Öykü Ay adını ilk olarak geçtiğimiz yıl ilk kez düzenlenen Trans Gay Fashion Show adlı defileyle duymuştuk hepimiz. Tesettürlü bir trans kadın olarak çıktı karşımıza Öykü Ay. Şaşıranlar oldu, yadırgayanlar oldu, eleştirenler oldu, destek verenler oldu ama o her eleştiriyi olgunlukla karşıladı. Yola çıkmıştı bir kere geri dönüş yoktu. Olumsuz eleştirilere kulaklarını tıkadı duymadı.
Sosyal medya üzerinden Trans Melekler adıyla çok sayıda trans kadın örgütlendi. Trans görünürlüğünü arttırmak ve trans aktivizmine destek vermek amacıyla bir defile düzenledi bu oluşum. Defileden elde edilen gelirle Trans Evi'ne yüklü miktarda bağışta bulundular. Hasta ve zor durumda olan trans kadınların biraz da olsa yüzünü güldürdüler. Trans Melekler sosyal medya üzerinden örgütlenen bir oluşum olmasına, hatta grubun üyelerinin tamamının profesyonel LGBTİ aktivisti olmamasına rağmen çok özel ve güzel işler başardılar bugüne kadar. Zorunlu seks işçiliği yapan trans kadınlar bir anda sosyal sorumluluk projelerinin içinde buldular kendilerini. Uluslararası medya da ilgi gösterdi; haberleri hem yazılı hem de görsel basında yer aldı.
İlkokul öğretmeni ve turizmci olan Öykü Ay, toplumsal baskılar nedeniyle mesleğini yapamaz duruma gelmiş. Ay, çoğu tarns kadının basına geldiği gibi seks işçiğine sürüklenmiş. Biz trans kadınlar üzerinden yapılan bu ahlak namus baskısı bana her zaman tırı vırı gelmiştir. Söz konusu ahlak kimin ahlakı? Bir trans kadındançok başarılı bir öğretmen de olur, turizmci de….
90'lı yıllarda bir trans kadın olmak çok zordu. O yıllarda siyasi ve ekonomi açısından durumu parlak olmayan Türkiye, trans kadınlara iki kat daha zordu. Askeri vesayetin altında bir polis devleti olan Türkiye'de insan hakları haklarından söz edilemezdi. Trans kadınlar özellikle Merter'de otobanda ve Beyoğlu'nda da gece kulüplerinde çalışırdı.
Yazı dizimizin bugünkü bölümünde o zorlu günlerden bugünlere Öykü Ay'ın bir yardım meleğine dönüşen sürecini okuyacaksınız. Öykü’yle söyleşi yapmak üzere Halkalı'da bulunan evinde buluştuk. Sehpanın üzeri ev yemekleriyle donatılmıştı. Haliyle diyet falan unutulmuştu. Başında güzel bir başörtüsü ve şık elbisesiyle; yani her zamanki haliyle karşılamıştı beni. O anlattı ben güldüm o anlattı benim gözlerim doldu. Öykü Ay çok acı çekmiş ama şimdi çok mutlu çünkü kendi kader arkadaşlarına adamış kendini. Bir yandan aile şirketi olan tavuk çiftliği ile ilgileniyor bir yandan da LGBTİ aktivizmi yapıyor. Gelin hep birlikte bu güzel kadının hikayesini dinleyelim:
‘Ötekileştirilmişin ötekisi bir trans kadınım’
Doğu Anadolu'nun şirin bir köyünde doğdum. Kürt-Alevi bir ailenin çocuğuyum. Ötekileştirilmişin ötekisi bir trans kadınım. Malatya'da eğitimimi tamamladım. Antalya'da Turizm Meslek Yüksek Okulu'nu okudum. Avrupa'da pek çok ülkeye seyahat ettim. İstanbul'a geldim ilkokul öğretmeni ve turizmci olmama rağmen cinsiyet kimliğimden dolayı bana hiç kimse iş vermedi. Çok zor durumdaydım açtım ve sokaklarda kalıyordum. Trans kadınların sürekli gittiği kuaför salonuna gittim orada başta rahmetli Sima ve Diyarbakırlı Gönül bana sahip çıktı. Pınar Selek, Şarkıcı Ece ve Esmeray'ın gururla söylüyorum domezliğini (hizmetçi) yaptım. Bizim camiada domezlik kelimesini hakaret olarak algılarlar genelde. Çünkü neden hizmetçi olarak algılarlar ben onlardan feyz alarak gururla söylüyorum. Onlardan çok şey kazandım. Öykü Ay olmamda çok etkileri vardır. Ben onların çaylarını önlerine koyarken kül tabakalarını temizlerken gururla yapıyordum çünkü bana sahip çıkmışlardı ve kalacak yer vermişlerdi. Olsa yine yaparım. Ben bu camiaya seks işçiliğinin en dip noktasından geldim. Beni ilk Merter'e çarka çıkartan Hatıra olmuştur. Ben büyüklerime karşı hep saygılı oldum. İstanbul çok kolay bir şehirdi ama translara iki kat daha zordu. Barınma olsun yaşam olsun çok zordu. Otobanlarda, barlarda çalışıyorduk. 90'lı yıllarda çok yoğun polis şiddetine maruz kalırdık. Gündüz taksi içinden saçlarımızdan sürüklenerek gözaltına alınırdık. Götürüldüğümüz polis merkezlerinde işkenceler yapılırdı. O dönem siyasi olaylar çok fazlaydı. Abim ve ablamın köy meydanında Alevi kimliği yüzünden tek kollarından asıldıklarını bilirim.
‘Aynı ülkede aynı bayrağın altında yaşıyoruz bu neyin kavgası’
Bu ülkede bütün öteki olan kimliklerin ötekileştirilmesinin asıl nedeni siyasi iradenin giderek muhafazakârlaşmasından kaynaklanıyor. İnsanların birbirleriyle bir sorunu yok aslında. Herkes kardeşçe yaşayabiliyor. Bugün bize dayatılan siyasi iradenin beyinlerdeki kargaşası olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bir oyun aslında. Aynı ülkede aynı bayrağın altında yaşıyoruz neyin kavgası bu. Mesela geçtiğimiz günlerde gerçekleşen genel seçimde ailemi aradım.
Annem HDP'ye, kardeşim CHP'ye, tıpta okuyan yeğenim AKP'ye ve gelinimiz de MHP'ye oyunu vermiş. Birbirinden farklı siyasi partilere oyunu veren kişiler aynı evde huzur ve birlik içinde yaşayabiliyorsa biz ulus olarak da bir arada barış içinde yaşayabiliriz. Siyasetçiler ve avukatların beslendiği tek şey yalandır. Siyasette bir hırstır aslında. Siyaset vadeder ama vaatlerini yapmaz. Bize vaadedileni değil yapılmış olanı görmüş olsaydık bu kargaşa yaşanmazdı.
‘Keşke bir LGBTİ birey Meclis'e girebilseydi’
Biz aslında LGBTİ bireyler siyasetin içindeyiz ama yanlış yerinde duruyoruz. Bizler farklı siyasi partilerde fikirlerimizi söyleyebiliyoruz. Özgürce siyasi mücadelemizi verebiliyoruz. Ama daha üst noktalarda olabilirdik. Keşke bu genel seçimlerde bir tane de olsa bir LGBTİ birey Meclis'e girebilseydi. Yapılan siyasi çalışmaların hayatımıza dönüşü birazcık sancılı oluyor.
‘Genelevlerin olmadığı yerlerde tecavüz, taciz ve cinsel istismar suçlarında artış olur’
Toplumun örf ve adetlerine uygun yaşayabilmeyi becerebilsek aslında bir sorun yaşamayacağız. Saygı göstermeden saygı beklemek olmaz.
Nefret suçlarını bir iş kazası olarak düşünüyorum. Otobanda çalışıyorsun hedef halindesin. Her türlü insanla karşılaşıyorsunuz ve ben bıçaklandım kurşunlandım. Bu iş esnasında yaşadığım bir iş kazası. Seks işçiliği insanların kendi bedenleri üzerinden para kazanmasıdır. Seks işçisi trans kadınlar otobanlarda, sokaklarda, barlarda ve internette çalışıyorlar. Keşke trans kadınların güvenli şekilde çalışabilecekleri bir trans genelevi olsaydı. Genelevlerin olmadığı yerlerde tecavüz, cinsel istismar ve taciz suçlarında artış olur. Ben seks işçiliği yapmamak için çok direndim. Avcılar'da çok güzel bir çay bahçesi açtım sahilde. Ancak trans kadın kimliğim nedeniyle mahalle baskısı ve etraftaki diğer esnafların baskısı beni yıldırdı. Kapatmak zorunda kaldım. Keşke bizlerin haklarını koruyan yasalar olsa. Şimdi bir aile şirketimiz var tavukçuluk yapıyorum. Marketlerde satılan 45 günlük dediğim zombi tavukları üretiyorum.
‘Elhamdülillah Müslümanım’
Elhamdülillah Müslümanım. Herkes oruç tutuyor ama kendisine tutuyor herkes namaz kılıyor ama kendisine kılıyor. Allah ile kendisi arasındadır. Herkesin ibadeti sevabıyla günahıyla kendisinindir. Benim de banadır. Din çok geniş kapsamlı bir konu. Ben tesettürlü bir trans kadınım. Ben kadına tesettürü çok yakıştırıyorum. Sosyal hayatta da daha rahat olabilme adına kullanıyorum. Manevi olarak ben böyle kendimi daha rahat hissediyorum. İnsanlar bunu farklı algılayabilir ben kendim için yapıyorum başkası için değil. Muhafazakar İslami kesimden tepki almadım aksine güzel yorumlar yapıldı.
‘Öykü Ay ve Trans Melekler’
Herkesin içinde bir Öykü Ay var. Herkes içindeki cevheri çıkartıp bana yapıştırdılar. Ben herkesin eseriyim. Ben de bazen Öykü Ay'a şaşırıyorum. Herkesin emeği var. Trans Melekler oluşumunda biz bir bütünüz. Herkes Öykü Ay'a neden çok güveniyor çünkü kendi yarattıkları karaktere ihanet edemezler. Beni sınava tabii tuttular ve ben sınavı geçtim. Birilerinin bunu yapması gerekiyormuş. Ben de bir boşluğu doldurmuş oldum. Dürüst oldum her zaman ve ben bir lider değilim kendi haddimi biliyorum.
Trans Melekler bana bir misyon verdi ve ben bunu yapmak için gayret ediyorum. Edirne'den Kars'a hiç bir transa ihanet edemem. Biz Trans Melekler ile birlikte festival karnaval tadında Trans Gay Fashion Show düzenliyoruz. Bu defilede herkes gönüllü çalışıyor. Aslında dünyada bir ilk. İlk defilemizden elde edilen gelirle Trans Evi'ne bağışta bulunduk. 1 yıllık kirasını ödedik, 20 yatak kapasitesine çıkarttık. Hatta bir yıllık su ve ekmek parasını da verdik. Şartlarını düzenledik iki kata çıkarttık. Arada da bizim kızlar gıda ve erzak yardımı yapıyor. Ama benim gönlüm kırıldı. Ancak Trans Evi'nin üzerinden gözümü kulağımı çekmedim. Bu yıl komisyonumuzda henüz tam anlamıyla konuşmamamıza rağmen sanırım zor durumda olan trans kadınlar için yeni bir kompleks için çalışacağız. Daha kalıcı bir konut açmak benim gönlümdeki proje. Bu defileyle inşallah bunu gerçekleştiririz. Edirne'den Kars'a Rabbim yar ve yardımcımız olsun.