Okuma yazmayı öğrenmeye başladığım ilk yıllardı... O dönemle ilgili hatırlamaktan hâlâ mutluluk duyduğum anılardan biri, rahmetli babamın bana yüksek sesle gazete okutmasıdır.
Hafta sonları gazete ve ekmek almak için evden çıkmak beni çok mutlu ederdi. Hele bir de yolda gazoz kapağı bulursam, değmeyin keyfime… Her seferinde dilek tutar, dileğim gerçekleşsin diye kapağı sektire sektire bakkala götürüp getirirdim.
Bizim eve Milliyet Gazetesi alınırdı. Halamlara gittiğimde de, Tercüman Gazetesi'ni görürdüm. Gazetelerin siyasi görüşler olduğunu o zamanlar keşfetmeye başlamıştım.
Halamlar zenginceydi. Onların Tercüman Gazetesi okuması, kafamda zenginler Tercüman okur algısını yerleştirmişti. Biz memur bir aileydik, o yüzden Milliyet'i de bizim gibiler okur diye düşünürdüm.
Yıllar içinde gördüm ki tespitim dünyanın her yeri için geçerliymiş. Gazetelerin ve yayın kurumlarının genel olarak bir tarafa daha yakın politik görüşleri oluyor. Okurlar da ona göre yayın seçiyorlar. Bazı yayın kuruluşları bunu daha radikal bir şekilde yönetirken, bazıları tarafsız yayıncılık anlayışını benimsiyor.
Bu tarafsız yayın anlayışına iyi bir örnek olarak, İngiltere'den BBC'yi verebiliriz.
Birinci Dünya Savaşı sonrası radyoculukla yayına başlayan kanal, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra da TV yayınları yapmaya başlıyor.
Kuruluşunun ana amacı eğitim ve kaliteli içerik üretmek olan BBC'nin imajı tüm dünyada tartışmasız çok yüksek.
BBC World Service ile dünyanın farklı ülkelerinde 40 dilde yayın yapan kanalın ayrıca 10 ulusal radyo yayını bulunuyor. İçlerinde en çok izlenen TV kanalı ise BBC One.
Reklam almayan kanalın gelirlerinin en büyük kısmını TV lisans (kullanım bedelleri) oluşturuyor. Yaklaşık 5 milyar pound civarında olan bu yılki gelirinin, 3,52 milyarlık kısmı TV lisans haklarından geliyor. Kalanı ise diğer kanallara sattığı program ve yayın haklarından.
Brexit'in ateşli tartışmalarının sürdüğü günlerde Boris Johnson, BBC'nin objektif yayın yapmadığını iddia ederek kanalı TV lisanslarını iptal etmekle tehdit etti.
Bunu duyduğuma başta inanamasam da, tehdit gerçekti. Kısa süre içinde gelen tepkiler nedeniyle Boris Johnson geri adım atmak zorunda kaldı.
Benim izlenimim kanalın gayet objektif bir yayın politikası izlediği yönünde. Ürettiği eğlence programları da her zaman belli bir kalitenin üstünde seyir değerine sahip.
Ben yaptıkları dizilere hayranım, birçoğu bir süre sonra Netflix tarafından da satın alınıyor. Son zamanlarda özellikle "Back to Life", "Normal People" ve "Hope Gap" en beğendiklerim arasında.
BBC'den önemli bir sosyal sorumluluk projesi…
Üçüncü kez alınan karantina kararından sonra BBC, İngiltere'de çok önemli bir projeye imza attı. Sabah haberlerinde bu projeyi duyduktan sonra biraz araştırdım ve okuduklarımdan çok etkilendim. Bu büyük bir eğitim projesi.
Amaç çocukların eğitimine destek olmak. Bunun için elindeki tüm kaynakları seferber eden BBC, iki kanalını (CBBC ve BBC Two'yu) hafta içinde ilkokul ve ortaokullar için canlı eğitime açtı. Zaten ellerinde inanılmaz bir içerik var. Ben bu konuyu yazarken oğluma da bahsettim, meğer o zaten zaman zaman bu siteye girip çalışıyormuş. Ben de girdim, baya zaman geçirdim.... Gerçekten inanılmaz, her türlü konu hakkında bilgi var.
Programın adı Bitesize…
Müthiş bir web sayfası!
Fizik, kimya, matematik, tarih, İngilizce, Fransızca... Her türlü derse erişim var.
Ben İngiliz tarihine buradan çalışmaya karar verdim bile. Gerçekten bilgi yüklü. Üstelik videolarla da dersler anlatılıyor. Benim için buradan öğrenmek çok keyifli olacak.
Covid döneminde yapılan bir araştırmada üniversite öğrencilerinin dörtte biri online eğitime devam edememiş. Bazıları internet erişimleri olmadığından, bazılarıysa bilgisayarları olmadığı için. Çoğu öğrenci sınavlarına giremedi ve kanaat notlarıyla eğitimlerine devam ettiler. Üstelik bu sürecin daha ne kadar online devam edeceği belli değil.
"Orası İngiltere, nasıl olur" demeyin, buradaki her çocuğun bilgisayarı ve interneti maalesef yok. Dolayısıyla sorun burada da aynı... Özellikle göçmen ailelerin çocukları bu dönemde eğitim konusunda oldukça zorlanıyorlar.
Bu nedenle BBC'nin kampanyası daha da değerli, hatta uzun süredir kamuoyuna yaptıkları çağrılarla atıl laptop'ları ve bilgisayarları dernekler vasıtasıyla toplayıp ihtiyacı olanlara ulaştırdıkları başka bir kampanyaya da öncü oluyorlar. Make a difference give a laptop.
Eminim ülkemizde de birçok evde kullanılmayan laptop ve iPad var. Bunları ihtiyacı olan çocuklara ulaştırmak hepimizin sorumluluğu olmalı.
Biliyorum ki hem özel sektördeki şirketler, hem de şahıslar bu tip kampanyalara bizde de çok duyarlı.
TRT'de de EBA'nın (eğitim bilişim ağı) olduğunu görmek güzel. Zira eğitim bizim gibi nüfusu genç ve gelişmekte olan ülkeler için daha da önemli.
Geçen bir yıl içinde, ben kendi adıma söyleyeyim, kapalı kaldığım her gün kendimi geliştirmeye ve öğrenmeye devam ettim. Özellikle katıldığım 'Masterclass'lar ve TED Talks'lardan birçok şey öğrendim. Zoom üzerinden online spor yapmaya devam ettim… Yani hiç durmadan yaşama tutunmaya çalıştım. Bazen çok zorlandım, hâlâ da zorlanıyorum… Ama öğrenmenin verdiği coşkunun tadını biliyorum.
Bu süreçte bana yardımcı olan her kurumun, her kişinin kıymetini biliyor ve şükran duyuyorum.
Bu yüzden BBC gibi kanalların varlığını da gelecek nesiller için çok değerli buluyorum.
Kalın sağlıcakla...