06 Temmuz 2012

Hiç sürpriz değil

Yine aşırı yağmur, yine sel, yine can ve mal kayıpları, yine çaresizlik ve yine üzücü ve cahilce açıklamalar...

Yine aşırı yağmur, yine sel, yine can ve mal kayıpları, yine çaresizlik ve yine üzücü ve cahilce açıklamalar. Hiçbir parti ayırt etmeden son 10 yılda sel olan bölgelerdeki yetkililerin açıklamalarına bakarsanız ne kadar benzer olduğunu göreceksiniz. “Çok fazla yağmur yağdı, bu kadar yağmur yağacağını tahmin edemedik”. Peki bölgede afet riski çalışmaları var mı? Muhtemelen Türkiye’de geçer akçe olan “ HBOB(Hele Bir Olsun Bakarız)  Eylem Planı” burada da uygulanmış.

\

Hürriyet’te yayınlanan bir fotoğrafa bakıyorum. Arka planda tepeler var. Bu tepelerden sonraki düzlükler, tepelerden gelen akarsuların taşıyarak biriktirdiği alüvyonların oluşturduğu düzlükler. Yani verimli tarım alanları. Ne  yapmışız? Bu tarım alanlarını yerleşime açmışız. Toki’ye kızıyoruz ama demeçleri yanlış değil. Özet olarak “ Ben ne yapayım kardeşim yer gösterdiler, imar planı da var dediler, ben de yaptım evleri” Haklı bir gerekçe mi? Asla. Ama kağıt üzerinde doğru bir demeç.  Peki imar planını kim yapmış? Belediye. Sorun budur işte. Birileri sel ve deprem riski olan alanları imara açıyor, bundan halk zarar görüyor. Hiçbir sorumlusu da olmuyor bu tür olayların.

Bakan Kılıç’ın açıklamaları mantıklı sayılabilir. “Burada gecekondular vardı biz bunları kaldırdık ve yerine modern binalar diktik. Yoksa can kayıpları daha fazla olabilirdi.” Diyor sayın bakan. Peki o binalar yeniden aynı dere yatağına yapılmak zorunda mıydı? Dere sadece eski yatağını geri aldı. Sorun derede ve aşırı(!) yağan yağmurda değil,  derenin bir daha aynı yatağından akabileceğini hesaplayamayanlarda..

Aslında çok daha büyük bir felaketten kurtulmuşuz. Aynı fotoğrafta derenin zemini nasıl kestiği ve binaların dibine kadar nasıl girdiği çok belli. Sadece 3.5 saat yağan yağmur hiç durmadan birkaç saat daha devam etseydi. Binaları yıkabilirdi de. O kadar da değil diyenler çoğunluktadır şimdi ama gerçek maalesef böyle. Suyun gücünü hafife alanlar bunun bedelini geçmişte kat kat ödediler, şimdi de ödüyorlar.

Şunu bilmekte fayda var. Kuru dere yatağı diye bir şey yoktur. Bir dere çok cılız aksa da, yazın tamamen kurusa da bir zamanlar akmış olduğu yatağını çok kısa bir sürede geri alma gücüne sahiptir. Siz bu gücü dikkate almazsanız ölürsünüz ? Bu gücü de dere ıslah ederek değil kendimizi ıslah ederek kontrol altına alabiliriz. Samsun Belediye başkanının sözler ise ne kadar acınacak bir durumda olduğumuzun göstergesi “ Metrekareye 2 saatte 48 kilogram yağmur yağdı. Daha da ötesinde,  abartılı bir şekilde  bir semavi afet oldu. Yani buna böyle bakmak lazım”  İşin özeti budur.  Ben isterdim ki sayın başkan “ Galiba hata suda değil bizde” diye bir açıklama yapsın. Biz bu kafayla gidersek;  Kentleri istediğimiz kadar dönüştürelim, depremden ve selden zarar görmeye ne  yazık ki devam edeceğiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur