Çizgi: Tan Oral
Türk Tabipleri Birliği (TTB), 1953 yılından bu yana bir meslek örgütü olarak önemli çalışmalarda bulunuyor. TTB, Türkiye'deki doktorların yüzde 88'inin üye olduğu ve meslek disiplinini sağlayan, hasta yakınmalarını araştırmak ve hekimlerin özel çalışma ücretlerini belirlemek gibi konularda "hekimlerin örgütlü sesi" olarak varlığını sürdürüyor. TTB İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Ayşen Yavru, malpraktis konusunda sorularımızı yanıtladı.
- İstanbul Tabip Odası olarak malpraktis konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önce malpraktis kavramını Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'ne göre tanımlamak isterim. Tıp doktorları ve diş tabiplerinin başta gelen görevi insan sağlığına, hayatına ve kişiliğine özen göstermektir. Buna uymayan davranışlar, uygulamalar ve bunların sonucunda meydana gelen uygunsuz sonuçlar, malpraktis olarak değerlendirilebilir.
- Bu kavramın toplumdaki yansıması hakkında ne söylersiniz?
Malpraktis şu anda sadece hekime yönelik bir kavrammış gibi algılanıyor. Ne yazık ki sadece hekimin yaptığı bir hata sonucunda oluşan kötü durum, hastaya zarar vermek gibi düşünülüyor. Aslında bu sistemin bir sonucu. Hekimlerin, bu sistemin içinde çalışan insanlar olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla sistem hataları ve eksiklikleri de hekim hatası olarak yansıyabiliyor.
"Her şey olanaklarla sınırlanıyor"
- Sistem sonucu derken, vurgulamak istediğiniz hekimin beş dakikada bir hasta görmesi ya da uzun çalışma saatleri gibi durumlar mı?
Hekimlerin beş dakikada bir hasta görme, hekim dışı çalışanların örneğin tıbbi sekreter eksikliği/yokluğu, artan tıp fakülteleri nedeniyle yetersiz öğretim üyesi -eğitim ve rol model olmak açısından- gibi pek çok neden var. Neresinden tutacağınızı aslında bilemiyorsunuz. Sonuçta her şey eğitimle başlıyor ve olanaklarla da sınırlanıyor.
Bir örnek vermek gerekirse; bir dosyada çocuğuna K vitamini aşısı yaptırmayan, bunun için imza veren bir ailenin, çocukta beyin kanaması gelişince doktora dava açtığı yazıyordu. Uç örnek de olsa malpraktisin geldiği yer açısından atmosferi tanımlıyor. Sonuçta hekimler ya bu gibi hastalara bakmıyor ya da Türkiye'den ayrılıyor. Kaybeden Türkiye oluyor. Amaç hasta ve hekimin güvende olduğu bir sağlık ortamı olmalıyken herkesin kendini karşılıklı güvensiz hissettiği bir ortam, malpraktis yasa ve pratiği de bunu besliyor.
- Artan sayıda hukuka yansıyan malpraktis davaları var. Onunla ilgili TTB'nin çalışma grupları var mı?
İstanbul Tabip Odası'nda (İTO) "Hekimlik Uygulamaları Bürosu" var. Buraya çeşitli başvurular oluyor. Bu başvurularda 2020 yılından itibaren olan sonuçları söyleyecek olursam; örneğin 2020'de toplam 535 başvuru olmuş. Bunun 351'i malpraktis, kalanları farklı nedenlerden oluşuyor. 2021 yılında yapılan 680 başvurunun 425'i malpraktis. Bu sene geride bıraktığımız 6 aylık sürede 299 başvuru olmuş ve hepsi malpraktis. Artan bir orandan söz edebiliriz.
- Artışın nedeni nedir?
Hekimlerden beklentilerin artması, şişirilmiş talepler. Hem hükümet hem kamuoyu tarafından olayların köpürtülmesidir. Hekime ve sağlıkçıya cephe alınmasıdır. Şöyle söyleyeyim size; hekimin bir ceza, bir hukuki, bir de disiplin sorumluluğu var. Ceza sorumluluğu normal bildiğiniz Türk Ceza Kanunu'na göre olan sorumlulukları kapsıyor. Hukuki sorumluluk ise tazminat sorumluluğudur. Disiplin sorumluluğunda da hekimin tabip odalarına karşı olan sorumluluğu. Çeşitli hukuki başvurular da var. Özel sektörde çalışan hekimler için tüketici mahkemelerine veya kamuda çalışan hekimler için gene mahkemelere başvurular da var. 2020'deki başvurularda, 224 tanesine "soruşturma açılmasına yer yoktur" kararı verilmiş. Diğerlerine uyarı, Onur Kurulu tarafından para cezası ya da meslekten geçici alıkoyma cezası verilmiş. İTO Hukuk Uygulamaları Bürosu'na gelen dosyalar detaylı olarak inceleniyor ve ilgili hekim ya da hastadan ve sağlık kuruluşlarından gerekli belgeler istenebiliyor. Yine gerekirse bilirkişi görüşü alınıyor. Bu görüşler doğrultusunda eğer Yönetim Kurulu da hekimin hatalı olduğunu düşünüyorsa Onur Kurulu'na sevk ediyor.
"Komplikasyon mu hata mı?"
- Hekimin hata yapma hakkı var mı?
Hekimin hata yapma hakkı yok. Hekimin komplikasyon yapma hakkı var. Birtakım uygulamalar sonucunda bu uygulamaların komplikasyon dediğimiz istenmeyen sonuçları olabilir. Hekim, bu komplikasyonun farkına varıp bunun da tedavisini ya da bununla başa çıkabilmeyi becermeli. Bize öğretilen de bu zaten. Bir hocamız "Komplikasyon yapmayan hekim zaten hiçbir iş yapmıyordur" derdi. Bir iş yapıyorsanız az ya da çok onun komplikasyonu olur. Bilimsel kitaplarda da belirtilen bir komplikasyon yüzdesi vardır. Önemli olan bu komplikasyonun farkına varıp bununla başa çıkabilmektedir. Gerekiyorsa başka bir hekimden konsültasyon istemek, gerekiyorsa hastayı yeniden ameliyata almak veya tedavisini değiştirmektir. Hekim bunları yapıyorsa eğer o zaman hata yapmamıştır. Sadece komplikasyon yapmıştır. Adli bilirkişilerin karar vermekle sorumlu oldukları yer de burası da zaten. Olay bir komplikasyon mudur yoksa özensizlikten doğan bir hata mıdır? Özensizlik bir hatadır ama komplikasyon olabilen bir şeydir.
- Meslek örgütü olarak bu yeni çıkan düzenlemeyi nasıl değerlendirdiniz? Bakanlık sizden görüş aldı mı?
Hayır. TTB'den görüş almadı. 2022'deki nispeten koruyucu olan bir durumu özellikle de son düzenleme ile devlet üniversitelerindeki hekimler adına bu koruyuculuğu kaldırdı.
Ayşen Yavru
"Avukatlar olayı köpürtüyor"
- Şu anda artan sayıda dava oranları var. Her durumda dava açılmalı mı bazı kriterleri mi olmalı? Sizce dava açmadan önce neleri düşünmek gerekir?
Davanın konusu önemli. Bir komplikasyon mudur başa gelebilecek bir şey midir? Çünkü maalesef bu konuda çalışan avukatların da son zamanlarda olayı köpürtmeleri nedeniyle insanlarımız artık çok daha kolay dava açabilmekte. O nedenle önce bir hekimle ya da bu konuda görüş sahibi hukukçularla temas edip ondan sonra dava açmakta yarar var. Malpraktise konu olan sadece hekimin hatasından kaynaklanan şeyler değil, çoğu komplikasyon olan "hatalar" ve sonuçları.
- Doktorların ya da kurumların olası bir tazminat durumunda kendilerini güvenceye almak için yaptırdıkları sigorta poliçelerinde durum nedir? İstatistikler konusunda bilginiz var mı?
Tıbbi poliçeler çok düşük yapılıyor. En riskli grupta bile maksimum 800 bin TL civarında. Çevreden gördüğüm kadarıyla en düşük tazminat davası 1 milyondan başlıyor. O nedenle bu poliçelere de bir düzenleme gelmesi gerekiyor. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun 2019 yılı Sigortacılık Sektörü Piyasa Analiz Raporu'nda Aralık 2019 itibarıyla "Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk" branşında 105 milyon 139 bin 873 TL prim üretilmiş ve 15 milyon 226 bin 932 TL hasar ödemesi yapılmış. Yine Hazine ve Maliye Bakanlığı onayı ve SEDDK tarafından yapılan yetkilendirme neticesinde Özel Riskler Yönetim Merkezi'nin yönetimine verilmiş bulunan "Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası" kapsamında sigorta şirketleri tarafından 2022 yılında 67 milyon 189 bin 81 TL'lik prim üretimi ve 14 milyon 76 bin 143 TL'lik hasar bildirimi gerçekleşmiş olduğu belirtiliyor.
"Sağlık Bakanlığı'nın fonu olmalı"
- Tazminatla sonuçlanan davalarda nasıl bir çözüm öneriniz olabilir?
Özellikle kamu hekimleri için Sağlık Bakanlığı'nın bir fonu olmalı diye düşünüyoruz. En azından bir kısmının bu fondan karşılanması gerekliliği olmalı. Sonuçta aslında burada olmaması gereken bir şey olarak "taksirle ölüme sebebiyet verme, taksirle yaralama" diye geçiyor. Bizdeki malpraktis sonuçları da bir trafik kazası ile eş tutuluyor. Ehliyetsiz ve alkollü bir sürücünün yaptığı bir trafik kazası sonucu ölüme ya da yaralanmaya sebep olması ile bu işin yıllarca eğitimini almış, her tür önlemi alarak ameliyat yapan bir hekimin komplikasyonu sonucu oluşan zarar eş tutuluyor. Bunun da bir düzenleme ile yeniden ele alınması gerekiyor.
Yarın: Doç. Dr. Cemal Hüseyin Güvercin anlatıyor...