01 Ocak 2025

Renkli yıllar

Uzun yıllardır ülkede ekonomiden güvenliğe, fiyatlardan çevreye, imardan sağlık ve eğitime kadar her şeyin “kötü koktuğunu” bağırıyoruz. Ne yazık ki, bu kokuyu kozmetik ürünlerle örtmek de mümkün değil

Yeni yılın ilk yazısı renkli olmalı tabii.

Deneyeceğim.

Dudak boyası endeksini (lipstick index) duydunuz mu? 2001 yılında Leonard Lauder kozmetik piyasasını izlemek üzere böyle bir endeks hazırlatmış. Amaç kozmetik-süs ürünleri satışlarıyla ekonomik resesyon arasındaki ilişkiyi takip etmek olarak belirlenmiş…

Küçük kozmetik satışlarının artması, resesyonun yakın olduğunun göstergesi olarak tespit edilmiş. Endeks kozmetik ürün satın almaktan vazgeçmeyen tüketiciler arasında “yaşlanmış kadınların” bulunduğunu gösteriyor.

Meraklılar buradan süs ürünleriyle ile erotizm arasında birbirini ikame etme ilişkisi geliştirebilir. Erotizm gücünü yitirdikçe, koku onun yerini mi alıyor acaba?

Ne kadar sudan bir ilişki gibi gözüküyor, ama kapitalist dünya böyle yönetiliyor. Piyasa mekanizması böyle çalışıyor.

Lüks piyasası hep farklı işliyor. Bain danışmanlık şirketinin araştırması, bu pazarda talebin iki yılda elli milyon dolar müşteri kaybettiğini söylüyor. Güven endeksi araştırmaları bunu doğruluyor, endeks 2020 düzeyinde; yani dünya ekonomisi büyürken, tüketicilerin piyasaya güveni artmıyor. Bu kapitalist dünyanın önemli bir barometresi. Güven yoksa talep yok, o da oyunun sonu demek.

Vaktiyle DEİK’te çalışan bir arkadaşımız ayrılarak İsviçre'ye gitti ve orada bir finans kuruluşunda çalışmaya başladı. Bu arkadaşın bana daha sonra gönderdiği bir araştırması, en önemli sanat eseri alımlarının, cari gelirden değil, sermayeden finanse edildiğini gösteriyordu. Belki bunu söz konusu satın almaların kişilerin veya kurumların sermaye hesaplarıyla ile ilişkilendirildiği şeklinde anlamak gerek. Nitekim böyle harcamalar genellikle yatırım olarak yapılır, sanat eserleri satıldığında elde edilen kazanç sermaye kazancı olur.

Leonard Lauder’e geri döneceğim. Leonard’ın annesi Estee Lauder bilinen bir kozmetik markasıdır. Bayan Lauder 1908-2004 yılları arasında yaşamıştır.

Estee Lauder

Bayan Lauder veya şirketi, orijinal süs malzemesi üretmez veya ender olarak üretir. Tedarikçilerden sağlanan, onlara hazırlattığı ürünleri kendi kontrolündeki markalarla pazarlar. Değer zincirinin ancak bir bölümünde vardır, tasarımı, imalatı yaptırır, iş modelini kurar, satış kazancını elde eder. Şirketin yaptığı kozmetik piyasasının en önemli kısmına seslenmek, o pazara satış yapmaktır.

Dudak boyası endeksini geliştiren Leonard Lauder, Estee Lauder’in oğludur. 1933 de doğmuş, Pennsylvania Üniversitesi -Wharton ve Columbia’da eğitim almış. Leonard Lauder bugün 32.3 milyar dolar varlığı ile dünyanın 44. en zengin insanı.

L. Lauder annesinin şirketine 25 yaşındayken katılıyor ve bu şirketi ayağa kaldırıyor. L. Lauder, sanat koleksiyonuyla ünlü ve bu yola 6 yaşında iken kübist kartpostal koleksiyonu yaparak girmiş.

Koleksiyonunda Picasso, Braque, Gris, Léger, Klimt gibi kübik ressamların eserleri bulunmaktadır.

Yani bir elinde süs eşyası geliştirme projeleri, öteki elinde sanat eserleri koleksiyonunu varken büyümüş. Bir bakıma benzer duygulara hitap eden ürünler. Leonard’ın hem yolu doğru hem bu yola doğru donanımla çıkmış, yarattığı şansları doğru kullanmış.

Lauder ailesi

Kozmetik denince akla Fransa gelir. Bunun nedenleri arasında bir yandan Fransızların giyime düşkün olmaları, öte yandan o yüzyıllarda konutlarda hatta saraylarda akarsu bulunmadığı için, sık sık parfümlere başvurarak kötü kokuları uzaklaştırdıkları söylenir. Bu tabii 17-19 yüzyıl arası dönemde. Ama Fransız hala aynı hala tarzı sürdürüyor.

Hatta örneğin büro temizliğinde gerekli belgelerin, malzemenin gereksiz olanlarla birlikte atılmasını önlemek için üzere şöyle bir yakıştırma yapılır. 1512 Almanya’sından tüm aile babadan başlayarak aynı banyo suyuyla yıkandıktan sonra, tuhaf bir şekilde sıra en sonda bebeğe gelince, hizmetkar kirli suyu bebekle birlikte döker! Bu örnekten hareketle, şirket veya büroların yeniden düzenlemesinde, aman dikkat edin, “işe yarayanları da işe yaramayanlarla birlikte atmayın, bebeği banyo suyuyla dökmeyin!" uyarısı yapılır. (Don’t throw the baby our with the bathwater.)

Ülkemizde ne Osmanlı ne Cumhuriyet döneminde kozmetik alanında güzel koku ihtiyacı olsa da bu endüstrileşmemiştir. Gül, misk, amber ıtır özel günlerde kullanılan kokular ve gelin sandıklarının olmazsa olmazı olmuştur… Ama endüstri ve pazar batı ülkelerindeki kadar büyümemiştir. Bu bir bakıma bunları kullananların ancak üst gelir gruplarıyla sınırlı olmasından, bir taraftan da öteki gelir gruplarının bütçelerinde bu harcamaların yer bulamamasından ileri gelmiştir.

Kokular, parfümler konusunda dinen izlenen “abdest alma” kuralının yanında mahalle hamamları insanların temizlik ihtiyacını karşılamalarında yardımcı olmuştur. Bu gelenek sıcak su kaynağı olan birçok il, ilçe, köyde sürdürülmektedir.

Hatta tarihte bunların adı Roma hamamı olarak da bilinir. Roma uygarlığında başlayan bu geleneğin kalıntıları, Efes’te, Ankara’da Dışkapı yolunda “Roma hamamlarında” görülmektedir, İngiltere’de Bath şehri roma hamamlarıyla ünlüdür.

Türkiye’nin deprem bölgesi olması, kritik fayların üstünde yer alması tehlike arz etmektedir. Ama bu aynı zamanda ve tuhaf bir şekilde jeotermal enerji kaynaklarını bir fırsat olarak ortaya koymaktadır. Nitekim birçok şehrimizde bulunan doğal sıcak su kaynakları sadece temizlik için değil, aynı zamanda doğal sağlık bakımı için de fırsat sunmaktadır. Rusya’da insanlar ülkenin dört bir köşesinden sıcak su banyoları ve şifalı su içerek bazı sorunlarından kurtulmak için, Karadeniz yakınlarındaki çeşitli merkezlere akın ederler.

Acaba ülkemizde kaç kişi bunun yarattığı turizm fırsatının farkındadır?

Uzun yıllardır ülkede ekonomiden güvenliğe, fiyatlardan çevreye, imardan sağlık ve eğitime kadar her şeyin “kötü koktuğunu” bağırıyoruz. Ne yazık ki, bu kokuyu kozmetik ürünlerle örtmek de mümkün değil.

Tekrar baştaki renklere, dudak boyasına, tırnak cilasına dönelim, onları yapmak ve kullanmak zor değil. Bu ürünleri kullanarak günümüzü aydınlatan kadınlarımız çok yaşasın.

2025 hepimize, huzur, sağlık, mutluluk getirsin.

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Ne alırsan 200 TL, Arjantin

Karma ekonomi, kamu ile özel sermayenin, iki farklı mülkiyet sisteminin birlikte faaliyette bulunduğu yönetim modelleridir. Burada temel kural ahbap-çavuş ilişkilerinin önlenmesidir. Bunun yegâne yolu, doğru yönetim ilkesinin titizlikle uygulanmasıdır

Kim kimin peşinde, kimin arkasında kim var?

Strateji oluşumunu bilardo oyununa benzetirler ama jeostrateji dediğimiz zaman satranç devreye girer. Bunların bazıları ağırlıkla ülke içinde belirlenirken, diğerleri küresel gelişmelerden etkileniyor. Yeni Dışişleri Bakanı ve otoritenin tepesinden gelen MİT Başkanı daha saygıdeğer strateji oluşturabilirler mi?

Siz bıkmadınız mı?

Savaş çığlıklarıyla da olsa 2024 bitiyor. Tanrı beterinden korusun diyelim mi? Yoksa O da "bıktım artık aynı yanlışta ısrar etmenizden" mi der? Aralık ayının son haftasına “girerken enseyi fazla karartmamalı”

"
"