28 Ocak 2025

Onur Özkan’ın ölümüyle ilgili İstinaf’a başvuran Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı: Beraat kararıyla hukuki garabet içine girildi!

Olayın yaşandığı dönemde gerek Onur Özkan, gerekse dosyada yer alan diğer isimlerin 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle sürece katılan bakanlığın, “Huzurdaki dosyada toplanan deliler, alınan uzman raporları ve tanık beyanları dikkate alındığında suça sürüklenen çocuklar hakkında beraat kararı vermek hukuka ve vicdana aykırılık teşkil etmektedir” tespitini yapması dikkati çekti

Onur Özkan

Büyüteç’te, hak aramada adaletin yerini bulmasına katkı sağlayabilmek amacıyla gündemde tutmaya çalıştığım konular var, bildiğiniz üzere.

Tıpkı İzmir’de intihar ettiği ifade edilmesine karşın aslında cinayete kurban gittiği ortaya çıkan Dorukhan Büyükışık, tıpkı Kırklareli’ndeki Sisli Vadi ve İstanbul Gayrettepe’deki Masquerade adlı gece kulübünde yaşanan facialar bunlardan bazıları.

Ankara’da 16 Nisan 2016’da Onur Özkan’ın ölümüyle sonuçlanan yargı dosyasını hatırlayacaksınız.

Eğitim gördüğü özel okuldaki arkadaşlarıyla, aynı grup içindeki bir arkadaşlarının evindeki buluşma ve eğlenme sırasında balkondan düşerek yaşamını yitiren 16 yaşındaki gencin dosyasıydı bu.

Büyüteç’te 19 Kasım’da ve 20 Kasım’da iki ayrı yazıyla duyurdum Özkan Ailesi’nin yaşadıkları dramı.

Ankara Adliyesi’nde olayın hemen ardından başlatılan adli soruşturma ve kovuşturma 2024’e kadar sürdü.

Özkan Ailesi’nin evlatları Onur Özkan’ın öldürüldüğü yönündeki ısrarına, kimi bilirkişi raporları, ifadeler ve tespitlere rağmen yargılamayı yürüten mahkeme, dosyada adı geçen sanıklar hakkında beraat kararı verdi.

Bu arada soruşturmayı yürüten savcılık ile kovuşturmayı yöneten ağır ceza mahkemesindeki “tuhaflıkları” unutmamak gerekiyor. Sürecin detayları yukarıda linklerini bıraktığım yazılarda mevcut.

Onur Özkan’ın ölümüyle ilgili yerel mahkemedeki yargılamada her ne kadar beraat kararı çıksa da Özkan Ailesi dosyayı İstinaf’a taşıdı.

Yerel mahkemedeki yargılamada ortaya çıkan çelişkiler, aile tarafından İstinaf’a yapılan başvuruda dile getirildi.

Onur Özkan’ın yaşamını yitirdiği bu olayla ilgili ailenin yanı sıra bir devlet kurumu da İstinaf’a başvuru yaptı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne yaptığı başvuru ile Onur Özkan dosyasında yerel mahkemenin verdiği karara itiraz etti.

Bakanlık, İstinaf’a üç sayfalık bir metinle yaptığı başvuruda sanıklara verilen beraat kararının sanıklar aleyhine bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını talep etti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın dosyayı inceleyen avukatları, dilekçede “Atılı çocuğun kasten öldürülmesi suçu, sanıklar tarafından işlendiği halde beraat kararı verilmiştir. Dosya kapsamında mevcut olan bütün delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda suçların işlendiği sabittir” görüşüne yer verildi.

Dilekçede; “Mahkemece delillerin takdirinde sanıklar lehine yanılgıya düşülerek beraat hükmü kurulmuştur. Toplanan deliller suçların sübutuna yeter nitelikte olduğu halde delillerin takdirinde hata yapılmıştır. Sanığın suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarına itibar edilmemelidir. Bu nedenle sanığın atılı suçlardan mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” denildi.

Olayın yaşandığı dönemde gerek Onur Özkan, gerekse dosyada yer alan diğer isimlerin 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle sürece katılan bakanlığın, “Huzurdaki dosyada toplanan deliler, alınan uzman raporları ve tanık beyanları dikkate alındığında suça sürüklenen çocuklar hakkında beraat kararı vermek hukuka ve vicdana aykırılık teşkil etmektedir” tespitini yapması dikkati çekti.

Özkan Ailesi’nin yaşananların ortaya çıkarılması yönündeki çabaları arasında dosya üzerinde takvimsel gecikmeleri gündeme getirildi. Özellikle, 2016’da yaşanan olayla ilgili keşif çalışmasının geciktirilmesi dikkat çekilen konuların başında geldi.

“Beraat kararıyla hukuki garabet içine girildi”

Bakanlık avukatları, bu konuda ailenin görüşüyle örtüşen değerlendirmeye dilekçede şöyle yer verdi:

“Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde olay tarihi olan 2016 yılı ve karar tarihi olan 2024 yılı arasında 8 sene bulunmaktadır. 8 yıllık sürede dosyada talep edilmesine rağmen keşif geciktirilmiş, alınan yanlı raporlara göre hüküm kurulmuş en sonunda da beraat kararı verilerek bir hukuk garabeti içine girilmiştir.

Olayın meydana geldiği tarih olan 2016 yılında henüz soruşturma aşamasındayken dahi delillerin gizlenmeye çalıştığı görülmektedir. Olayın hemen akabinde suça sürüklenen çocuklara ait telefonlar adli emanete alınmamış, o süre zarfında telefonda bulunan bütün bilgi ve belgeler zaten çoktan silinmiştir.

Soruşturma aşamasında dahi birtakım hukuki eksiklikler yaşanılan bu dosyada, henüz 16 yaşında olan müteveffanın ölümünün araştırılması için kovuşturma aşamasına geçilmesi seneler almıştır. Henüz 16 yaşında olan bir lise öğrencisinin şaibeli ölümü ne soruşturma makamları ne de yerel mahkemece yeteri kadar araştırılmamış bir anlamda adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.”

Onur Özkan

“Telefon görüşmeleri mahkemece değerlendirilmeye alınmadı”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatları, İstinaf’a yaptıkları başvuruda mahkemenin kovuşturma sırasında olay tarihinde yapıldığı belirlenen telefon görüşmelerinin dikkate alınmamasını eleştirdi.

Dilekçede şöyle denildi:

“Ankara 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nce değerlendirilmeye alınmayan, olay tarihinde var olan telefon konuşmalarının göz önünde bulundurularak kadar verilmesi gerekmektedir.

Dosya kapsamında bulunan telefon konuşmalarında suça sürüklenen çocukların “ölecek atalım”, “kim yaptı?”, “sen başına mı vurdun?” gibi ses kayıtları dosyaya kazandırılmışsa da dosyada karar verilirken bu kayıtlar hiç göz önünde bulundurulmamıştır.

Şayet ceza hukukunun asıl amacı maddi gerçekliğe ulaşmak ise, neden dosyada bulunan suça sürüklenen çocuklar aleyhine olan deliller karara esas alınmamıştır. Sözüm ona, ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesinin kötüye kullanımı söz konusudur. Dosya kapsamında şüpheye yer bırakmayacak kadar açık deliller mevcuttur.

Yukarıda değinilen ses kayıtlarında, müteveffa ve suça sürüklenen çocuklar arasında bir arbede yaşandığı son derece açıktır. 3 kişi olan suça sürüklenen çocuklara, tek gibi olarak müteveffanın, tabiri caizse baş edebilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Kaldı ki, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, verilen ifadelerde geçtiği gibi müteveffa Onur’un ayakta duramayacak kadar alkollü olduğu var sayarsak, suça sürüklenen çocukların Onur'a karşı şiddet uygulaması ve bu aşamada Onur’un kendisini savunabilmesi mümkün değildir.”

Otopside bulunan izler

Bakanlık avukatları, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilen başvuruda, Onur Özkan’ın cansız bedeni üzerinde yapılan otopsi işleminde bulunan iz ve emarelerin olayda darp yaşandığını ortaya koyduğuna dikkati çekti.

Otopsi raporu merkezindeki tespitler dilekçede şöyle dile getirildi:

“Bir diğer değinilmesi gereken husus ise, olayın gerçekleştiği evin son derece dağınık olmasıdır. Söz konusu elim olay gerçekleşmeden önce, evde bir arbede yaşandığı, kırılan çerçeveden bozulan halıdan ve oda düzeninden de bellidir. Aynı zamanda olayın gerçekleşmesinden sonra alınan otopsi raporunda, Onur’un vücudunda sadece düşmeye bağlı olmayan ekimozların bulunmasıdır.

Yapılan otopside, müteveffanın kafasında ve vücudunda sadece düşmeye bağlı olmayan darptan kaynaklanan izlerin bulunduğu da görülmüştür. Görülmektedir ki, söz konusu hadise gerçekleşmeden önce müteveffaya karşı suça sürüklenen çocuklar tarafından darp uygulanmıştır.

Müteveffanın düşme açısı, düştüğü yer ve düşüş şekli gözlemlendiğinde aslında bu durumun açık bir şekilde “atılma” olduğu görülecektir. Dosya kapsamında alınan uzman raporları ve bilirkişi raporları incelendiğinde görülecektir ki, müteveffanın bütün düşme açıları ayrı ayrı değerlendirilmiş ve maktul Onur’un kendi rızası ile bu açıda ve pozisyonda düşmesinin imkânsız olduğu değerlendirilmiştir.

Bilirkişi raporunda ve gerçekleşen hadise sonrası yapılan otopsi raporunda yer alan fotoğraflarda, müteveffanın bacaklarında morluk ve tırnak izin bulunduğu aynı zamanda kafasında yara izinin de düşmeye bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Otopsi raporunda başındaki yaranın bir cisimle vurularak oluştuğu, düşmeye bağlı olmadığı açıkça düzenlenmişken, bacaklarında bulunan tırnak izlerinin de aslında suça sürüklenen çocuklar tarafından balkondan atılırken oluştuğu da açıktır.”

“Bilinci kapalıyken balkondan atıldı”

İstinaf başvurusunda, dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda kamera kayıtlarının incelendiği ve Onur Özkan’ın bilincinin kapalı bir vaziyette suça sürüklenen çocuklar tarafından balkondan atılmış olduğunun düzenlendiği vurgulandı.

Başvuruda bu konu bakanlık avukatlarınca şöyle aktarıldı:

“Söz konusu bilinç kapanıklığından kasıt, alkolün verdiği bir sarhoşluk etkisi değildir. Darptan kaynaklanan bir bilinç kapanıklığından bahsedilmektedir. Henüz 16 yaşında olan müteveffanın kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bilincinin kapanacağı şekilde alkol alabilmesi mümkün değildir.

Şayet öyle olduğu varsayılsa dahi alkol komasına girecek cinsten bir alkol alınımında hayatın olağan akışına göre, hipomani tarzı hareketler sergilenmez. Aksine, sinir hücreleri uyuşan kişi olduğu yerden hareket edecek gücü kendinde bulamaz. Şu halde, suça sürüklenen çocukların iddia ettiği gibi alkol alımından sonra müteveffanın koşarak balkondan atlaması hayatın olağan akışına aykırıdır.

Şayet kabul anlamına gelmemek kaydıyla, kendisini balkondan bıraktığını varsayacak olsak dahi bu durumda da fizik kuralları gereği düşme açısı ve biçiminin bu şekilde olması mümkün değildir.

Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporları ve fizikçi uzmandan alınan uzman görüşleri aynı zamanda ses kayıt çözümlemeleri dikkate alınmadan yerel mahkemece hüküm kurulmuştur. Geç gelen adaletin adalet olmadığı gibi aynı zamanda adaleti sağlayacak bir karar verilmemiştir. Detaylı izahatı da yapıldığı üzere, söz konusu hukuka ve vicdana aykırı kararın tarafımızca istinaf edilmesi zarureti hasıl olmuştur.”

Bakanlık avukatları, dilekçenin “netice ve talep” bölümünde ise şöyle dedi:

“Yukarıda açıklanan ve tetkik esnasında ortaya çıkabilecek sair sebeplerle, hukuka, yasaya, yüksek mahkeme kararlarına ve hakkaniyete uygun olmayan yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine, davanın yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün sanık aleyhine bozulmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi.”

***

Bu coğrafyada nefes almak her geçen gün zorlaşıyor.

Adaletin mağdurlara yönelik tecellisi de en az nefes almak kadar güç, maalesef.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü. 

Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlananKomonist Masası'nda Nazım Hikmet " adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kartalkaya’da ne oldu, Masquerade yangınından ders çıkarılsaydı otel faciası yaşanır mıydı?

Grand Kartal Otel'e verilmesi istenilen itfaiye raporu dilekçesinin geri çekilmesinden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca otele müfettiş gönderildi. Bölgeye 13 Aralık’ta giden bakanlık müfettişinin raporu aradan geçen bir aya karşın nedense bir türlü çıkmadı!

Kara Harp Okulu’ndaki teğmen krizinde “Cumhurbaşkanı” detayı

KHO yönetimince, siyaseti ve TSK’yı sarsan süreçte üstü kapalı cümlelerle “Cumhurbaşkanlığı’nın da yaşananlarda rolü var” demek isteniyor

Komiser Kürşat’ın intiharının ardından “Moskova skandalı” çıktı!

İstanbul’da bir evde cansız bedeni bulunan ve intihar ettiği anlaşılan Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı’nda görevli komiser Kürşat Özkan’ın, görevli olarak Moskova’ya gittiği iki şube müdürünün baskısıyla sıkıntı yaşadığı anlaşıldı. Özkan’ın yaşamına son vermesine neden olan süreçte yer alan iki polis müdürü, sanki hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyor

"
"