Herhalde tüm kesimlerin 30 Mart seçim sonuçları ile ilgili üzerinde birleştiği yegane nokta, Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) bu seçimden de güçlenerek çıktığı oldu.
BDP, resmi olmayan sonuçlara göre 3’ü büyükşehir olmak üzere 11 il ve 75 ilçede ipi göğüsledi. Bu sonuçlara göre, Yüksek Seçim Kurulu’nun nihai açıklamasını beklemeden HDP-BDP bloğunun Türkiye genelinde aldığı oy oranının yüzde 6’yı aştığını söylemek sanırım yanlış olmayacak.
HDP ile omuzdaşlığın sandıkta başarılı olup olmadığı konusunu şimdilik bir kenara bırakıp özel olarak BDP’nin performansına odaklanacak olursak, şu tespitleri yapmamız mümkün:
*Bu sonuç ile BDP hem 2009 seçimlerindeki performansın üzerine çıkarak yerel yönetimlerdeki varlığını perçinledi hem de 2015 genel seçimleri için barajı aşma umudunu harladı.
*Kürtler barış sürecine -daha doğrusu Abdullah Öcalan’ın barış sürecini yönetme biçimi ve iradesine- bir kez daha güçlü bir destek çıktı. Öcalan’ın halk üzerindeki etkisi bir kez daha tescillendi.
* BDP’nin 2015 seçimlerinin ardından TBMM’de yaklaşık 40 milletvekili ile temsil edileceği hesapları yapılmaya başlandı.
*Hem BDP hem de PKK-KCK kurmaylarının hükümete seçim öncesi verdiği “çözüm sürecine hız vermezsen, demokratik özerklik projesini hayata geçirmeye başlarız” şeklindeki ultimatomun ciddi bir toplumsal karşılığı olduğu netleşti.
*Kürt siyasetinin yıllardır sürdürdüğü “kadın” politikasının Türkiye siyasetini derinden etkilemeye başladığı ortaya çıktı. Kürt partilerinin uzun yıllardır uyguladığı pozitif ayrımcılık, yetersiz ve yavaş da olsa diğer siyasi partiler tarafından da hayata geçirilmeye başlandı.
* BDP, bölgede AKP dışında hiçbir rakibi olmadığını gösterdi. CHP, bölgedeki 10 ilde yüzde 1’in altında kaldı. Yalnızca Hakkari, Diyarbakır, Muş ve Şırnak’ta yüzde 2’ye yaklaşabildi. Kemal Burkay’ın genel başkanı olduğu HAK-PAR bölgedeki hiçbir kentte yüzde 0,5’in üzerinde oy alamadı. “Türkiye Hizbullahı” olarak bilinen HÜDA-PAR ise Batman, Bitlis ve Diyarbakır’da varlığını hissettirse de bölge genelinde etkisiz kaldı.
BDP’nin seçimdeki somut kazanımlarına da şu 3 kritik örnekle değinelim:
*Hem tarihsel hem coğrafi hem de ekonomik olarak büyük kıymetler barındıran Mardin’in ezici bir üstünlükle BDP hanesine yazılması (Hatırlatalım, Ahmet Türk’ün Mardin’den bağımsız aday olmasının nedeni, siyasi yasağından dolayı BDP’ye üye olamamasıydı),
*Van depreminin merkezi konumundaki Erciş ilçesinin devasa TOKİ yatırımlarına rağmen AKP’den BDP’ye geçmesi,
*Erzurum, Kar, Muş ve Şanlıurfa’da seçimi kazanamasa da oylarını kayda değer oranda artırması (Urfa'nın alınamaması Osman Baydemir ve BDP'nin yenilgisi olarak algılansa da 2009’da DTP’ye yüzde 10 oyun çıktığı kentte yüzde 30’u aşan bir oy oranına çıkılmış oldu),
Tüm bunlar, BDP adına 31 Mart sabahını şen kılan sonuçlar.
Ancak bir de resmin öbür tarafı var.
O da BDP’nin en kıymet verdiği iki kalesinde, yani Diyarbakır ve Hakkari’de geçen seçimlere göre oy kaybetmiş olmasıdır.
Bilenler bilir,
Diyarbakır Kürt siyasetinin kalesi ise Hakkari de Kürt direnişinin kalesidir. Bugüne kadar PKK ve legal uzantısı olan Kürt siyasi partilerini en çok besleyen bu iki damardır. Ancak, bu seçimde Diyarbakır'da BDP oyu 2009'a göre yaklaşık yüzde 10 erirken, Hakkari'deki kan kaybı yüzde 13'leri buldu. BDP her iki kentte de beklentilere paralel şekilde sandıktan zaferle çıksa da bu kan kaybına yakından bakmak gerekiyor.
Önce Diyarbakır…
Diyarbakır'da Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile seçim yarışına giren BDP, her iki ismin de kentte çok sevilmesine rağmen neden Baydemir'in aldığı oy oranına ulaşamadı?
Bölgedeki kaynaklarımızın verdiği bilgiler ışığında, ortaya çıkan tablo şöyle:
KONDA’nın Baydemir anketinden çıkan sonuç
İlk kez buradan yazmış olalım.
BDP 2009 seçimleri öncesinde KONDA'ya bir anket yaptırdı ve Baydemir'in kentteki popülaritesini ölçtürdü. Kamuoyuna açıklanmayan araştırma sonucuna göre, BDP'ye yazılacak oyların yüzde 11'i Baydemir'in şahsına verilecekti. Dolayısıyla Baydemir'in yokluğu 2014 seçimlerindeki kan kaybının en önemli nedenlerinden biri.
Nedenlerden bir diğeri de kırsalda hükümet tarafından verilen tarımsal desteklerin yıllar sonra çatışmasız bir dönem geçiren köylüleri hükümete yakınlaştırması oldu. Bazı bölgelerde bu desteğin kesileceğinden endişe eden üreticiler, AKP’ye oy vermeyi tercih etti.
Öte yandan bölgede görüştüğüm isimler, BDP’nin Diyarbakır’da “hafif çaplı” bir demir yorgunluğu da yaşadığını belirtiyor. Yani “Nasılsa farklı kazanırız” görüşü, bazı seçim bölgelerinde partilileri rehavete itmiş. Ayrıca AKP’nin Galip Ensarioğlu gibi bölgede nüfuzu yüksek bir isimle podyuma çıkması da oy kaybının etkenlerinden biri olarak sayılabilir.
Gelelim Hakkari’ye…
Yukarıda da vurguladığımız gibi tıpkı Diyarbakır gibi Kürt siyasetinin en güçlü olduğu illerin başında gelen, PKK’ye katılımların en yoğun yaşandığı Hakkari’de barış sürecinin kazanımlarına rağmen BDP oyları neden geriledi?
Bu konuda görüşüne başvurduğumuz Hakkarili BDP seçmenleri, öncelikle 30 Mart’ta kentin ilk kadın belediye başkanı seçilen Dilek Hatipoğlu’nu işaret ediyor. Hatipoğlu’nun şahsına karşı bir itiraz olmasa da, adayın parti yönetimi tarafından dayatıldığı görüşü hakim. Hakkarililer, “İçimizden birini istiyoruz” demelerine rağmen BDP yönetiminin Muşlu olan Hatipoğlu’nu tercih etmesine içerlediklerini söylüyorlar.
Tam bu noktada BDP’nin Hakkari’ye verdiği önemin en büyük işaretinin BDP Eşbaşkanı Selahaddin Demirtaş’ın bu şehirden milletvekili seçilmesi olduğunu hatırlatalım. Demirtaş’ın Hakkari milletvekili olmasından gayet hoşnut olan kent halkı, en azından belediye başkanlığı konusunda kendi tercihlerinin hayata geçirilmesini istemiş ancak sonuç alamamış. Öyle ki, kentin ileri gelenleri, AKP’nin kentte daha agresif bir seçim çalışması yapması halinde mevcut BDP oylarının daha da düşebileceğini söylüyor.
**********************
Diyarbakır ve Hakkari’de alınan sonuçların yerel seçim sistemindeki değişikliklerle ilgili bir tarafı var kuşkusuz. Ama bu oranda bir gerilemeyi açıklamakta yetersiz. Buralardaki oy kaybının yeni dönemde BDP açısından üzerinde en fazla durulacak konulardan biri olacağını düşünüyorum. Zira bu iki şehrin havası, BDP'nin diğer kentlerdeki itici gücü durumunda.
Diyarbakır ve Hakkari’de gerileyen bir BDP, orta vadede bölgedeki moral üstünlüğünün gerilemesi ihtimali ile karşı karşıya kalabilir.
@ARAMduran