05 Mayıs 2010

Popüler Olan Bizden Değildir, İvedilikle Çamurlayınız!

Forbes Dergisi, Mayıs sayısında Türkiye'de 2009'un “en çok kazanan yazarlar listesi”ni açıklamış...

Forbes Dergisi, Mayıs sayısında Türkiye'de 2009'un “en çok kazanan yazarlar listesi”ni açıklamış.
Kitapları 522 bin satan ve 2 milyon TL kazanan Elif Şafak, listenin birincisi. En çok kazanan yazarlar listesindeki 20 yazar aşağıdaki gibi;
- Elif Şafak / Doğan Kitap
- Turgut Özakman / Bilgi Yayınevi
- Ayşe Kulin / Everest Yayınları
- Orhan Pamuk / İletişim Yayınları
- Canan Tan / Altın Kitaplar
- Soner Yalçın / Doğan Kitap
- Ahmet Ümit / Doğan Kitap
- Nermin Bezmen / Doğan Kitap
- Zülfü Livaneli / Remzi Kitabevi
- Mümin Sekman / Alfa Kitabevi
- Üstün Dökmen / Remzi Kitabevi
- İskender Pala / Kapı Yayınları
- Emin Çölaşan / Bilgi Yayınevi
- Vedat Türkali / Turkuvaz Yayınları
- Nihat Genç / Cadde Yayınları
- Saygı Öztürk / Doğan Kitap
- Buket Uzuner / Turkuvaz Yayınları
- Yazgülü Aldoğan / Alfa Yayınları
- Hande Altaylı / Remzi Kitabevi
- Hamdi Koç / Doğan Kitap
İlk tespitim, listedeki 20 ismin 14 tanesinin en az bir, çoğunun daha fazla kitabını, birkaç tanesinin de külliyatını okumuşluğum oldu.
İkinci tespitim, bu listenin, doğallıkla, “Tüm zamanların en çok okunan Türk edebiyat yazarları” gibi bir hayali listeden, son derece uzak oluşu; bir yandan da, listeyi gazete yorum köşelerinde yorumlamış birçok okurun, bu ayrımın farkında olmadan, bu iki listeyi birbirine karıştırır görünmesi...
Benim kişisel listemde, Türk Edebiyatı’nın ilk 20’si, yukarıdaki listeden oldukça farklı şekillenir. Listem, sırasız olarak, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Reşat Nuri Güntekin, Sait Faik, Oya Baydar, Orhan Kemal ve Sevgi Soysal’ı; yukarıdaki listeden Orhan Pamuk, Elif Şafak, Buket Uzuner’i; ayrıca da Murathan Mungan, İnci Aral, Ahmet Altan ve Ayfer Tunç’u içerirdi.
Bu tamamen kişisel liste, ayrıca her türlü yoruma, tartışmaya, paylaşmaya, değişikliğe ve eklemeye de açık olur; bir yandan da “keyif benim değil mi kardeşim, herkesin listesi kendine” horozlanmasını da inceden, içinde taşırdı!
Dünya Edebiyatı’nı listeye katsam hele, işim daha da zorlaşır, çağdaş isimler, klasikler, farklı türler, asla eskimeyen çocuk edebiyatı da derken; olayı “bu liste 20lik yerine 100lük olsa olmaz mıı?!” şeklinde, kime olduğu belli olmayan bir serzenişe bile vardırabilirdim... Neyse ki büsbütün bir kendi kendine gelin güvey durumu mevcut, kimse benden böyle bir 100 beklemiyor! Ohhh diye nefes vererek, konuya geri dönüyorum.
* * *
Listenin ardından, yorum köşelerindeki okur yorumlarını inceledim. Çünkü, her konuda olduğu gibi, bu konuda da, asıl sonuç bileşkeden çıkıyor. Türk Edebiyatı’nın ilk Avrupai romanından uyarlanan Aşk-ı Memnu’yu uzata uzata sakız ettikleri dizinin en ufak detayıyla ilgili haberlere, “olamaaazzzz Ednan Bihter ile Behlül’ü mü öğrendiii?!” magazinciliğinde bir histeriyle yüzlerce yorum döşeyen gazete okuruna inat, edebiyat listesiyle ilgili ancak bir avuç insanın yorum yazması ayrı bir boyut; okur yorumlarının içeriği apayrı bir boyut.
Herkesin listedeki isimlere eğilirken, “büyük resmi” kaçırma halinin, her konuda olduğu gibi bu konuda da hasıl olmasıysa cabası...Öyle ki, liste birincisi Elif Şafak’ın toplam satış rakamının yalnızca 522 bin adet oluşu, 70 milyonluk ülkede kimseyi ürkütmemiş gibi görünüyor. Bu büyük resim yerine, okur yorumları hep, isimlerin çağrıştırdıkları etrafında, küçümser ve yabancılaştırır bir edayla sert konuşuyor.
Kimilerine göre Canan Tan gibi bir pembe dizi yazarının bu listede olması korkunç bir vaka; kimilerine göre Ayşe Kulin evde kalmış liseli kızlara ya da “çaresiz ev kadınlarına” hitaben yazıyor, Elif Şafak ise “kimbilir kimlerin maşası, zaten de muhafazakar adamın karısı”.
Kimilerine göre bu liste, Türkiye’de hiçbir şeyden anlamayan bir “yarı-cahil-okur”, “yarı-okur” kitlesinin bulunduğunun; okurların sadece yerel siyasi sabit fikirleriyle popüler vitrin kitabı satın aldığının; tarihsel bilgi açığını kapatmak için mitsel metinler okuyanların, Sabetay avı hikayelerini edebiyatla karıştıranların fazla olduğunun kanıtı...
* * *
Yorumların bir kısmına yürekten katılıyorum. Katılmadığım iki şey var.
İlki, büyük resim eksikliği olarak da söylemiş olduğum; genel olarak Türkiye’de gerçekten “okuyan” insan sayısının acınası azlığı...
Ders kitaplarından sonra eline bir tek kitap bile almamış insanların olduğu bir ülkede yaşarken, diğer tüm toplumsal sorunlarımızın büyük ölçüde çözüme kavuştuğu bir geleceği düşlemek bile son derece ütopik kalıyor.
Okuma bilinci ve alışkanlığı olmayan bir toplumda,  zaten bir avuç olan okuru, okuduğu kitap türünden dolayı, topa tutma lüksümüz ise hiç yok! Hiç değilse şimdilik, en azından birilerinin okuyor olduğuna bile şükretmeliyiz!
Nasıl baltalanır-ları değil, nasıl geliştirilir-leri konuşabilsek keşke ama ahhh, nerdeee...

* * *
Vikipedi kaynaklı bir listeye göre, dünyanın, tüm dillerde, tüm zamanlarda en çok okunan yazarları içinde, 4 milyar kopyayla birinci olan Shakespeare’i, yine 4 milyar kopyayla, Agatha Christie izliyor. Ünlü dedektifleri Poirot ve Miss Marple ile Christie, Times’ın yorumuyla, “dünyada İncil ve Shakespeare kadar satabilmiş yegane isim”.
Hemen ardından gelen yazar ise, 1 milyar kopyayla, pespembe, bembeyaz, Barbara Cartland! Çocukluğumun kahramanı Enid Blyton 600 milyon kopyayla, Leo Tolstoy 413 milyon kopyayla, Harry Potter’ın sevgili annesi Rowling 400 milyon kopyayla, Charles Dickens 200 milyon, Paulo Coelho 100 milyon kopyayla, daha arkalardan takip ediyor.
Bezirgan yüzüyle hem dinlendirip hem yoran zamanın çarklarının tam içindeyken, hayatta unutulası ve hatırlanası binlerce şey aynı anda olurken, kişisel ve toplumsal gündemler, yeryüzündeki her birey için, farklı ölçütlerde de olsa yüklüyken, bazen en “hafif roman”, en “ağır”ından evladır; insanın içini yıkar!
Bu yüzden de, pembe dizi küçümsemeleriyle, dedektiflik hikayesi çamurlamalarıyla, hem bir yere varılmaz; hem de onları okuyan insan, gerçek edebi metinleri, bilimsel önemli araştırmaları anlamaz diye bir şey, söz konusu bile olamaz!
* * *
Yorumlarda ve genel anlamda katılmadığım başka bir noktaysa şu...
Türk aydınının bir türlü üzerinden sıyırıp atamadığı, biz ve onlar, onlar ve diğerleri, tavanarasındakiler ve mutfaktakiler türevi bir yabancılaştırma ve ötekileştirme yapmadan, kendini iyi ve yeterli seviyede “aydın” hissedememe halinin yanısıra, bir nevi “dokunmayın aydınıma” inadı...
Bilgi ve kültür birikimi, insana çok sayıda “duyargalar” ekleyerek, insanı tek bir kültür içinde, zaman zaman adeta uzaylılaştıran bir şeydir bazen, haklısınız.
“Bilgi ve kültür birikimi yüksek, okuyan ve yorumlayan kesimleri törpüleye törpüleye bezdirdiler, yalnızlaştırdılar, küstürdüler yıllarca; hala fikir suçlarını, 301. maddeleri tartışıyoruz bu ülkede, korkuyoruz” deseniz, orada da yerden göğe kadar hakkınız var.
Yine de, aydınlığın sırça köşkünde, büyük resmi kaçırmaya, küskünlüğe yenilip, popüler olan her şeyi çamurlamaya, yalnızlığın asaletini, yabanıllığa çevirmeye kimsenin hakkı yok! Ne olur, yapmayınız...
İzin versek, imkan versek, el versek, tahammül etsek, öğretsek, anlatsak, çamurlamasak, mühürlemesek, paketiyle yaftalamasak, emin olun, çok iyi gelecek edebiyat hepimize. Ne olur, hatırlayınız...

Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...

"
"