10 Ekim 2024

Kürt siyaseti aynı suda ikinci kez yıkanır mı?

Ne yapıp edip, bir kez daha seçime girme hakkı kazanmak peşinde olan Erdoğan, ortağı MHP’yi de ikna edip, DEMP’i yanına çekecek hamleler yapacaktır, buna eminim. Bakalım, memleketimizin Kürt siyasi hareketi aynı suyla ikinci kez yıkanmaya ne kadar istekli?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yeni yasama yılının açılışında DEM Partililerle tokalaştı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti Eş Genel başkanlarıyla tokalaşmasına destek veren AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Türk hukuk tarihine geçmesi lazım gelen bir şey söyledi.

Not edelim ve unutmayalım diye bir kez daha hatırlatacağım:

“AİHM kararlarının uygulanmasının yerine gelmesi siyasi iklimin nereye evrileceğine bağlıdır. Doğru yöne doğru evrilirse göreceğiz.”

T.C. Anayasası’nın 90. maddesi şöyle:

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.”

Buna göre TBMM tarafından usulüne uygun olarak onaylanıp yürürlüğe konulmuş bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kanun hükmündedir. Anayasa’nın üstünde değildir ancak Anayasa’ya aykırılığı iddia edilemez.

Kanun hükmünde olan bu sözleşmenin 46. maddesine göre AİHM kararları, sözleşmeye taraf tüm ülkeler açısından bağlayıcıdır:

“Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkeme'nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt eder.”

Türkiye de sözleşmeyi onayladığı için bu kararlara uymayı taahhüt etti ve bugüne kadar bu konuda bir sorun yaşanmamıştı.

Ta ki Erdoğan, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi sevmediği kişileri şahsen cezalandırmak isteyene kadar!

Bu nedenle sözleşmeyi ihlal ettiği için de Avrupa Konseyi’nin yaptırımları ile karşılaşabilir.

Aynı duruma bir de 12 Eylül darbesinden sonra düşmüştük; Erdoğan bundan gurur duyabiliyor mu, merak ediyorum.

Ve şimdi bir AKP milletvekili çıkıyor AİHM kararlarına uymanın “siyasi iklimle ilgili olduğunu” söylüyor.

Bunun bir tek anlamı var: Destek olun, Anayasa’yı değiştirelim sonra da AİHM kararlarını uygulayıp Demirtaş’ı ve arkadaşlarını serbest bırakalım.

Bir tür “esir takası” öneriyor yani.

Bu sözlerin Devlet Bahçeli’nin tavır değişikliğinin hemen ardından gelmesi ilginç.

Gerçi Bahçeli, bu tavrının “yeni Anayasa için cephe genişletmek” gibi değerlendirilmesine sinirlendi.

Ancak şu sözlerinin altını çizelim derim:

“Sıfırlanmış terör ve bölücülük melanetinden sonra, aşımızı beraber taşıralım, işimizi birlikte artıralım, huzur ve güvenliğimizi el ele çoğaltalım, nitekim dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yeryüzü cenneti olmasını sağlayalım.” 

Bahçeli bunu ilk kez söylüyor: Terör ve bölücülük sıfırlandı!

Bu durumda Türkiye’yi yeryüzü cennetine çevirmek için yeni bir Anayasa üzerinde iş birliğinin de önünde bir engel kalmıyor.

MHP için bir engel yoksa ve bu iş birliği için “bazı şeyler” yapılacaksa AKP açısından da zaten sorun yok demektir, çünkü hatırlarsanız bundan önceki “Kürt açılımının” sona ermesinin nedeni, AKP’den MHP’ye “açılım” nedeniyle oy kaymasıydı.

AKP Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, Bahçeli ile DEM Eş başkanlarının tokalaşması sonrası Ankara’da ılımlı bir hava olduğunu söyledi.

“Normalleşmenin ikinci adımı Anayasa olacak” dedi ve ekledi:

“Sivil Anayasa’da Kürtlerin, Türklerin, Lazların bütün toplumun sorunları ele alınacak ve çözüme kavuşacak. Dört gözle hepimiz bu süreci bekliyoruz. Beklentimiz Türkiye’de kucaklayıcı bir Anayasa’nın çıkmasıdır.”

DEM Parti’nin de bu fikre uzak olmadığını biliyoruz.

DEMP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Bursa’da STK temsilcileriyle yaptığı toplantıda şunu söylemişti:

“Kimse eski Anayasa’nın kalmasını istemiyor. Sivil bir Anayasa yapalım, çünkü bu Anayasa hâlâ 12 Eylül’ün izlerini taşıyor.”

Böylece geriye üç nal ile bir at bulmak kalmış gibi görünüyor.

Nalları bulmak nispeten kolay da “yeni Anayasa” denildiğinde AKP – MHP – DEMP aynı şeyi mi anlıyor?

Aynı şeyi anlamadıklarına kuşkum yok.

Ancak ne yapıp edip, bir kez daha seçime girme hakkı kazanmak peşinde olan Erdoğan, ortağı MHP’yi de ikna edip, DEMP’i yanına çekecek hamleler yapacaktır, buna eminim.

“Kürt açılımı” günlerindeki yazılarımda Erdoğan’ın bu konuda samimi olmadığını, bunu sadece Kürt oylarını çekebilmek için yaptığını yazdığımda “oyun bozanlıkla” suçlayanlar olmuştu.

O vakit haklı çıktım: Erdoğan, açılımın oy kazandırmadığını, oy kaybettirdiğini gördüğü gün her şeyi kaldırıp bir kenara attı.

O günden bugüne bu konuda ne kadar şahinleştiğini de unutmayalım.

Bakalım, memleketimizin Kürt siyasi hareketi aynı suyla ikinci kez yıkanmaya ne kadar istekli?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Yargının itibarı nasıl korunur?

Taksirle ölüme sebebiyet vermekle suçlananların bile iktidara yakınlık durumlarına göre tutuksuz yargılanabildiği Türkiye’de, Nasuh Mahruki sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklandı. ‘Uluslararası Demokrasinin Küresel Durumu – 2023’ raporuna göre Türkiye, 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Bu tabloda siyasetin olduğu kadar yargı kurumlarının da rolü yok mudur?

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

"
"