Ankara’da 2016’da Bilkent’teki bir sitede eğlenen lise öğrencisi dört gençten Onur Özkan’ın yüksekten düşerek ölümü ile sonuçlanan olayın adli soruşturma ve yargılama aşamasında yaşananlara devam ediyorum.
Olayın ardından başlatılan ve 63 ay süren savcılık soruşturması sonunda hazırlanan iddianameye geçmeden önce, gün ışığına çıkan bazı gariplikleri, Onur Özkan’ın babası Levent Özkan’ın anlatımıyla aktarayım:
“Pırıl pırıl bir evladın kaybı sonrası olay yerinde keşif yapılmasını ancak 7,5 yıl sonra sağlayabildik. 8,5 yılı aşkın bir süredir adaletin tecellisini bekledik. Adalete olan güvenimiz nedeniyle bu olayı basına ve sosyal medyaya düşürmedik.”
Oğlunun ölümü sonrasında gelişmeleri adım adım takip eden baba Levent Özkan, ortaya çıkan kimi delillerin yanında adli sistem içinde tespit ettiği ilginçlikleri şöyle anlattı:
“Soruşturma süreci devam ederken; üst aramasında bulunamayan, daha sonra sanıklar gözaltındayken kaçırılan ve olaydan 12 gün sonra Onur’un arkadaşlarından elde edilen cep telefonlarıyla ilgili hazırlanan resmi bilirkişi raporunda, görüntülerin silindiği ve cep telefonlarının sıfırlandığı belirlendi.
Bu konuda savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Açılan davada 3 polis memuru görevi ihmalden ceza aldı.
Aynı konunun soruşturma aşamasında cep telefonunun HTS’leri alınan, aynı zamanda sanık B.İ.’nin dayısı olan A.B.’nin, olayın yaşandığı gece yarısı saat 03:37’de görevli savcıyı aradığı ortaya çıktı.
Aynı kişinin, savcılık katibi E.B. ile ifade alınacağı gün ve sonrasında görüşmeler yaptığı anlaşıldı. Dayı A.B.’nin, dosyaya dilekçe verdiğimizde ve 26 Nisan 2016’da savcı ile ilk kez görüşebildiğimiz günde, diğer bir katip S.Y. ile çok kez telefon görüşmesi yaptığı tespit edildi.
HTS kayıtlarından; savcının daha Onur hayattayken sanık tarafı ile görüştüğü görüldü. Delilleri karartma nedeniyle açılan davada B.İ.’nin dayısı A.B. delil yetersizliği nedeniyle beraat etti. Davaya bakan Hakim G.H.’nin, B.İ.’nin avukatı Pınar Akgül Doğusoy’un hukuk bürosunda avukatlık yaptığını gördük.”
Onur Özkan
İddianamedeki anlatımlar
Onur Özkan’ın ölümü sonrasında savcılık soruşturmasının tamamlanmasıyla Özkan’ın ölümü sırasında aynı evde bulunan arkadaşları K.D., B.İ. ve A.S. hakkında “kasten öldürme” iddiasıyla Ankara Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Savcı Adem Akıncı’nın hazırladığı 19 sayfalık iddianamede şu tespitlere yer verildi:
“(…) Dört arkadaşın, A.S.’ye ait evde birlikte vakit geçirmek konusunda gün içinde anlaştıkları, bu kapsamda alkollü içecek ve yiyecek alan suça sürüklenen çocukların belirtilen adreste birlikte vakit geçirmeye, televizyon izlemeye, alkol almaya ve eğlenmeye başladıkları,
Aynı gün saat 21.37 sıralarında suça sürüklenen çocuk B.İ. ile maktulün birlikte dışarıya çıktıkları, bir süre dışarıda dolaştıktan sonra yeniden ikamete döndükleri, maktulün almış olduğu alkolden etkilenmesi nedeniyle suça sürüklenen çocukların maktulü duşa sokarak suyun altına tuttukları,
Bir süre sonra suça sürüklenen çocuklar ve maktul arasında sebebi belirlenemeyen bir sebeple çıkan tartışma neticesinde tarafların karşılıklı olarak birbirlerini darp ettikleri, maktulün kendisini korumak amacıyla ikamette bulunan şemsiyeyi eline alarak kendisini korumaya çalıştığı, maktulün elinde bulunan şemsiyenin olay esnasında kırıldığı,
Kavga esnasında suça sürüklenen çocukların birlikte maktulü yere yatırdıkları ve bu esnada başına darbe alan maktulün kafasından kan gelmeye başladığı,
Suça sürüklenen çocuk B.İ’nin ‘daha sonra salona geçip eşyaları fırlatmaya başlayınca, kendisine (Onur Özkan, Y.N.) zarar vereceğinden korkarak kendisine sarılıp yere yatırdıkları, kendisinin (Onur Özkan, Y.N.) daha güçlü ve kuvvetli olduğu için biraz zorlandıkları, bu sırada dudağının patladığı kan geldiği ve ‘kafam acıyor’ diye söyleyince kendisini bıraktıkları’ şeklindeki beyanı ve maktulun başında ölü muayene ve otopsi sırasında yaralanma tespit edildiği,
Maktulün bayılması üzerine olay yerine gelen ve kimlikleri tespit edilemeyen haklarında Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2021/116753 soruşturma sayılı dosyası üzerinden ayrı bir soruşturma yürütülmekte olan kimliği belirsiz şüpheliler ile suça sürüklenen çocukların maktulün öleceğini düşünerek maktulü ikametin balkon penceresinden sırt üstü şekilde yere doğru bıraktıkları,
Tam bu esnada suça sürüklenen çocuk K.D.’nin kullanmakta olduğu telefon ile 112 Acil Servis Merkezi’ni ve 155’i arayarak ikamette bulunan arkadaşlarının intihar etmeye çalıştığı yönünde bildirimde bulunarak kayıt oluşturduğu,
Olay günü saat 23.46 sıralarında maktulün üzerinde sadece iç çamaşırı olacak şekilde ikametin balkon kısmından sırt üstü vaziyette yere düştüğü, maktulün düşmesinden kısa bir süre önce bir parçası ikametin içerisinde bulunan ve kavga esnasında mağdurun elinde bulunan şemsiye parçasının da binadan yere düştüğü ve bu şemsiye parçasının olay sonrasında bulunduğu yerden alınarak götürüldüğü,
Olay neticesinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan maktulün 17/04/2016 tarihli tıbbi belgelerine göre sağ parietal bölgede şişlik ve ödem, sağ periorbital ekimoz, sağ parietal bölgede laserasyon olduğunun kanda etanol düzeyinin 126,6 mg/dl olduğunun, BBT’de sol tempoparietal bölgede subdural mesafede hiperdens görünüm yaygın parankimal ödem bitemporal fraktürler olduğunun, kafa tabanında fraktürler olduğunun tespit edildiği ve devamında maktulün 17.04.2016 günü saat 05.00 sıralarında hayatını kaybettiğinin belirlendiği anlaşılmıştır. (…)”
Dikkat çeken ses analizleri
İddianamede, Özkan ailesince dosyaya sunulan özel bilirkişi raporuna yer verildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Fakültesi’nde görevli öğretim üyesince hazırlanan bilirkişi raporundaki bilgiler şöyle yer aldı:
“(…) 23/03/2018 tarihli ‘14251334.wav’ isimli dosyada bulunan çeşitli arka plan gürültü aralıklarının tespit edildiği, bu kayıt içinde de kuşku duyulacak seslerin mevcut olduğu, bu kayıttaki en önemli bulgulardan birinin 70 Hz’lik yüksek geçiren süzgeç, ardından 600 Hz alçak geçiren süzgeç uygulaması sonucunda 0m32.125s - 0m38.216s zaman aralığında bariz duyulan ‘ölecek atalım’ sesi ve ardından da bir başka yetişkinin ‘niye burada duruyorsunuz diyorum’ sesinin çok berrak olmasa da duyulması olduğu,
Bir diğer önemli ayrıntının da bu dosyadaki ‘sen başla’ veya ‘sen başına mı vurdun’ sesi ile 4.
Dosyadaki ‘14251251.wav’ adlı dosyadaki ‘kim yaptı’ sesinin aynı kişiye ait olabileceği düşüncesi olduğu, bunun da gerek 112, gerekse de 155 görüşmelerinin arka planında aynı kişilere ait seslerin bulunabileceğine işaret etmekte olduğu. (…)”
İddianame yer alan tespitler bununla sınırlı değil elbette.
Adli Tıp Kurumu raporları, adı geçenlere ait ses dosyalarının çözümleri, sanıkları ifadeleri, tanıkların verdikleri bilgiler ayrıntılarıyla yer aldı.
İddianamenin sonuç bölümünde, Özkan’ın ölümünden sorumlu oldukları iddiasıyla üç gencin yargılanması talep edildi.
Onur Özkan
“Onur’un kontrolsüz düşüşü kanıtlandı”
Savcılık iddianamesi Haziran 2021’de tamamlanıp mahkemeye gönderildi.
Yargılama üç yılı aşkın devam etti. Ve dava, ekimde tamamlandı. Mahkeme, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince üç gencin beraatine karar verdi.
Baba Levent Özkan, mahkemeden çıkan sonucu şöyle değerlendirdi:
“Ancak yargılama sonucu hazırlanan savcı mütalaasında sanıklar tarafından ifadelerde geçen çelişki ve yalanların bile dikkate alınmadığına, sanıkların aleyhine ve bizim lehimize olan hiçbir hususun mütalaaya konulmadığına, tam aksine sadece sanıkların lehine olacak şekilde cımbızlanarak mütalaa oluşturulduğuna şahit olduk. Bu mütalaa sonrası ‘şüpheden sanık yararlanır’ denilerek beraat kararı verilmesi sonrası adalete boşuna güvendiğimizi geç de olsa anlamış olduk.
Yıllarca taleplerimize rağmen keşif yapılmamış, dava sırasında talep ettiğimiz keşif işlemi ile ilgili karar her defasında bir sonraki duruşmaya ertelenirken; üçüncü duruşmada, 29 Haziran 2022’de, henüz keşif yapılmamışken, ‘dosyanın geldiği aşama, delillerin büyük ölçüde toplanmış bulunması da göz önünde bulundurularak suça sürüklenen çocuklar hakkında verilmiş bulunan adli kontrol kararlarının kaldırılmasına” kararı verildi.
15 Kasım 2022’deki dördüncü duruşmada, ODTÜ’den alınan düşme raporu dosyaya sunuldu. Bu rapor da daha önce alınan düşme raporlarını destekleyen bir rapordur. Nihayet 16 Mart 2023’teki beşinci duruşmada keşif yapılmasına karar verildi. Keşif tarihi, 1 Haziran 2023 olarak belirlendi.
Keşif işleminin Polis Kriminoloji’den 3 kişilik bir heyet ile yapılması kararlaştırıldı. 1 Haziran’da keşif iptal edildi. 29 Eylül 2023 tarihine atıldı. Keşiften birkaç gün önce mahkeme heyeti değişti. Dosya, 2 no’lu heyete geçti. 2 no’lu Heyet Başkanı, dosyaya son derece hakim bir şekilde keşfi yönetti. Ve, 31 Ekim 2023’deki duruşmaya Polis Kriminoloji uzmanlarının resmi keşif raporu sundu.
Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti.”
Onur Özkan’ın ölümüyle ilgili yargı süreci, şimdi istinafta devam edecek.
TOLGA ŞARDAN YAZDI: Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü.
Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan " Komonist Masası'nda Nazım Hikmet " adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .
|