Kırklareli’nin İğneada bölgesindeki longoz ormanlarında geçen eylülde yaşanan sel felaketiyle ilgili devam eden yargılamada çarşamba günü önemli gelişme yaşandı.
Yargılama aşamasında gerçekleşen söz konusu gelişme, mahkeme heyetinde yer alan savcının dosyaya yönelik hazırladığı mütalaası.
Savcının mahkemeye sunduğu ve yargılamanın seyrini değiştirecek mütalaanın detaylarına girmeden önce sel felaketinde yaşamlarını yitirenlerin yakınlarının, yakın zamanda yaşadıklarından küçük kesitler aktaracağım.
Demirköy’de 5 Eylül 2023’te yaşanan ve altı kişinin yaşamlarını kaybettiği sel felaketi çerçevesinde ailelerin yaşadıkları “yorucu ve vicdan yaralayıcı” süreçleri, Büyüteç’in takipçileri yakından biliyor.
Altı kişi suda boğularak can verdi
“Sisli Vadi” adıyla bilinen turistik tesiste yaşanan sel felaketinde emekli öğretmen Raile Şimşek ve eşi Ahmet Baki Şimşek, balayı için tesiste konaklayan genç Mihriban ve Selman Bağışlar çifti, Suna Duman ve tesis müdürü Ümit Solmaz, önüne geçilemeyen sel sularına kapılarak hayatlarını kaybetti.
Yapılan araştırmalarda Bülent Bayrak adlı iş insanının sahip olduğu ve 20’ye yakın bungalovdan oluşan tesisin ruhsatsız olarak “kaçak” faaliyette bulunduğu ortaya çıktı. Tesisin, Kırklareli Valiliği İl Özel İdaresi tarafından Bayrak’a tahsis edilen alana inşa edildiği belirlendi.
Sel felaketine kadar Bayrak’a ait turistik tesiste işler gayet yolunda gitti. Ancak hesapta olmayan yoğun yağış sonrasında oluşan sel, Bayrak’la birlikte Bayrak’ın yaptığı usulsüz işlere göz yuman kamu yöneticilerinin de huzurunu kaçırdı, doğal olarak.
Arazinin Bayrak’a tahsisi sırasında görevde olan dönemin Kırklareli Valisi Osman Bilgin başta olmak üzere, sonrasında görev yapan önceki Kırklareli Valisi Birol Ekici ve il özel idaresinden kimi yöneticilerin, tesisin ruhsatsız biçimde kaçak faaliyetine göz yumdukları anlaşıldı.
Aileler, sinir harbi yaşıyor
“Yeni Türkiye”de benzerleriyle sıkça karşılaşılan Sisli Vadi faciasından sonra yakınlarını kaybeden aileler için azap günleri başladı. Zira beklenen adaletin gecikmesiyle, aileler ile adaleti sağlamakla görevli devlet/siyaset arasında tam bir “sinir harbi” yaşanıyor, deyim yerindeyse.
Faciadan sonra başlatılan adli soruşturma sırasında aileler Kırklareli’ndeki savcılık ve Ankara’da devlet/siyaset arasında mekik dokumaya başladı. Çünkü, ailelere göre nedense soruşturma bir türlü “adaletli” biçimde yürümüyordu.
Ortaya çıkan delillere karşın tesisin sahibi Bayrak başta olmak üzere ihmalde payı olanlar hakkında, “olası kasıtla ölüme sebebiyet vermek” yerine, görece daha az cezayla sonuçlanacak “taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten soruşturma yürütülmesi ailelerin sabrını taşırdı.
Valilik – adliye – tesisi sahibi birlikteliği
Aslında bu tablonun gerekçesi, ilerleyen günlerde belli oldu.
Kaçak faaliyete devam eden tesisin sahibi Bülent Bayrak’ın, kenti yöneten kamu görevlileri ile savcılık yönetimi ile “yakın diyaloğu”nun bulunması, sürecin hem yavaş yürümesine hem de tıkanmasına neden oldu.
Hatta öyle ki, Kırklareli Adliyesi’ni yöneten dönemin Başsavcısı Hazım Arslancı ile adliye Adalet Komisyonu Başkanı Hüseyin Gedik’in, Bayrak’ın sahibi olduğu kaçak tesiste adliye pikniği düzenlediği, adliyedeki kimi hakim ve savcıların aileleriyle bu pikniğe katıldığı anlaşıldı.
Kırklareli Adliyesi'nin bahar buluşması (22 Mayıs 2022, fotoğrafın çekildiği yer, kent merkezine 2 saat uzaklıktaki Foggy Valley (Sisli Vadi) adlı tesis)
Tabii burada, kaçak tesisteki pikniğe katılan Adalet Komisyonu Başkanı Hüseyin Gedik ile hakim Merve Lekesiz’in Sisli Vadi dosyasını yargılayan heyette yer aldığını; yanı sıra hakim Lekesiz’in eşi savcısı Muzaffer Lekesiz’in de Sisli Vadi soruşturmasını yürüten ve Bayrak’ın da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında TCK’da daha az ceza karşılığı bulunan “taksirden” dava açan dosya savcısı olduğunu özellikle belirtmek gerek.
Valiler, savcılar ve hakime görevden alındı
Söz konusu fotoğraf sonrasında aileler, gün ışığına çıkan “tuhaf bağlantılar”ın bekledikleri adaleti sağlamayacağı endişesiyle hem valilik hem de adliye yönetiminden şikayetçi oldular.
Nihayetinde devlet/siyaset refleks verdi. Görev yaptığı kentlerde “Jet Osman” lakabıyla tanınan dönemin Kırklareli Valisi Osman Bilgin merkeze alındı. Sonraki Vali Birol Ekici, Şırnak Valisi yapıldı.
Ailelerin hakkında adaleti sağlamadığını iddia ettiği dönemin Kırklareli Cumhuriyet Başsavcısı Hazım Arslancı, HSK tarafından Yargıtay Savcısı yapıldı. Arslancı, tenzil-i rütbe gördü. Savcı Muzaffer Lekesiz ile eşi Hâkime Merve Lekesiz ise, Van’a gönderildi.
İçişleri Bakanlığı ve HSK tayinlerinden sonra kente yeni yönetim geldi.
Daha çok ceza istenilen yeni mütalaa
Özellikle Cumhuriyet Başsavcısı Enver Eroğlu, yargılaması başlayan dosyayı yeniden ele aldı. İnceledi, mahkeme heyetine yeni savcı görevlendirdi. Savcı Uğur Öztürk, iki gün önce yargılamayla ilgili mütalaasını hazırlayıp mahkemeye sundu.
Daha önce de Büyüteç’te çok defa konu ettiğim üzere; aileler, sanıkların az ceza alarak kurtulacağından endişeliydi.
Ancak Savcı Öztürk’ün kaleme aldığı mütalaada, sanıkların yargılanması gereken suçun taksirle ölüme sebebiyet vermekten olası kastla ölüme sebebiyet vermeye çevrilmesi, ailelerin yüreğine biraz olsun su serpti.
Bundan sonra mahkemenin nasıl bir tavır alacağı çok önemli. Kaçak tesisteki adliye pikniğini düzenleyen, Adalet Komisyonu Başkanı ve aynı zamanda dosyaya bakan mahkemeyi yöneten Hüseyin Gedik’in yaklaşımı ailelerin merak konusu.
Kaldı ki; aileler önceki duruşmalarda Gedik’in dosyayı bırakmasını istemesine karşın, mahkeme başkanı talebe olumlu yanıt vermedi.
Kırklareli Adliyesi’nde gelecek cuma yeni savcı mütalaası ışığında yargılamaya devam edilecek.
Mütalaa ne diyor?
Savcı Uğur Öztürk, yargılamanın yapıldığı Kırklareli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu iki sayfalık mütalaasında özetle şu görüşlere yer verdi:
* Bungalov evler, dere yatağı üzerine inşa edildi.
* Bungalov evlerin inşası sırasında herhangi bir statik, mühendislik ve yapıların dere yatağında yapılmasına rağmen jeolojik bir destek veya izin almaksızın işletmelerde çalışan işçilere tabanı kot üstünde taş duvar örerek, taş duvarın üzerine donatısız ince bir beton döküp, betonun üzerine ise yeterli bir bağlantı yapmaksızın basit usulde üzerine bungalov ev olarak adlandırılan ve maktullerin konakladığı ahşap evlerin yapıldı.
* Yapılan evlerin 5 Eylül 2023 tarihinde meydana gelen yağışla sel sularının belli bir seviyeye ulaşması üzerine ölenlerin gerek bungalov evlerden uzaklaşmaya çalışırken, gerek bungalov evlerin içerisinde bulunurken evlerin yıkılmasına bağlı olarak gelen sel suları ve suların içerisinde bulunan kütüklerin vücutlarına isabet etmesi sonucu yaşandı. Yapılan otopsi sonucuna göre; ölenler, genel beden travması ve suda boğulma sonucu vefat etti.
* Tesislerin fiili işvereni sanık Bülent Bayrak. İşletmeye kaçak olarak yapılan bungalovların inşaatlarının devam edildiği tarihlerde işletme, belli sürelerde, sanıklar Büşra Gökgöz, Cenan Aydın ve Sevcan Ulutürk’e devredildi.
* Bu sanıklar, söz konusu işletmenin yapıldığından haberdardı. Bülent Bayrak ile yakın ilişkide bulunmaları, söz konusu şirketin devrini kabul ederek bir nevi işletmede meydana gelen cezai sorumlulukları da bilebilecek durumdalardı.
* Söz konusu kaçak bungalovların yapıldığı yer ile ilgili olarak daha öncesinde de bungalovların bulunduğu yerleri su basması, yapılan yapıların basit usulde hiçbir statik, jeolojik ve hidrolojik hesaplama yapılmaksızın vadi içindeki dere yatağında sel olayı açıkça öngörülebilir olmasına rağmen hiçbir güvenlik önlemi, erken uyarı sistemi ve selin geldiği yerlere ilişkin olarak işletmede yapılan yapıları korumaya yönelik önlem alınmaksızın teknik destekten yoksun şekilde bungalov evler yapıldı.
* Bungalov evler kâr amacıyla, konaklamak isteyen kişilere faturasız şekilde kiralandı. Bilirkişi raporları bu konuları doğruladı.
* Seli meydana getiren aşırı yağış olayının yaklaşık 12 yılda bir tekrarlaması, söz konusu bölgede sel olaylarına ilişkin olarak uyarılarının yapılması, sanık Bülent Bayrak’ın daha öncesinde de bölgede sel olaylarının meydana geldiğine ilişkin beyanları ve bu sel olayının meydana gelebileceğinin öngörülebilir olduğu dikkate alındığında; sanıklar, kasten öldürme ve kasten yaralama suçunun kanuni tanımındaki unsurlarının gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen neticenin gerçekleşmesini kabullenerek neticenin meydana gelmemesi için hiçbir çaba göstermeyerek “olursa olsun” mantığıyla hareket ettiler.
Olası kasttan altı kez ayrı ayrı yargılanmaları istendi
Savcı Öztürk, mütalaasının sonunda ise, altı kişinin yaşamını yitirdiği davada altı kez ayrı ayrı olası kastla öldürmeden yargılanmaları gerektiği talebinde bulundu.
Öztürk’ün, aynı zamanda, yargılama sırasında tahliye edilen ve davaya tutuksuz olarak katılan sanıklardan Büşra Gökgöz, Cenan Aydın ve Sevcan Ulutürk’ün tutuklanması talebinde bulunması dikkati çekti.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|