12 Mart 2025
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, biri Almanya’da (Münih) iki etkinlikte yer aldım. Alıştığınız yazılardan farklı olarak, bugün -Almanya’dakinin seyahat kısmı maceralı gelişen- iki toplantıya dair izlenimlerimi paylaşacağım.
İlk toplantı, 7 Mart’taydı. TGC’nin (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) Kadın Gazeteciler Komisyonu, “Medyada Kadın Yoksulluğu” konusuyla düzenledi.
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan, oturumu modere etti, yeni deyimiyle kolaylaştırıcılık yaptı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu kadın yoksulluğuna dair verileri analiz ederken gazeteci meslektaşlarım; Göksel Göksu (Medyascope) ve Gülfem Karataş (TGS), pek az konuşulan bu konuda söz aldık.
TGC Başkanı Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş konuşmalarında, başlığı “Medyada Kadın Yoksullluğu” olan toplantıyı planlarken, duyan birçok kişinin “Yanlışlık mı var, aslında yoksulluk değil de yoksunluk kelimesi mi olmalıydı?” dediklerini aktardı. Acı acı güldük tabii. Bazı meslektaşlarımız “Medyada erkek yoksulluğu yok mu, sadece kadın yoksulluğu mu var?” sorusunu yöneltmiş.
İşte tam buna benzer soruları ve yanıtlarını açmak üzere medyadaki kadın yoksulluğunu anlatmaya ihtiyaç var. Çünkü TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun 100 kadın gazeteciyle görüşerek düzenlediği anketin sonuçları; kadın gazetecilerin, mobbingden tacize, düşük ücretten cinsiyetçi dile kadar birçok alanda erkeklerin maruz kalmadığı davranış ve işlemlerle savaşmak zorunda kaldığın belgeliyordu. Sözgelimi; kadın gazetecilerin yüzde 75’i “kazandığı ücretin yetersiz olduğunu”, yüzde 56’sı kazandıkları ücretin asgari yaşam şartlarını karşılamaya yetmediğini söylerken, kadınların yarıya yakını meslekte taciz ya da mobbinge maruz kaldıklarını, yüzde 50’si stres veya depresyonla seyreden meslek hastalıklarına yakalandıklarını, erkeklerden daha az ücret aldıklarını ifade ediyor.
Sonuçların bazılarını soruya dönüştürelim ve soralım:
- Çoğunluğu 20 yıllık mesleki deneyime sahip, eğitimli kadın gazetecilerin önemli bir bölümünün, asgari ücretle geçinmek zorunda olduğunu biliyor muydunuz?
- Peki kadın gazetecilerin yüzde 77’si mesai ücretlerinin ödenmediğini, yüzde 61’i erkeklere oranla daha az ücret aldığını?
- “Cam tavan”lar nedeniyle, kadın gazetecilerin yüzde 62’si yükselme ve kariyer basamaklarında ilerleme açısından erkeklerle aynı haklara sahip olmadıklarını söylediğini?
Nihayetinde, çıktısı yüz güldürmeyen birçok sonucun yansıra iyi olan şu ki, kadın gazetecilerin yüzde 72’si, bütün güçlüklerine rağmen gazeteci olmaktan mutlu.
Kısa adı HDF. Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu, Almanya’da Türklerin kurduğu (1977) kamu yararına çalışan en eski sivil toplum örgütü. (Uğur Mumcu’yu katıldığı bir HDF etkinliğinde gösteren fotoğraf, albümlerinde en değerli köşede)
Eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, eşit hak mücadelesinde öncü rolü olan HDF’de başkanlık yapan isimlerden.
Almanya’nın pek çok şehrinde örgütlü HDF’nin, Almanya siyasetinde, taleplerini koalisyon anlaşmasına geçirecek ağırlığı mevcut. 2021’deki koalisyon görüşmeleri sırasında Başbakan olacak Olaf Scholz'a mektup göndererek Türk-Alman işgücü anlaşmasının 60. Yılındayken, (1961-2021) çifte vatandaşlık yasasının, Türklerin bunca yılına atfen sembolik olarak gerçekleştirilmesini öneriyor. Öneri kabul görerek koalisyon anlaşmasında yer alıyor ve daha sonra gerçekten yasal düzenleme hayata geçiriliyor.
Her yıl mart ayının ilk haftası Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği düzenlen HDF’nin Genel Başkanı Necip Şahin, bu yılki 8 Mart etkinliği için davet mektubu gönderince tereddüt etmedim.
Schengen vizesi için başvurduğum Almanya Büyükelçiliği, üç günlük bir vizeyi uygun gördü. Bu, “Git, toplantıya katıl ve koşa koşa dön” demekti.
Mevcut atmosferde “Hiç değilse vize verdiler” diye neredeyse şükredilmesi (!) gereken bir durumdu belki ama sadece bilet tarihlerine bakılarak verildiği anlaşılan bu kadar kısa bir vizenin, hayatı ne kadar zorlaştırabileceğini de bilfiil yaşadık.
Plana göre, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sabahı gidip, Münih’te akşam saatlerinde düzenlenecek etkinliğe katıldıktan sonra pazar gününü orada iki ziyaret programı ile geçirip pazartesi günü dönecektim.
Fakat bilin bakalım ne oldu? Cuma gece yarısı Now TV’de yayımlanan Orta Sayfa programımız sürerken, THY’ndan mesaj geldi. Dönüş uçağımız 10 Mart’tan 11 Mart’a alınıyor, anlayışımız için teşekkür ediliyordu. Benim içinse bu yeni plan, Almanya’dan Türkiye’ye dönüşümün fevkalade problemli olacağı, dönünceye kadar akla karayı seçebileceğim anlamına geliyordu.
Uçuşa saatler kala gerçekleşen bu değişikliğin Almanya’daki grevden kaynaklandığı öğrenmek uzun sürmedi. Üç günlük vize nedeniyle dönüşü mümkün kılacak bir bilet değişikliği yapmak zorunluydu.
Neyse ki, uzun, upuzun uğraşların ardından, 10 Mart’a bilet bulduk ve ben 48 saat içinde tıpkı Ankara-İstanbul-Ankara yapar gibi İstanbul-Münih-İstanbul ve aktarmasıyla 3 günlük vize süremi ihlal etmeden Ankara’ya dönmeyi başardım. Adeta Amok Koşusuydu.
Buraya kadar anlattığım, seyahatin teknik sebepten kaynaklanan güçlüğü. Yoksa, 8 Mart akşamı Münih’te HDF Genel Başkanı Necip Şahin ile diğer yöneticilerin, üyelerin içten yaklaşımı, toplumsal meselelerdeki duyarlı tutumlarıyla gelişen sohbet ve etkinlikteki coşkulu atmosfer, stres yaşatan mecburi sürati ve ondan kaynaklanan yorgunluğu alıp götürdü. Süreyya Akay ile Yasin Yardım’ın sesi/sazı eşliğinde canlı bir ortamda geçen akşamda; Türkiye’de kadınların hayatın birçok alanında uğradığı türlü türlü ayrımcılığa karşın sergiledikleri direnç, mücadele ile enflasyonun bu durumu nasıl da daha zorlaştırdığına dair yaptığımız söyleşi “İyi ki” yan yana durmanın önemini bir kez daha vurguladı.
Almanya gibi ekonomisi güçlü ülkelerde dahi, kadınlar ile erkekler arasındaki ücret farkı, erkekler lehine yüzde 16 olduğunu da orada öğrendim. Bu arada hemen not düşeyim ki, oradaki dostlar orada yaşasa ve çalışsa bile akıllar ve kalpler hep Türkiye’de.
HDF, Almanya’da şubatta yapılan seçimin ardından; ırkçılığa karşı kalıcı ve kesin önlemler alınması, çoklu vatandaşlık yasasının korunması, nitelikli işgücüne olanak sağlayan yasaların genişletilmesi taleplerinde bulundu.
“Zamanın ruhu” bütün dünyada zor bir döneme işaret ediyor. İnsan haklarına saygılı, eşitlik ve adalet temelli bir yönetim anlayışı ise herkesin ihtiyacı.
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
İktidar, pekâlâ, bütçe kaynaklarını çocuk bakımı nedeniyle istihdamdan kopan, geçinebilmek için mesai dayatması karşısında çocuğunu işyerine götürmek zorunda kalan kadınları gözeterek kullanabilir. Bunu yapmak yerine sadakatle kendisinin yanında duran, karşılıklı simbiyotik ilişki içinde oldukları şirketleri gözeten politika araçlarına aktarıyor
Mattia Ahmet Minguzzi canavarca katledildi. Onu katledenlerin 18 yaş altında olması sebebiyle suça sürüklenen çocuk korumasından yararlanmasının koşulları çok iyi tartılmalı, tartışılmalı; vicdanları rahatlatmayacak olası kararın adaletsizliği derinleştirmesinin önüne geçilmelidir
AKP kanun teklifinin temelini oluşturan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), işletmelere tanınan karbon salım haklarının alım satım işlemlerinin gerçekleştiği ticaret sistemi olarak tanımlanıyor. ETS’de şirketler, kurulacak/ kurulmuş bir piyasa temelinde birbirleriyle karbon ticareti yapabiliyor
© Tüm hakları saklıdır.