09 Aralık 2024 21:28
T24 Politika
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, TBMM'deki bütçe görüşmelerinde, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın konuşmasının ardından Bakırhan'ı uzun bir süre alkışlaması dikkat çekti. Bakırhan konuşmasında, "2025 yılında, Cumhuriyetin 103. yılında yeni bir başlangıç yapabiliriz. Bu Meclis, Demokratik Cumhuriyetin kuruculuğunu üstlenme şansına sahiptir. 85 milyonun kendisini ait hissedeceği bir ülkeyi var etme onuru bu Meclis’e ait olsun" ifadelerini kullandı.
DEM Parti eş başkanı Tuncer Bakırhan, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde DEM Parti adına konuştu. Bakırhan'ın konuşmalarının ardından meclis sıralarında oturan MHP lideri Bahçeli, Bakırhan'ı uzun bir süre alkışladığı görüldü.
Bahçeli'nin alkışlamasından hareketle MHP sıralarından bazı milletvekillerinin de DEM Parti liderini alkışladığı görüldü. Bahçeli ayrıca kendisine Öcalan'a umut hakkından bahsettiği için teşekkür eden DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ile de selamlaştı.
Bakırhan'ın konuşmasından satır başlıkları şu şekilde:
"Değerli Milletvekilleri; 11.yüzyılda, 16. yüzyılda ve 20. yüzyılda Türkler ile Kürtler tarihin en kritik kavşaklarında ittifaklar yapmış, birlikte hareket etmişlerdir. Malazgirt Savaşından beri olan bin yıllık tarihsel ittifakı hep beraber yeni yüzyıllara taşıyabiliriz. Gelin, Malazgirt ruhundan Eşme ruhuna uzanan tarihsel ittifakı hep beraber yeni yüzyıllara taşıyalım. Yüz yıldır başkaldırı-bastırma ikileminde acı dolu bir tarih yaşadık. İnsanlar öldü, göç yollarına düşürüldü, köyler yakılıp yıkıldı. Ekonomik kaynaklar şifa getirmek yerine dert getirmeye kullanıldı.
Bin yıl boyunca kazandıran “ortak kader” düşüncesi, geçen yüzyılda kaybettiren bir inkarla karşılandı. Yüz yıldır geriye gidiyoruz. Kazandığımız hiçbir şey yok ama kaybettiğimiz canlarımız, ekonomik kaynaklarımız var. Bu yüzyıllık parantezi kapatmak, başkaldırı-bastırma ikileminden kurtulmak için hızlıca adım atmalıyız. Türk-Kürt ittifakında kazan-kazan siyasetini esas alalım, kader ortaklığımızı güçlendirelim. Türkler ile Kürtler arasındaki bin yıllık birliktelik bir tesadüfün değil, ortak bir kader birliğinin sonucudur. Bu birliktelik mecburiyetin değil, gönüllü bir dayanışmanın ve tarihsel bir ittifakın ürünüdür.
Bugün, bu köklü bağların ışığında, dönemsel fırsatçılıkların ve paranoyaların ötesine geçerek, geleceği birlikte kurgulamak zorundayız. Bugün iktidar aklı, hala sınır güvenliği paranoyasını gidermek için sonuç üretmeyen çabalar içerisindedir.
Sizi 500 yıl öncesine götürelim. Kanuni Sultan Süleyman Kürtlerle birlikte yaşamayı hem sınırların hem imparatorluğun güvencesi olarak gördüğünü ifade etmiştir. 500 yüz yıl önce çizilen reçete, bugün hala geçerlidir. Bugün Türk’ün güvenliği Kürt’le eşit ve demokratik bir yaşam kurmasından geçer. Bölgesel karmaşadan korunmanın temeli, eşitlik ve demokrasiyle güncellenmiş bir Türk-Kürt ortaklığıdır. Önemle altını çizmek isterim ki Kürtleri eski Kürt olarak gören, onları yönetme sevdası ile yanıp tutuşanlar bir yanılgı yaşıyor. Bu yanılgı herkes için bir yenilgidir.
Böylesi bir yanılgıda ısrar, tarihi Türk-Kürt ittifakına büyük zararlar verecektir. Türkiye Cumhuriyeti bu ülkede yaşayan bütün vatandaşların olduğu gibi Kürtlerin de kendini ait hissedeceği bir devlet olmalıdır. Devletten beklentimiz, tüm vatandaşları ayrımsız kucaklayan, farklılığını kabul eden demokratik ve kapsayıcı bir kerim devlet olmasıdır. Gerçek ve demokratik Türkiye böyle inşa edilir. Gerçek Türkiyelilik kimliği de bu değerler etrafında oluşturulur.
Geçmişteki hatalardan ders çıkarmak ve bu hatalar üzerinde ısrar etmemek zayıflık değil, gerçek bir olgunluk göstergesidir. Bu yaklaşım, yalnızca tarihsel ittifakımızı derinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda barışı güçlendirmek ve kalıcı bir uzlaşıyı inşa etmek için de sağlam bir zemin oluşturur.
İşte bu sağlam zemine sigorta sunan bir açıklama İmralı’dan geldi. Sayın Abdullah Öcalan “Tecrit devam ediyor” dedi ama peşinden de “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” dedi. İktidara soruyoruz? Çözüm konusunda teorik ve pratik gücünüz var mı? Bu soruyu günlerdir tüm Türkiye merakla bekliyor.
Madem derdiniz Kürt meselesini çözmek ve bunun adresi olarak Öcalan’ı gösteriyorsunuz. Bu doğru bir tercihtir. O halde neden İmralı’nın kapılarını kapalı tutmaya devam ediyorsunuz? Neden barışa tecrit uyguluyorsunuz? Barışta ısrar etmek, toplumsal dayanışmayı büyütmek ve geleceğimizi kardeşlik temelinde inşa etmek hem bugünü anlamlandırmanın hem de yarınları kurtarmanın en doğru yoludur.
Türkiye’nin bütün vatandaşlarının barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı ülkeyi demokratik bir anayasayla kurabiliriz. İkinci yüzyıla herkesi kapsayan bir anayasa ile girebiliriz. Konuşmama son vermeden önce önemli bir çağrıda bulunmak istiyorum: 2025 yılında, Cumhuriyetin 103. yılında yeni bir başlangıç yapabiliriz. Bu Meclis, Demokratik Cumhuriyetin kuruculuğunu üstlenme şansına sahiptir. 85 milyonun kendisini ait hissedeceği bir ülkeyi var etme onuru bu Meclis’e ait olsun.
Yüz yıldır bu toprakların hasret kaldığı, yerle göğü dolduran barış sesini duymanın zamanıdır. Ufukta asılı duran barışı bu topraklara indirmenin zamanıdır. Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. Ekranları başında bizleri izleyen tüm halklarımıza selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum"
|
© Tüm hakları saklıdır.