30 Mayıs 2017 02:13
15 Temmuz darbe girişiminde 'Yurtta Sulh Konseyi' bildirisinde imzası olduğu öne sürülen Genelkurmay Personel Palan ve Yönetim Daire eski Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yaptı. Suçlamaları kabul etmeyen sanık Partigöç, altında imzası bulunduğu iddia edilen darbe mesajları için "Bu mesajları hiç görmedim. İsmimin olduğunu da cezaevinde öğrendim. Yaşar Güler’in gönderdiği bir CD’de benim ismimin olacağını nereden bileyim" dedi.
Partigöç, darbe girişiminden 7 ay kadar önce "FETÖSAVAR" adlı internet sitesinde 'FETÖ'cü olduğu yönünde iddiaların yer aldığını söyledi. "İsmimin sürekli kullanıldığının, sıkışan herkesin 'Partigöç'ten emir aldık' dediğinin farkındayım. Mahkemeniz benden bir darbeci çıkarıcak mı bilmiyorum, ama benden bir FETÖ'cü türetemeyeceklerini bilmiyorum” diye konuştu.
Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi’ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, Hakan Evrim’in savunmasının ardından ’Yurtta Sulh Konseyi’ bildirisinde imzası bulunduğu ifade edilen Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire eski Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç savunma yaptı. Partigöç, İlhan Talu'nun kendisinin 'FETÖ'cü olduğunu söylediğini hatırlatarak, "O beni zannetmiş olabilir ama ben şuna inanıyorum, İlhan Talu FETÖ'cü değil" dedi.
Savunmasında, tüm mal varlığına tedbir uygulandığı için maddi durumunun iyi olmadığını, ücretlerin yüksek olması nedeniyle avukat tutamadığını belirten Partigöç, baro tarafından atanan avukatla da savunmasından önce hiç görüşemediğini söyledi. Sabahki oturuma avukatın gelmemesinin kendisiyle ilgili bir durum olmadığını ileri süren Partigöç, mahkeme başkanına yönelik "Bu nedenle sizi düşürdüğüm zor durum için özür dilerim. Kendime avukat tutabilmek için mal varlığımdaki tedbirin kaldırılmasını talip ediyorum" dedi.
Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görevli iken kumpas davası mağdurlarından emekli Albay Levent Göktaş, emekli Korgeneral Engin Alan gibi isimlerin, kendisinin sicil amiri olduğunu aktaran Partigöç, "Benimle ilgili bir tespitleri olsa o dönemde kayda geçirmemeleri mümkün mü?" diye sordu. Sanık Partigöç, amiri Levent Göktaş'ın önerisiyle ÖKK'dan karargaha görevlendirildiğini savundu.
Tamamen TSK'nın tayin sistemi içinde, hakkında şaibe olmayan kişilerin içinde bulunduğu süreçte Genelkurmay Karargahı'nda görevlendirildiğini ileri süren Partigöç, kumpas davaları döneminde, CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'e ait olduğu ileri sürülen, Ergenekon davasında delil kabul edilen ıslak imzalı belgenin "askeri yazışma kurallarına uygun olmadığı" yönünde bilirkişi raporu verdiğini ileri sürdü. Partigöç, bu nedenle tutuklu gazeteci Mehmet Baransu'nun kendisini sahte bilirkişilikle itham ettiğini savundu.
Mehmet Partigöç, Daire başkanlığı görevinin üçüncü yıla uzatılması nedeniyle 15 Temmuz darbe girişiminden 6-7 ay önce hakkındaki iddiaların ortaya atıldığını, "FETÖSAVAR" adlı internet sitesinde 'FETÖ'cü olduğu yönünde iddiaların yer aldığını söyledi. Hakkındaki iddialar çıkınca, sicil amirlerine istifa etmek istediğini söylediğini, ancak göreve devam etmesinin istendiğini iddia eden Partigöç, "İsmimin sürekli kullanıldığının, sıkışan herkesin 'Partigöç'ten emir aldık' dediğinin farkındayım. Mahkemeniz benden bir darbeci çıkarıcak mı bilmiyorum, ama benden bir FETÖ'cü türetemeyeceklerini bilmiyorum" savunmasını yaptı.
Darbe girişimi günü normal mesaisine başladığını, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısı nedeniyle çalışmaların yoğun olduğunu anlatan Partigöç, karargahta saat 21.00'den itibaren bir hareketliliğin başladığını, elinde silahla mevzi alan askerleri gördüğünü, bazı askerlerin de plastik kelepçeyle ellerinin bağlı olduğunu ifade etti.
Ne olduğunu sorduğunda tatbikat yapıldığı bilgisini aldığını iddia eden Mehmet Partigöç, o gece komuta katına 4 kez giriş yaptığını, bu sırada Yaşar Güler'in emir subayının kendisine "bir mesaj geldiğini hemen yayınlanması gerektiğini söylediğini" ileri sürdü. Yaşar Güler'in makamına ilk gittiğinde müsait olmadığının söylendiğini, ikinci kez gittiğinde ise Akıncı Üssü'ne gittiğinin belirtildiğini aktaran Partigöç, Personel Başkanı İlhan Talu'nun odasına geçtiğini, ışıkların sönük, kapısının kapalı olduğunu gördüğünü belirtti. Partigöç, mesajıyla ilgili "Bana emir veren kimse yok, Yaşar Paşa emir gönderdiyse gereğini yapın" dediğini ileri sürerek, kamera kayıtlarını izleyerek olayların ne olduğunu anlamaya çalıştığını ileri sürdü.
Gece boyunca amirlerinden kimsenin kendisini aramadığını, 16 Temmuz sabah saat 10.00 sıralarında, İlhan Talu'nun kendisini arayarak, karargahtaki personelin savcılara teslim olması emrini verdiğini, bu emri personele ilettiğini anlatan Partigöç, ardından kendisinin de tutuklandığını ifade etti.
TSK mesaj sisteminden gönderilen sıkıyönetim belgesinde imzası bulunduğunu kabul etmeyen Partigöç, "Mesajları hala görmedim, şu ana kadar daha görmüş değilim. Mesajları alanların hiçbirisi beni arayıp 'bu nedir' diye sormuyor, herkes kendini aklamaya çalışıyor. O saate bunun emir komuta zinciri içinde olduğuna inananlar vardı, ki ben de ona inandım, sonra iş bu noktaya gelince FETÖ'cü darbeydi... Algı oluşturmak kolay, herkes suçluyor, darbe girişimin arkasındaki hangi üst akılsa başarısız olacağı belli. Bunun için özel tedbirler alınmış, önce bir kısım personelin inanması sağlanmış, sonra bunların FETÖ'cü ilan edilmeleri sağlanmıştır" iddiasında bulundu.
Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın, ifadesinde, Genelkurmay Karargahı'nda kendisiyle karşılaştığını, "Yüzü de adeta kızamık şekeri gibi kıpkırmızı idi" dediğini hatırlatan Partigöç, "Herkes bilir, benim suratım hep kırmızıdır" dedi.
Partigöç, İlhan Talu'nun kendisinin "FETÖ'cü" olduğunu söylediğini de hatırlatarak, "O beni zannetmiş olabilir ama ben şuna inanıyorum, İlhan Talu FETÖ'cü değil" iddiasında bulundu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, karargahtan götürülüşü sırasında orada bulunduğunun da iddia edildiğini belirten Partigöç, "Benim Genelkurmay Başkanı ile bırakın 15 Temmuz gününü, o hafta yan yana geldiğimi gören varsa hakkımdaki bütün ithamları kabul edeceğim. Eğer ben o gece Akar ile yan yana gelmişsem bütün iddiaları kabul edeceğim." savunmasını yaptı.
Evinde 1 dolar bulunduğu iddiasına da yanıt veren Partigöç, eşinin yurt dışı gezisinden kalan 1 dolarların, ilkokul birinci sınıfa giden kızı tarafından annesinden istendiğini savundu. Partigöç, okuldaki derste paraları yeni öğrenen kızının, annesinden aldığı bu parayı çantasına koyduğunu iddia etti.
Sanık Partigöç, Genelkurmay Başkanlığı'nda bulunan sırt çantasında, küçük kağıtlara elle yazılmış, "1. Sevgili eşime ve kızlarıma, hayatım, ülkem ve milletim için mücadele için geçti. 2. Geldiğiimiz aşamada üllkemizin kötü gidişine dur demek de bize düştü. 3. Hakkınızı helal edin." diğeri ise "Canım eşim, seni gerçekten her şeyden çok sevdim. Ama bu başkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı, beni affet." ifadelerini içeren notların kendisine ait olmadığını iddia etti.
Mehmet Partigöç, "Bir darbe oluyor, ben darbenin en üst makamıyım öyle iddia ediliyor. Artık başarısız olduğu ortaya çıkmış, ben bir not yazıyorum, 'Darbeyi ben yaptım' diye ve bunu ortalıkta bırakıyorum. Bu akla mantığa uyan bir şey değil." diye konuştu. Telefon görüşmelerini içeren HTS kayıtları hakkındaki iddialara da yanıt veren Partigöç, o gece tanımadığı hiç kimseye telefonla bilgi vermediğini, tanıdıklarına da "Bilmiyoruz, biz de araştırıyoruz" dediğini, kimseyle herhangi bir bilgi paylaşmadığını ileri sürdü.
Partigöç, Genelkurmay İdari Tahkikat Raporu'nda da hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin maddi bir delil bulunmadığını, raporun, hakkında medya operasyonundaki bilgiler, bu bilgilerden kaynaklı MİT'in gönderdiği liste ve emniyetin gönderdiği bilgilere dayandığını öne sürdü.
Firari Adil Öksüz başkanlığında darbenin planlanması için düzenlendiği öne sürülen toplantılara katıldığı yönündeki iddiayı da reddeden Partigöç, "6, 7, 8, 9 Temmuz 2016 günlerinde Ankara Konutkent'te bulunan villada yapılan toplantılara aktif olarak katıldığım iddia ediliyor. Bu tarih bayramın 2, 3 ve 4. günü. Ben o tarihlerde Ankara'da akrabamız çok, bayram hareketli geçiyor. Ayın 5'i sabahı teyzemi ziyaret ettim. Sonra eşimin ablasına uğradık, eve döndük. Öğleden sonra eşimin ablası geldi, evdeydik. Akşam annemi görmek üzere yola çıktım. Polatlı'ya giderken bir helikopter kazası olduğunu duydum. Giresun bölge komutanının helikopteri... Geri döndüm. Gece harekat merkezine gittim. Gece 3'e kadar çalıştık. Ertesi gün cenaze vardı.GATA ve Kocatepe'ye gittik. Ayın 7'sini çok hatırlamıyorum. 8 ve 9'unda çalıştığımızı net hatırlıyorum" savunmasını yaptı.
Partigöç, 58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün'ü arayarak "harekete geçin" talimatını verdiği iddiasını da yalanlayarak, "O gece görüştüm ama ilk ben aramadım. Ben bir yanlışlık eseri onun tuşuna basmış olabilirim. Birkaç Murat varken o Murat'ın telefonuna basmış olabilirim. 'Beni aramışsın' dedi. 'Ben seni aramadım, arayacak durumda da değilim. Burada bir karışıklık var, onu çözmeye çalışıyorum' dedim. 'Bizimle ilgili bir durum var mı?' dedi. 'Kendi amirlerinize sorun' dedim. O gece kimseyi Genelkurmay Karargahı'ndan arayıp da şunu yapın demedim. Görüşmemiz bu." dedi.
Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddiasını da yalanlayan Partigöç, "Peki darbeyi kim yaptı. Ben de 10 aydır bunu düşünüyorum. Ulaştığım sonuç şu, kendimle ilgili, hiçbir şey yokken önce fetösavar diye bir site kurdular, oradan belli isimleri servis ettiler. Bu da algı operasyonunun bir parçası." diye konuştu.
Partigöç, savunmasının sonunda mal varlığına konulan tedbirin kaldırılmasını talep etti, tahliye ve beraatına karar verilmesini istedi.
Sanık Mehmet Partigöç'ün savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in ve diğer rütbelilerin başına çuval geçirilirken kendisine niye bir şey yapılmadığını sorması üzerine Partigöç, "Onlara sormak lazım. Ben Fırat Alakuş'u tanıyorum. Özel kuvvetçilerin de çoğu tanır beni. Onun için olabilir, tanıdıkları için olabilir." yanıtını verdi.
Partigöç, Dik'in "Genelkurmay Karargahı'nda o gün kim ne taraftaydı?" sorusunu ise "Açıkçası darbe bildirisi okununca bunun emir komuta zinciri içinde olduğunu düşündüm. Çünkü ikinci başkanın derdest edildiğini görmedim." diyerek yanıtladı.
"Emir komuta zinciri içinde olduğunu düşünerek darbeye iştirak mı ettiniz?" sorusu üzerine de Partigöç, "Hayır etmedim. Onu emri veren, yapan kimse sorumlusu o dur. Ortada nötr durmayı... Çünkü ben silahı olmayan bir şahısım sadece. Anca çatışmayı engelleyebilirim." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, o dönem Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile samimi olduğunu söyleyen Partigöç'e, onu durumun mahiyetini sormak için niye aramadığını sorması üzerine Partigöç, özel kuvvetlerin durumunu sorgulamadığını söyledi.
Avukat Aydın'ın sorusu üzerine, Partigöç, Genelkurmay Karargahı'nda şehit edilen astsubay Bülent Aydın'ı tanığını söyledi.
Hüseyin Aydın'ın, "Genelkurmay bahçesinde daha önce tanıdığınız bir TSK mensubu şehit ediliyor ve siz de sadece reviri aramakla yetiniyorsunuz. Bu çok olağan bir olay mı Genelkurmay Bahçesinde bir astsubayın şehit edilmesi?" şeklindeki soru üzerine de "Şehit olduğunu bilmiyordum. Daha sonra cezaevindeyken öğrendim." dedi.
Aydın'ın, "Yaralandığını farz edelim ateşli silahla" demesi üzerine de Partigöç, "Dost ateşi olduğunu düşünüyorum." diye konuştu. Sanık Partigöç, Aydın'ın, "Nasıl bir dost ateşi?" olduğunu sormasına karşılık ise "İkisi de TSK personeli dost ateşi oldu aynı birlikten." dedi.
Partigöç, bir sanık avukatının "Darbe gecesi Genelkurmay Başkanlığına giren tankların içeri girmesine siz izin vermişsiniz? Nereden gördünüz?" sorusuna ise "Kameralardan" yanıtını verdi.
Duruşmaya yarın (30 Mayıs 2017) eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli ve eski İzmiri Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'un savunmasının alınmasıyla devam edilecek.
© Tüm hakları saklıdır.