Politika

Babacan: Uludere'nin acısı bu milletin ortak acısıdır

Uludere olaylarıyla iligili olarak Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 'İşkencenin her türü insanlık dışıdır, ancak terör de insanlık dışı bir suçtur. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilemez' dedi

21 Aralık 2012 01:27

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bütçe görüşmelerinde "Uludere'nin acısı bu milletin ortak acısıdır" dedi

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “İşkencenin her türü insanlık dışıdır, ancak terör de insanlık dışı bir suçtur. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilemez. Sebebi ne olursa olsun AK Parti'nin terörü meşru gösterme gibi bir yaklaşımı olamaz. Gayrimeşru yolları meşrulaştırmak gibi anlayışımız da olamaz” dedi.

TBMM Genel Kurulu'ndaki 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde yapılan son konuşmalarda hükümet adına söz alan Babacan, Uludere'de 34 kişinin yaşamını yitirdiği olaya değindi.

Olayın acısını sadece oradaki ailelerin değil bütün Türk halkının hissettiğini dile getiren Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın ailelerin acılarını paylaştığını anımsattı.

 

'İstismarcılar elini çektiğinde Uludere hadisesi daha hızlı çözülür'

 

Hükümetin, acılı aileleri bir nebze de olsa teselli etmek için samimi adımlar attığını belirten Babacan, ailelere mevzuatın da ötesinde maddi ve manevi destek sağlandığını anlattı.

Olayla ilgili yargı süreçlerinin devam ettiğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Babacan, şöyle konuştu:

“Uludere'deki hadisenin acıları başta hükümetimiz, partimiz ve grubumuz olmak üzere ırk, inanç, dil, din ayrımı olmaksızın toplumun her kesimi tarafından paylaşılmıştır. Uludere'nin acısı bu milletin ortak acısıdır. Bu ailelerin hissiyatı, milletin ortak hissiyatıdır. Bu hadisenin bir ayrışmanın, çatışmanın, hele hele istismarın aracı yapılması son derece tehlikelidir. Bu istismarı sadece BDP'de görmüyoruz, maalesef bu istismar kervanına CHP de katılıyor. Yaşanan acı üzerinden, akan kan üzerinden istismar siyaseti gütmek, fırsatçılığa girişmek en az yaşanan olay kadar acıdır. Bir vahim hadisenin kendi bağlamından koparılarak, özellikle de vicdan dairesinin dışına çıkarılarak sağduyudan uzak şekilde istismar ve fırsatçılık hırsıyla ele alınması bu acıyı dindirmez, tam tersine büyütür.

Uludere hadisesini ayrışmanın fırsatı olarak değil, bu tür hadiselerin yaşanmaması için acı bir tecrübe olarak görmek vicdani sorumluluktur. Terörle iç içe yaşayan, her an terör tehdidine maruz kalan, terörle büyük bir hassasiyetle mücadele eden bir ülkede, Uludere'yi bir fırsat olarak görmek, bunu siyasi istismar aracı yapmak sorumlu, sağlıklı siyaset olamaz. Unutmayalım ki daha önce biz bir Gediktepe vakası yaşadık. Sivil vatandaş zannedilenler terörist çıktı, şehitler verdik, bedel ödedik. İstismarcılar ve fırsatçılar ellerini çektiğinde, Uludere hadisesi çok daha hızlı bir şekilde aydınlanacaktır.”

 

'Şiddet kimden gelirse gelsin mazur görülmez'

 

Başbakan Yardımcısı Babacan, 1980 ve sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan işkence olaylarına da değindiği konuşmasında, cezaevinde yaşanan insanlık dışı muamelenin milletin hafızasında ve ortak vicdanında derin yara açtığını söyledi. Ali Babacan, “Vicdanı olan, insanlıktan zerre eser taşıyan birinin Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları ve yaşatılanları onaylaması asla mümkün değildir” diye konuştu.

AK Parti'nin; pek çok mensubu benzer süreçlerden geçtiği için Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla empati kurabilen bir parti olduğunu dile getiren Babacan, hükümetin ne şekilde olursa olsun ret ve inkarın karşısında olduğunu vurguladı.

Hükümetin kuruluşunun ilk gününden itibaren “işkenceye sıfır tolerans” konusunda kararlı olduğunu vurgulayan Babacan, “Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar ne kadar acıysa, bu acıyı bir başka acıyla örtmek, kanı kanla yıkamak, yanlışı yanlışla düzeltmeye çalışmak da o kadar isabetsiz bir yaklaşımdır” dedi.

Şiddet kimden gelirse gelsin mazur görülemeyeceğini de ifade eden Babacan, “İşkencenin her türü insanlık dışıdır, ancak terör de insanlık dışı bir suçtur. Bir yanlış başka yanlışla düzeltilemez. Sebebi ne olursa olsun AK Parti'nin terörü meşru gösterme gibi bir yaklaşımı olamaz. Gayrimeşru yolları meşrulaştırmak gibi anlayışımız da olamaz” diye konuştu.

Tutuklu gazeteciler olarak adlandırılan kişilerin yargılandığı eylemleri sıralayan Babacan, bu kişilerin gazetecilik dışındaki faaliyetlerden yargılandığını söyledi. Darbe hazırlığının kamuoyu ayağı olduğuna dikkati çeken Babacan, kamuoyu oluşturma anlamında basının da rolü olduğunu, Türkiye'nin bunu gördüğünü ifade etti. Babacan, tutuklu gazetecilerin yargılandığı davaların sonuçlarının beklenmesi gerektiğini de dile getirdi.

 

'Reform sürecimiz ilham kaynağı oldu'

 

Türkiye'nin ekonomik ve siyasi başarılarının dünyada örnek gösterildiğini ifade eden Babacan, Türkiye'nin nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan, aynı zamanda daha iyi işleyen demokratik sisteme sahip ülke olduğunu vurguladı.

Demokrasiyle ekonominin birbirine paralel alanlar olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı reform sürecinin birçok ülkeye ilham kaynağı olduğunu söyledi. Babacan, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, özgürlük adına çaba ve gayret gösteren ülkelerin dönüşüm sürecine destek verdiğini kaydetti.

Bu rolün Türkiye'nin profilini çok yükselttiğini belirten Babacan, “Türkiye'nin ekonomisi dünyada 16. sırada olabilir ama artık pek çok siyasi sıralamada, uluslararası etkinlik açısından Türkiye kimi durumda dünyanın en etkili 10, kimi durumda en etkili 5 ülkesinden biri olarak tanınıyor. Bu, hem ekonomik gücümüzün ve başarılarımızın ama aynı zamanda izlediğimiz doğru dış politikanın sonucu” dedi.

Türkiye'nin artık küresel aktör olduğunun altını çizen Babacan, Türkiye'nin, yaptığı her şeyle dünyaya örnek olmak durumunda olduğunu ifade etti. Türkiye'nin muhalefetiyle de örnek alınması gerektiğini dile getiren Babacan, “Bunu bütçe görüşmelerinde maalesef gördük. Mutlaka alternatifler, öneriler geliştirmek gerekiyor. Bütün dünyanın kabul ettiği politikaları taşlayarak, eleştirerek bir yere varmak mümkün değil” diye konuştu.

Babacan, Türkiye'nin Afrika'daki büyükelçilik sayısının 32'ye ulaştığını, THY'nin dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu olduğunu anlatarak, büyükelçilikler, dış ticaret ofisleri ve TİKA'nın dünyanın her yerinde Türkiye'nin profilini yükselttiğini vurguladı.

Türkiye'nin dünyanın birçok halkı tarafından sevilir hale geldiğini de belirten Babacan, “Bugün Sayın Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız, pek çok bakan arkadaşımız, tabii Cumhurbaşkanımız hangi ülkeye gitse devletlerin resmi törenleriyle karşılanmıyor, halkların coşkusuyla karşılanıyor. Sayın Başbakanımız hangi ülkeye gitse, o ülke halkının gönlünü nasıl kazandığını görürüz. Yüzlerce, binlerce, onbinlerce kişi her ülkede Türkiye için tezahüratta bulunuyor” dedi.

İlgili Haberler