Gündem

'Ergenekon davasında iki grup da mağdur oldu'

İngiliz gazeteci Gareth Jenkins, binlerce sayfadan oluşan Ergenekon raporlarına dayanarak yazdığı raporda, iddianamelerin ve Ergenekon davasının farklı yönlerini yorumladı

05 Ağustos 2013 17:26

\

 

Gazeteci Gareth Jenkins, son altı yıldır Ergenekon davasını izliyordu. Binlerce sayfayı bulan iddianameleri inceledi, ve "Gerçek ve Fantezi Arasında: Türkiye'nin Ergenekon Soruşturması" isimli bir rapor hazırladı.

BBCTürkçe'den Rengin Arslan'a konuşan Jenkins, Ergenekon soruştumasının Türkiye'de değiştirdiklerini, "derin devlet açığa çıkarıldı" iddialarını ve dünyadaki benzerleriyle ilgili konuştu.

Rengin Aslan'ın Gareth Jenkins ile yaptığı söyleşi şöyle:

SORU: Dava için soruşturmanın açılmasının üzerinden 6 yıl geçti. Siz Türkiye için bu 6 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Dava ülkenin siyasi iklimine nasıl yansıdı? Neleri değiştirdi?

GARETH JENKINS: Ergenekon soruşturması ilk başladığında pek çok kişi soruşturmayı yürütenlerin iddialarını ön kabul yoluyla algılamaya hazırdı. Türkiye komplo teorileri ile dolu ve derin devlet olarak bilinen Gladyo tarzı bir ağ Türkiye’nin modern tarihinin bir gerçeği.

Dolayısıyla insanlar yerleşik fikirlerini Ergenekon soruşturmasına yansıttı. Pek çoğu dosyanın kendisine bakmadı. Bununla birlikte, yıllar geçtikçe hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında davaya yönelik algı büyük ölçüde değişti.

Şimdilerde davada, en azından derin bir çatlak olduğunu bilmeyen birini bulmanız çok zor. Sanırım pek çok kişi artık davanın siyasi motivasyonla üretilmiş olduğunu anladı.

Ergenekon soruşturması, şu an Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir iktidar mücadelesine girmiş olan Fethullah Gülen hareketinin üyeleri tarafından yürütüldü. Yine de Ergenekon davası, hukukun üstünlüğünün nasıl görmezden gelinebileceğini ve Türkiye basınının baskı, kibir ve bazı mensuplarının ilkesizliği nedeniyle nasıl kontrol altına alınabileceğini göstererek Erdoğan’ın gittikçe otoriterleşen yönetim biçiminin temellerini attı.

 

'Böyle bir örgüt yok'

 

Eğer insanlar Ergenekon davasının başında, davanın gerçeklerine bakmayı başarsalardı ve hukukun üstünlüğü ve aynı fikirde olmadıkları insanların hakları için ayağa kalksalardı, bugün Ankara’da böylesine otoriter bir rejim ile karşı karşıya olmazdık.

Yüzlerce sanığı ve bu kadar sıra dışı iddia ve suçlamaları içeren her dava, hem davanın taraftarlarını hem de ülkenin hukuk sistemini yargılamakla son bulur. Bu Türkiye ve Ergenekon soruşturmasının taraftarları ve destekçilerinin kötü şekilde başarısızlığa uğradığı bir sınav.

SORU: Sizce Ergenekon Terör Örgütü adında bir örgüt yapılanması var mı?

GARETH JENKINS: Ergenekon iddianameleri, her siyasi şiddet eyleminden sorumlu olan hiyerarşik, merkezi olarak idare edilen ve Türkiye’nin modern tarihindeki her militan grubu yönetmiş; aynı zamanda nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları uluslararası piyasaya satmaya hazırlanan bir örgüt suçlamasına yer veriyor. Tabii ki böyle bir örgüt yok.

Ergenekon iddianameleri çok uzun, muhtemelen kasten böyle. Sağduyusunu yitirmemiş, iddianameleri okuyup böyle bir örgütün gerçekten var olduğuna inanan herkese karşı bunu savunurum.

 

'Derin devletle hesaplaşma'

 

SORU: Ergenekon davası geniş bir kesim tarafından derin devletle hesaplaşma olarak görüldü, görülüyor. Sizce dava bunu başardı mı?

GARETH JENKINS: Derin devlet Türkiye modern tarihinin bir gerçeği. Ergenekon soruşturması başladığından beri, davayı destekleyenler, bunun derin devleti hedef aldığı iddia etti. Ancak Ergenekon iddianamelerini okuduğunuzda, niyetin bu olmadığı açık olarak ortaya çıkıyor. Derin devlet özerk ve yarı özerk çete ve grupların dokunulmazlık içinde faaliyet yürütmesiydi. Bu da Ergenekon soruşturması başlayana kadar hemen hemen ortadan kalkmıştı.

Ergenekon davasının kurbanı iki grup var. Gruplardan biri soruşturmayı yürütenler tarafından doğrudan hedef alınanlar; özellikle açık şekilde absürt suçlamalar ve üretilmiş “delillerle” suçlanan ve tutuklananlar. Diğer grup ise gerçek derin devletin kurbanlarından oluşuyor.

Örneğin 1990’lı yıllarda Güneydoğu’da binlerce kişi ölüm mangaları tarafından öldürüldü. Onlar ve aileleri için adaleti sağlamak üzere hiçbir girişimde bulunulmadı. Ergenekon soruşturmasının en korkunç taraflarından biri de gerçek derin devletin bu kurbanlarının, davayı kendi siyasi amaçları için yürütenler tarafından kullanılmasıdır.

Bu aynı zamanda, sevmedikleri insanları hedef aldığında Ergenekon davasını destekleyen ve arkadaşlarını hedef aldığında eleştiren; fakat gerçek derin devlet tarafından işlenen suçlar yüzünden adalet bekleyen insanlara hiçbir ilgi göstermeyen “liberal entelektüellere” de uzanıyor.

SORU: Ergenekon’da toplumun farklı kesimlerinden, farklı düşüncelere sahip kişiler yargılandı. Sizce bu isimlerin ortak bir noktası nedir?

GARETH JENKINS: Ergenekon davasında yargılananların paylaştıkları tek özellik, hepsinin Gülen hareketinin gerçekten veya öyle algılanan karşıtları veya rakipleri olması. Davayı kimin yürüttüğüne işaret eden başka pek çok kanıt var ama sadece suçlananların isimlerine bakmak da yeterli.

 

Farklılıklar, benzerlikler

 

Solculara yönelik kötü muameleyle ünlü sağcı eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ile sosyalist gazeteci Ahmet Şık’ın aynı örgüte ait olabileceğini düşünen herkesin bir daha düşünmesi gerekir. Ama tabii ki, Avcı ve Şık, Gülen hareketi üyelerinin emniyet ve yargı sistemine nüfuz etmelerini ayrıntılandıran kitaplar yazmışlardı.

SORU: Dünyada derin devlet ile hesaplaşmayı, darbe anlayışını yargılamayı hedefleyen diğer davalar ile Ergenekon davası arasında benzerlikler ve/veya farklılıklar neler?

GARETH JENKINS: Ergenekon soruşturması, diğer ülkelerdeki (İtalya’daki Gladyo gibi) gizli örgütlerin veya darbe ve askeri yönetim dönemlerinin samimi bir şekilde araştırılması yönündeki girişimlerin tam tersi yönden başladı.

Samimi bir girişim, detaylı ve kapsamlı araştırmalarla başlayan Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonuna daha yakın olurdu. Samimi soruşturmalar sonuçlara dayanır ve sabit gerçekler üzerinden hareket eder. Ergenekon davası bir paranoya ve soruşturma üzerindeki siyasi saiklerle şekillendi. Çıkarımsal değil, izdişümsel bir soruşturmaydı.

İlgili Haberler