18 Ocak 2021

CANAN: Pera Müzesi'ndeki falcı

Pera Müzesi'nde 24 Ocak'a kadar görülebilecek "Minyatür 2.0" sergisinde sanatçı CANAN "Falname" performansında sergi ziyaretçilerine tarot falı baktı. Ben de İstanbullular adına İstanbul'un kısmetinde yakın gelecekte neler olacağını öğrenmek için bir seans kaptım

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, henüz Covid-19 sebebiyle restoranlar tamamen kapanmamış ama gece yarısına kadar oturabilme iznimizin olduğu o ışıklı gecelerde ben İstiklal Caddesi'nde tıngır mıngır süzülürken, caddenin Asmalımescit Sokağı'yla öpüştüğü noktada yazar Sema Kaygusuz ile karşılaştım. Sanatçı CANAN ile birlikte, az önce Flamenko dans kursundan çıkardıkları ayaklarını şimdi sokakta gezdiriyorlardı. Takata tak tak! Takata tak! Ayak üstü bir konuşmadan sonra sağ olsunlar fazla ısrar etmeme gerek bırakmadan Asmalı'nın emektar meyhanesi Yakup 2'ye benimle birlikte gelmeyi kabul ettiler. Sema ile her hafta gittiği Flamenko dans dersleri sonrasında oturup sohbet etmeyi "gelenek" haline getirmiştik bir süre önce. Pandemi, karantina derken bu haftayı es mi geçsek dedik ama kader ağlarını örmüştü bir kere, yine de karşılaştık. Yani kaçış yok, o rakı içilecek! Üstelik CANAN'la tanışma fırsatı da bulmuştum.

Merhaba CANAN

Masaya eklemlenenlere, CANAN'ı tanıtırken "Hani Arter'de 'Kaf Dağı'nın Ardında" sergisi vardı ya. Cümbüşlü, büyülü, caddeye taşan o rengârenk..." dememe kalmadan kedisine hayranlıklar dile getirilmeye başlandı hep. CANAN'ı CANAN yapan sadece Arter'deki o sergisi değil elbet, performans sanatında da bedenini çekinmeden sergileyen, yurt dışındaki birçok sergi ve bienale katılan bir kadın. Gece yarısı Kurtuluş sokaklarında çırılçıplak fotoğraf çektirebilecek kadar da cesur üstelik. Tam burada merakına yenik düşerek yan sekmede, Google'a "çıplak, kurtuluş, canan, sanatçı" gibi anahtar kelimeler yazanlar için kestirme bir link vereyim: cananxcanan.com Çıplak fotoğrafları için değil tabii, 1997'den beri yaptığı nefis işlerine topluca göz atabilmeniz için bu adres.

"Hayvanlar Âlemi", Arter Fotoğraf: Murat Germen

Rakı falındaki kısmetler

Kerahat vakti yavaş yavaş ilerlerken, Sema CANAN'ın çok iyi bir falcı olduğunu söyledi. CANAN da "Aa gerçekten çok iyiyimdir bak" derken bardağımı kaptı ve rakı falı bakmaya başladı. "Suyun falı oluyor da rakının neden olmasın canım." Niyetimiz bir şeyler görmekse, nereye bakarsak bakalım geleceğimize dair bir ışık görebilirdik elbet, haklıydı. Ayın aydınlık yüzüne bakıp orada bizi bekleyen bir insan suratı olduğunu görüyorsak, rakı bardağında da bizi bekleyen kısmetler, yeni fırsatlar ve fesat arkadaşlar vardır herhalde.

Bana rakı falından daha ilginç gelen şey ise ilk defa naz yapmadan fal bakan biriyle tanışmış olmam. Arkadaş ortamlarına birinin adı çıkmayagörsün; "Aa kim söyledi sana bunları, vallahi yalan şekerim" diye başından atmaya başlarlar, sonra da kuytu köşede kapatılan kahve bardakları açılırken "Aramızda kalsın ama bak, her yerde söyleme" diye devam eden seanslar…

CANAN'ın fal konusunda bu kadar istekli olmasının altında yatan sebep aslında Pera Müzesi'ndeki minyatür sanatının güncel yorumlarına odaklanan Türkiye, İran, Pakistan, Suudi Arabistan, Azerbaycan gibi farklı ülkelerden 14 sanatçının eserlerini bir araya geldiği ve son haftasına giren (Son görülme tarihi: 24 Ocak) "Minyatür 2.0" isimli sergi.

Buradaki sanatçılardan biri de CANAN. İslam mitolojisindeki karakterlerden etkilenerek hazırladığı 71 adet minyatürden oluşan Falname isimli eserinden yola çıkarak bir performans dizisi gerçekleştirdi; hazırladığı tarot kartlarıyla sergi ziyaretçilerinin falına baktı. 

"Fal bakma ritüeline sadık kalarak dilediği zamanda kartları farklı açılımlara göre dağıtan falcı, gördüğü resimlerden danışan kişiye bir yorum/fal kehaneti çıkarabilir. Sanat yapıtını okumak, hissetmek, analiz etmek aslına bakılırsa aynı fal bakmak gibi şekillerden, renklerden anlam çıkartarak umut duymayı beraberinde getirir. Zihnimiz, geçmişin deneyimleri ve geleceğin hayalleri ile şimdiyi oluşturur. Geçmişin negatif deneyimlerinde boğulmadan, geleceğin kaygılarına takılmadan pozitif baktığımızda hayallerimizi gerçekleştirmek mümkündür." diyen CANAN'ın performansları bitti ama siz serginin son haftasını kaçırmayın.

Üstelik sergiyi online olarak üç boyutlu gezebilir, sonrasında da tarot kartlarından satın alabilirsiniz. 

"Heyheylerim geldiğine göre fala başlayabiliriz"

Rakı kadehimde çıkan saçlı başlı beyaz atlı prensler benim dışımda herkese sıkıcı geleceği için, CANAN'dan Kurtuluş'taki atölyesinde buluşmak üzere bir tarot falı seansı alıp, odağımıza İstanbul'u koyduk. Atölyede buluşup birer kahve içtikten ve CANAN'ın da heyheyleri geldikten hemen sonra seansa başladık. İstanbul ne zaman huzura kavuşacak niyetiyle birer birer sol elimle kestiğim destede kartları seçmeye, CANAN da İstanbul'un başına neler geldi, gelecekte neler olacak diye birer birer anlatmaya başladı…

Geçmiş

İstanbul'un psikolojisinde "Her şey çok kötü, hiçbir şey bizim elimizde değil, iktidar bizim başımızda ya da biz kendimizi yönetemiyoruz" gibi bir his içinde. Devlet sana ne kadar kural koysa da toplum kendi kendine saygılı ve mesafeli. Mesela sigara içme yasağı var vapurda. Ama toplum kendi içinde öyle güzel bir düzen kuruyor ki, Adalar vapurunda Kınalıada'ya varmadan önce kimse yakmıyor o sigarayı. Ne zamanki o iskeleye yanaşıyor, vapurun en alt kısmına inip öyle içiyor. Başka yerde yakmıyor. Toplumsal olarak kendi mesafesini kendi belirliyor.

Geçmişte Ekrem İmamoğlu "Her şey çok güzel olacak" demişti ya, bu geleceğe bir aktarımdı aslında. Önce güzeli, güzel olduğunu fark etmek lazım. Var olduğumuz durumda ne kadar iyi ve mutlu olduğumuzu fark etmeliyiz ki daha da mutlu olalım.

Şimdiki zaman

Aslında huzuru var ama huzurlu olduğunun farklında değil. Benim kısmetlerim kapalı diye düşünüyor kendince, kafese girmiş ve özgürlüğü elinden alınmış bir toplum gibi hissediyor, endişesi var. Oysa çok kısmetli. Çok rahatlıkla kendi kısmetini yaratabilecek kadar özgür ve toplum olarak bunu kendi kendine yapabilecek kadar da mahareti var.

Şimdiki zamanda bilinç

Kolektif bilinçte gerçek bir iş birliği var, birlikte her şeyi yapabiliriz biz diyor. Bilinç, eril bir enerji olarak tanımlanır. Erkekliğe atfedilen şey güçlü olmaktır. Burada ise bunun cinsiyetle hiç ilgisi yok. İstanbul'u ben her zaman dişil olarak görürüm ama bir o kadar da erkektir de. Bir kadın gibi zarif, nazik, duygusal, romantik ama biraz da coşkulu ve çok tutkulu bir şehir. Ben İstanbul'u cennet olarak görüyorum, dans edemediğimiz cennet bizim cennetimiz değildir. İstanbul'un şu sıra dansı yok, o yüzden mutsuz biraz. Eğlenmesi, mangal yakması, sokaklarda halay çekmesi, düğün arabalarını dolaştırması lazım mutlu olabilmesi için.

Peki, İstanbul depresyondayken hangi semt, mutluyken hangi semte benzer? Mutluyken Taksim tabii. En eğlenceli yeri bence orası ama mutluluğun tanımı önemli. Coşkuluysa Taksim'i seversin, biraz huzur istediğinde Adalar'a gidip dolunaya karşı rakı içersin. Alınmasınlar ama depresyondayken Bağcılar, Güngören olabilir. Fatih kendi içinde çok kapalı mesela. Oranın da kendi içinde bir dengesi var elbet ama orada bir eğlence eksikliği var gibi.

Gelecek pozitif baktığı sürece müthiş bir değişim yaşayacak. Geceyle gündüzün dengesi gibi. Şehrin o kaotik durumu kendi karmaşası aslında ama kendi dengesini de yaratan negatif ve pozitifi de bir arada tutuyor. Kavgasıyla gürültüsüyle sarhoşuyla ve muhafazkârı ile birlikte güzel. İstanbullular dileklerinden vazgeçmesinler, dualarını eksik etmesinler.

İstanbul'un "kıyameti" var Bu çok önemli, bizim bildiğimiz anlamda "kıyamet"; Allah tarafından yargılandığımız, sorgulandığımız, öldüğümüz gündür. İstanbul ölecek ama kıyamın başka bir anlamı var. Kıyam et, paylaş. Ayağa kalk, farkına var ve uyan. Farkına varmış durumda kendisinin.

Sonuç "Kurtlarla Koşan Kadınlar" kitabında şöyle bir bölüm vardır: Hiçbir kurt yavrusuna uslu ol demez. Kendini tehlikede hissettiğinde tırnaklarını göster, hırla ve dişlerini çıkart. Sezgilerine güven ama insan olmaktan da çıkma. İstanbul ne yapacağını her zaman çok iyi bilir.

"Minyatür 2.0" sergisi hakkında daha fazla bilgi için TIKLAYIN.
Fotoğraflar: Can Soysal

Yazarın Diğer Yazıları

Alkolik bir beygirin komik hayatı diye geldik, altı sezon depresyondan çıkamadık: BoJack Horseman

Hayatınızda her şey bir felakete doğru yuvarlanıyorsa belki de berbat olan başkaları değil, sadece sizsinizdir?

Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapan Osman Hamdi Bey’in yerine de kayyım atanmış olabilir mi?

Osman Hamdi Bey'in belediye başkanlığı sırasındaki icraatı arasında Galata, Zürafa Sokağı’nda ilk Kadın Hastalıkları Hastanesi’ni açmak da var

Tarihte Türkler nasıl yemek yiyordu; Osmanlı padişahlarından romantik ‘kaşık’ detayı ve Meze Festivali

"Gözdesinin adını taşıyan kaşıkla, sultanın yemek yiyor olması da bayağı ince bir hareket."

"
"