“Gurur ve Önyargı”nızı nasıl ele alırdınız? Feminist bakış açısıyla mı, katı sınıf sistemine odaklanan bir yaklaşımla mı, aşk her şeyi yener romantizmiyle mi; toplumun ikiyüzlülüğünü hicveden bir yerde duranını, Marksist, kuir, psikoanalitik bir yaklaşımı da tercih edebilir ya da Mr. Darcy’i illa Colin Firth ve beyaz gömleği oynasın da isteyebilirsiniz elbette. Çünkü Jane Austen’in 19. yüzyıl İngiltere’sindeki sosyal sınıf ayrımları, kadının toplumdaki rolü, toplumun kadının üzerine etkisi, aşkın ve evliliğin anlamı ve tabii ki aşkta önyargı ve gurur üzerine önemli tespitlerde bulunan, defalarca sinemaya/televizyona uyarlanmış, üzerine yüzlerce tez yazılmış çok satan/okunan romanı bütün bu yorumlara/yaklaşımlara/bakış açılarına fırsat tanıdığı için de hâlâ çok popüler. Peki ya bunların nerdeyse tümünün karışımı, potpuri bir yaklaşım sunan, neşeli, canlı, sadece kadın kasttan oluşan müzikli bir komediye ne dersiniz?
Dot ve BKM İskoç yazar Isobel McArthur’un “Gurur ve Önyargı* (*gibi bir şey)” adında, West End’de oynamış, Olivier ödüllü “Austen uyarlamasını aralık ayında ortak bir proje olarak sahnelemeye başladı. Jane Austen’in meşhur romanını birkaç farklı karakteri oynayan beş kadın oyuncu, hizmetçilerin gördüklerini de işin içine katarak, öyküye ve olay örgüsüne çok dokunmadan döneminde geçiriyor ama modern, “ağzı bozuk” bir dili tercih ediyor.
Bu prodüksiyonda her şey ama her şey, bilinçli bir şekilde abartılmış. Duygular, her yerinden çiçekler böcekler ve konfetiler fışkıran “Barbie Evi” dekoru, toz pembe, pespembe, pamuk şekeri pembesi ve diğer şeker renkleri, oyunculuklar, hareket, enerji… Her şey o kadar “fazla” ki, üç saatin sonunda çok eğlendiğiniz bir doğum gününde tatlıyı pastayı fazla kaçırmış, gülmekten ve koşturmaktan yorgun düşmüş bir çocuk gibi hissedebilirsiniz. Prodüksiyonun karaoke tarzı, elde mikrofonla söylenen şarkıları (Oğuz Kaplangı), muhteşem kostümleri (Tomris Kuzu) sahne tasarımı (Burak Etöz) ve ışığı (Cem Yılmazer) bir bütün olarak “aşırılık” konseptine hizmet ediyor.
Daltaban oyuncularını fiziksel ve duygusal anlamda gidebilecekleri son yere kadar zorlamış gibi görünüyor, bu inanılmaz hareketli oyunda (Koreografi: Tan Temel) enerji bir an bile düşmüyor ve hepsi birden çok karakteri canlandıran kast; Birce Akalay, Nergis Öztürk, Özge Özberk, Ayşegül Uraz ve Kardelen Arpacı hem tek tek çok iyiler hem de mükemmel bir takım işi çıkarmışlar. Fakat bu hepsi fevkalade yetenekli oyuncuların arasında, hizmetçi Flo dışında Bay Darcy ve beş kız kardeşin annesi Mrs. Bennet’i de canlandıran Nergis Öztürk bence bir başka parlıyor; canlandırdığı alakasız karakterlerin birinden diğerine tereyağından kıl çeker gibi geçişi, tekniği, sahne ışığı ve komik zamanlamasıyla.
McArthur’un tekstinin beni çok mutlu etmediğini söyleyebilirim. Sivri dili komik (Erdem Avşar çok iyi çevirmiş, kulağa Türkçede batan tek bir kelime yok) ama feminist kuirimsi yaklaşımının altını olay örgüsünün çetrefilliğini hafifleterek daha iyi çizebilir, dramaturjik olarak daha net olabilir, hikâyenin bazı kısımlarından feragat edebilir ve hizmetçilerin varlıklarıyla bakış açılarını daha ön plana çıkarabilirdi. Müziklerden de çok mutlu olmadım, oyuncuların hepsi, şarkıcı olmamalarına rağmen şarkı söyleyebiliyorlar ama müzik biraz fazla klişe, daha özgün bir yaklaşım yakalanabilirdi. Temponun bir an bile düşmemesine rağmen oyunun çok uzun (arayla birlikte üç saat) olması da seyirciyi biraz zorluyor.
“Gurur ve Önyargı* (*gibi bir şey)” eğlenceli ama içinde sağlam eleştiri de barındıran bir “büyük prodüksiyon.” Oyunculuklarından dekoruna, kostümüne, mizansenlerine ve oyuncuların arasındaki seyirciye çok net geçen güzel enerjiye yanlış, sırıtan, tuhaf, olmamış hiçbir şey yok. Fakat çok benim tarzım bir oyun değil; büyük prodüksiyon, müzikli oyun, sahnede aşırı enerji ve komiklik çok benlik olmadığı ve daha sağlam bir metin beklediğimden olsa gerek, her şey mükemmel olmasına rağmen pek içine giremedim. Prodüksiyonun “vibe”ı çok yüksek ve fazla dışadönük bana göre, fakat oyunla kurduğum bu tamamen kişisel ilişki onun kendi çizgisinde son derece başarılı bir prodüksiyon olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette.
“Gurur ve Önyargı* (*gibi bir şey)” 20 Ocak ve 14 Şubat’ta Unique Hall’de. Diğer tarihler ve Ankara/Bursa performansları için bilet sitelerini ya da BKM online’ı ziyaret edebilirsiniz.
Zeynep Aksoy kimdir?
Zeynep Aksoy İstanbul’da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesi’nden sonra ABD’de University of Rochester ve Eastman School of Music’te müzik ana dal, sahne sanatları ve sanat tarihi yan dallarında lisans eğitimini tamamladı.
ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Brown University’de tiyatro çalışmaları alanında yüksek lisans yaptı. Bir süre New York’ta çeşitli tiyatro ve film şirketlerinde çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönüp Radikal İki ve Milliyet Sanat’ta sahne sanatları eleştirileri yazmaya başladı.
20 yıla yakın eleştirmenlik kariyerinde basılı neredeyse her medyada yazıları yayımlandı. “Denizkızı” adlı romanı 2003’te yayınlandı.
T24’teki Haftalık yazıları dışında Milliyet Sanat’ta opera bale yazıları, #tarih dergisinde sinema ve dizi yazıları yayınlanıyor.
Bu aralar bir oyun, bir film ve bir dizi senaryosu üzerine çalışıyor. Boş zamanlarında geziyor, çiziyor ve müzikle uğraşıyor. İki köpek üç kedi annesi…
|