27 Şubat 2025

“İmamoğlu’nun diploması” tartışması yargı tacizinin parçasıdır

Ekrem İmamoğlu ve benzeri şekilde yatay geçiş yapan yurttaşların meselesi yalnızca hukuki bir tartışma değil, aynı zamanda temel bir hak sorunudur. Sonuç doğurmayacak olmasına rağmen hukuk güvenliğini zedelemek pahasına bu tür meselelerin sürekli kaşınması, İHAM tarafından “yargı tacizi” (judicial harassment) olarak ifade edilen sürecin parçası olarak değerlendirilmelidir

Günlerdir olmayan bir diplomayı değil de olan bir diplomayı tartışıyoruz.

Bence bu tartışmayı uzatmaya gerek yok.

Ekrem İmamoğlu ve anılan dönemde yatay geçiş yapan diğer yurttaşlar, kendilerine atfedilecek bir kusur ortaya konmadıkça hukuken “biz başvurduk ve geçiş yaptık” sözünden başka bir açıklama yapmak zorunda değiller.

Bu tür durumlarda, bireylerin öngörülebilir bir hukuk düzeni içinde hareket edebilmeleri ve devlet organlarının keyfi müdahalelerinden korunmaları için belirli anayasal ve uluslararası hukuk ilkeleri devreye girer.

Buna kazanılmış haklara saygı veya hukuki güvenlik ilkesi diyoruz. Hukuki güvenlik, bireylerin mevcut hukuk normlarına güvenerek geleceğe yönelik plan yapabilmelerini teminat altına alan temel bir hukuk ilkesidir. Kazanılmış haklar ise bireylerin geçmişte hukuka uygun şekilde elde ettikleri statülerin keyfi şekilde ortadan kaldırılmaması gerektiğini ifade eder.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), bu meseleleri çok sayıda kararında ele almış ve hukuki güvenlik ilkesinin yalnızca bireysel haklar açısından değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ilkesinin korunması bakımından da kritik bir rol oynadığını vurgulamıştır. İHAM’ın konuya yaklaşımı, bireylerin devlete duyduğu güvenin korunmasını ve devletin keyfi uygulamalarla hak kayıplarına yol açmamasını sağlamak yönündedir. Nitekim, benzer olaylar yalnızca Türkiye’de değil, birçok Avrupa ülkesinde de yargıya taşınmış ve İHAM tarafından değerlendirilmiştir. Bu kararlar, devletlerin bireylerin geçmişte kazanılmış statülerini keyfi biçimde değiştiremeyeceğini ortaya koymuştur.

Örneğin, Şahin Kuş/Türkiye kararında başvurucu, Suriye’de bulunan Damas Üniversitesi’nin “Arap Dili ve Edebiyatı” bölümünden 1993 yılında diploma almıştı. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 16 Ağustos 1993 tarihinde bu diplomanın lisans denkliğini kabul etmişti. Başvurucu, denkliği tanınan diplomasına dayanarak Selçuk Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış ve formasyon eğitimi almıştı. Keza 1996 yılına gelindiğinde öğretmen olarak atanmıştı. Ancak YÖK, 1997’de başvurucunun mezun olduğu fakülte de dahil olmak üzere, yurt dışındaki bazı fakültelerin denkliğini tanımama kararı aldı. Bu karara binaen de başvurucunun öğretmenlik ataması geri alındı.

İHAM bu olayı inceledi ve esasen şu gerekçeyle özel yaşama saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna vardı:

“Mahkeme, bilhassa, başvurucu stajyer öğretmen olarak bilfiil görevine başlamasına rağmen; denklik belgesinin, kendisine verilmesinden dört yıl sonra yetkili makamlar tarafından değiştirildiğini tespit etmektedir. Yetkili makamlar bu yolla, başvurucuya herhangi bir kusur isnat edilmemesine ve görevini icra edebilecek düzeyde olmadığını düşündürecek herhangi bir unsur bulunmamasına rağmen, ilgilinin mesleki kariyerini aniden alt üst etmişlerdir.

Başvurucu, öğretmenlik yapma hakkına sahip olduğuna inanmak ve sonuç olarak sadece mesleki hayatını değil, aynı zamanda özel hayatını düzenlemek için gerekçelere sahip olduğunu düşünmesine rağmen, yetkili makamlar, başvurucunun hukuki bir güvensizlik ve kabul edilemez bir belirsizlik yaşamasına yol açmışlardır. Başvurucu, öğretmenlik kariyerine devam edebileceği kanaatine vararak, geleceğe güvenle bakmakta haklıdır.”

Bu içtihat, sadece öğretmenler için değil diğer mesleklerden kişiler için de uygulanmıştır.

Örneğin, Bigaeva/Yunanistan kararında, Atina Üniversitesi diplomasına sahip bir bireyin staja başlatılması ve daha sonra Rus vatandaşı olduğu gerekçesiyle bu işlemin hata yapıldığından bahisle geri alınması ve avukatlık yapmasına engel olunması, İHAM tarafından hukuki güvenlik ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, bireyin statüsünün keyfi bir şekilde geriye dönük olarak değiştirilmesinin kabul edilemez olduğuna hükmetmiştir.

Benzer şekilde, Convertito ve diğerleri/Romanya kararında, başvurucuların Romanya’daki Oradea Üniversitesi’nde altı yıllık diş hekimliği eğitimlerini tamamladıktan sonra aldıkları diplomaların, kayıt sürecindeki idari usulsüzlükler nedeniyle geçersiz sayılması İHAM tarafından incelenmiş ve devletin bireylerin kazanılmış haklarını geriye dönük şekilde ihlal edemeyeceği yönünde bir karar verilmiştir. Mahkeme, bireylerin eğitim süreçlerini tamamladıktan sonra diplomalarının iptal edilmesinin hem mesleki kariyerleri açısından hem de özel yaşamlarına etkisi bakımından ciddi bir hak ihlali doğurduğuna hükmetmiştir.

Bu noktada, yalnızca bireysel mağduriyetler değil, aynı zamanda devletin keyfi kararlarının sistematik bir hak ihlali yarattığı da görülmektedir. Kazanılmış haklara saygı ilkesi yalnızca bireyleri değil, tüm hukuk düzenini korumayı amaçlayan bir yaklaşımdır.

Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu ve benzeri şekilde yatay geçiş yapan yurttaşların meselesi yalnızca hukuki bir tartışma değil, aynı zamanda temel bir hak sorunudur. Hukuki güvenlik ilkesi, bireylerin geçmişte hukuka uygun şekilde elde ettikleri hakların keyfi biçimde geri alınmamasını gerektirir. Sonuç doğurmayacak olmasına rağmen hukuk güvenliğini zedelemek pahasına bu tür meselelerin sürekli kaşınması, İHAM tarafından “yargı tacizi” (judicial harassment) olarak ifade edilen sürecin parçası olarak değerlendirilmelidir. Devletin geçmişte bireylere verdiği hakları, kişilere atfedilecek bir kusur olmamasına rağmen kaldırması, yalnızca bireyleri mağdur etmekle kalmaz, aynı zamanda hukuk düzeninin istikrarını da tehlikeye atar.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda profesör olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünyadan önemli anayasal gelişmeler

Romanya Anayasa Mahkemesi'nin adil seçim yapılmadığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu iptal etmesi, Güney Kore Devlet Başkanı Yon Suk-yol'un sıkıyönetim ilan etmesi ve yargılanacak olması; Türkiye için de demokrasiyi güçlendirme yolunda halkın katılımının ve bilinçli sivil toplum hareketlerinin önemini bir kez daha vurguluyor

Kayyım uygulamaları tarihsel yoruma da aykırı

Anayasa’yı koyan kurucu iktidar İçişleri Bakanının belediye başkanlarını geçici olarak görevden uzaklaştırma yetkisini, “görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılmış olması” koşuluna bilerek ve isteyerek bağlamıştır

Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanması Anayasa’ya neden aykırı?

Bu konu idari yargıya taşındığında, hükmün somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi ve AYM’nin hızlı bir karar alması gerekir

"
"