Gün geçmesin ki adaletin yerini bulamadığı yeni bir olayla karşılaşmayalım.
Adaleti sağlamakla yükümlü olanların, iki sözünden birisi “adaletin sağlanması” olmasına karşılık aksi örnekler hep karşımıza çıkıyor maalesef.
Birbirinden güzel cümlelerle yargı mekanizmasını övmeleri bir yana, üzülüp kırılmasınlar diye yargı mensuplarının performans puanları da yüksek…
Acılara merhem olmak, yürekleri soğutmak şurada dursun; yürütülen soruşturmalar ve yargılamalar sonucunda acılara acı katılıyor çoğu zaman ülkede.
2016’da yaşanan acı olay
Büyüteç’in takipçileri, zaman zaman gündemden ayrı kalıp böylesi dosyalara ya da olaylara yer verildiğini bilirler.
İşte yine böyle bir dosya daha Büyüteç’in konusu oldu haftanın ilk yazısında.
Olayın merkezinde, 16 yaşında Onur Özkan adlı Ankara’da özel okulda eğitim gören ve bir arkadaş evindeki buluşma sonrasında “balkondan düşerek yaşamını yitirdiği iddia edilen” lise 2. sınıf öğrencisi var.
Onur Özkan
“İddia edilen” dememin sebebi, yaşanan uzun soluklu süreç.
Şimdi, 16 Nisan 2016’ya dönüyoruz.
Ankara’da yaşayan Özkan ailesinin üyesi Onur Özkan, 16 Nisan 2016 günü okul arkadaşları K.D., B.İ. ile arkadaşları A.S.’nin Bilkent Çamlık Sitesi’nde evinde buluştu.
Dört genç, arkadaşlarının ebeveynlerinin olmadığı sırada kendi aralarında eğlenmeye başladı. Onur Özkan, saat 19.29’da babası Levent Özkan’ı telefonla arayıp, arkadaşlarının yanından kendisini saat kaçta alabileceğini sordu.
Baba ile oğlunun son görüşmesi
Bu telefon görüşmesi Onur Özkan’ın ailesiyle son iletişimi oldu.
İlerleyen saatlerde Levent Özkan’ın cep telefonu çaldı. Ekranda görünen numara Onur Özkan’ın birlikte olduğu arkadaşlarından K.D.’ye aitti. Telefonu açan baba, telefonda oğlunun arkadaşının yerine kendisini ambulans şoförü olarak tanıtan tanımadığı kişinin sesini duydu.
Telefondaki ses, Levent Özkan’a, oğlunun yüksekten düşerek yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını anlattı!
Özkan ailesi, telaşla olayı öğrenmek için hastaneye koştu. Lise 2. sınıf öğrencisi Onur Özkan, yapılan müdahaleye rağmen, hastaneye getirilmesinden beş saat sonra hayata gözlerini yumdu.
Özkan ailesi, perişan oldu. Umut bağladıkları evlatları Onur Özkan’ın acısını yaşamak bir yana, o günden bugünlere gelen soruşturma ve yargılama sürecinde sürekli sorunlarla karşılaştı.
Olayın ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, adli soruşturma başlattı. Dosya birkaç kez el değiştirdi, ardından dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, Onur Özkan’ın ölüm olayını araştırma görevini aldı.
Üç genç gözaltına alındı
Savcılık soruşturması devam ederken, birbiri ardında ilginç olaylar yaşandı. Resmî belgelere yansıyanlara göre, Onur Özkan’ın yüksekten ölüm olayı sonrasında olay anında evde bulunan arkadaşları K.D. ve B.İ. ile ev sahibi A.S. polisçe gözaltına alındı.
Yaşları küçük olması sebebiyle suça sürüklenen çocuk konumuyla adli işlem gören üç genç, akabinde serbest bırakıldı. Savcılık, bu aşamada olayı “şüpheli ölüm” olarak değerlendirmedi.
Ancak, bu arada aynı zamanda makine mühendisi olan baba Levent Özkan, Büyüteç okurlarının yakından takip ettiği, 2018’de İzmir Narlıdere’de inşaat arazisinde 26 yaşındaki oğlu Dorukhan Büyükışık’ın cansız bedeninin bulunması sonrasında adalet arayışına girişen Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık misali oğlu Onur Özkan’ın ölüm olayının aydınlatılması için harekete geçti.
Acılı babanın çabaları
Süreci adım adım takip eden ve evladının cinayete kurban gittiğini öne süren baba Levent Özkan’la birden fazla kez bizzat görüştüm.
İtiraf edeyim; bu görüşmelerin hepsinde -meslekte pek çok farklı olaya tanık olmama rağmen- tıpkı Ethem Büyükışık’ın sürecinde olduğu gibi kendimi kötü hissettim.
Bu görüşmelerimizde Levent Özkan, mesleğinden edindiği bilimsel yaklaşımlardan hareketle, oğlunun soruşturma dosyasına farklı bağımsız bilirkişi raporları ve tespit raporları hazırlatıp eklettiğini aktardı.
Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var. Baba Levent Özkan, soruşturma savcısı Bülent Yücetürk’le olayın üzerinden tam on gün geçtikten sonra 26 Nisan 2016’da görüşebildiklerini aktardı. Olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi.
Baba Levent Özkan’ın, “bu kayıtları alabilmek için resmî kurumların kapısını aşındırdık” sözleri dikkat çekici kuşkusuz.
Onur Özkan
Savcı ile şüpheli avukatının yol kesişmesi
Bu arada Levent Özkan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen adli soruşturmayla ilgili önemli bir bilgi de aktardı.
Özkan, oğlunun dosyasının Savcı Bülent Yücetürk tarafından yürütüldüğü günlerde, dosyada adı geçen öğrencilerden B.İ.’nin avukatının Pınar Akgül Doğusoy olduğunu vurguladı.
Şöyle devam etti sözlerine Özkan:
“Dosyanın ilk savcısı Bülent Yücetürk, darbe girişimi sonrasında kapatılan YARSAV’ın başkan yardımcılığı görevini yaptı. Yücetürk’ün dosyaya baktığı sırada B.İ.’nin avukatı Pınar Akgül Doğusoy, Savcı Yücetürk YARSAV’da iken derneğin avukatı. Savcılık görevinden istifa eden Yücetürk avukat oldu, sonrasında da Ankara Barosu Ceza Hukuku Enstitüsü Başkanı’ydı. Baronun bu enstitüsünün başkan yardımcısı ise ceza soruşturmasında şüpheli vekili olan Avukat Pınar Akgül Doğusoy’du.”
Burada küçük bilgi vereyim; Yücetürk, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Ankara Barosu seçimlerinde başkan adayı oldu. Yücetürk’ün listesindeki avukatlardan birisi de Doğusoy’du.
63 ay süren soruşturma
Devam edeyim.
Lise öğrencisi Onur Özkan’ın ölümüyle ilgili ön hazırlık soruşturması tam 63 ay sürdü!
Savcı Yücetürk’ten sonra iki savcı daha dosyayı aldı. Ancak bir ilerleme olmadı. Ta ki Ankara Cumhuriyet Savcısı Adem Akıncı’nın dosyayı ele almasına kadar.
Bu süreçte baba Levent Özkan, adeta dedektif gibi çalıştı.
Gerek bizzat kendisinin gerekse bağımsız bilirkişilere yaptığı başvurular sonrasında önemli ipuçlarına ulaştı.
Örneğin; Onur Özkan’ın düşerken bina kamerası tarafından kaydedilen düşme görüntüsünde sırt üstü, yüzü yukarı dönük, kolları omuz hizasında, binaya paralel olduğu, düşme sonrası yerde çekilen fotoğrafta da balkon alt kısmının gerisine düştüğü ve kollarının havadaki konumu ile aynı olduğu tespit edildi.
Onur Özkan’ın düşme sırasında kendini korumaya yönelik herhangi bir tepki veya refleks olmadığının görülmesi üzerine hem Ulusal Kriminal Büro’dan, hem de fizik mühendisi bilirkişiden görüş alındı. Her iki raporda, “düşmenin aktif bir atlama olamayacağı, ilk hızsız serbest düşme olduğu” belirtildi.
Adli Tıp’tan gelen rapor
Baba Levent Özkan, süreci anlatmaya şöyle devam etti:
“Resmi olarak da düşme analizi yapılması taleplerimiz için aylarca bekletildik. Yaklaşık bir yıl dosyayı Adli Tıp’a göndereceğini belirten Savcı Bülent Yücetürk, içinde “atlama” vurguları olan bir yazı ile dosyayı Adli Tıp’a gönderdi.
Ancak, düşmenin ifadelerde geçtiği gibi olamayacağını gösterecek olan fizik mühendisliği analizini istememiştir. Adli Tıp Kurumu’na gönderilen savcılık talep yazısında birkaç kez ‘atlama’ vurgusu yapılmasına rağmen, Adli Tıp Kurumu olayı ‘kontrolsüz bir şekilde düşme’ şeklinde niteleyerek “aktif bir atlama olmadığını belirtti ve sonuca adli tahkikat ile ulaşılması gerektiği” vurgusunu yaptı. Dava böyle açılabildi.
Eşyalar evden çıkarıldı
Olay yeri fotoğrafları ve filmi evin darmadağın olduğunu, portmanto ve bilgisayar masası gibi birçok eşyanın kırıldığını göstermekte. Ev sahibi, evimize geldiğinde kırık eşya olmadığını şahitler yanında söyledi. Olay yerinde delil güvenliği sağlanmadığı Olay Yeri Raporu’nda açıkça belirtilmiştir.
Delil güvenliği sağlanmaması nedeniyle, evdeki kavganın delili olan kırık dökük eşyaların ev sahibi tarafından, sabaha karşı eve gelmesinden 10 dakika sonra, şoförüne ve şoförünün eşine yok ettirildiği bina kamera kayıtlarında görüldü.
Bunun yanı sıra dosyada mevcut olay yeri fotoğrafları ev sahibini şoförünün herhangi bir koruyucu kıyafet olmadan olay yeri ekibine yardım ettiği, hatta toplanan delillere ait torbaları onlar ile birlikte bina dışına taşıdığı kamera kayıtlarında mevcuttu.”
* * *
Yücetürk: Aile şikayet etti, soruşturulmaya gerek görülmedi
Elbette, yaşananlarla ilgili dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk’le de görüştüm.
Kendisine, Onur Özkan’ın ölümüyle ilgili yürüttüğü hazırlık soruşturması çerçevesinde Özkan’ın babası Levent Özkan’ın iddialarını, yaptığı açıklamaları sordum.
Yücetürk, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dosyada yeterli incelemeyi yapmadığım doğru değil. Ben çocuk savcısıydım. Olaya ilk bakan nöbetçi savcıydı. Olay yerini inceleme, delil toplama ve ölü muayene inceleme işlemini nöbetçi savcı yaptı. Olaya karışanların yaşı küçük olduğunun tespit edilmesi sonrasında dosya çocuk suçları bürosuna geldi.
Ne zaman ki aile, üç çocuktan şikayetçi oldu, dosya o zaman bana geldi. Benim, olay yeri inceleme ve otopsi ile ilgili bir şey yapma şansım öncesinde zaten yoktu. Soruşturma bana geldi, çocukların ifadesini aldım. Delil araştırması, 112 kayıtlarının alınması gibi işlemleri yaptım, bayağı çalıştım.
Ancak şunu söyleyeyim; ben öyle bir dosyaya dava açmazdım. Gelen avukata, “aile rahat etsin diye hangi delili istiyorsanız alırım” dedim. Aile tatmin olmadı. HSK’ye şikayet edildim, soruşturmaya gerek olmadığı kararı çıktı. Sonunda dava açıldı, çocuklar beraat ettiler. Ben vicdanen rahatım.
Avukat Pınar Hanım konusunda ise doğrudur, benim YARSAV’daki görevimden önce derneğin avukatıydı. Kendisini tanımazdım. Eski bürokrat olduğu için babasını tanırım. Baro seçimi için listeye ben almadım, TBB Başkanı Erinç Sağkan talep etti. Savcı olduğum zaman Pınar Hanım’ın çocuklardan birisinin avukatı olması tamamen tesadüftür.”
Yarın devam edeceğim.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü.
Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan " Komonist Masası'nda Nazım Hikmet " adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .
|