2008 krizinden sonra gelişmiş ülkelerde ciddi refromlar yapıldı, halen yapılıyor. Bu ülkelerde birçok kurum, müessese, mevzuat ve iş yapış şekli gözden geçirildi ve geçiriliyor. Yapılanları, sadece benzer krizlerin tekerrürünü önleme ve krizden hemen çıkma perspektifiyle görmek yanıltıcı olur. Hele, “biz bunları daha önceden yapmıştık” demek ve “yan gelip yatmak”, çok daha büyük bir yanlış olur.
Herşey, bu kez daha sıkı yaptırımlarla gözetilecek olan oyunun yeni kurallarına hazırlık için yapılıyor. Yapılanlar, bu ülkeleri (Batı’yı) daha yüz yüze, daha eşit koşullarda, daha sıkı rekabete hazırlıyor.
Gelişmiş ülkelerde hızlı bir dönüşüm süreci yaşanırken, krizden az etkilenen yükselen piyasa ekonomilerindeyse, krize yol açmayan ve kriz sırasında zaafiyet göstermeyen kurum, müessese, mevzuat ve iş yapış şekilleri pek değişmiyor. Hatta, muhafaza ediliyor denilebilir. Çünkü, değişim enerjisi kendini yeniden üretemiyor.
Ülkemizi ele alalım: Halen üzerinde durduğumuz “iyi ekonomi” ve “iyi ekonomi yönetimi” anlayışı, G-20’nin kurulmasına vesile olan küresel finansal düzenle ilgili uluslararası finansal standartlara ve iyi uygulamalara dayanıyor. Paradigmanın değişmediğini söylemek maalesef zor. Bunu, IMF’in ve Dünya Bankası’nın söylem ve yayımlarından da görmek mümkün. Özetle neyin “iyi” olduğu konusunda çok da güncel (update) değiliz.
Şurası kesin: Önümüzdeki 20 yıl içinde daha güçlü ve daha rekabetçi bir Batı göreceğiz. Rekabetin kuralları, “karşı bloka kaptırmamak” için güçsüz olanı korumaya ve ayrılcalıklı muamele yapmaya imkan vermeyecek kadar sert olacak. Artık büyük bir güce dayanarak, onun "plesenta"sına bağlanarak hayatta kalmak ve büyümek mümkün olmayacak. İhracat yapmak isteyen ülkeler iç pazarlarını dünyaya daha fazla açmak zorunda kalacak. Çin gibi, iç pazarını yabancılara açmamak için ayrımcı politikalar uygulayamayacak.
Şu anda, gelişmiş dünyanın işadamları para bolluğu, Batı’da getiri düşüklüğü ve yükselen piyasa ekonomilerindeki nisbi getiri yüksekliği nedeniyle “politik riski” ihmal edebiliyor. Çünkü, bu ülkelerdeki göreli siyasi istikrarın önemli bir nedeninin “parasal bolluk” olduğunu biliyor ve krizdeki Batı’ya göre geçici bir “iyi hal”in bu ülkelerdeki değişim ihtiyacını frenlediğini gayet iyi biliyorlar. Keza, ABD’de işsizlik oranının yüzde 6’lara inmesi ve Fed’in faiz artırımına başlamasıyla bu konjonktürün tersine dönebileceğini de.
Konjonktür değiştiğinde yatırımcılar şimdi olduğu gibi birbirinden çok farklı özelliklere sahip ülkeleri portföylerinde, BRICS örneğinde olduğu gibi, ayni varlık sınıfına koymayacaklar. Yani risk yönetiminde başka kaygılar ortaya çıkacak ve portföy çeşitlendirmesi gündeme gelecek. Şöyle düşünün: Size göre Brezilya ile Rusya’nın politik riski aynı mı? Peki Çin’in politik riski sıfır mı?
Dünyanın yeni gözdesi olan bu ülkelerde orta sınıfın giderek zenginleştiğini ve artık Batı’lı gibi yaşamak istediğini daha önce yazmıştık. Kendimizden örnek verelim: Hatırlayın: Koalisyon hükümetlerinin gözmezden geldiği ve bir ölçüde de sebeplendiği, kaba polis kuvveti ve kaliteli demokrasiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir medya destekli rant ekonomisine ve banka hortumlamaya dayalı vesayetçi düzene yönelik orta sınıf tepkisi neye yol açtı? Kimleri siyaset arenasından sildi? Benzer bir süreç neden tekerrür etmesin ve başka ülkelerde de yaşanmasın? Söz gelimi Rusya’da ya da Çin’de giderek zenginleşen orta sınıf “kleptokrasi”yi daha nereye kadar taşıyacak?
Batı’lı şirketler bu ülkelerdeki eski düzen yöneticilerini şimdilik görmezden geliyor ve işlerini duruma özgü çözümlerle idare edebiliyorlar. Peki nereye kadar?
Şayet dünya ekonomisinin çekim merkezi yükselen piyasa ekonomileri olmaya devam edecekse; çıkarları, bu ülkelerdeki orta sınıfın kaygılarıyla da örtüşecak olan “dış güçler”, uluslararası platformları da kullanarak bu ülkelerdeki kurulu düzeni değişime zorlamayacak mı? Bu ülkelerdeki kurum, müessese, mevzuat ve iş yapma biçimlerinin değişmesi ve yeni küresel ticaret düzeninin kurallarına uyması gerekmeyecek mi?
İşte bu nedenle "politik risk "önümüzdeki 20 yılın en önemli gündem maddelerinden birisi olacak.
[email protected]
@vedatozdan