19 Kasım 2023

Shavasana

Kendinle yalnız kalmak ve o derin sessizliğin içinde ne istediğini bulmaya çalışmak çok zor ama bir o kadar da çekici…

Her sene yıl biterken kendime hedef koyup yön almaya çalışırım.

İş hayatından kazandığım güzel bir disiplin bu.

Eskiden en sıkıcı bütçe, hedef toplantılarını bile eğlenceli yapmaya çalışırdım.

Şirket hedeflerini yazdıktan sonra sıra kendi hedeflerimize gelirdi.

Yıl sonu yemeğini de bununla birleştirip eğlenceli bir oyuna çevirirdim. Kural şuydu: Bütün ekip gelecek yılın kişisel hedeflerini yazıp zarfa koyar, sonraki senede zarfı açmadan onları hatırlayıp grubun önünde kendi performansını değerlendirir.

Her seferinde hem eğlenir hem birbirimizi alkışlar hem de birbirimizden çok şey öğrenirdik. Kendimi çok iyi hissederdim bu oyunu oynarken. Size de tavsiye ederim.

Hadi, siz de yazın bu yıl hedeflerinizi sonra da kaldırın kasaya. Seneye zarfı açmadan bakın bakalım yazdıklarınıza tam hatırlıyor musunuz? Ne kadarını yaptınız? İnsanın kendini değerlendirmesi adına harika bir oyun bu. Ne istiyorsun? Ne yapıyorsun? Kendine emek vermiş misin? Neler isteyip neler yapabilmişsin? İyi bir yıl sonu özeti oluyor adeta kendine yazdığın bir mektup. Hiç stres yapmadan hedeflerini ve onları gerçekleştirmeye sizi alıkoyan engelleri görmek. Kendimize koyduğumuz bariyerleri fark etmek.

Yoga yapanlar bilir; hani yogayı bitirirken yaptığımız Shavasana anı vardır ya… Bütün vücudunu koyverme hâli. İşte o an nasıl bir özgürlük anıdır. Ölümle yaşam arasında bir geçiş gibi gelir bana. Eğer o anlarda çok huzurluysak bence zaten yaşamamızdan genel olarak memnunuz demektir.

Bazen gözünden akan bir-iki damla yaş hayatla hesaplaşma anıdır. Çok şey söyler sana… Hep istediğin gibi olabilmek, o hâlini yakalayabilmek ne zordur.

Son yıllarda sevdiğim insanları kaybetmek çok canımı yakıyor. En yakın arkadaşımı 50'li yaşlarında kanserden kaybettim. Benim için çok büyük şok oldu. Hastayken görmeye bile fırsatım olmadan gidiverdi. Haberi duyduğumda çok şaşırdım, Londra'da sokaklardaydım. Hemen eve koştum.

Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Dolapların içinde özenle sakladığım gümüş çatal bıçak takımını çıkardım. Günlük kullandıklarımı kaldırıp yerine gümüşleri yerleştirdim. Ona gittiğimde hep en kıymetli eşyalarını kendisi için kullandığını görür özenirdim. Ben "ya kırılırsa, ya yanlışlıkla çöpe atılırsa" diye endişelenirken o bana "Hayat kısa, kullan hepsini." derdi. "Sen onlara değil, onlar sana hizmet etsin."

Gözümden yaşlar akarken ölümün ne kadar yakın olduğunu hissettim. Korkmuştum, bir o kadar da çaresizdim. İçimde kocaman bir boşluk, kocaman bir kayıp…

Canım Figen'in söylediği hâlâ aklımda, sesi hâlâ kulağımda: "Kendinin en değerli misafiri sen ol."

Ne güzel bir nasihat değil mi? Ne kadar gerçek. Aradan 6-7 yıl geçti, dostumun bana bırakıp gittiği en büyük miras bu oldu.

Şimdi kendime değer vermeyi ve sevdiğim şeyleri önceliklendirmeyi öğreniyorum. Bunu bir de yedi yıldır başka bir ülkede başarmaya çalışıyorum. 

Büyüdüğüm aile, gittiğim okul, yaşadığım ülke ne kadar baskılamış içimdeki özgür olma hissini. Hâlâ ruhumu özgürleştirmeye çalışırken hedefler yazıyorum, yeni hayaller kurmaya çalışıyorum. Hayal kırıklıklarımdan silkelenip yeni hayallere sarılıyorum.

Ama yeni bir ikinci hayat yaratma hissi eskisi kadar kolay olmuyor. Seyahat etmek, yeni yerler görmek, yorgun ilişkileri noktalamak, yenilere yer açmak hiç kolay değilmiş meğer.

Kendinle yalnız kalmak ve o derin sessizliğin içinde ne istediğini bulmaya çalışmak çok zor ama bir o kadar da çekici…

Sağlıkla kalın…

Yazarın Diğer Yazıları

Frieze Sculpture’un başındaki Türk’ün sanat dünyasına attığı imza!

Frieze Sculpture’ın küratörü bir Türk. Boğaziçi Üniversitesi’nde matematik okuduktan sonra Londra’ya gelip Goldsmiths'te sanat eğitimi almış. Şimdi dünyanın dört bir yanından sanatçıları davet edip eserlerini Regent’s Park’a yerleştiren önemli bir isim

Bunca yıl neden gitmemişim diye düşündüm

Karizması olan bir şehirmiş Atina...

Bir daha asla demeyeceğim: "Hindistan mı asla! Ne işim var orada!" dedim ve yine gitmek istiyorum

Giderken beni hijyenle ilgili o kadar korkutmuşlardı ki yanıma aldığım kraker ve kuru yemişlerle iki hafta geçirmeyi planlıyordum. Oysa hiç öyle olmadı. Gezi boyunca inanılmaz güzel Hint yemekleri yedim. Her şey nasıl baharatlı ve lezzetliydi anlatamam

"
"