06 Temmuz 2012

Kel Başa Şimşir Reçete

1 Temmuz 2012’de yurt genelindeki tüm eczanelerde başlayan, SGK’nın yepyeni e-reçete sistemi...

Tıp fakültelerinde “okunması olanaksız yazı ile reçete yazmaya giriş”, eczacılık fakültelerinde de, “kimselerin zinhar okuyamadığı doktor reçetelerini şıp diye çözme” dersleri verildiğini düşünürdüm. Sizin reçetelerle aranız nasıl bilmem, ama bugüne dek bu düşüncemi çürütecek şöyle inci gibi yazılmış bir tek reçeteye, ya da “ne diyor burada yahu” tereddüdüne düşen bir tek eczacıya rastlamadım.

Gel zaman git zaman, reçete dilinin doktorlarla eczacılar arasında gizlice paylaşılan mistik bir yabancı dil olduğuna, benim de buna takılmayı bırakıp o sırada her ne için ilaç alıyorsam ona ve iyileşmeye bakmamın en hayırlısı olacağına inandım.

1 Temmuz 2012’de yurt genelindeki tüm eczanelerde başlayan, SGK’nın yepyeni e-reçete sistemi MEDULA ile sanırım o mistik reçete dili tarihe karışmaya aday…

Türkiye 2003 yılından bu yana sağlık alanında kapsamlı bir reform sürecine girmiş durumda. İlaç alanında yapılan bir dizi düzenleme değişikliği, Genel Sağlık Sigortası (GSS) ile birlikte ilaca erişimin kolaylaşması, hizmet sunumunda vatandaşların hekimini ve hizmet alacağı sağlık kurumunu seçme özgürlüğüne kavuşması gibi önemli yapısal değişiklikler gerçekleşti.  

Ancak 2006 yılında yasalaşan ve 2008’de uygulanmaya başlarken temel değişikliklere uğrayan Sosyal Güvenlik Yasası, hastanın seçme özgürlüğünü kısıtladığı gibi hizmet sunucu özel sektör kuruluşları için de ciddi engellemeler getirdi. ("Sağlık Sektörünün Öncelikli Sorunlarına İlişkin Görüş ve Öneriler" başlıklı TÜSİAD Raporu)

Bu süreçte doktorları, hasta yakınlarının olası (ve olağan) tehdit ve tacizlerine karşı tamamen korunaksız kılan, öte yanda hastaları da mevcut koşullar ve zamansızlık yükünün altında ezilmiş bazı doktorların insafına karşı eli kolu bağlı bırakan sisteme bakınca, söz konusu anlı şanlı sağlık reformunun kusursuz pırıltısından söz etmek oldukça güç.

Herhangi bir günün herhangi bir saatinde, herhangi bir hastanenin herhangi bir bekleme odasında, umarım dara düşen sağlığınız için değil ama yalnızca gözlem babında, birkaç saat geçirirseniz; sağlık reformunun kanayan bir yaranın üzerine yapıştırılmış iyi niyetli ancak kapsamlı bir çözüm olmaktan henüz uzak bir yara bandı olduğunu görmeniz işten bile değil.

Uygulamasının ilk gününde türlü sistemsel hata mesajları veren, ancak önümüzdeki günlerde düzelip tıkır tıkır işleyeceği söylenen e-reçete ve benzeri uygulamalar, hele sıcak yaz günlerinde, benim hatlarda biraz karışıklık yapıyor.

İnterneti oldukça etkin kullanmama karşın ben bile bugüne dek elektronik ortama entegre edilmiş hiçbir bürokratik uygulamadan, kimlik numarası sorgulama gibi basit işlemler dışında sorunsuz yararlanamadım.

Daha geçen hafta, Ankara’daki yeni muhtarlığımıza kaydolmak, ikamet belgelerimizi yeni merkezi sistem gereği bağlı bulunduğumuz nüfus müdürlüğünden temin etmek, bu belgelerle elektrik, gaz ve su aboneliklerimizi üzerimize almak gibi işler için harcadığımız zaman ile teptiğimiz yollar inanılmazdı. Elektronik sistemde evli olduğumuzu gören, eksiksiz ibraz ettiğim kimlik suretleri ve gerekli belgelere de onay veren nüfus memuru, yine de “aile reisi” yanımda olmadığı için ikamet nakil belgelerimizi bana vermesinin olanaksız olduğunu belirtti.

Bir yanda insan faktörü ve kemikleşmiş çağdışı uygulamalar, öte yanda pek iddialı çok çağdaş elektronik reformlar var.

Aklıma ister istemez, yazlık beldelerde çetin kış koşullarından zarar görmüş, çökük ve çukurlu yolları, biraz mıcır biraz zift, üstüne yalapşak geçilen silindirle üstten üstten “yenileme” çalışmaları geliyor.

 Perhizle lahana turşusunun, kel kafayla şimşir tarağın, ne bileyim, ayranla tahterevallinin olanaksız aşkı, nereden de çıktıysa fikrime düşüp, deli gönlümün tellerini tıngırdatıyor.

Umarım ilerleyen zamanda haksız çıkarım.

İçinde son derece olumlu uygulamalar da barındıran sağlık ve sosyal güvenlik reformu, sistemin tüm yapıları iyileştirilerek hayata geçer.

Bana da mahcubiyetimi coşkuyla kutlamak düşer. 

Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...

"
"