27 Ekim 2024

Sokak Çocuğu Ali, Erkin Koray, Nihan Belgin: Çöpçüler’in 60 yıllık hikayesi

Nihan Belgin’in Erkin Koray’ın “Çöpçüler” şarkısını coverlayacağını duyurmasından sonra bu ikonik şarkının hikayesinin peşine düştüm. Sokak Çocuğu Ali’den Erkin Koray’a uzanan bir hikâye gibi görünse de araştırdıkça çok daha gerilere, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 33-B servisinden N.C.’ye kadar uzandı hikâye...

Tasarım: Deniz Alp

Öncelikle şarkının en çok bilinen ve benim de hep öyle bildiğim efsanesini anlatarak başlayacağım. Erkin Koray bir gece yarısı İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürürken cebinden yakmak için esrarlı bir sigara çıkarır. Bu sırada kafasını kaldırır ve ileride iki aynasız görür. Hemen sigarayı köşeye bir yere fırlatır ve “İki tur atıp gelirim, ben bunu buradan alırım” der. Sigarayı çaktırmadan kaldırımın dibine fırlatır ve yoluna devam eder. Polislerin yanından “temiz” bir şekilde geçer. İki turunu atar ve geldiğinde sigara yoktur, arar ve bulamaz. İşte bu olaydan sonra şu dizeleri yazar:

Dün gece çok aradım
Aradım bulamadım
Kör olası çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler

Bahsettiği aşkı “sigara”dır. Ve kör olası çöpçüler onu süpürmüşlerdir.

Şarkının hikayesini araştırırken kiminle görüşüp, kiminle konuştuysam herkes hemen heyecanla bana bu hikâyeyi anlatmaya başladı. Şarkıyı Erkin Koray’ın yazdığından da kimsenin en ufak bir şüphesi yoktu.

Burada 70’lerde yayınlanan “Estarabim” şarkısının hikayesinden bahsetmeyeceğim ama “sağdan soldan estarabim” cümlesi de genel resme baktığımızda bu efsaneyi güçlendiriyor, olası kılıyor. Estarabim’in ne demek olduğunu merak edenler de küçük bir araştırma yapabilirler.

Şarkı, Erkin Koray’la özdeşleşse de ve bu efsanesiyle her yerde anlatılsa da ne şarkının söz ve müziği Erkin Koray’a aittir ne de bu efsanenin gerçeklikle uzaktan yakından bir ilgisi vardır. Şarkının orijinal adı bile “Çöpçüler” değildir.

Çöpçüler’in daha doğrusu orijinal ismiyle “Aşkımı Süpürmüşler” adlı şarkının söz ve müziği 60’lı yılların sonunda Urfa’dan İstanbul’a şarkıcı olmak için gelen Ali Toprak’a aittir.

Mahlas’ı “Sokak Çocuğu” olan Ali’nin neden bu mahlası seçtiğini de ayrıca anlatacağım.

Ali, büyüdüğü Urfa’da gazino ve düğün salonlarında şarkı söyler. Ama niyeti İstanbul’a gelmek, plak doldurmak ve şöhret olmaktır. Cebinde beş parası olmadan, sırtında bağlamasıyla İstanbul’a varır Ali. Çalışmak ve para kazanmak zorundadır. Bir arkadaşının teklifiyle onun marangoz dükkanında işe girer. Amcasının Yenikapı’daki evinde kalır ve bağlamasıyla şarkı denemeleri yapmayı sürdürür. Bu dönemde Ali, genç bir kıza âşık olur. Kız, marangoz dükkanının karşısında bulunan kuaförde çalışıyordur. Ali onu her gün izler, hayaller kurar fakat utandığı için bir türlü açılamaz. Aşk ateşine düşmüştür, yanıyordur. Sonunda artık dayanamaz ve aşkını anlatan bir mektup yazar. Bütün cesaretini topladığı bir gün kıza mektubu verir. Mektubu alan kız inanamaz ve yüzünü ekşiterek, Ali’ye aşağılayan gözlerle bakarak; “Sen kimsin ki!? Sokak çocuğu gibi bir şeysin sen, senin mektubunu mu okuyacağım!” der ve mektubun tek bir satırına dahi bakmadan buruşturup bir köşeye fırlatır. Bu sırada orada etrafı süpüren bir çöpçü buruşturulup atılmış mektup kağıdını görür. Olaylardan habersiz bir şekilde çöp diye mektubu süpürgesiyle alır ve etraftaki diğer çöpleri de süpüre süpüre oradan uzaklaşır... İşte bu olay karşısında gururu incinen Ali “Aşkımı Süpürmüşler”i yazar ve onu kaba bir şekilde reddeden, onurunu zedeleyen o kadına inat olarak da mahlasını “Sokak Çocuğu” yapar.

Bu hikâyenin detayları için Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın yolunu tutuyorum. O günlere tanıklık eden biriyle buluşuyorum. Ali’nin amcasının oğlu perküsyonist Serdar Erbaşı... İstanbul’a gelen Ali bir süre kendilerinde kalıyor ve Serdar tüm bu zamanlara bire bir şahitlik ediyor. Kendisinin çarşıda halen bir dükkânı var. Enstrümanlar yapıp satıyor. Kahvesinden bir yudum alıyor ve anlatmaya başlıyor. Önce internet öncesi milyon satan albümleri, iyisiyle kötüsüyle Unkapanı prodüktörlerini, herkesin belinde tabancayla gezdiği, silahların ateşlenip kanların döküldüğü, şöhret olmak için yurdun dört bir yanından gelen insanların koridorlarında hayaller kurduğu Unkapanı’nı konuşuyoruz biraz. Bir dönem Türk müziğini dünyaya pazarlayan merkez olan Unkapanı şimdi sessiz ve sakin...

Serdar Erbaşı tüm o günleri; Ali’nin bağlamasıyla yaptığı denemeleri, ablası Canan’ın geri vokallerini ve çok daha fazlasını anlatıyor.

Ali’nin hikayesiyle devam edelim. “Aşkımı Süpürmüşler” hazırdır. Ali, şarkısını dinletmek için o dönem Türk müziğinin kalbinin yavaş yavaş atmaya başladığı Unkapanı’nın yoluna düşer. Fakat kimse onunla ilgilenmez. Hüsranla biten aşk hikayesini anlattığı, derin hislerle, gözyaşlarıyla yazdığı şarkısını kimseye dinletemez. Bu sırada Urfalı bir hemşehrisi ona arka çıkar, Ali’ye ortak olur. Müzik dünyasıyla bağlantıları olan bu adam, Ali’yi Orhan Gencebay’la tanıştırır. Orhan Gencebay şarkıyı dinler ve çok beğenir. Şarkıdaki elektro bağlamayı da kendisi çalar ve Ali’nin müzik direktörlüğünü de yapar. Urfalı hemşehrisi ve Ali şarkının patlayacağını hissediyorlardır. O yüzden başka bir plak şirketine gitmek yerine şarkıyı kendi kurdukları plak şirketinden yayınlamak isterler. Pasta büyüktür ve bu pastadan kimseye pay vermek istemezler. Apollo Plak, 1971 yılında Beyazıt Aydın Saray İş Hanı’nda kurulur. 45’lik çıkar ve yok satar. “Sokak Çocuğu Ali” artık Türkiye’nin tanıdığı bir şöhrettir.

Şarkıda Ali’ye geri vokallerde iki küçük kız eşlik eder. Biri amcasının kızı Canan Akdoğan, diğeri ise komşularının kızıdır. Şarkının girişinde 12 yaşındaki Canan Akdoğan şarkının sözlerini şiir formatında ağlamaklı bir sesle okur. Şarkının kapağında Ali, bu iki küçük kızla poz verir. Ali’nin üstü başı yırtıktır fotoğrafta. Karşılıksız aşkına inat tam bir sokak çocuğudur Ali. Canan Akdoğan müzik kariyerine devam edememiştir fakat oğlu Tolga Akdoğan bugün “Adamlar” grubunun solistidir.

O dönem şöhret olanlar hemen İzmir Fuarı’na çıkarlardı. Ali için de hemen bir program yapılır. Fakat konserlerde, geri vokallerde ona eşlik edecek seslere ihtiyacı vardır. Bir seçme yapılır ve iki yeni ses ekibe vokalist olarak dahil olur. Bu sesler henüz kariyerlerinin başlarında olan Nükhet Duru ve Esengül’dür. Dört yıl boyunca birlikte çalışırlar. Urfa’dan sırtında bağlamasıyla beş parasız İstanbul’a gelen Ali artık bir stardır. Para, şöhret ve çevresinde onlarca kadın...

İşte Ali tam bu zirvedeyken bir gece bir rüya görür. Rüyasında kıyamet gibi bir şey kopuyordur. Ardından kıyamet durur ve gökkuşağı açar. Sonra gökkuşağının tüm renkleri bir anda gider ve yalnızca yeşil renk kalır. Ve Ali yeşil renk benim, yeşil renk benim diyerek ona koşar. THE END. Evet, rüya burada bitiyor. Bu rüyadan çok etkilenen Ali, uyanır uyanmaz müzikten ve tüm haram işlerden elini ayağını çeker ve Urfa’ya geri dönmeye karar verir. Rüyayı yorumlamayı denediğimde yeşil renkle ilgili Kuran’ı Kerim’de geçen bazı ayetlerle de karşılaşıyorum.

Cennetlikler orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşeklere yaslanırlar. (Rahman Suresi-55, 76. Ayet)

Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. (İnsan Suresi-76, 21. Ayet)

Çevresindeki insanlar bu şöhreti, bu parayı nasıl elinin tersiyle itersin diyerek onu ikna etmeye çalışsa da nafile olur. Hatta bazıları delirdiğini düşünür. Ali, artık Allah aşkıyla yanıyordur. Urfa’ya döner, Kuran’ı öğrenmeye başlar ve beş vakit namazındadır artık. Bir fabrikada işer girer, gönüllü müezzinlik yapmaya başlar. Ali için belki de Türkiye’nin Cat Stevens’ı diyebiliriz. Cat Stevens da müziği bırakmış, Müslüman olmuş ve adını Yusuf İslam olarak değiştirmişti. Fakat Stevens bu konuyla ilgili kendi açıklamasında “Bu bir anlık bir dönüşüm gibi görülebilir fakat bu bir süreçti ve onun sonucunda bu değişim gerçekleşti” der. Tüberküloza yakalanması, denizde boğulmak üzereyken kurtarılması gibi olaylar onu yavaş yavaş maneviyata yaklaştırır. Din büyüklerinin ona ahlaki olduğu sürece şarkılar yapabilirsin demesine rağmen o bundan emin olamayıp ne olur ne olmaz günaha girmeyelim şimdi düşüncesiyle yaklaşık 20 yıllık bir süre müzikten uzak kalmış ve kendini hayır işlerine adamıştır.

Ali’de ise bu, bir gecede, gökkuşağındaki yeşil renge koşmasıyla hızlı bir biçimde gerçekleşmiştir. Fakat Ali müziği hiç bırakmamış, müzik formunu değiştirmiştir. Artık Allah yolunda “hak” müzik yapmaya ve ilahiler söylemeye başlar, kasetler doldurur. Ve artık adı “Sokak Çocuğu Ali” değil “Tövbekar Ali”dir. “Bugün Allah İçin Ne Yaptın?”, “Meyveler Başörtü Takmış”, “Kim Olursan Ol Yine Gel” gibi eserlerle karşımıza çıkar. Bir dönem “Meyhaneler benim meskenim oldu, kadehim bana arkadaş oldu, şişem boşaldı, gözlerim doldu” gibi sözlerin yer aldığı “Meyhanelerde Ömrüm Geçiyor” şarkısını söyleyen Sokak Çocuğu Ali, bu sefer “hak” eserleriyle dinleyiciyle buluşur. Bu yazı yazılırken Ali hala hayatta ve ailesiyle birlikte Urfa’da yaşıyor. İki kızı, altı da torunu var.

Bu arada unutmadan; Ali’ye yüz vermeyen, mektubunu parçalayan o kız Ali şöhret olduktan sonra onunla konuşmaya, görüşmeye çalışmış fakat Ali ona yüz vermemiştir. İntikam soğuk yenen bir yemektir.

1985 yılına gelirsek... Erkin Koray “Ceylan” albümünde şarkının ismini “Çöpçüler” olarak değiştirerek yayınlar. Orijinalinin aksine arabesk rock formunda seslendirdiği şarkı büyük kitlelere ulaşır.

Erkin Koray yıllar sonra katıldığı Candaş Tolga Işık’ın programında dikkat çeken bir açıklama yapıyor. “Çöpçüler şarkısı da benim değildir. Ama ben onu öyle bir yorumlamışım ki, o artık benim olmuş.” diyor. Sonrasında “O arkadaş (Ali Toprak) arada sırada arıyor bazen.  Çöpçüler’i söylediğin zaman benim adımı söylemiyorsun hiç diyor. Ben de denk gelmemiştir ondan söylememişimdir falan diyorum. Bir gün de dedim ki artık, bak o şarkı senin değil, o benim şarkım.”. Erkin Koray bu programda bile ismini kesinlikle geçirmiyor ve Ali Toprak’tan “O arkadaş” diye bahsediyor. Erkin Koray’ın haklı olduğu bir taraf elbet var. Çöpçüler’i yeniden yorumlayarak, onu unutulmaz hale getiren kendisi. Belki o söylemeseydi şarkı unutulup gidecekti bile, kim bilir... Başta anlattığım, şarkının Erkin Koray’ın olarak bilinmesine dönüyorum. Erkin Koray yıllar içerisinde Ali Toprak’ın adını stratejik olarak geçirmeyerek belki de şarkının onun şarkısı olarak bilinmesini istedi. Bunu “denk gelmedi, ondan söylemedim” diyerek açıklaması pek inandırıcı gelmedi açıkçası. Bahsi geçen programda bile Ali Toprak demeyerek “O arkadaş” demesi bu düşüncemi biraz destekliyor. Ama işin gerçeğini asla bilemeyiz. İnsan düşünceleri ve ilişkileri karmaşıktır. Çok farklı nedenleri olabilir.

Şarkıyla ilgili araştırma yaparken çok ilginç bir şeyle daha karşılaştım. 1961-1964 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde personellere eğitim veren ve aynı zamanda hastalarla yakından ilgilenen Bedia Tuncer isimli bir öğretmen, tedavi gören hastaların yazdığı şiirleri “İnilti” adlı bir şiir kitabında toplar. Kitap 1964 yılında yayınlanır. Bu şiirler arasında 33-B servisinden N.C.’ye ait olan şiiri aşağıda iletiyorum.

Ali Toprak şarkıyı yazmadan yaklaşık 7 yıl önce yazılmış bir şiir. “Kahrolası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler” kısmı neredeyse bire bir aynı. Şarkıda kahrolası yerine kör olası deniyor. Bunun bir çalıntı olduğunu söylemek doğru olmaz. Olsa olsa bir esinlenme olabilir. Çünkü şarkının diğer sözleri bambaşka ilerler. Ayrıca Dünya’nın bir yerinde birinin aklına gelen bir şey başka birinin de aklına gelebilir. Tabii ki “aşk süpürmek” günlük hayatta pek kullanılan bir şey değil. Özgün bir tarafı var ve şarkının da en can alıcı mısraları. Bu benzerlik o yüzden biraz dikkat çekici. Fakat beş parasız Urfa’dan İstanbul’a gelmiş hayata tutunmaya çalışan genç birinin o dönemlerde o kitaba ulaşıp o şiiri okumuş olma ihtimali de oldukça zayıf. Ama bu işin gerçeği de bir sır olarak kalacak elbette.

N.C.’nin şiiri üzerinden 60 yıl, Sokak Çocuğu Ali’nin şarkıyı yayınlamasının üzerinden 54 yıl, Erkin Koray’ın şarkıyı yeniden söylemesinin üzerinden 39 yıl geçti. Hala hafızalarda canlı olan, çoğu kişinin sözlerini neredeyse ezberden bildiği bu şarkı yeni versiyonlarıyla söylenmeye devam ediyor.

Çöpçüler’i yeniden yorumlayan ve 25 Ekim 2024’te yayınlayan Nihan Belgin’e bu şarkıyı neden tercih ettiğini sordum. Aldığım yanıt ise şöyle;

“Erkin Koray çocukluğumda keşfettiğim, marjinal şarkıları ve yorumlarıyla bana ilham olmuş bir müzisyen. Müzikte, sanatta sınırların olmadığının ışığını bende ilk yakan sanatçılardan biri. Beni cover yapma fikrine iten “Çöpçüler” şarkısının kendisi. Ama tabii hep kulağımda olan Erkin Koray versiyonuyla. Sonrasında elbette Ali Toprak’ın şarkı sözlerinin yapısındaki metaforik anlatım ve melodisinin zenginliği beni iyice içine çekti. Ayrıca benim yaptığım müzik tarzına uzak olması beni “Çöpçüler”e fazlasıyla yakınlaştırdı. Aranje ve kayıt süresince şarkıyı hiç dinlemedim ki parça kafamda olabildiğince yeniden oluşsun.”

Tasarım: Deniz Alp

Aşağıdaki çalma listesinde bu üç kuşak sanatçının birbirinden farklı ve bir o kadar da kendilerine özgü performanslarını paylaşıyorum. Muhtemelen önümüzdeki zamanlarda şarkı yeniden yorumlanmaya ve hikayeleriyle konuşulmaya devam edecek...

Umut Beşkırma kimdir?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Garaj İstanbul, Tiyatro Z ve Entropi Sahne gibi çeşitli tiyatrolarda çalıştı. Ayrıca sinema ve televizyonda oyunculuk yaptı. “Yarım Kalan Mucize” ve “Hilal-i Ahmer” gibi uzun metraj film ve belgesel projelerinde uygulayıcı yapımcı olarak görev aldı. Yazıp yönettiği “Yeryüzündesin. Bunun Bir Tedavisi Yok.” isimli kısa film birçok ulusal ve uluslararası film festivalinin ana yarışma bölümüne seçildi, ödüller kazandı. Yine yazıp yönettiği “İleride Bir Karaltı Gördüm” adlı kısa film projesini gerçekleştirdi. Fotoğrafın icadı ve İstanbul’a gelişini anlatan “Karanlık Kutunun Doğu Serüveni” dökü-drama projesinin yapımcılığını üstlendi. İstanbul sahnelerinde perde açan “Kopenhag” isimli tiyatro oyununda “Heisenberg” karakterini oynadı. 4 yılı aşkın süredir T24 Haftalık’ta yazmakta ve çeşitli okullarda oyunculuk dersleri vermektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Oy ve Ötesi Yönetim Kurulu Başkanı Ertim Orkun: Gelin hep birlikte spekülasyonlardan uzak, şeffaf ve demokratik bir seçim yaşayalım

"Bizim güvenli bir seçim sistemimiz var. Biz bu seçim sistemini doğru bir şekilde kurgulayıp hep beraber herkes görevini yaparsa; partiler, YSK, bizim gibi sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar hep beraber yaparsak seçim sonucuna güvenebiliriz"

Bal gibi de siyaset yapılmalı, hem de hemen şimdi!

Ruhi Su'nun sesinden "Ankara'nın Taşına Bak" türküsünü dinlemek istedim. Şarkıda önce "uyan da bak Gazi Kemal başımıza gelen işe, gelen işe..." der. Sonra da şöyle; "Sen gösterdin paşam bize böyle bir günde doğru yolu, doğru yolu..."

Büyük kentlerin büyük tabutları olmamalı binalar

Sinirler gerilmiş durumda fakat çatışmanın şu an kimseye bir faydası yok. Lütfen sakin olalım, lütfen. Kurtarılmayı bekleyen insanlarımız ve her tür desteğe ihtiyaç duyan milyonlarca depremzedemiz var. Güçlü bir işbirliği içinde devlete destek olmalı ve bu süreci en az hasarla atlatabilmek için sağduyulu bir biçimde elimizden geleni yapmalıyız

"
"