlikle benimsemiş olsalardı bu yurttaş üretimleriyle profesyonel üretimlerin biribirini destekleyen süreçler olduğunu ve sirkülasyonun artımının iki tarafa da yarayacağını görebileceklerdi. Zaten yeni medyanın doğasını kavramış olsalarda bildiriyi genel olarak destekleyen Deniz Ergürel’in de vurguladığı iş modeli bulamama krizi bu denli büyük olmayacaktı. Eski yöntemlerle ayakta kalmaya çalışan konvansiyonel medya iş modeli üretememenin krizini yaşıyor ve içine girdiği panik hali sonucu böyle bildiriler ortaya çıkıyor. Deniz’in yazısında geçen hukuki sorunların önemini de kabul ediyorum. Ancak yaşanan bu panik halinde gazeteler bu gibi hamlelerle haklıyken haksız duruma düşüyorlar.
5- Bu bildirinin faydası şu olabilir. Gazetelere olan bağımlılığımızı iyice azaltabiliriz. Bu bildiriyi hazırlayanlar sanıyor ki ürünleri elimize ulaşmassa ayaklarına gideceğiz ve ürünlerini “kendi sitelerinden” takip edeceğiz. Hala farkına varamadıkları “o ürünler” ayağımıza gelmesse, zaten bakmayacağız. Ellerindeki son fırsatı da tepiyorlar. Belki bu vesileyle daha özgün ürünler üretip medya zenginliğimizi artırırız. Şimdi düşünüyorum da gazetelerden hiç alıntı yapmasam- ne metin olarak ne de görsel olarak-, onlara hiç link vermesem kim ne kaybeder? Ne ben ne de okuyucularım bu gazetelerin ürünlerine bağımlı haldeler. Determinist bir dil kullanmaktan çekinmiyorum: Internet engellenmesi mümkün olmayan bir mecra. Eskiler eninde sonunda buna boyun eğecekler...