24 Ekim 2024

Umut hakkı ve yanlış bilgiler

Öcalan'a uygulanan disiplin cezaları ve örgüte talimat vermesi vb. edimler, bu değerlendirmede mutlaka gündeme gelecektir

Abdullah Öcalan

Devlet Bahçeli’nin “umut hakkı” çıkışını neden ve neyi amaçlayarak gerçekleştiğini neredeyse kimse bilmiyor.

Eminim ki AK Parti ve MHP’li milletvekilleri de neyin neden yapıldığını bilmiyorlar.

Tıpkı 2009 yılının Temmuz’unda, ABD ile yapılan kimi görüşmelerden sonra aniden “Kürt Açılımı” sözünün tedavüle girmesi gibi.

O zamanlar da uzun süre boyunca kimse “Kürt Açılımı” ne anlama geldiğini anlatamıyordu.

Sonra karanlığa bir taş atıldı, sisler içinde yol alındı. Nihayet işler sarpa sardı, çok daha kötü bir duruma geldik.

Bugünkü durum 15 sene öncesine benziyor.

Tarihin hızlı aktığı günlerden geçiyor olabiliriz.

Kestirmeci çıkarımlardan uzak durmakta fayda var. Fakat kavram (umut hakkı), hukuki olduğu için bazı sorulara teknik yanıt vermek gerekiyor.

Bu yazıda akıllarda gezmesi muhtemel on soruya on yanıt vermek istiyorum.

1-) İHAM'ın Öcalan/Türkiye (No. 2) kararı, -nitelikli çoğunlukla bir af kararı verilmedikçe veya spesifik bir düzenleme bulunmadıkça- Öcalan’ın TBMM'ye gelmesine olanak sağlamaz.

Yürürlükteki mevzuata göre Öcalan’ı fiilen tahliye eden, meclise götüren, mecliste konuşturanlar Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanır.

Unutulmamalıdır ki 6551 sayılı “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” kapsamında cezai sorumsuzluk, Kanun’da geçen “Çözüm Süreci” kapsamındaki faaliyetlerle sınırlıdır. Hükûmet çevrelerinin, atılacak adımların “Çözüm Süreci” kapsamında olmadığına dönük (bir masanın kurulmayacağı vb.) açıklamaları, böylesi bir yargılamada mutlaka dikkate alınacaktır.

2-) Cumhurbaşkanının cezaları hafifletme/kaldırma yetkisi (AY, md. 104/16) bu hâliyle “umut hakkı”nın gereklerini karşılamaz.

3-) Bu konuda değişmeyi bekleyen mevzuat tek değildir. Adım atacak olanlar, şu hükümlerin revize edilmesini tartışacaktır:

- 5218 sayılı Kanun (geç. md. 11)

- Terörle Mücadele Kanunu md. 17/4

- İnfaz Kanunu md. 107/16 ve geçici md. 2

4-) Anılan kanunlarda değişiklik yapılarak, terör mahkûmlarına koşullu salıverme olanağı getirilmesi, Öcalan'ın otomatikman serbest bırakılmasını beraberinde getirmez.

Israrlı yanlış anlaşılmalara binaen vurgulayalım:

Koşullu salıverilme hakkı ≠ otomatikman tahliye

Koşullu salıverilme hakkı, mahpuslara, durumlarını inceletme hakkını anlatır. Bu incelemede, mahkûmun iyi hâlli olup olmadığı, rehabilitasyon koşulları, toplum için ve işlenen suçla bağlantılı bir tehdit oluşturup oluşturmayacağı gibi ölçütlere göre bir değerlendirme yapılır. Bu bakımdan Öcalan'a uygulanan disiplin cezaları ve örgüte talimat vermesi vb. edimler, bu değerlendirmede mutlaka gündeme gelecektir.

5-) Az önce saydığım hükümlerin tamamen kaldırılması da Öcalan'ın derhal şartlı salıvermesini beraberinde getirmez. İnfaz Kanunu md. 107/4 uyarınca 36 yılın tamamlanması gerekir.

6-) Anayasa md. 90/son, yakalanmadan 25 yıl sonra şartlı salıverme incelemesini zorunlu kılmaz. Bu durum, bir ihlal de yaratmayabilir. Zira İHAM, müebbet mahkûmunun yakalanmasından şartlı salıverme incelemesinin 30 yıl sonra yapılmasında bir sorun görmemiş, fakat 40 yıl sonra yapılmasında sorun bulmuştur (Bkz. Bodein/Fransa, T.P ve A.T./Macaristan)

7-) AYM geçmişte -belli ki iklimden ötürü- bu konuda bir karar vermekten çekinmişti (Bkz. Mehmet Şerif Gök, kararı ). Böylesi bir bağlamda AYM’nin bireysel başvuru veya somut norm denetimiyle devreye girmesi söz konusu olabilir.

8-) Umut hakkı konusundaki karar, Türkiye özelinde 2014 yılında sadece Öcalan bağlamında değil, farklı kişiler için (Gurban/Türkiye [2015], Kaytan/Türkiye [2015], Boltan/Türkiye [2019]) de verilmişti. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararın icrasını takip ederken, ÖHD, TİHV, TOHAV, ÇHD, CİSST isimli vakıf ve dernekler de görüş bildirdiler. Keza TBMM’de birden çok DEM Parti milletvekili, bu yıl içinde kanun teklifleri sundu. Bunlar bu süreçte dikkate alınacaktır.

9-) Bu süreç bizi bir "af kanunu" tartışmasına götürecek görünüyor. Böyle bir kanun, kaçınılmaz olarak Yüksel Yalçınkaya/Türkiye kararından sonraki yığılmayla birlikte ele alınmak durumundadır, dolayısıyla süreç, FETÖ/PDY davaları açısından da sonuç doğurabilir.

10-) Af kanunları en az 360 milletvekilini gerektirir. Af Kanunu için yapılacak bir "ittifak" (başta DEVA ve DEM'le kurulmak üzere) erken seçime ve anayasa değişikliğine dönük nitelikli çoğunluk ittifakına dönüşebilir.

Bekleyip görelim.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kayyım uygulamaları tarihsel yoruma da aykırı

Anayasa’yı koyan kurucu iktidar İçişleri Bakanının belediye başkanlarını geçici olarak görevden uzaklaştırma yetkisini, “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılmış olması” koşuluna bilerek ve isteyerek bağlamıştır

Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanması Anayasa’ya neden aykırı?

Bu konu idari yargıya taşındığında, hükmün somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi ve AYM’nin hızlı bir karar alması gerekir

“Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!”

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun!

"
"