Gündem

Bayramoğlu: Gül, Arınç'a katılır mı, muhalif sesler güç merkezi oluşturur mu; hiç ihtimal vermiyoruz

"Cumhurbaşkanı'nın siyasi alana hakim olma hamlesi, fiili açıdan anayasayı ihlal tartışmalarının dışında kalmakta"

03 Şubat 2016 14:03

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, son dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kimi AKP çevrelerine yönelttiği eleştirilerle gündemde olan AKP'nin kurucularından, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın son dönemki çıkışını AKP içerisindeki iç siyasi ayrışma olarak niteleyerek, “Gül Arınç'a katılır mı? Bu tür muhalif sesler birleşerek bir güç merkezi oluşturabilirler mi? Hiç ihtimal vermiyoruz” dedi.

Köşesinde “Erdoğan karşısında siyasi duruşun hiç bir şansı yoktur” diye yazan Bayramoğlu, “Erdoğan’ın siyasi alana hakim olma hamlesinin, fiili açıdan anayasayı ihlal tartışmalarının dışında kaldığını” söyledi.

Ali Bayramoğlu’nun Yeni Şafak’ta “AK Parti ve geleceğin falı...” başlığıyla yayımlanan (3 Şubat 2016) yazısı şöyle:

Kasım seçimleri sonrası AK Parti'ye ilişkin kimi tartışmalar yapılırken, AK Parti içinde yönetim tarzıyla ilgili kimi yeni kalıplar da ortaya çıkıyor.

Tartışmaların en açık olanını Bülent Arınç başlattı. Arınç'ın CNN'de yüksek sesle dile getirdiği AK Parti yönetimine ve Cumhurbaşkanı'na yönelik kimi eleştirilerin akla getirdiği en önemli soru, şüphe yok ki, bu tür çıkışların bir siyasi olarak karşılığının olup olmadığıdır?

Beğenilsin beğenilmesin, Türkiye'de en az 17 yıla kadar uzayacak bir hakim parti düzeni oluştu.

Bunun tercümesi şudur: Siyasetin ağırlık merkezi bundan böyle partiler arası ilişkiler kadar, hakim parti içindeki ilişki ve dengelerden de oluşmaktadır. Bu, iktidar kullanımından, muhalefet oluşumuna kadar böyledir.

İktidarın kullanımı bakımından tipik göstergeler, Davutoğlu'nun AK Parti'nin başına gelme öyküsü, ardından hükümet ve cumhurbaşkanlığı arasında yaşanan kimi sorun ve ayrışmalardır.

Muhalefet oluşumu ve iç siyasi ayrışmalar açısından ise örnek pek çoktur ve bu örnekler siyasi alanı belirleyen önemli bir faktör olmaya yüz tutmuştur. Bunlar arasında Abdullah Gül'ün Gezi olaylarından itibaren tutturduğu farklı siyasi dil ve yaptığı “mahcup” muhalefet, AK Parti'nin eski ekonomi kurmayları ile Beştepe'nin danışmanları arasında yaşanan gerginlik ve ayrışma, Cumhurbaşkanı etrafındaki aktörlerin siyasi ve medyatik açıdan AK Parti içinde kimi tutum ve odakları karşısına alan davranış ve siyaset tarzı, Arınç gibi isimlerin daha önce yaptığı yüksek sesli çıkışlar bulunuyor.

Arınç'ın son çıkışı bu çerçeveyi aşar mı? Örneğin Gül Arınç'a katılır mı? Bu tür muhalif sesler birleşerek bir güç merkezi oluşturabilirler mi?

Hiç ihtimal vermiyoruz.

Zira güç ve meşruiyet akışı tam tersi istikamettedir.

Bir kere bu tür konuda taşıyıcılık yapması beklenen aktörlerin çoğu aktif siyasi faaliyetten uzaklaşmış durumdadır.

Diğer taraftan Erdoğan'ın siyasi gücü ve toplumsal meşruiyeti Kasım seçimleri sonrası bir kez daha, AK Parti'nin kurumsal yapısının önüne geçecek şekilde tescil edilmiştir. AK Parti içinde bugün fikren ya da siyaseten Erdoğan'ın etrafında, uzağında, makul, iktidar odağı oluşturmayan itirazlarla siyaset yapmak mümkündür, ama Erdoğan karşısında siyasi duruşun hiç bir şansı yoktur.

Gelelim ikinci gelişmeye...

Kasım seçimleri sonrası AK Parti içinde şekillenmeye başlayan yeni yönetim kalıpları da Erdoğan'a ilişkin bu güç ve meşruiyet durumunu doğrulamaktadır.. Başkanlık sistemini getiren bir anayasa değişikliği halinde bile, muhtemelen Türkiye 2019 yılına kadar mevcut anayasal düzenle yönetilecektir.

Tayyip Erdoğan ve AK Parti bu döneme ilişkin yönetim tarzını adım adım geliştirmektedir.

Bu konuda geçtiğimiz günlerde iki simgesel gelişme yaşandı.

Bunlardan birincisi Cumhurbaşkanı ile Türkiye'nin büyükelçileri toplantısıydı. Televizyonların canlı yayınladığı bu toplantıda Erdoğan dünyanın dört bir yanından gelen büyükelçilere, onlar üzerinden hükümete ve kurumlara perspektif vermenin ötesinde, “siyasi güzergah” tanımlıyor, “siyasi direktif” veriyordu. Cumhurbaşkanı'nın hem meydan siyaseti üzerinden, hem cemaatle mücadele, Kürt meselesi gibi yeniden “devletleştirilme”ye başlayan meselelere dayanarak yaptığı bu yönlendirme ve siyasi alana hakim olma hamlesi, fiili açıdan anayasayı ihlal tartışmalarını dışında kalmakta, gerçek bir duruma işaret etmektedir.

İkinci simgesel hamle Cumhurbaşkanı'nın kaymakamlarla yaptığı toplantıydı.

Erdoğan'ın ülkenin 957 ilçesinin kaymakamlarına verdiği politik istikamet ve direktifler, daha çok “mevzuatı gerekirse aşın, Güneydoğu'da belediyelerin araçlarına gerekirse el koyun” ifadeleri açısından ele alındı ve anayasal ihlal ve hukuk sınırları tartışmasına konu oldu. Burada önemli husus, Cumhurbaşkanı'nın İçişleri Bakanlığı'nın çekirdek birimleriyle kurduğu hükümeti uygulayıcı konumuna iten ilişki ve yönetme adımıydı.

AK Parti'deki yeni yönetim tarzı kalıplarına işaret eden işte bu çerçevedir.

Siyasetin merkezinin Beştepe'ye kaydığını göstermek kadar, bu konudaki iç işleyişin önemli bir unsuruna işaret etmektedir.

Geleceğin falına buradan başlamak doğru olur.

İlgili Haberler