Krizin nedeni her zaman nakit dengesinin bozulmasıdır. Dengenin bozulma nedeniyse aşırı borçtur. Bu durum küçük bir şirket için de böyledir, ABD kadar büyük bir ülke için de. Çözüm de her zaman tektir. Borç varsa ve ödenemiyorsa, varlık değer kaybeder ve sahiplik el değiştirir. 2008 yılında patlak veren küresel krize yol açan borcun yeni sahibi devlettir artık. Doğal olarak krize neden olan mali kurumların yeni sahibi de.
Devletler de özel sektör şirketleri gibi borçlarını bütçe gelirleriyle öderler. Bunun için iki kaynak vardır. Ya mevcut gelirler ya da gelecekte sahip olunacak gelirler. Gelecekteki gelirleri bono ve tahvil satarak bugün harcarsınız. Yani gelecekteki gelirlerinizle ödemeyi tahhüt ederek bugünün borcunu ötelemiş olursunuz. Bunun için gelecekte iyi gelir elde edebileceğinize herkesin inanması (kredibilite) gerekir. Kredibilite yoksa mevcut gelirlere kalırsınız. O da yetmiyorsa harcamaları kısmanız gerekir. Burada da şaşmaz kural şudur: Çalışan ve emekli, gelir ve refah kaybına uğrar. Doğal olarak da protestolar başlar, grevler artar ve sonra paçayı kurtaramayanlarda demokrasi askıya alınır.
Tekel işçilerinin durumu bize yetmez diyenler için ne demek istediğimizi birkaç somut ülke tecrübesiyle açalım:
İrlanda
İrlanda’nın en büyük sendikası SIPTU 7 – 9 Nisan tarihlerinde başkent Dublin’de hastanelerde iki günlük bir grev kararı aldı. Greve düşük ücret alan yardımcı hizmetler sınıfı 4.500 kişilik bir personel ordusu katılacak. Grevin nedeni, bütçe açıklarını kapatmak için İrlanda hükümetinin aldığı kamu ücretlerini indirme kararı.
Yunanistan
Yunanistan’da geçen ay 24 saatlik bir grev yapılmıştı. 5 milyonluk işgücünü temsil eden Yunanistan’ın en büyük iki sendikası GSEE ve ADEDY, bugün için (11 Mart) 24 saatlik bir grev kararı almıştı. Grev; okulları, hastaneleri, kamu taşıma sistemini olumsuz etkileyecek. Ayrıca bu iki sendika parlamento önünde büyük bugün bir yürüyüş yapacaklar. Hatırlayın geçen hafta PASOK'un ve 2006'dan beri de Sosyalist Enternasyonal'in Başkanı olan Papandreu hükümeti yaşanan krizi aşabilmek için bütçede 4.8 milyar dolar tasarruf sağlayacak bir önlem paketi açıklamıştı. Ve bu paket, kamu çalışanlarının ve emeklilerin gelirlerini düşüren çok sert önlemler içeriyordu.
Not edelim: ADEDY 16 Mart tarihi için 24 saatlik bir grev kararı daha almış durumda.
Portekiz
Yunansitan’ın durumuna düşmemek için Portekiz’hükümet baskı altında. Hatırlayın sosyalist azınlık hükümetinde başbakanlık görevini üstlenen Jose Socrates hazırladığı “kemer sıkma politikasını” önceki gün kamu oyuyla paylaşmıştı. Adına "Büyüme ve İstikrar Programı" dediği kemer sıkma politikasıya Socrates temelde; kamu yatırımlarını azaltılmayı, memurların maaşlarını dondurmayı ve vergi oranlarını artırmayı hedefliyor. Yine hatırlayın, 4 Mart tarihinde Portekiz’de ülke çapında bir grev yapılmış ve tüm okullar, mahkemeler ve hastaneler 24 saat süreyle kapalı tutulmuştu.
İspanya
İspanya’da sosyalist hükümete başbakanlık yapan Jose Luis Rodriguez Zapatero da bir program açıkladı. Onun da adı “İstikrar ve Büyüme Planı”. İçerik yine aynı: bütçe açıklarını aşağıya çekmek amacıyla çalışnların ücretlerini dondurmak ve sosyal güvenlik harcamaların sınırlamak.
Hatırlayın, geçen ay 24 Şubatta Madrid, Barselona ve Valensiya’da büyük protesto yürüyürşleri yapılmıştı. Bu yürüyüşlerin amacı emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkaran sosyalist partiyi protesto etmekti.
Sayın Ali Babacan “IMF anlaşmasının olmayacağını daha önce defalarca zaten söylemiştik” diyerek geçiştirdi.
Aklımızda, fakülte yıllarında izlediğimiz bir Aziz Nesin oyunundan kalma bir deyişle yazımızı bitirelim:
Dur bakali ne olacak?