Dünyada anayasa hukuku yönünden önemli gelişmeler yaşanıyor. Biri Romanya’da, diğeri Güney Kore’de iki önemli vakaya tanıklık ettik. İki olay da Türkiye açısından önemli dersler barındırıyor. Bu nedenle gelişmeleri takip etmek önem taşıyor.
Romanya’da ne oldu?
Romanya’da hayli sıra dışı, nadir görülen bir olay yaşandı. Romanya Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal etti.
İptalin gerekçesi, seçimi önde kapatan aşırı sağcı Călin Georgescu’nun TikTok üzerinden seçim sürecini manipüle ettiği ve adil seçim yapılmadığı bulgusu oldu.
Bu kararı dikkat çekici kılan birkaç husus vardı:
- AYM, kararı Rusya’nın seçimlere müdahalesini ortaya koyan istihbarat raporlarına (açık hâle gelmişti) dayandırdı. Bu, seçim hukuku ile istihbarat hukukunun kesiştiği nadir bir örnek oldu.
- AYM, siyasetin finansmanı açısından şeffaflık sorunu bulguladı: TikTok, Georgescu’nun kampanyasına 1 milyon avronun üzerinde bağış yapıldığını teyit etti. AYM, bu bağışların şeffaf bir şekilde bildirilmediğini doğruladı. Ayrıca, Georgescu’nun tanıtımında yer alan TikTok hesaplarına toplamda 381 bin dolar ödeme yapıldığı belirtildi. Bunun yanı sıra, “influencer” olarak adlandırılan bazı trol hesapların harekete geçirilmesi için Güney Afrika merkezli bir şirkete kripto para üzerinden binlerce avro (trol başına bin avro sanıyorum) aktarıldığı tespit edildi.
- Avrupa Birliği’nin aynı günlerde TikTok’un siyasi manipülasyon potansiyeline dair adımlar atması (programın siyasi manipülasyon amaçlı kullanım olasılıklarına karşı verilerini saklama kararı) da önemli bir detaydı.
- Cumhurbaşkanlığı seçimi iptal edilirken meclis seçimleri için aynı karar verilmedi. Anayasa hukukçusu Romen meslektaşlar, bu durumu, tutarsız olmakla eleştiriyor. Hatta bazıları AYM’yi, kolladığı Sosyal Demokrat Parti'nin güdümünde olmakla eleştiriyor.
Kararı ve süreci yakından izlemekte fayda var.
Romanya
Güney Kore’de ne oldu?
Güney Kore’de ise yaşananlar kimilerinin “sivil darbe” dediği türdendi.
Güney Kore’nin muhafazakâr devlet başkanı Yon Suk-yol, 3 Aralık günü saat 10.25’te sıkıyönetim ilan etti.
İlandan önce Suk-yol, kamuoyu desteğini zaten kaybetmişti ve araştırmalara göre seçmenler arasındaki popülerliği yüzde 20 civarında geziyordu. Suk-yol’un mensubu olduğu Halkın Gücü Partisi (HGP) de, sol liberal Demokratik Parti (DP) karşısında Meclis çoğunluğunu elde edememişti. 300 milletvekilinin 173’ü DP’de iken, 108’i HGP’de idi. Üçüncü parti olan ve merkez soldaki Koreyi Yeniden İnşa Partisi (KYİP) ise 12 milletvekiline sahipti.
Meclis’teki muhalefet bastırıyordu. Sıkıyönetim ilan nedeni de bu oldu. Suk-yol’un “muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere karıştığı” iddiasına dayanarak ilan ettiği sıkıyönetimden hemen sonra bir kararname çıkarıldı ve Meclis’in ulusal veya bölgesel tüm siyasi faaliyetlerini yasaklandı.
Bu kararname, ülkede fiili bir durum yaratmış oldu. Zira Güney Kore Anayasası’na (md. 77) göre “Cumhurbaşkanı sıkıyönetim ilan ettiğinde, bunu gecikmeksizin Millet Meclisine bildirir. Millet Meclisi, Millet Meclisi üye tamsayısının çoğunluğunun aynı yöndeki oyuyla sıkıyönetimin kaldırılmasını talep ettiğinde, Cumhurbaşkanı buna uymak zorundadır.”
Milletvekilleri, bu hüküm uyarınca sıkıyönetimin kaldırılması için Meclis’e gittiklerinde polis ve asker ablukasıyla karşılaştılar. Çatışmaları aşarak ve hatta duvarları tırmanarak Meclis’e girebilen 190 milletvekili bu kararın kaldırılmasını talep etti.
Nihayet sıkıyönetim kalktı. Fakat olaylar bununla durulmadı. Halk sokaklara indi, Suk-yol'un görevden alınmasını talep eden kitlesel protestolar başladı. Anayasa’ya (md. 65) göre devlet başkanının azledilip suçlandırılması (buna “impeachment” denir) için, Meclis’in üye tam sayısının üçte ikisinin (200 milletvekilinin) oyu gerekiyordu. Yani sürecin işleyebilmesi için Suk-yol’un partisi HGP’den de oy gelmesi gerekiyordu. Beklenen destek geldi. 204 milletvekilinin oyuyla Suk-yol azledilip suçlandırıldı.
Şimdi devlet başkanı, bizdeki “Anayasayı İhlal Suçu” benzeri bir suçtan yargılanacak. G. Kore Ceza Kanunu’na (md. 87) göre “Anayasayı yıkmak amacıyla şiddet yaratan bir kişi” 5 yıl ila müebbet hapis cezası ile cezalandırılıyor.
Yani önümüzdeki günlerde Güney Kore’de bir “darbe yargılaması” göreceğiz.
Güney Kore
Dersler?
Romanya ve Güney Kore’deki bu olaylar, anayasa hukukunun dinamiklerini ve demokratik sistemlerin kırılganlığını ortaya koyan önemli dersler barındırıyor. Türkiye açısından değerlendirildiğinde, bu vakalar seçim güvenliği, siyasi manipülasyon, yargının bağımsızlığı ve sivil direnişin gücü gibi kritik meseleleri yeniden düşünmek için bir fırsat sunuyor.
Romanya’da yaşanan olay, seçimlerin şeffaflığı ve adil olması konularında Türkiye için ciddi bir uyarıdır. Özellikle sosyal medya platformlarının siyasi kampanyalardaki etkisi ve yabancı müdahalelere açık yapısı, seçim süreçlerinin güvenliğini sağlamak için alınması gereken tedbirleri gündeme getiriyor. Bu bağlamda, Romanya Anayasa Mahkemesi'nin seçim iptali kararıyla seçim hukukunda istihbarat raporlarının dikkate alınması, Türkiye’de de benzer durumlarda yargının rolünü sorgulamayı gerektiriyor. Ancak, yargının tarafsızlığına dair eleştiriler, Türkiye'deki yargı bağımsızlığı tartışmalarını da hatırlatıyor.
Güney Kore’deki sıkıyönetim ilanı ve ardından yaşanan süreç ise, yürütme gücünün otoriterleşme eğilimlerine karşı yasama organının ve halkın direnişinin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Türkiye geçmişte sıkıyönetim uygulamaları ve darbe süreçleri yaşamış, anayasal düzenin askıya alınması gibi durumlarla karşı karşıya kalmış bir ülke. Kuşkusuz kendi deneyimleri az değil. Fakat Güney Kore örneğinde, yasama organının demokratik iradeyi savunarak sıkıyönetimi kaldırması ve ardından anayasal denetim mekanizmalarının işletilmesi, yine de Türkiye için dikkate değer bir örnek sunuyor.
Her iki olayda da halkın örgütlü ve kararlı tepkisi, demokratik süreçlerin ne yönde evrileceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri olmuş görünüyor. Bu durum, Türkiye için de demokrasiyi güçlendirme yolunda halkın katılımının ve bilinçli sivil toplum hareketlerinin önemini bir kez daha vurguluyor. Seçim güvenliğinden yargı bağımsızlığına, sosyal medyanın düzenlenmesinden demokratik mekanizmaların korunmasına kadar Türkiye’nin bu örneklerden çıkaracağı çok ders var.
Tolga Şirin kimdir?
Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.
Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.
TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.
Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir.
2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.
Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.
Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.
|