22 Ocak 2023

Türk Marşı ve ucuz sosyal medya kahramanlıkları

Kuryeler hakettikleri maaşı mı alamıyorlar, uzun saatler mi çalışmak zorunda kalıyorlar, iş güvenlikleri mi yok, mobbing mi görüyorlar, sosyal güvenceleri mi yok? Eğer bu şartlar sağlanmıyorsa neden sağlanmıyor ve neden patronların ensesine çökmüyoruz? Çökmüyoruz çünkü her şey çok romantik...

Bir kuryenin sipariş götürdüğü otelde piyano çalıp bunu TikTok hesabına yüklemesiyle bir anda hayatı kurtuldu. Yaptığı “sefil” işten hızlıca kurtularak sınıf atladı. Konuyla ilgili birçok haber ve yorumu gördüğümde önce şaşırdım ve ardından giderek öfkelenmeye başladım. Cüneyt Özdemir’in Youtube yayınında “Belki de Can’ın o görüntüsünü kimse çekmese, piyano çaldığı, Can hala kuryelik yapıyordu” demesi benim için bardağı taşıran son damla oldu ve bu yazıyı yazmaya oturdum.

Olaya getirilen bakış açısı çirkindi. Kuryeler aşağılık ve önemsiz bir iş yapıyorlardı; aralarından bir arkadaşları kendini bu bataktan kurtarmıştı. Hayatını kurye olarak kazanan birçok kişiyi küçük düşüren bir durum ortaya çıktı. Kuryelik yapan kişiler kendini “kurtaramadığı” için kuryelik yapıyormuş ve bu piyano resitaliyle bu ayyuka çıkmış gibi bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Oysaki bir insan hayatı boyunca sadece kuryelik yapmayı tercih edebilir. Herkes resital verecek diye bir şey yok! Piyano çalmak kuryelik yapmaktan daha mı değerli!? 

Bu durum aslında bir Türkiye gerçeği. Kimse yaptığı işten, olduğu yerden memnun değil ve hep bir arayış halinde. Bir kişinin iyi koşullar altında ömür boyu kuryelik yaparak emekli olabileceğini kimse kabul etmiyor. Sürekli ihtiyaç duyduğumuz ve hizmet alırken memnun kalmak istediğimiz bir işe “geçici bir iş” olarak bakıyoruz. Sonrasında da almak istediğimiz hizmetten memnun kalmayı bekliyoruz. Bu bazı kuryelerde “Ya keşke bir yeteneğim olsaydı ve bu işi yapmasaydım” duygusu yaratmıyor mudur? Sonuçta arkadaşları “yırttı”. O ise hala getir götür yapıyor. Bu en alttan en tepeye kadar her noktada karşımıza çıkıyor. Mesela bir belediye başkanı İstanbul’da neden çeşmeden su içemediğimizi çözmek yerine daha yukarı, daha zirveye çıkmanın hesaplarını yapıyor, enerjisini ona veriyor. Sahiden neden çeşmeden su içemiyoruz?

Kültürümüzün de desteklediği bu şişkin egolar ve çürümüş bir ahlak anlayışı...

Peki motokuryeler bu kadar mutsuzsa ve bu işi bir geçici pozisyon olarak görüyorlarsa kamerayı patronlara çevirmemiz gerekir. Kuryeler hakettikleri maaşı mı alamıyorlar, uzun saatler mi çalışmak zorunda kalıyorlar, iş güvenlikleri mi yok, mobbing mi görüyorlar, sosyal güvenceleri mi yok? Eğer bunların hepsi varsa neden bu işi geçici bir iş olarak görüyorlar? Eğer bu şartlar sağlanmıyorsa neden sağlanmıyor ve neden patronların ensesine çökmüyoruz? Çökmüyoruz çünkü her şey çok romantik...

Eski kurye Can İncir verdiği röportajda firmanın patronundan burs almış ve artık kuryelik yapmayacakmış. Çünkü piyano çalan biri böyle “dandik” bir işi artık yapmamalı. Kuryelik diğer yeteneksizlerin işi...

Müzik sadece profesyonel anlamda yapılmaz. Biri Türk Marşı’nı ortalama düzeyde çaldı diye müzisyen olacak diye bir kaide yok. Can İncir piyanist olsa dahi Türkiye şartlarında yeniden kuryelik yapmaya başlayabilir. Çünkü paraya ihtiyacı olacak. Çünkü kimsenin sanatçıların durumundan haberi yok. Çünkü yine her şey çok romantik...

Oyuncular Sendikası geçtiğimizde günlerde oyuncuların çok para kazandığına dair var olan algıyla ilgili bir açıklama yaptı. Günün sonunda oyuncuların ancak yüzde 5’lik kısmının hak ettiği ücretleri aldığı ortaya çıktı. Aynı şey müzisyenler için de geçerli olsa gerek.

Bir şarkıcının piyano hediye edeceğini açıklaması, ünlü bir piyanistin onu sahnesine çıkartması oldukça popüler ve ucuz bir sosyal medya kahramanlığından başka bir şey değil gibi görünüyor.

Can İncir’in piyano sahibi olması ve müzikle dolu yıllar geçirmesi elbette temennim. Benim derdim bu sorunlu bakış açısıyla. İçi dolmayan kahramanlıklarla, ucuz PR çalışmalarıyla, yetişkin bir birey olan Can İncir’in bakıma muhtaç biri gibi kuryelikten kurtarılarak el verilmesinin tuhaf rahatsız ediciliğiyle. Sanatçı adaylarına destek verilmesi için önce pavyona düşmesi ya da kuryelik mi yapması gerekiyor? Her şeyden dramatik bir hikaye çıkarmakta üstümüze yok.

Kuryelik yaparak mutlu olmak ve mutlu bir hayat sürmek mümkün değil mi? Ya da garson ya da pazarcı olarak... Bizim toplum olarak bu mesleklere ihtiyacımız yok mu? Evden çıkmadığımızda ihtiyaçlarımızı kim getirecek? İşini severek yapan herkese aşık olurum her zaman. Fakat bu bakış açısıyla bu gibi hizmet sektöründe çalışan insanları huzursuz etmiyor muyuz? Kendilerinden rahatsız olmalarına yol açmıyor muyuz? Herkes doktor olursa kim hemşire olacak? Herkes cumhurbaşkanı olursa kim belediye başkanı olacak? Herkes patron olursa kim işçi olacak?

Kimsenin olduğu yerden memnun olmadığı bir toplumla karşı karşıyayız. Kimse sanki yaşamıyor ve hep bir adım sonrasına kilitlenmiş yalnızca. O yüzden de yaptığı işi elinin ucuyla yapan, asık suratlı ve çevresine nefret saçan insanlarla her gün defalarca karşılaşıyoruz. Bu tablonun nedenlerinde biri de elbette sosyal medyanın farklı şekillerde pompaladığı başarı ve mutluluk hikayeleri. Durum böyleyken sağlıklı bir toplum yaşantısı mümkün mü?

Mutluluk dev bir balona dönüşmüş egoların tatmin edilmesiyle ve doyumsuz yükselme arzusuyla ilgili bir şey değil. Mutluluk başka bir yerde... 

Yazarın Diğer Yazıları

Sokak Çocuğu Ali, Erkin Koray, Nihan Belgin: Çöpçüler’in 60 yıllık hikayesi

Nihan Belgin’in Erkin Koray’ın “Çöpçüler” şarkısını coverlayacağını duyurmasından sonra bu ikonik şarkının hikayesinin peşine düştüm. Sokak Çocuğu Ali’den Erkin Koray’a uzanan bir hikâye gibi görünse de araştırdıkça çok daha gerilere, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 33-B servisinden N.C.’ye kadar uzandı hikâye...

Oy ve Ötesi Yönetim Kurulu Başkanı Ertim Orkun: Gelin hep birlikte spekülasyonlardan uzak, şeffaf ve demokratik bir seçim yaşayalım

"Bizim güvenli bir seçim sistemimiz var. Biz bu seçim sistemini doğru bir şekilde kurgulayıp hep beraber herkes görevini yaparsa; partiler, YSK, bizim gibi sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar hep beraber yaparsak seçim sonucuna güvenebiliriz"

Bal gibi de siyaset yapılmalı, hem de hemen şimdi!

Ruhi Su'nun sesinden "Ankara'nın Taşına Bak" türküsünü dinlemek istedim. Şarkıda önce "uyan da bak Gazi Kemal başımıza gelen işe, gelen işe..." der. Sonra da şöyle; "Sen gösterdin paşam bize böyle bir günde doğru yolu, doğru yolu..."

"
"