16 Nisan 2023

Oy ve Ötesi Yönetim Kurulu Başkanı Ertim Orkun: Gelin hep birlikte spekülasyonlardan uzak, şeffaf ve demokratik bir seçim yaşayalım

"Bizim güvenli bir seçim sistemimiz var. Biz bu seçim sistemini doğru bir şekilde kurgulayıp hep beraber herkes görevini yaparsa; partiler, YSK, bizim gibi sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar hep beraber yaparsak seçim sonucuna güvenebiliriz"

Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı, bir karabasan gibi üzerimize çöken adaletsizliklerin sık sık vicdanlarımızı rahatsız ettiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Tam da bu noktada yaklaşan ve her zaman spekülasyonlarla anksiyetimizi azdırabilecek yeni bir seçime daha gidiyoruz. Sandık güvenliği, seçim sistemimiz ve kişisel olarak demokrasi kültürümüze nasıl katkıda bulunabileceğimizi Oy ve Ötesi yönetim kurulu başkanı Ertim Orkun'la konuştum.

- Oy ve Ötesi Derneği nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı? Güven sorunu yaşayan bir coğrafyanın ürünü mü? Dünyada benzer örnekleri var mı?

Dünyanın demokratik ülkeleri dediğimiz ülkelerinde de var. Ve aslında genel olarak bir ihtiyaç. İhtiyaç şu; seçimleri gözlemleyen devlet var, devletin kurumları var ve de bir de partiler var. Ama bağımsız ve toplumun bakış açısından bakan kurumlar yok. Böyle bir ihtiyaç her ülkede var. Tabii ki bizdeki kadar çok gönüllü gelmiyor. Bu ülkelerde birkaç bin kişiyle saha organizasyonu yapılıyor. Sahada günün nasıl geçtiği gözlemlenip raporlar hazırlanıyor. Oy ve Ötesi'nde tabii durum biraz daha farklı. Acaba ülkede hukuksuz bir şeyler oluyor mudur kaygısıyla yaşıyoruz. Ve bu motivasyon insanların daha çok gelmesini, daha çok katılımını sağlıyor. Sekiz arkadaş kuruyor Oy ve Ötesi'ni. Kurarken biz seçimlerde sandık güvenliği için ne yapabiliriz diye düşünüyorlar. Tabii her seçimde çok fazla spekülasyon var. Sürekli laflar dönüyor, şöyle oluyor böyle oluyor diye. Oluyor mu olmuyor mu görelim, nasıl görelim diye bir araya geliyorlar. Aslında hikâye WhatsApp gruplarıyla başlıyor. İnsanlar birbirine yazıyor. Ben de o gruplardan birine dahil olarak katıldım ekibe. Gidelim işte şöyle yapalım böyle yapalım derken önce 2014 Mart'ında İstanbul belediye seçimlerinde organize olundu ve sivil bir teşebbüs olarak bir aradaydık. Hemen o seçimin akabinde Nisan 2014'te dernekleşildi ve kurumsal bir yapıya geçildi. O günden beri de bu dokuzuncu seçimimiz olacak. O günden bu yana her seçimde saha organizasyonu yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Ve baya da profesyonel olduk. Artık işi öğrendik.

- Sekiz seçim geçirdiniz. 2014'ten bu yana seçim bilinci ve güvenliği adına Oy ve Ötesi'nin nasıl katkıları olduğunu düşünüyorsunuz? Fark yarattı mı? Öncesi ve sonrası diye düşünürsek neler söylersiniz?

Burada Oy ve Ötesi'nin önemli rol oynadığını düşünüyorum. İlk kurulduğundan beri birtakım alanlarda öncü oldu. Başka bir perspektiften yaklaşarak partilerin de daha iyi olmalarını sağladık. Partilerin seçim organizasyonları giderek iyileşti. Yol gösterici olduk diyebilirim. Çünkü biz rakip değiliz. Bizde deneyim kazanan çokça arkadaşımız parti teşkilatlarına katıldılar. Bu teşkilatların eğitimleriyle ilgili görev aldılar, alıyorlar. Oy ve Ötesi'nin ilk başlattığı eğitimlerin çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Seçim sürecinde ve sandıkta neler yapılması gerektiğinin insanlara ulaşılarak anlatılıyor olmasını benimsedi partiler de. Bizim kullandığımız uygulamalar var, bu uygulamaları onlara gösterdik, onlar da kullanmaya başladılar. Bizden önce kullanılmıyordu mesela. Bunları öğrendiler. Böyle büyük bir katkımız olduğunu düşünüyorum.

İkincisi; Oy ve Ötesi tek başına yaptı tabii ki diyemeyiz ama bir sivil toplum kuruluşu olarak seçim bilinci oluşturmaya çalışıyor. Bunun da süreçte katkısı olduğunu kanısındayım. Rakamsal olarak ölçümlemek çok zor tabii ama katılım oranlarının ve seçim farkındalığının artmasında önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü herkes artık Oy ve Ötesi'ni ve gönüllülerinin yaptıklarını duyuyor. O gönüllü sadece seçim günü çalışmıyor. Ondan önce biz hazırlanıyoruz. Gruplarımız var, bu gruplarda yazışmalar var. O insanlar seçim sürecinin içine dahil olmuş oluyor ve çevrelerindeki insanları da bilgilendiriyorlar. Gelip gönüllü olmasa bile o insanlar seçim sürecine dahil oluyor. Böyle büyük bir etkisi de var. Bizim elli bin gönüllümüz olsa, her bir kişi on beş yirmi kişiye ulaşıyor ve böylece milyonlarca insana etki etmeye, farklı farklı yerlerde insanları bilinçlendirmeye başlamış oluyoruz.

- Seçim sonuçlarını etkileyecek ihlallerle ne oranda karşılaştınız?

Kurulduğumuzdan bu güne net bir şekilde seçim sonucunu etkileyecek ihlal denilecek bir şeyle karşılaşmadık. Organize bir usulsüzlük gözlemlemedik. Türkiye'de bunu partilerin de gözlemlemediğini söyleyebilirim. Ortada böyle gözlemlenmiş bir hile bir art niyet bir çaba yok. Hatalar var. Çokça hata var. Ama zaten seçim de çokça büyük bir iş. Bir gün içerisinde yaklaşık elli altmış milyon insan gidiyor, oy kullanıyor. O elli milyon kağıt açılıyor. İnsanlar tarafından okunuyor. Sonra bunlar toparlanıyor ve bu veriler yayınlanıyor. Bu az buz bir iş değil. Yani bu sistemin içerisinde aksaklıklar hatalar olma olasılığı çok yüksek ve oluyor, yaşanıyor. Seçim öncesinde her adayın eşit zaman bulması gerekir seçim propagandası yapmak için. Türkiye'deki asıl belki de incelenmesi gereken şey bu. Bununla ilgili Türkiye'de sorunlar var. Biz buna odaklanmış bir dernek değiliz. Biz seçim gününün mevzuata ve hukuka uygun olup olmadığını kontrol ediyoruz. Bu noktada da mevzuat ve hukuka uygun gidiyor diyebilirim. Bugün bunu söylediğim zaman bana kızıyorlar ama sandıklarda sandık başkanı olan insanların çok büyük bir çoğunluğu öğretmen. O okullarda çalışan öğretmenler ve biz o insanlara aslında çocuklarımızı emanet ediyoruz ve çocuğumuzu emanet ettiğimiz insanlara oyumuzu da emanet edebiliriz. Bu güvensizliği aşmamız lazım. Öyle yapacaklar, hayır şöyle olacak filan. Evet, birtakım şeyler tabii ki olabilir tabii ki ihtimal dahilinde. Düşünmeyelim demiyorum. Ama önlemini almak kolay. O okulda o sandıkta oturursun, sabah altıda orada olursun sandığın başında, akşam saat dokuza kadar sandık başında olur, torbanın da otobüse bindiğini, ilçe seçim kuruluna gittiğini görürsün tamam bitti bu kadar. Sonuç değişmez ondan sonra. O yüzden bunu yapmalıyız. Sonra spekülasyonlar, işte aman öyle oldu da böyle oldu da filan bu laflar rafa kalkabilir. Bunu yapmak elimizde aslında. Amaç bu olmalı. Hedef bu olmalı. Her seçimde bu olmalı. Bakıyorsunuz şöyle oldu böyle oldu tartışmaları oluyor. Niye? “İşte şu partiler şu sandıklarda yoktu” Yani o zaman olsaydı, olmalıydı. Ben spekülasyonlar doğrudur demiyorum yanlış anlaşılmasın. Ama yani bu spekülasyonlsara mahal verilmeyebilir. Ben buradaydım, bu verileri de aldım böyle böyle bir şey var diye açıklayabilecek bir durumda olmalısınız ki bunlar olmasın. Bölge bölge, yerelde hukuksuz ciddi sıkıntılar oluyor. Geçen seçimlerde oldu. Kavga çıkan yerler oluyor. Bir silahlı çatışma oldu geçen seçimlerde. Bir kişi vefat etti. Saldırılar olabiliyor, okula alınmamalar olabiliyor. Türkiye'de yaklaşık iki yüz bin sandık var, bu vakaları toplasanız beş yüz sandık etmez. Toplam verinin içerisinde baktığınızda çok küçük bir oran.

- Sonuçsuz kalan itirazlar oldu mu?

Sonuçsuz kalan itirazlar var. Eğer konuyu açacaksak mühürsüz oylar kabul edilir diye YSK bir karar çıkarttı ve buna itiraz edildi ve bu itiraz kabul edilmedi ve mühürsüz oylar sayıldı. Hukuksuz bir karardı tabii ki. Tartışılacak bir tarafı yok. Yasada mühürsüz oylar geçersiz sayılır diye yazarken geçerli sayılır diye karar alındı. Yazılana yüz seksen derece ters. Alınan karar sonucu değiştirdi mi? Tartışılır. Onu bilmemiz olanaksız şu anda. Ama çok büyük ve Türkiye'nin hiçbir zaman içinden çıkmayacağı bir sansasyonel duruma sürükledi. Hukuk bunun için var. Biz şartlar belli olsun, oyunun kuralı belli olsun ona göre davranalım ve ondan sonra birbirimizi yemeyelim istiyoruz. Öyleydi böyleydi tartışmaları olmasın. Maalesef burada böyle olmadı son anda alınmış bu karar farklı yere sürükledi durumu. Toplumun üzerinde negatif bir etkisi oldu. Toplumun güveni zedelendi bu kararla. Umarım tekrar yaşanmayacak.

- Bizi komplo teorilerine sürükleyen de sanırım böyle durumlar oluyor. Tetikte beklemek durumunda kalıyoruz. Çünkü genel olarak Türkiye'de hukuksuz uygulamalar konusunda çok yaramız var. Ama seçimler özelinde düşünürsek tüm bu yaşananları yeniden düşünüp genel resmi görerek daha sakin kalmamız gerekiyor sanırım.

Evet, kesinlikle. Tekrar ediyorum bu iş sonucu değiştirdi mi ayrı bir tartışma konusu ama tartışmaya açtı. Ülke adına üzücü. Buna izin vermemek lazım. Şartlar ve kurallar neyse o kuralların içerisinde hareket etmek lazım. 

- Peki sistemsel bakarsak seçim sistemimiz ne kadar güvenli? Dünyadaki seçim sistemleriyle karşılaştırırsak, Türkiye'de seçim kanunu ve yönetmeliğinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Bizim güvenli bir seçim sistemimiz var. Biz bu seçim sistemini doğru bir şekilde kurgulayıp hep beraber herkes görevini yaparsa; partiler, YSK, bizim gibi sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar hep beraber yaparsak seçim sonucuna güvenebiliriz. Bizim çok açık kapılarımız yok. Seçim sistemimizde “acaba” diyebileceğimiz yerler yok. Çok gelişmiş bir sistem kullanmıyoruz ama etkili kullanıyoruz.

Ben şu an Türkiye için bizim modelimizin iyi olduğunu düşünüyorum. Daha fazla bir şey aramaya gerek yok. Avrupa ve Amerika'da dünyanın çeşitli ülkelerinde mektup yoluyla oy verme sistemi var. Bu zaman alan bir süreç. Bu Türkiye'de çok sansasyon yaratabilecek bir yöntem. Sonra elektronik ortamda oylama var. Bu da çok sorun yaratabilecek bir yöntem yine. Bilgisayara müdahale edilmesi, sonuçların değiştirilmesi olasılığı her zaman var. Bu kadar keskin şartlar varken biz eski usul kağıda yazıyoruz kağıttan çıkartıyoruz sayıyoruz. Bir gün uğraşıyoruz. Maliyeti az mı değil. Eminim pahalıya mal oluyordur. Ama hızlı bir şekilde hızlı sonuç alıp saymış ve çıkartmış oluyoruz. O yüzden sistem çalışıyor. Belki sisteme bir ilave olabilir. Biz kişilik teşhisinde sadece kimlik kontrolü yapıyoruz. Ama bu yeterli değil. Çoğu ülkede ilave tedbirler de alınıyor. Bir tedbir değil birkaç tedbirin beraber kullanıldığı yerler var. Ne bileyim parmak izi, retina taraması, yüz tanıma sistemleri kişinin teşhisiyle ilgili kullanılıyor. Gelecek seçimlerde teknolojiyi kullanarak bu tarz ilave tedbirleri hayata geçirmemiz fayda sağlayacaktır.

- Sık sık aksayan bir demokrasimiz olmasına rağmen bu seçimler meselesinde yine de bir başarımız var gibi görünüyor.

Evet. Mesela cumhurbaşkanlığı seçiminde sonucun A'dan B'ye geçmesi için milyonlarca oy lazım. Milyon oy hani öyle organize şekilde üretilebilecek kolay bir iş değil. Çok ciddi bir organizasyon. Çok zor bir organizasyon. İnsanları tutup oy attıracağım deseniz bir kişi on oy atsın diye düşünün çünkü okul okul gezmesi farklı yerlerde atması lazım. Bir okulda sandık sandık gezemez. Bir milyon oy yüz bin kişi bulmak demek. Yüz bin kişi bulacaksınız. On tane oy attıracaksınız. Onun eline on tane kimlik vereceksiniz. Bugün bırakın yüz bin kişiyi bin kişiye on tane kimlik verin akşam Twitter'da beş tanesini görürsünüz böyle masaya dizer kimlikleri, bana on tane kimlik verdiler diye... Bu pek olası değil. Bu çapta komplo teorileri üretiliyor ama çok inanmamak lazım. Ben ihtiyatlı olunmasın demiyorum fakat sonucu değiştirmek için milyon oy bulmanız lazım. Endişeyle yaşamanın anlamı yok. Bu endişenin topluma faydası yok zararı var.

Burada en dikkat edilmesi gereken yer milletvekili seçimleri. Milletvekili seçimlerinde durum farklı. Özellikle Anadolu'da bir şehirde beş milletvekili çıkıyor mesela. Üçünü bir parti ikisini bir parti alıyor. Buradaki bir milletvekili yüz oyla A partisinden B partisine geçebilir. Büyükşehirlerde çok kolay değil ama küçük yerlerde burada aday olan insanlar oranın önde geleni ne bileyim aşiret reisi, ağası, toprak zengini gibi bölgenin güçlü ve nüfuzlu insanları oluyorlar ve kazanmak için zaman zaman onların yaptığı müdahale denemeleri ve karışıklıklar olabiliyor. Bunları gözlemliyoruz. Zaman zaman böyle olaylar yaşanıyor olsa da bunlar organize şeyler değil. O bir kişinin seçilmek için kendi hırsıyla yaptığı şeyler diye yorumlamak lazım.

- Türkiye'nin doğusuyla batısına aynı oranda ulaşabiliyor musunuz? Mesela Ağrı'nın köylerinde gönüllü ihtiyacınız var mı?

Var. Ağrı'nın köylerinde gönüllü ihtiyacımız çok var örneğin. Kadıköy'ü bir şekilde dolduruyoruz. Biz çağrı yapmasak bile insanlar Kadıköy'e geliyorlar bunu organik olarak topluyoruz. Fakat Anadolu'da ve Doğu'da kolay kolay ulaşamadığımız yerler var. Buralarda insanlara ulaşmaya çalışıyoruz özelikle bu seçimde daha fazla sayıda insana ihtiyacımız var. Yüz bin gönüllü hedefimiz var bu seçim için. Yüz binin üzerine çıkmak istiyoruz. İddialı bir hedef bizim için.

- Şu an gönüllü sayınız kaç?

Şu anda yirmi altı bini geçtik. Ama yüz bin bizim için çok iyi bir rakam. Ama yüz bin sayısından daha önemlisi Türkiye'ye homojen olarak yayılmak. Yani bize otuz bin kişi Kadıköy'de gelmiş hiçbir anlamı yok. Biz Türkiye'de dediğiniz gibi Ağrı'da da olacağız ne bileyim Ardahan'da da olacağız Edirne'de de olacağız her yere yayılmış olmamız lazım ki doğru şekilde veri alıp günü gözlemleyebilelim. O yüzden biz mümkün olduğunca daha çok gönüllüyü Anadolu'dan gelsin diye istiyoruz, ona uğraşıyoruz, kendimizi o bölgelerde tanıtmaya çalışıyoruz.

- Bunun için neler yapıyorsunuz?

Kendimizi sosyal medyadan tanıtıyoruz ve reklamlarımızı, görsellerimizi daha çok oraya göstermeye çalışıyoruz. O bölgede parti ziyaretleri yapıyoruz. İl teşkilatlarına, ilçe teşkilatlarına, sivil toplum kuruluşlarına gidiyoruz. Orada insanları davet ediyoruz. Gelin bizimle çalışın diyoruz. Kendimizi anlatmaya çalışıyoruz.

Ben mesela bu hafta Hakkari ve Van'da o bölgedeydim. Deprem bölgesini gezdim bir önceki hafta. Ondan önce Diyarbakır, Urfa ve Mardin'e gittim. Böyle bölgesel olarak geziyoruz. Bütün arkadaşlarımız oralardaki partileri, sivil toplum kuruluşlarını, gelip de gönüllü olabilecek insanların olduğu yerleri tek tek geziyor ve çalışma yapıyor. 

- Deprem bölgesinde durum ne? Seçim güvenliği açısından nasıl bir tablo var? Sağlıklı bir şekilde yapılabilecek mi?

Bir şekilde yapılacak. Bir seçim süreci göreceğiz. YSK ordaki seçim bölgelerini belirledi. Bölgedeki durum çok iç açıcı değil hatta berbat bir durum var. Özellikle Antakya'da çok kötü oldum. Geldim iki gün ağladım açık söyleyim. Oradaki insanlar yakınlarını kaybetmenin ötesinde şehirlerini de kaybetmiş durumdalar. Ortada şehir yok çünkü. Bütün binalar boş. Bütün okullar da boş. Okullar atıl durumda. Ayakta duran binalar da atıl, yıkılmayı bekliyor. Böyle dokunsanız yıkılacak halde hepsi. Şimdi böyle bir durumda orada nasıl organize edeceksiniz seçimi, kolay değil. YSK'nın da işi çok zor. Zor bir denklem. Bölgede konteyner okullar veya şehir dışında yerler açacaklar ve listeler oluşturacaklar. Bölgedeki listeleri takip edeceğiz. Orada daha fazla gönüllü bulmak için çabamız var. Oradaki insanlarla sandık güvenliğini sağlamak için beraber çalışmak için çabalarımız var. Bölgede ne kadar insanın oy kullanacağını tahmin etmek için bir takım matematiksel modeller üzerinde çalışıyoruz. Orada ne kadar insan olacak? Çünkü vefat edip de bilmediğimiz insanlar var. Bir de o bölgede artık yaşamayan, kayıtlarını almamış olan taşınmış insanlar var, bunların bir tahminini çıkarmak lazım. Bir sandıkta yüzde kaç insan gerçekten şu an orada yaşıyor biliyor olmamız lazım ve bunlara hazırlanmaya çalışıyoruz.

Burada ölmüş insanların yerine kimlik alıp da oy verir deniyor ama üç yüz bin kişiye kimlik vermek demek az önce söylediğim durumla aynı şey. Yani büyük bir komplo teorisi. Şimdi düşünün mahallede sandıkta orada oturan diğer partilerden bütün partilerden insanlar oturacak, mahallede kim ölmüş kim kalmış herkes biliyor yani gelip de orada Osman amcanın yerine imza atmaya kalkarsa linç ederler. Hadi bir kişinin yerine beş kişinin yerine olur da yüz bin kişinin yerine bu iş olmaz. Bütün mevzu orada hala kayıtlı gözüküp orada yaşamayan insanlar. Gitmiş Mersin'de yaşıyor, Adana'da yaşıyor, Gaziantep'te yaşıyor ne bileyim İstanbul'a gelmiş yakınlarının yanına. Bu insanlar ne olacak? Memleketlerine dönüp oy kullanacaklar mı?

- Şu an bulunduğu şehirde oy kullanması için yeni adres bildirimi yapması gerekiyordu. Bunun için de zaman doldu zaten.

Evet, artık geçti o. Yaptı mı yapmadı mı mühim olan bu. Çoğunun yeni adres bildirimi yapmadığını duyuyorum. Yapmayan ciddi sayıda insan var. O insanların oraya gidip oy kullanması gerekecek. Artık şu an tek çözüm bu. Gidecekler mi gitmeyecekler mi soru işareti bu şu anda. 

- Bölgede seçimle ilgili motivasyon nasıl?

İki ruh hali var. Seçimler öncelikleri değil çünkü seçim değil canlarının derdindeler. Evleri yok, büyük bir kayıpları var. Hayatları perişan olmuş durumda. O yüzden seçim öncelikleri değil. Benim gördüğüm izlenim bu ama seçim günü oy kullanacaklarını düşünüyorum. Öyle bir motivasyon olduğunu da görüyorum. Hatta çok sayıda insanın gideceğini ve oy kullanmak için, sadece bunun için oraya gideceğini, yerlerinde oy kullanacağını düşünüyorum. Yüksek oranda insanın geri dönüp de oy kullanacağını düşünüyorum. Şahsi fikrim bu.

- Parmak boyasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Parmak boyası ilkel bir şey. Kalitelisi haftalarca hatta bazen aylarca parmaktan çıkmıyor. Öyle videolar dönüyor ki işte ölülerin yerine oy kullanacaklar falan diye. O zaman damlat bir damla bitsin. Tartışacak bir şey kalmaz, kesin çözüm. Ama zaten bir kişi, iki kişinin yerine kolay kolay oy kullanamaz. İki kimliği olması lazım vs.

- Parmak boyasının kalkması bir kayıp değil o zaman. Sadece sansasyonları önleyecek bir şey olarak düşünebilirdik en fazla.

Kayıp değil. Biz bu tartışmada şu an olsaydı diye düşündük çünkü deprem bölgesinde gerçekten zor bir durum var. Yalnızca bu depremde şu an, şu yaşanan şartlarda belki de bize pragmatik bir çözüm olabilirdi. 

- Oy ve Ötesi için gönüllü olmak isteyen kişileri nasıl bir süreç bekliyor? Gönüllülük çeşitleri neler?

Gönüllülerimizden öncelikle müşahit olarak görev almalarını bekliyoruz. Çok detaylı eğitimlerimiz var. Eğitim almayanı zaten çalıştırmıyoruz sandıklarda. Eğitim almadan zaten bir faydası olmuyor insanların. Biz sabahtan akşama kadar o gün nasıl geçecek anlatıyoruz. Sabah ilk altıda kalkıp gittiler, yedide okula girdiler. Nasıl başlayacaklar, nasıl mühürleyecekler, oylar nasıl sayılacak, tutanak nasıl tutulacak, nasıl imzalanacağına kadar her şeyi anlatıyoruz.

- Bu eğitim ne kadar sürüyor?

Üç buçuk saat civarı sürüyor. Zor bir iş değil. Zaten bizim hazırladığımız olası senaryolar var. Olabilecek on – on beş tane durum var ve bunları listeliyoruz, bunları resimlerle anlatıyoruz. Bu olursa böyle yapmanız lazım, şu olursa böyle yapmanız lazım diye gönüllüleri çok yoğun bir şekilde eğitiyoruz. Ayrıca gün içerisinde çok aktif kullanıyoruz WhatsApp iletişim kanalını, sürekli yazışıyoruz. Bir olumsuzluk gözlemlediğimizde oraya avukatlar gönderiyoruz, sorumlu insanları yönlendiriyoruz. Partilere bilgi veriyoruz. Yeri geldi mi kolluk kuvvetlerine haber veriyoruz. Bakın burada böyle bir durum var diye. Ve uyarılar yapıyoruz. Çok hızlı iletişim kuruyoruz. Altyapımız oldukça iyi. Müşahit olarak gönüllü olmak için “www.oyveotesi.org” adresinden kayıt yaptırabilirsiniz. Sonrasında biz iletişime geçerek eğitim sürecini birlikte planlıyoruz.

Okul sorumlusu, il ve ilçe sorumlusu, bölge sorumlusu şeklinde pozisyonlarımız var. Bölge sorumlulularını seçim tecrübesi olan gönüllülerden oluşturuyoruz. Onlara sahibiz şu anda. Tüm gönüllülerimizi yönlendiren bir yönetim ekibimiz zaten var. Bütün sandıklardaki verileri toplamaya çalışıyoruz. Bizim amacımız günün nasıl geçtiğini olabildiğince fazla okulda gözlemlemek. Gönüllüler bizim gözlerimiz ve biz bu gözlemleri bir merkezde topluyoruz ve merkezde topladığımız bilgileri derleyerek siyasi partilere sunuyoruz. Burada gönüllüler eğer ki ek sorumluluk alırlarsa akşamları da telefon trafiği oluyor. Telefon işimiz çok oluyor. Bunu bekliyoruz. Ama seçim günü sabahtan akşama kadar çalışmak gerekiyor. O gün yoruluyoruz.

- Bu gönüllülük kişiye nasıl katkılar sağlıyor?

Müthiş bir sosyal çevre sağlıyor. Buluşuyoruz. Mutlaka buluşuyoruz. Kayıt olup sadece WhatsApp'ta biri olmakla olmuyor. Çay kahve içmeye buluşuyoruz. Herkes herkesi tanısın istiyoruz. Sosyalleşme oradan geliyor. Pazar kahvaltıları yapılıyor. İnsanlar kaynaşsınlar diye.

Oy ve Ötesi'ne gelip de gönüllü olan insanlar çok güzel insanlarla tanışıyorlar, çok güzel dostluklar kuruyorlar. Sandık başında tanışıp da evlenen onlarca çiftimiz var. Çünkü insanlar birbirlerine daha çabuk ısınıyorlar ve güzel de bir ortamımız var. Sosyal bir kulüp gibi, büyük bir aile gibiyiz. Aileyiz diyoruz biz. Gerçekten öyle. Güzel bir ortam var, onun için gönüllülüğü tavsiye ediyorum insanlara. İyi bir tecrübe. Biz kendi çevremizle sınırlı hayatları biliyoruz ama o gün seçim günü sandıkta çalıştığınız zaman hiç bilmediğiniz ve fark etmediğiniz hayatlara da dokunmuş ve onları gözlemlemiş oluyorsunuz. Bence bu da bir hayat dersi. Önemli bir kazanım. Burada o farklı kültürlerden bambaşka bakış açılarından insanların nasıl davrandığını, oradaki yaklaşımını görerek sosyolojik bir gözlem yapıyorsunuz. Hiç tanımadığınız bilmediğiniz beş yüz insan önünüzden geçiyor. Ben kişisel olarak bunun faydasını gördüm. Ben yaşadığım ülkenin insanlarını tanımıyormuşum. Böyle düşündüm böyle yorumladım. Ben böyle tanıdım insanları. Bu dernek sayesinde tanıdım.

Biz seçim gecesi yatağa yattığımızda “Biz elimizden geleni yaptık” demek istiyoruz. Böylece en azından vicdanımız rahat oluyor. Bence her insanın bunun bir parçası olması lazım. Gelip bakmaları lazım. Nasıl dönüyor, sistem nasıl işliyor görmeleri lazım.

Oy ve Ötesi gönüllerinin müşahitliği nasıl resmiyete dökülüyor?

Biz siyasi partilerden müşahit kartlarını temin ediyoruz, müşahitlerin organizasyonunu yapıyoruz. Yani biz onların aracılığını yapmış oluyoruz. Biz hangi siyasi partinin müşahiti olmak istersin diye sunuyoruz gönüllülerimize. Onların tercihlerine göre kart veriyoruz ve onları o şekilde gönderiyoruz sandıklara.

- Tüm partilerden müşahit kartı alabiliyor musunuz?

Biz bütün partilerden müşahit kartı istiyoruz. Verenleri açıyoruz ve diyoruz ki elimizde şu partilerin müşahit kartları var. Gönüllülerimizde onların içinden istediğini seçiyor.

- Siyasi partilerin size müşahit kartı verme kriteri ne?

Ben parti olarak müşahit organizasyonunu kendim yapacağım, size vermek istemiyorum diyebiliyor partiler. Sahada kendi organizasyonum olduğu için ihtiyaç duymuyorum diyebiliyor. Siyasi partiden siyasi partiye değişiyor bu. Ama tüm gönüllülerimiz için yeterli sayıda kartımız oluyor. Zaten hangi kartla müşahit olunursa olunsun yapılan çalışmanın niteliği değişmiyor. Zaten temel amaç tarafsız bir gözlem yaparak süreci gözlemlemek.

- Ben diyelim Beyoğlu'nda yaşıyorum ama oradaki sandıklarda yeterli sayıda gönüllü var ama Karaman'da yok mesela. Bu noktada gönüllüsü olmayan sandıklara yönlendirip teklif yapıyor musunuz?

Yapıyoruz. İnsanları başka illere göndermiyoruz ama başka ilçelere gider misiniz diye soruyoruz. Ve arabanız var mı diye soruyoruz. Kadıköy'dekileri arıyoruz Sultanbeyli'ye gider misin Şile'ye gider misin diyoruz. Bakırköy'dekileri arıyoruz Arnavutköy'e gider misin Bağcılar'a gider misin diye soruyoruz, dağıtıyoruz. Giderim diyenleri organize ediyoruz. Dörtlü dörtlü arabalarda. Dört kişi Bakırköy'den kaldırıyoruz, birbirinizi bulun diyoruz. Onları ekip haline getirmeye çalışıyoruz, sosyal ortam da böyle gelişiyor. Bazen böyle Kadıköy'den kalkıp Sultanbeyli'de okul dolduran ekiplerimiz oluyor. Yirmi otuz kişi birlikte gidiyorlar. Biz bu okulu tam yapacağız diyip gidiyorlar.

- Sandıkta bir usulsüzlük olduğu anda devreye giriyorsunuz ve nasıl bir itiraz süreci işliyor?

Evet, o anda devreye giriyoruz. Bizim yüzde yüz müdahale hakkımız yok. Müşahitler sadece görüş bildirebilirler. Tutanak tutturup deftere işlenmesini sağlayabilirler. İtirazla ilgili sandık kuruluna bakın burada böyle yapmak daha doğrudur diyoruz. Kanundaki maddeyi gösteriyoruz. Böyle yazıyor böyle olması lazım diyoruz. Nasıl söylemeleri gerektiğini de anlatıyoruz. İnsanları yönetmek de lazım. Onlara o psikolojik eğitimi de veriyoruz. Şu üslupla söyleyin, ne bileyim şu kelimelerden kaçının gibi. Bunları da vermeye çalışıyoruz ki orada bir sertlik olmasın. Yani müşahitlerin psikolojik olarak süreci yönetmeleri konusunda da yol gösteriyoruz. Çünkü sakinlikten ve çözümden yanayız.  

- Müşahitlik dışında bir de yalnızca tutanak gönderme üzerine bir gönüllülük biçimi var. Bunu da konuşalım biraz...

Bir uygulamamız var, yenilendi. Bununla birlikte tutanağın fotoğrafını çekiyorsunuz. Çektiğiniz anda bu bizim sistemimize düşecek ve OCR teknolojisi sayesinde dijital hale gelecek ve veriler dijital olarak sistemimize girecek. Fotoğrafı çektiğiniz an sayısal veri bizim elimizde olacak.

Tutanaklar sandığın olduğu sınıfın kapısına asılıyor ve herkes bunun fotoğrafını çekebiliyor. Kapıya asmak aslında halka açık bir şekilde ilan etmek demek zaten. Bunu müşahitlerden bekliyoruz. Ama bunu yapmak için müşahit olmanıza gerek yok. Uygulamayı telefonunuza yükleyerek sisteme kayıt olup tutanak fotoğraflarını çekerek sisteme yükleyebilirsiniz. Yine www.oyveotesi.org üzerinden kayıt yaptırabilirsiniz.

- Oy ve Ötesi gönülleri sandıklarda baskıya uğruyor mu?

Zaman zaman oluyor. Oy ve Ötesi olarak değil ama. Bir siyasi partinin temsilcisi olarak orada oluyoruz. Müşahitlere baskı oluyor. Yer yer sandık başkanı sen çık dışarı diyor. Kanunen orada olmak hakkımız bizim. Anayasal hakkımız. Herkesin vatandaş olarak seçimleri izleyebilme hakkı var. Bununla ilgili bir takım sınırlamalar var ama izleyebiliyor olması lazım. Bir zararı da yok. Gün içerisinde bazen mücadele oluyor tabii. Okula sabah ilk alınmama durumu olabiliyor, müşahitleri almıyoruz diyenler oluyor. Bizim okullarda avukatlarımız var. Biz bölgede avukat organizasyonu da yapıyoruz. Ciddi avukat ağımız var avukatlar gidiyor bazen müdahale ediyorlar.  

- Trol gönüllüler var mı?

Trol demeyelim de şöyle bir durum var. Bütün bir ay boyunca görüşüyorsun, konuşuyorsun ama seçim sabahı arıyorsun telefonu kapalı. Ortada yok, kaybolmuş. Her okulda bir iki tane çıkıyor. Ama şurada yüz kişi bir kafede buluşacağız diyelim. Üç kişi gelmez mesela. Öyle fireler var.

- Her yaştan gönüllü var mı?

Evet, geliyorlar. Bir amca ve teyzemiz vardı mesela. Bizim arabamız yok bizi alıp götüreceksin dediler. Sabah geldim altıda arabayla aldım onları. Baktım bir tepsi börek yapmışlar. Okulda herkese dağıttılar. İnanılmaz bir dayanışma ruhu oluyor. Herkes elinde ne varsa ortaya koyuyor. 

- Türkiye'de demokratik birçok girişim sekteye uğrayabiliyor. Devletin polisi, askeri ve memurları varken sandığın güvenliğini sağlamak size mi kaldı ya da benzeri bir tavırla karşılaştınız mı? Kısaca hiç siyasi bir baskıya uğradınız mı?

Uğramadık. Bizim hakkımızda çıkan yalan haberler var. Hakkımızda böyle dönem dönem işte şuradan fonlanıyor buradan bilmem ne oluyor şunun uzantısı gibi. Değiliz yani. Bir grup arkadaşın kurduğu bir oluşum bu. İçimizde her kesimden insan var. Sağdan da var soldan da var. Komünist de var liberalist de var liberteryen de var. Bir Türkiye mozaiği var. 

- Partiler ne kadar destekçiniz? Seçim öncesi ve sonrası nasıl bir diyalog var aranızda?

Partilerle iyiyiz. Biz bütün siyasi partilere sizinle görüşmek istiyoruz diye geçen sene iletişime geçtik. Kabul edenlerle de görüşüyoruz. Çoğuyla da görüştük diyebilirim. Biz onlar için varız. Onlar da destek oluyorlar. Müşahit kartlarını veriyorlar bize. Vermeyenler de bilgi paylaşıyorlar. Bir problem olduğu zaman görüşüyoruz, fikirlerimizi iletiyoruz, onlar bize iletiyorlar. Seçim gecesi çıkan bütün verilerimizi onlarla paylaşıyoruz, hepsiyle paylaşıyoruz. Bize destek olsun olmasın.

- Partiler seçim güvenliği için ne kadar çalışıyor?

Çok çalışıyorlar. Bunun için ekipleri var. Sorumlu genel başkan yardımcıları var. Bununla ilgili büyük bir çaba var. Yeterli mi? Hiçbir zaman yüzde yüz yeterli demek doğru olmaz. Çünkü bir partinin tüm sandıklarda olması lazım. Bu çok iddialı bir şey. İki yüz bin sandık var yaklaşık. Kolay değil çünkü belirli bölgelerde o partinin de insanı yok, onlar da bu işte çalışacak insan gücü oluşturmakta zorlanıyorlar ve olmayan bölgeleri de oluyor. Partilerin bu konularda iş birliği yapıyor olması lazım. İş birliklerini kullanması lazım. Yapmaya çalışıyorlar, yapıyorlar da.  

- Son yıllarda en tartışmalı seçimlerden biri tekrarlanan İstanbul Belediye Seçimleri'ydi. İptal edilen İstanbul seçimlerinde bir usulsüzlük olduğuna dair bir tespitiniz olmuş muydu?

Biz bir usulsüzlük tespit etmedik, hayır. Sandıklarda seçimi tekrarlatacak bir durum vardı diye bir şey teşhis etmedik. On üç bin farkla kazanılmış bir seçimdi. Eğer böyle bir şey varsa da alınan karar doğru değildi. Çünkü bir tane sandığa oy atıyorsunuz yan yana üç tane pusula var niye bir tanesini tekrar ediyorsunuz? O zaman hepsini edelim. Meclisi de edelim, ilçeyi de edelim. Onların yapılmayıp da sadece belediye başkanlığının iptal edilmesi bence adil bir karar değildi. Bu benim vicdanımda sorguladığım kararlardan bir tanesi. Ortada somut bir şey yokken böyle bir kararın alınmasını doğru bulmuyorum ama alınıyorsa da meclis ve ilçe seçimlerinin de birlikte iptal edilmesi gerekirdi. 

- Var mı eklemek istedikleriniz?

Gelin, gönüllü olun diyorum. Demokrasi ve kendiniz için bir şey yapın, hep birlikte spekülasyonlardan uzak, sakin, şeffaf ve demokratik bir seçim yaşayalım. 

Yazarın Diğer Yazıları

Sokak Çocuğu Ali, Erkin Koray, Nihan Belgin: Çöpçüler’in 60 yıllık hikayesi

Nihan Belgin’in Erkin Koray’ın “Çöpçüler” şarkısını coverlayacağını duyurmasından sonra bu ikonik şarkının hikayesinin peşine düştüm. Sokak Çocuğu Ali’den Erkin Koray’a uzanan bir hikâye gibi görünse de araştırdıkça çok daha gerilere, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 33-B servisinden N.C.’ye kadar uzandı hikâye...

Bal gibi de siyaset yapılmalı, hem de hemen şimdi!

Ruhi Su'nun sesinden "Ankara'nın Taşına Bak" türküsünü dinlemek istedim. Şarkıda önce "uyan da bak Gazi Kemal başımıza gelen işe, gelen işe..." der. Sonra da şöyle; "Sen gösterdin paşam bize böyle bir günde doğru yolu, doğru yolu..."

Büyük kentlerin büyük tabutları olmamalı binalar

Sinirler gerilmiş durumda fakat çatışmanın şu an kimseye bir faydası yok. Lütfen sakin olalım, lütfen. Kurtarılmayı bekleyen insanlarımız ve her tür desteğe ihtiyaç duyan milyonlarca depremzedemiz var. Güçlü bir işbirliği içinde devlete destek olmalı ve bu süreci en az hasarla atlatabilmek için sağduyulu bir biçimde elimizden geleni yapmalıyız

"
"