Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin yaşandığı gece, darbeci askerlerden birinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı Fethullah Gülen’le görüştürmek istediğini söylemesiyle ilgili olarak, o ismin Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç olduğunu iddia etti.
Sarıkaya "Orgeneral Akar’ı darbeye katılımı için Fethullah Gülen ile görüştürmek isteyen kişi, Sıkıyönetim Direktifi’nin altında da imzası bulunan Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç” ifadelerini kullanırken, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık kaynaklarına dayandırarak Partigöç’ün bu teklifini Akar’a birkaç kez yinelediği öne sürdü.
Sarıkaya’nın “Darbe kabinesi!..” başlığıyla (24.07.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Darbe girişimi gerçekleşmiş olsaydı, bürokraside kimin hangi göreve geleceği belliydi.
Başbakan Yıldırım’ın muhalefet liderlerine masasının üzerinde gösterdiği ele geçirilen kitapçığa göre, bürokrasinin darbe yapılanmasında yer alacak isimler biliniyor. Kendilerinin bilgisi var mı bilinmez ama örneğin gözaltında bulunan Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korg. Mustafa Özsoy listede Başbakanlık Müsteşarı görünüyor.
Korg. Yıldırım Güven’in adının karşısına TRT Genel Müdürü, Korg. Bahadır Köse’nin isminin ardında da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yazıyor.
Bakanlıklar, bankalar, üniversiteler ve önemli kamu kurumlarının başına gelecekler belli.
Şimdi soru şu: Bürokratik kadrolarının belirlendiği darbe yapılanmasının sivil ayağını kimler oluşturacaktı?
Yani girişim başarılı olsaydı, darbe hükümetinin Başbakan’ı ve bakanları kim olacaktı?
Ankara’da güvenlik birimlerinden iktidarın etkin isimlerine kadar herkes bu sorunun yanıtını arıyor.
Darbelerden belliydi
Nitekim dün hükümetin etkin isimleriyle sohbet ederken bu sorunun yanıtı birkaç kez dile getirildi; Bakanlar Kurulu toplantısında da konunun gündeme geldiği aktarıldı. Sözlerinden yola çıkılırsa bazı öngörüleri de var; sivil ayağında kimlerin olduğunun belirlenmesi durumunda bazı sürprizlerle karşılaşılması ihtimalinin de altı çiziliyor.
Anlaşıldığı kadarıyla savcılık soruşturmasındaki ifadelerden yola çıkılarak bazı sonuçlara ulaşılıyor. Aslında darbenin sivil ayağını araştırmakta da haksız değiller.
Çünkü, 1960’ta bugün olduğu gibi düşük rütbeli 37 subayla darbeyi gerçekleştiren emekli Orgeneral Cemal Gürsel’in, 1970’te Nihat Erim veya 1980’de Oramiral Bülent Ulusu’nun Başbakan olacağı ve kimlerin kabinede yer alacağı önceden belliyse, bu darbe girişiminde belli olmamasının olanağı yok.
Bütün bunlara karşılık tam bir iftira furyasının yaşandığına vurgu yapılıyor; herkese temkinli hareket tavsiyesi yapılıyor.
İftira ve fesat ortamına fırsat tanınmaması için iddiaların iyi araştırıldıktan sonra hükme ulaşılmasına verilen önemin altı çiziliyor.
Ayrıca spekülatif haberlerin provokasyon amaçlı yayılmasının önüne geçilmesi için de gayret gösteriliyor; bu konuda bir mekanizma oluşturulmaya çalışılıyor.
Komutana Gülen'i öneren
Bütün bunlarla birlikte, Ankara’da henüz çözülemeyen bazı soruların yanıtı da aranmaya devam ediliyor. Bunlardan biri, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı Org. Akar’a, “Kanaat önderimizle sizi görüştürebilirim” diyen kişinin kimliği...
Bir de istihbarat tartışması...
Aktarıldığına göre Org. Akar’ı darbeye katılımı için Fethullah Gülen ile görüştürmek isteyen kişi, Sıkıyönetim Direktifi’nin altında da imzası bulunan Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğg. Mehmet Partigöç...
İLK KEZ AÇIKLADI! 'ORG. AKAR'I, GÜLEN’LE GÖRÜŞTÜRMEK İSTEDİLER!' İLK KEZ AÇIKLADI! 'ORG. AKAR'I, GÜLEN’LE GÖRÜŞTÜRMEK İSTEDİLER!'
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık kaynaklarının aktardığına göre Partigöç, bu teklifini Akar’a birkaç kez yinelemiş.
İstihbarat eksikliği konusunda ise Genelkurmay, MİT’i işaret ediyor ve şu görüşü dile getiriyor:
“Bize verilen istihbarat değil ihbardı; eğer istihbarat verilseydi tedbirler ona göre alınırdı. Yine de komutanın ihbarı ciddiye alması üzerine çok daha ağır sonuç doğurmadan engellendi...”
Şurası kesin ki bu tartışma akıllardaki kuşkuları bitirmeyecek; her soru yeni bir soruyu doğuracak...