Sevgili okuyucular insan vucudu bir ömür süresinde yaklaşık olarak altı defa kanser hücresi üretmeye yeltenebilir. Vücudun direnç sistemi bu hücreleri genelde çığrından çıkmaya başladıkları an yoketmeye yönelir. Yüzyılımızda kanser artık kendini genetik kodları kanser olmaya yatkın kategori içerisinde değerlendirdiğimiz canlılar dışında da yaygınlaşmaya başlayarak göstermekte.
Sebepler ve sonuçlar
Hepimizin bildiği gibi sayıca ve kullanım alanlari açısından oldukca artmış bulunan gerek yiyeceklerde raf suresini uzatmaya yarayan kimyasal katkı maddeleri, çevreye yayılan radyasyon, inorganik tarımda sebze ve meyvelerin yetiştirilmesinde kullanılan kimyasal gübre ve koruyucu tarım ilacları ve bunun gibi sayısı tükenmeyen faktorler bizleri yaradılışmızın hücre ve gen özelliklerine aykırı maddeleri tüketmeye, bazılarını solumaya ve çoğu ile de yakın temas halinde yaşamaya bizleri zorunlu kılmakta.
Tüm bunların yanında 21. yüzyılın stres ve pisikolojik sorunları karşısında vücudun koruyucu mekanizması (immün sistemi) görevini yeterli düzeyde yapamamakta. insanların sürekli biryerlere koşuşması vakit darlığını beraberinde getirdiği için düzenli, dengeli ve doğal beslenme yerini raf dayanıklılıgı daha fazla olan ve bundan dolayı içeriğinde antioksidan (oksidasyonu önleyici) vitamin ve besinlerin tedavi edici özelligini destekleyen faytokemikal adı verilen canlı maddelerin oldukca az barındığı gıdaların tüketimine bırakmakta.
Öneriler
Amerikan Beslenme ve Gıda Birliğinin yayınladığı bildiride kişilerin günde beş ile dokuz porsiyon arası sebze ve meyve tüketimini, bu tarz beslenmenin kansere karşı koruyucu özellik taşımasından dolayı teşvik etmekte. Bunun yanında Amerikan Kalp Vakfı ve Amerikan Spor Tıbbı Kolejinin ortak bildirilerinde buna ek olarak sunulan kanseri önleyici öneriler şöyle: Günde en az yarım saat nabız yükseltici egzersiz yapılması, kırmızı etten yağ oranının yüksek oluşu ve dolayısı ile kanserojenlerin sevdigi bir ortam olması açısından uzak durulması, vücut yağ ve kas oranının ideal ölçüler çerçevesi içinde olması, stresli yaşamdan kaçınılması, sigara ve uyuşturucudan uzak durulması.
Önlemci felsefe ve ruh-zihin-beden ilişkisi
Sevgili okuyucular arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, vücudunuz neler ile beslendiğinizin aynasıdır sözlerini daha önce duyduğunuza eminim. Bu sözlerde yapılan seçimlerin kişiliğimizi yansıttığı ve vücut şeklimizi ve sağlığımızı etkilediği belirtilmekte. Ruhlarımızın özellikli ve birbirinden çok değişik olduğu gerçeği değişmez fakat ruhların evrensel doğrulara olan yakınlığı kişinin zihin ve beden kimyasını doğrudan etkilediği bugün dış ülkelerdeki araştırmacılar tarafından ispatlanmıştır. Diğer bir değişle yapılan araştırmalar ruh ve zihinlerinde gerek kendi kendileriyle olan ilişkilerinde gerek başka insanlarla olan ilişkilerde fazla takıntı yaşamayan kişilerin fiziksel sağlıkları bu sorunları orantılı olarak daha fazla yaşayanlara göre daha iyi olduğunu bize göstermekte.
Birşeyler yapmak elimizde
Anlaşılıyor ki kişinin yanlızca bedenine ve yediklerine özen göstermesi sağlıklı ve canlı bir kişilik için yeterli olmamakta. Ruh ve zihin katıksız evrensel doğrularla beslendiği ve çevresine güzellikler yaydığı zaman, vücutlarımızda katıksız ve doğal besinlerle beslenip çalıştırıldığı zaman komple bir sağlık portresi çizilmekte. Ruhunu bedeninden kopararak kendini insanın yaradılışına aykırı hareket ve davranışlarla evrensel uyumdan saptıran kişiler, hasta bireyleri ve bu tip kişilerin çoğalması hasta toplumları oluşturmakta. Aristo’nun sözleri olan Gnothis e Afthon kişinin kendini bilmesinin sağlık dahil herşeyin başı olduğunu vurgulamakta sevgili okuyucular.