16 Aralık 2022

14 Aralık kararı ve İBB bütçesi

Sürekli beklemek, olup bitenlere sanki bir marifetmiş gibi şaşırmamak yerine, muhalefetin en az iktidar kadar -ama olumlu yönde- bir siyasal eylemliliğe girişmesinin elzem olduğu bir döneme girdik

İBB'nin 2023 yılı bütçe büyüklüğü, 115 milyar 250 milyon TL.

İSKİ ile İETT de dahil edildiğinde, toplam büyüklük 163 milyar TL'ye ulaşıyor.

Bütçenin gelir kısmı ise şöyle: İBB önümüzdeki yıl, 95 milyar 250 milyon TL belediye geliri tahmin ediyor. Bu tutar, güncel döviz kuruyla 5,1 milyar ABD Doları'na karşılık geliyor. (Seçime giderken AKP iktidarına biraz rahatlama sağlasın diye Suudi Arabistan'ın bir hafta önce Merkez Bankası'na "yatıracağı" açıklanan paranın da 5 milyar dolar olduğunu anımsatalım.)

İBB, 2022 yılı bütçesinde de yani bu sene 35, 6 milyar TL gelir tahmin etmişti. Şeffaf olarak yayımlanan bütçe cetvellerinde, gelir elde edilen kaynakların listesi 6 sayfa olarak listelenmiş. Otobüs biletlerinden, taşınmaz satışlarına, ÖTV'den bağışlara uzanan yüzlerece kalemden gelen gelirler tek tek izlenebiliyor.

Dünyanın sayılı metropolleri arasında yer alan İBB'nin bütçesi, sadece genel bütçeye katkısı bakımından değil ama politika üretmek, kaynak aktarım mekanizmaları kurmak ve ne kadarın nerelere, kimlere harcanacağına dair tercihleri açısından anlamlı bir büyüklük. Bu büyük bütçeyi çok uzun yıllar AKP yönetti. Üzerinde tasarruf etti.

Bir taşla kaç kuş?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki hapis cezası ile siyaset yapma yasağını içeren 14 Aralık kararını, bu bütçe büyüklüğünden, gelir kalemlerinden, harcama yetkisinden, yani büyük bir bütçe üzerinde tasarruf hakkından bağımsız düşünüp değerlendirmek eksik kalacaktır.

14 Aralık kararı,sadece Tayyip Erdoğan'ın, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "en güçlü rakibini ekarte etmesi" olarak değil, bir taşla çok kuşu vurmanın hedeflendiği hukuk dışı bir tanzim girişimi olarak görünüyor. (Erdoğan'ın Anayasa uyarınca üçüncü defa aday olamayacağı konusunun itinayla denklem dışı tutulmasının garabeti ise bir kenarda dursun!)

Bu aşamada bir hatırlatma iyi olabilir: AKP'nin yönettiği uzun dönemde, İBB kaynaklarının cemaat ve tarikatları temsil eden vakıf vb kuruluşlar bizzat iktidarın kurdurduğu vakıflara sağladığı destekler, İmamoğlu döneminde kesildi. Dönemin İBB yönetimi ile söz konusu vakıf ve dernekler arasında imzalanan protokoller, farklı başlıklar altında ama nihayetinde yüzlerce milyon TL'lerle ifade edilen kamu kaynakları üzerinden bu vakıf ve derneklere destek kapılarını açmıştı.

Daha fazla eylemlilik

İmamoğlu hakkında verilen karar, iktidarın hedefe koydukları için "cezaya suç arama" politikasının son örneği oldu. İBB Başkanı İmamoğlu'na bu kadar ağır ve hukuksuz cezalar verilmesinin tek nedeni, kendisine söylenmiş bir sözü iade etmiş olması. Alanında otorite konumundaki yetkin hukukçuların hakaret olmadığı yönünde görüş bildirmesine karşın, mahkeme hakimi değiştirilerek verilen bir cezadan söz ediyoruz.

Bu kararın istinaf ve Yargıtay aşamalarının ne kadar süreceği, bu aşamalarda ne yönde kararlar çıkacağı üzerine yapılan tartışmalar önemsiz değil, haber değeri de var. Ancak normal koşullarda iki seneden az sürmeyecek istinaf/temyiz sürecinin vites yükseltilerek, pekala iki üç aya kadar kısalabileceğini, izan sahibi herkes tahmin edebiliyorsa burada daha iyi düşünülmesi gereken bir konu var.

O da muhalefetin ve kamuoyunun karar çıktıktan sonra tartışmaya başladığı bu olasılıkların, aylar önce ve incelikle planlanmış olduğunu görmek. Bugüne kadar olup biten tanık olunan hukuksuzluklar, birçok kişiye bunu düşündürüyorsa, sanki bir hukuk devletinde yaşıyormuşuz gibi olasılık hesapları yapmanın siyaseten bir karşılığı olabilir mi? Ya da bir başka soru: Bu kararın iktidar partisi çevrelerinde yayılıp rıza üretilmeye çalışıldığı gibi Erdoğan'a rağmen alınmış olması mümkün mü? Davanın hakim ve savcısının iktidar partisi yöneticileriyle sosyal ortamlarda boy boy fotoğrafları (Gazeteci Barış Pehlivan duyurdu) çıkmışken, bu kararın, Erdoğan'ın rızası onayı dışında alındığına inanılmasını beklemek dalga geçmek gibi oluyor.

Sürekli beklemek, olup bitenlere sanki bir marifetmiş gibi şaşırmamak yerine, muhalefetin en az iktidar kadar -ama olumlu yönde- bir siyasal eylemliliğe girişmesinin elzem olduğu bir döneme girdik.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.


Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti -Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"