Gündem

Polis tarafından öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçti: Uğur Kaymaz dosyası tekrar AİHM'de

21 Kasım 2019 13:19

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde, 21 Kasım 2004 tarihinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz evinin önünde babası Ahmet Kaymaz’la birlikte polisler tarafından açılan yaylım ateşiyle öldürüldü. Üzerinden 15 yıl geçen olaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği mahkumiyet kararı üzerine Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yapılan başvuru reddedildi. Dosya yeniden AİHM'e taşındı.

Mezopotamya Ajansı'ndan Ömer Akın'ın haberine göre Uğur ve babasının öldürülmesi ile ilgili Mardin Ağır Ceza Mahkemesi 4 polis hakkında dava açtı. "Güvenlik" gerekçesiyle Eskişehir'e taşınan davada 4 polis hakkında da "Meşru müdafaada bulunmak" iddiasıyla beraat kararı verildi. Yargıtay 1'inci Ceza Dairesi'nin oy birliğiyle onadığı karar, iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşındı. AİHM, 2014 yılının Şubat ayında açıkladığı kararda, baba ve oğlun “Yaşam haklarının ihlal edildiği" gerekçesiyle Türkiye toplam 70 bin avro maddi, 70 bin avro manevi tazminat ödemeye mahkum etti.  
 

AYM: AİHM'nin kararı takdiri bir karar

AİHM’nin kararının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi, yargılanmanın yenilenmesi talebiyle Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Mahkeme, başvuruyu herhangi bir gerekçe göstermeden reddetti. Avukatlar, bunun üzerine faillerin yeniden yargılanması talebiyle 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.  
 
Yapılan başvuruya yıllar sonra cevap veren AYM, AİHM kararının takdiri bir karar olduğunu belirtti. AYM, sanık/sanıklar aleyhine yeniden yargılama yapılamayacağına karar verdi. Avukatlar ise, bir süre önce AYM'nin verdiği kararı yeniden AİHM'e taşıdı. 
 

Anısına dikilen heykel kaldırıldı, park yıkıldı

Tüm bunların yanı sıra, Kaymaz'ın anısını dair hayata geçirilen tüm uygulamalar da hedef oldu. 11 Haziran 2016 tarihinde Kaymaz’ın anısına dikilen heykel, Kızıltepe Belediyesi atanan kayyım tarafından kaldırılarak, yerine saat kulesi dikildi. Derik Belediyesi’ne atanan kayyım da, Kaymaz’ın adının verildiği parkı yıktırdı. Yine Kızıltepe Belediyesi’ne bağlı Eğitim Destek Evi’nde 12 yıl temizlik işçisi olarak çalışan Kaymaz’ın annesi Makbule Kaymaz, oğlu ve eşinin öldürülmesinin yıldönümünde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işinden ihraç edildi. 
 

"Ceza verilseydi belki çocuklar devlet kurşunuyla yaşamını yitirmeyecekti"

Kaymaz'ın ailesinin avukatı Erdal Kuzu, baba ve oğlunun katledilmesinde adaletin bir türlü tesis edilmemesi ve faillerin ortaya çıkarılmamasına ilişkin konuştu. Avukat Kuzu, bunca yıla rağmen kimsenin cezalandırılmaması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılmamasından dolayı çocuk ölümlerin devam ettiğine dikkat çekti. Uğur’dan sonra çok sayıda sivilin kolluk kuvvetleri tarafından öldürüldüğüne değinen Kuzu, "Eğer Uğur’un davasında gerçek bütün yönleriyle ortaya çıksa ve sanıklara buna uygun şekilde ceza verilseydi, belki Uğur’dan sonra çocuklar devlet kurşunuyla yaşamını yitirmeyecekti” dedi.
 

“Türkiye aslında ölü çocuklar mezarlığına dönüşmüş"

“Türkiye aslında ölü çocuklar mezarlığına dönüşmüş” diyen Kuzu, çocuk ve sivillerin ölümlerine ilişkin açılan davaların "şekli bir yargılamanın" ötesine geçmediğini ifade etti. Çocuk ölümlerinde faillerin cezasız kaldığına dikkat çeken Kuzu, “Türkiye’de gerçek bir demokratikleşme yaşanmadığı sürece, bütün kimliklere cevap verebilecek bir devlet organizması olmadığı müddetçe bu böyle devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu. Sivil öldüren kolluk güçlerinin devlet tarafından korunmaya devam edildiğini söyleyen Kuzu, "Devlet sanıkların cezalandırılmaması için uğraşıyor. Çünkü kendisinin suçlu çıkmasını istemiyor. Bu cezasızlık politikasıyla devlet kendini koruma altına alıyor" dedi. 
 

"Devlet yaşananları unutturmaya çalışıyor"

Kuzu, Kaymaz’ın Türkiye’de yaşamını yitiren çocukların sembolü haline geldiğine işaret ederek, bundan kaynaklı anısı için hayata geçirilen uygulamaların hedeflendiğini dile getirdi. Bunun "bilinçli" olduğunu kaydeden Kuzu, “Uğur Kaymaz bir hafızayı temsil ediyor. Onun isminin herhangi bir yere verilmesi, yaşanılanı unutmamaktır. Devlet yaşananları unutturmaya çalışıyor.Özellikle kayyum atanan yerlerde park veya benzer yerlerde isminin kaldırılması aslında hafızayı silmesidir.Bu politikayı cezasızlık politikası gibi düşünmek gerekiyor. Bunlar bir bütündür" diye konuştu.