13 Kasım 2014 13:17
Bu hafta İstanbul’da görülen yaban domuzları, geçtiğimiz yıl da sürü halinde denize atlayıp boğazı geçmeye çalışmıştı. Peki, bunun nedeni ne? Bir yabandomuzu 25 kilometre yüzebilir mi?
Akşam muhabiri Gülay Altan'ın Utah Üniversitesi’nden Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu ile röportajı şöyle:
Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, ülkemizde sınırlı sayıda kişi tarafından tanınsa da doğa ve hayvan bilimi alanında dünyada çok tanınan genç bir bilim insanı. National Geografic’in ilk Türk kâşifi. Kars’taki boz ayıların yaşam alanlarının daralmasıyla ilgili yaptığı çalışmalar bir belgesele de konu olmuş ve çalışması dünyada çok ses getirmişti. Yaban domuzlarının İstanbul Boğazı’nda bu kadar sık görülmesi üzerine kendisini aradık ve durumun sebeplerini sorduk, işte anlattıkları:
Dünya çapında insan nüfusu ve şehirleşme artıp insanlar ormanlara ve diğer alanlara girdikçe, insan ve hayvan karşılaşmaları ve çatışması da giderek artıyor. İstanbul, şehrin kuzeyindeki ormanlara doğru yayıldıkça ve orada inşaat faaliyetleri arttıkça, binlerce yıldır orada yasayan yabandomuzu ve diğer orman sakinlerinin daha fazla görülmesi normaldir. Esasında yaban domuzları şehre girmiyor, biz onların ormanına giriyoruz giderek daha fazla bir şekilde.
Yaşama ortamları giderek kısıtlanan bu hayvanlar aynı zamanda hepcil olduklarından, şehirlerdeki bahçelerde, parklarda ve de insanların çöpleriyle beslenebiliyor. O yüzden de şehirlerde görülebiliyor. Onların doğal avcıları olan kurtları da İstanbul çevresinde yok ettiğimiz için, avlanma korkuları da pek yok. Domuzlar akıllı ve hızlı uyum sağlayan hayvanlardır. Çöplerimiz de domuzlar için iyi bir besin kaynağıdır. Yavrular annelerinden öğreniyor ve domuzların bir kısmı doğada beslenmek yerine çöpleri tercih ediyor. Aynı şeyi biz Kars Sarıkamış’ta araştırdığımız boz ayılarda da görüyoruz. Mesela Hindistan’da da insan nüfusu arttıkça leopar-insan çatışmaları arttı ve ana besin kaynağı olan geyiklerin de azalmasıyla bazı leoparlar insanları yemeye başladı. Ayrıca basın ve sosyal medya sayesinde de eskiden haber olmayan domuz-insan karşılaşmaları da daha fazla haber olmaya başladı.
Kanımca bu karşılaşmaların artmasının en önemli sebebi, insanların İstanbul’un doğal ormanlarına giderek daha fazla girmesi ve buradaki yaban hayatinin yaşam alanını daraltmalarıdır. İnsanlar zarar vermezse de insanlara alışıyorlar.
Berlin’de şehir merkezindeki yaban domuzları insanlarla iç içe yaşıyor, arabaların gölgesinde yavrularını emziriyor.
Domuzların yüzmesi olağandışı bir şey değil. İyi yüzen hayvanlardır. Geçen sene bir domuz Fransa’nın açığında Atlantik Okyanusu’ndaki Alderney Adası’na 11 km yüzmüştü. Ama hiç durmadan 25 kilometre yüzmesi biraz zor. Belki akıntının yardımıyla olabilir. Eğer ülkemizdeki domuzları uydu vericileriyle takip ediyor olsaydık, bu ve diğer sorulara bilimsel verilere dayalı cevaplar verebilirdik.
Yeterince araştırma olmadığı için sadece tahmin yürütebiliriz. En büyük sorun, ülkemizde yabandomuzu ve birçok diğer hayvanla ilgili yeterli araştırma yapılmaması ve bilgi eksikliğidir. Detaylı ve uzun süreli yaban hayati ekolojisi araştırmaları şarttır. Biz KuzeyDoğa Derneği olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı’yla işbirliğiyle Türkiye’de ilk kez kurtları, vaşakları, akbabaları ve atmacaları uydu vericileriyle takip ettik. Boz ayıları da vericilerle takip ediyoruz ve Türkiye’de ilk kez kurt ve boz ayılara kameralar taktik. Bu da Türkiye’nin ilk National Geographic yaban hayati belgeseli oldu. Bu yaz Kars ve Iğdır’da 5 gün içinde 5 ayrı canlı türüne 7 ayrı takip cihazı taktık. Bu dünyada bir ilk oldu. Bu şekilde onların hayatlarını ve hareketlerini çok daha iyi öğrenip, insan-hayvan çatışmasını da azaltmayı hedefliyoruz.
Yaban domuzlarını da vericilerle takip etmek istiyoruz ama bir uydu vericisi yaklaşık 10 bin TL ve bunun için bir desteğimiz yok. Vericilerin çoğunu yurt dışından gelen araştırma fonlarıyla alıyoruz ama yabandomuzu takibi için destek bulamadık. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de kimse yaban domuzlarını vericilerle takip etmiyor ama görüldüğü gibi çok önemli sorular bunlar. Bu araştırmaların önemi giderek artıyor. Ülkemizde yaban hayatını yeterince araştırmıyoruz. Ama insan nüfusu arttıkça ve biz doğal alanlara daha fazla girdikçe, yaban hayatıyla karşılaşmalar da artıyor. Sonra herkes sebeplerini soruyor.
Röportajının tamamını okumak için tıklayın.
© Tüm hakları saklıdır.