Nefrete inat yaşasın hayat dizimizi bu günkü bölümünde kişiler üzerinden bir etkinliği anlatmaya çalışacağım: Trans aktivizmine büyük katkılar sunan "Trans Güzellik Yarışması". Bir feminist olarak benim asla desteklemediğim bir etkinlik olsa da bu yarışmanın nasıl yola çıktığını ve emeği geçen arkadaşlarımın ne amaçla bu organizasyonu düzenlediklerini bildiğim için bugün bu yarışmayı ve katkılarını anlatmaya gayret edeceğim.
Bundan 2 yıl önce İstanbul LGBTİ Derneği'nin düzenlediği Trans Onur Haftası kapsamında yapılacak olan But Trans Güzellik Yarışması Hevi LGBTİ İnisiyatifi'nin de katkılarıyla daha büyük bir etkinlik haline getirildi. Asya Özgür'ün öncülüğünde kurulan bir dernekler üstü komisyonla beraber uluslararası başarı elde eden bir etkinlik haline dönüştü. LGBTİ dernekleri yarışma öncesinde bu organizasyona destek vermediklerini belirten bir açıklama yayımladılar resmi web sitelerinde. Asya Özgür ve beraberindeki komisyon üyeleriyle son derece başarılı bir işe imza attılar. Avrupa Basın Ajansı (EPA) çektiği fotoğraflarla yarışmayı bütün dünyaya duyurdu. ABD'nin seçkin yayın kuruluşlarından Time Dergisi yarışmaya geniş yer verdi.
Yaklaşık 40 yıldır örgütlü mücadele eden trans bireyler her alanda trans görünürlüğünü arttırmak istiyordu bu yarışma bunu anlatıyordu. Yarışma öncesinde Asya Özgür ile konuştuğumda bana "artık gazetelerin üçüncü sayfalarında yer almak istemiyoruz" demişti. Haklıydı da medyanın eril ve cinsiyetçi dili nedeniyle trans bireyler özellikle trans kadınlar medyada kendilerine pek de yer bulamıyorlardı. Medya trans kadınları "Travesti terörü" "Travestiler yine dehşet saçtı" gibi manşetlerle sunuyordu. Özellikle Vatan Gazetesi Yayın Koordinatörü Tayfun Topal adlı meslektaşımın trans kadınlarla ayrı bir davası vardı. Hiç bir zaman anlayamadığımız ve bitmeyen bir nefreti vardı trans kadınlara karşı. Yaptığı haberlerde kullandığı nefret dili trans cinayetlerine zemin hazırlamıştı. Şimdilerde ise Doğan Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, Vatan Gazetesi, Milliyet Gazetesi, Yeni Akit ve EM TV gibi yayın kuruluşları sistematik olarak trans kadınları hedef gösteren haberler yapıyor medyadaki bu nefret söylemi de nefret suçlarına zemin hazırlıyor.
İşte tam da bu noktada aslında Trans Güzellik Yarışması Türkiye medyasına bir tokat atıyor. Yani diyor ki sizler bizim hak mücadelemizi anlamıyorsunuz, en temel yaşam haklarımız için verdiğimiz savaşı görmüyorsunuz, nefret cinayetlerini haberleştirmiyorsunuz alın size sizin anladığınızı istediğinizi veriyoruz diyor. Yani medya renkli allı pullu içinde eğlence olan politik dilden uzak süslü püslü haberlere alaka gösteriyordu ve trans kadınlar da bu yarışmayla aslında bir bakıma aktivizm yapıyordu. Çünkü yarışmada "Nefrete İnat Yaşasın Hayat" mesajı veriliyordu.
Yarışmaya dönersek, trans kadınlar çok fazla ilgi gösterdi. Yarışma biletleri günler öncesinden tükendi. Türkiye'nin hemen hemen her şehrinden yarışma için gelen trans kadınlar oldu. Beyoğlu'nda bulunan The Mekan adlı gece kulübünde geçtiğimiz yıl Haziran ayında yapılan yarışmaya katılan genç trans kadınların tamamı birbirinden güzeldi. Kostümleri, makyajları, ayakkabıları ve aksesuarlarıyla adeta profesyonel yarışmalardan pek farkı yoktu. Yarışmanın biletlerinden elde edilen gelirle yardıma muhtaç trans kadınlara bağışta bulunuldu.
Trans Güzellik Yarışması'n finalinde izleyenlerin katılımıyla yapılan oylama sonucunda Yankı Bayramoğlu, Pınar Birken ve Melisa Duru dereceye giren güzeller oldu.
Evet, yarışma sayesinde trans kadınlar medyada çok fazla yer aldı belki de trans görünürlüğünde artış oldu. Ama ne şiddet durdu ne de cinayetler. Medya yine nefret söylemleri üretti, cinsiyetçi ve eril manşetler atmaya devam etti. Eylül Cansın Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak yaşamına son verdiğinde ilk haberi veren Doğan Haber Ajansı, "Genç bir kadın intihar etti" manşetini kullandı. Ancak 10 dakika gibi kısa bir sürenin ardından DHA aynı haberle ilgili son gelişmeyi duyururken "Boğazdan çıkarılan cesedin BİR TRAVESTİ olduğu anlaşıldı" gibi son derece eril bir ifadeyle servis etti.
Trans Güzellik Yarışması fark yaratmıştı evet trans görünürlüğü daha çok artmıştı ancak nefret dinmiyor ve bitmiyordu. Geçtiğimiz günlerde Gülşen adlı bir trans kadın Şişli'deki evinde Suriyeli oldukları iddia edilen iki mülteci tarafından 27 yerinden bıçaklanarak öldürülmek istendi. Polis hala araştırma yapıyor ancak şüpheliler yakalanamadı bile. Polisin elinde o kadar MOBESE görüntüler olmasına rağmen hala şüphelilerin yakalanamaması ise pek manidar.
Yarışmanın ardından dereceye giren güzellerden Yankı Bayramoğlu Tayland'da düzenlenen Uluslararası Trans Güzellik Yarışması'nda Türkiye'yi temsil etti. Bu yıl yine Asya Özgür ve komisyon üyelerinin organize ettiği yarışma 14 Haziran 2015 Pazar günü The Mekan adlı gece kulübünde ikinci defa yapıldı. Bu sefer yarışmada ünlü isimlerin katıldığı bir jüri vardı ve oylama jüri üyelerinin verdiği puanlara göre yapılmıştı. Yarışmanın sonunda Damla Deniz adlı trans kadın jüri tarafından birinci seçildi.
Damla, 18 yaşında annesi ve kardeşiyle Şişli'de yaşıyor. Kasım ayında geçireceği operasyonun ardından üniversiteye gitmek için sınavlara hazırlanacak. Damla çok mütevazi ve yaşına rağmen olgun genç bir kadın. Yarışma komisyonu bilet satışından elde edilen gelirle Damla Deniz'i Kasım ayında Tayland'da gerçekleşecek olan Uluslararası Trans Güzellik Yarışması'na gönderecek. Fulden Uras Sibel Gökçe gibi tanınmış isimlerin yer aldığı jüriden yüksek puanlar alarak yarışmayı birinci olarak tamamlayan Damla Deniz'le annesi ve kardeşiyle yaşadığı evde buluştuk. Hayatını, yarışmayı ve hayallerini anlatan genç kraliçe Damla Deniz "Evet ben çok güzelim" diyor:
“Yarışma sonrasında sosyal medyada çok fazla eklemek isteyenler oluyor bundan çok hoşlanmıyorum. Beni takip etmesinler ben sıradan olmak istiyorum. İlgi görmek istemiyorum. Ben annemle yaşıyorum üniversiteye hazırlanıcam işletme okumak istiyorum. Yarışma sonrasında çeşitli spekülasyonlar yapıldı ama estetiksiz tek güzel ben vardı ve jüri beni seçti. Sosyal medyada özellikle bizim kızlar yarışmanın ardından neler neler yazmışlar kraliçe olduğuma sevinemedim bile. Tayland'a gidip ülkemi en iyi şekilde temsil etmeyi düşünüyorum. Sevgili Cemil İpekçi'nin elinden çıkan bir kostümle katılmak isterim. Yarışmayı önemsiyorum. Biz varız toplum bunu kabul etsin artık. Sevmek zorunda değiller ama en temel yaşam haklarımızı engellemesinler. Ben çok sıradan olmak istiyorum yollarda bana bakmasınlar sosyal medyadan beni takip etmeye çalışmasınlar ben çok sıradan bir kadın olmak istiyorum.”
Hayatın daha çok başında olan Damla Deniz umarım hayallerine ulaşır. Asya Özgür ve arkadaşları yaptıkları bu etkinliklerle trans aktivizmine katkılar sunmaya devam edecekler. Kadınlar güzel ya da değil bu çok da önemli olmaması gerekir. Evet kadın kimliğinin metalaştırılması kadar itici bir durum olamaz ancak her gün ötekileştirilen, şiddete maruz kalan ve hatta öldürülen trans kadınların bu yarışma sayesinde seslerini biraz daha fazla duyurma gayreti önemli.