05 Ocak 2024

Sisli Vadi felaketinin ardındaki “sisler"

"Tesisin sahibi Bülent Bayrak. Bayrak, dönemin Kırklareli Valisi Osman Bilgin ile yakın arkadaş. Olay günü işletme sahibi Bülent Bayrak’ın, olay yerine gelerek, tesiste kendi ikamet ettiği bungalovdaki silah, mühimmat ile birçok belgeyi adamları ile çıkarmakta olduğunu gören Savcı Hanım, müdahale ederek birçok silah ile mühimmat ve kamera kayıt cihazlarını kayıt altına aldı. Biz, olayla ilgili sorumluluğu bulunan başta eski Vali Osman Bilgin olmak üzere kamu görevlileriyle ilgili birçok kez savcılığa şikayet dilekçesi verdik. Hiçbiri işleme alınmadı"

Henüz geride bıraktığımız yılda büyük toplumsal üzüntülere neden olan ağır felaketler yaşadık ülkece.

Kırklareli’nin Demirköy ilçesi sınırları içindeki longoz ormanlarında geçen eylüldeki sel felaketi bunlardan birisi.

Coğrafi dokusu nedeniyle meraklıların ilgisini çeken longoz ormanları içindeki Foggy Valley (Sisli Vadi) adlı tesisin sel felaketinde yıkılması, benzerlerinde olduğu gibi dramatik yaşam öykülerini ardında bıraktı ne yazık ki.

Bölgede 5 Eylül sabahı başlayan aşırı yağış sonrasında sel sularına kapılan tesis, orman arazisine inşa edilen bungalov tipi yapıları darmadağın etti.

Tesiste kalan 6 yurttaş, yaşanan felakette sel sularına kapılarak hayata veda etti.

Yaşamını yitiren genç evli çift

Sisli Vadi’de yaşamını yitirenler arasında Mihriban ve Selman Bağışlar çifti de vardı.

İlahiyat fakültesi mezunu olup aynı zamanda diyetisyen olmak için eğitim alan Mihriban Bağışlar (27) ile Okmeydanı Cemil Taşçıoğlu Hastanesi’nde anestezi doktoru Selman Bağışlar (28), 4 Eylül günü tesise yerleştiklerinde başlarına geleceklerinden habersizdiler.

Evleneli henüz üç ay olmuştu ve kısa bir nefes alabilmek amacıyla Mihriban Bağışlar’ın hep merak ettiği longoz ormanlarında “doğa tatili”ni tercih ettiler.  

Hatta tesisteki ilk saatlerde birlikte çektirdikleri fotoğrafı da ailelerine ulaştırdılar.

Mihriban ve Selman Bağışlar çiftinin, Foggy Valley (Sisli Vadi) adlı tesisteki ilk ve son görüntüleri böyleydi

Ertesi gün sabah saatlerinde başlayan sağanak yağış Bağışlar çiftinin yaşamını sona erdirecek sel felaketinin başlangıcı oldu.

Vadide kurulu tesisteki bungalovlar, aşırı yağışın yarattığı selde kartondan oyuncaklar misali tek tek yıkılmaya başladı. Mihriban Bağışlar, selin etkili olduğu sabah saatlerinde İstanbul’da yaşayan kardeşi Mehmet Han’ı arayıp yaşadıklarını ve mahsur kaldıklarını anlattı.

Son telefon görüşmesi

Bu telefon görüşmesi Mihriban ve Selman Bağışlar çiftinin aileleriyle kurdukları son temastı. Açık telefon görüşmesi sırasında Mihriban’ın son kez “Allah” dediği duyuldu ve telefon görüşmesi aniden kesildi. Ve bir daha da kendilerinden haber alınamadı.

Olayın duyulmasıyla birlikte genç çiftin iki ailesi birden harekete geçti. Aradan geçen saatlere sonrasında sel sularının araziyi terk etmesiyle birlikte acı gerçek gün yüzüne çıktı. Mihriban Bağışlar’ın cansız bedeni konakladıkları bungalovun yaklaşık 400 metre ötesinde bulundu. Eşi Selman Bağışlar’ın cansız bedenine ise aynı yerde daha uzakta ulaşıldı.

Genç çiftin aileleri, aldıkları haberle yıkıldı. Mihriban Bağışlar, aynı zamanda doğum günü olan 7 Eylül’de toprağa verildi.

Kaçak tesis ve adli soruşturma

Bağışlar çiftinin yanı sıra Suna Duman, Ümit Solmaz ve emekli öğretmen Rahile Şimşek ile eşi emekli Öğretmen Ahmet Baki Şimşek, selde yaşamını yitiren diğer yurttaşlar.

Felaketin ardından, önce Demirköy Cumhuriyet Başsavcılığı adli soruşturma başlattı. Akabinde soruşturma Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca devralındı.

Soruşturmanın ilk aşamasında öncelikli olarak süreçle ilgili bilir kişi incelemesi yapıldı. Hazırlanan bilirkişi raporuna göre Foggy Valley adlı tesisin inşa edildiği arazinin tarım arazisi olduğu anlaşıldı.

Aynı zamanda longoz ormanı içinde yer alması nedeniyle dere yatağı olan araziyle ilgili daha önce yapılaşma amacıyla mahkemeye başvurulduğu ancak yapılaşmanın önünü açan mahkeme kararı olmadığı ortaya çıktı.

Uzun lafın kısası; tesisin yapılaşmasının hukuka aykırı olduğu görüldü. Yani tesis, kaçaktı!

Ayrıca arazi, il özel idaresi tarafından mühürlenmişti. Ancak bu mühre rağmen tesisi kaçak olarak inşa edildi.

Valinin adı gündemde

Olayın üzerinden bugün itibariyle dört ay geçti. Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 2023/6276 sayılı soruşturma halen devam ediyor.

Olayın yaşanmasının ardından harekete geçen Demirköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca tesisin sahibi olarak bilinen Bülent Bayrak hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Bayrak, bölgenin önce gelen isimlerinden. Ailesiyle birlikte ticaret yapan bir iş insanı. Dolayısıyla daha önce pek çok kez tanık olduğumuz süreçlerdeki gibi kentteki kamu görevlileriyle yakınlık içinde.

Bayrak’ın kamu görevlileriyle bağlantıları çerçevesinde adı çok gündeme gelen isim önceki Kırklareli Valisi Osman Bilgin.

Bilgin’in ismi, Bayrak’ın İl Özel İdaresi'nce mühürlü olmasına rağmen, mührün sökülerek tatil tesisinin yapılması döneminde yaşananlar çerçevesinde ön planda duruyor.

Bir parantez açayım; Bilgin’i, Büyüteç’in takipçileri geçmiş yazılara konu olmasından dolayı hatırlayacaktır.

Alaşehir Kaymakamı ve aynı zamanda Trabzonlu olan Bilgin, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olmasının ardından bakanlık karargâhına alındı. Bilgin, Bakanlığın en kritik birimlerinden İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı olarak 2016 - 2018 yıllarında görev yaptı.

Yani, Bakanlık bütçesinin başındaki isimdi. Harcamalar, Bilgin’den geçiyordu. Ayrıca, Bakanlığa ait Örtülü Ödenek harcamaları da yine Bilgin’in sorumluluğundaydı. Hızlı iş bitirmesinden dolayı Bilgin’e bakanlık bürokratları “Jet Osman” lakabını takmıştı. Soylu’nun “sağ kolu” demek yanlış olmaz.

Aynı zamanda 1997’de İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Hisse Senetleri Piyasası Müdürlüğü’nde brokerlik eğitimi alan Bilgin, bizzat Soylu tarafından Kırklareli Valisi yapıldı. Son olarak Şırnak Valisi olarak atanan Bilgin, Bakan Ali Yerlikaya tarafından Şırnak’tan alınarak merkeze çekildi.

Parantezi kapatıp devam ediyorum.

Bayrak, “taksirle birden fazla adam öldürme” iddiasıyla aranırken olaydan 17 gün sonra Edirne’nin Keşan ilçesinde yakalandı. Tutuklanan Bayrak, halen cezaevinde.

Ayrıca, tesiste ortaklığı olan Cenan Aydın ile Sevcan Ulutürk de olayın ilk aşamasında gözaltına alınıp tutuklandı. Ancak iki isim, geçtiğimiz ay soruşturma savcısı Muzaffer Lekesiz’in verdiği görüş çerçevesinde tahliye edildi.

Altı kişinin yaşamına mal olan faciayla ilgili şu anda sadece Bülent Bayrak’ın tutukluluğu devam ediyor.

Acılı anne ve babanın isyanı

Olayın ardından mesleki refleksle gelişmeleri yakından takip etmeye başlayınca, sürece yönelik “sisli konular”ın yaşandığı bilgisine ulaştım. 

Hele ki, kamu görevlilerinin Foggy Valley’in inşa edilip faaliyete başlamasında etkili oldukları bilgisi sonrasında, selde yaşamını yitiren Mihriban ve Selman Bağışlar çiftinin ailesiyle görüştüm.

Mihriban Bağışlar’ın annesi Safiye Yaşa ve babası Kerim Yaşa ile temas kurdum.

Kaçak tatil tesisinde yaşanan felakette iki evladını yitiren Yaşa Ailesi, süreci adım adım takip ediyorlar. Safiye Yaşa ev kadını, Kerim Yaşa ise emekli. İki evlatları daha var. Yaşa Ailesi, olay sırasında yaşananları anı anına anlattılar bana.

Mihriban ve Selman Bağışlar çifti, hayatlarını kaybettiklerinde henüz üç aylık evliydiler...

Neler yaşadıklarını, kurtarma daha doğrusu kurtaramama sürecinin nasıl başladığını, geliştiğini ve sonuçlandığını, sonrasında tanık oldukları dönemi ve belki de en önemlisi devam eden adli süreçte gördüklerini aktardılar tek tek.

Yaşa Ailesi’ni dinlerken; kısa süre önce emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın, şüpheli biçimde hayatını yitiren evladı Dorukhan Büyükışık’ın olayını aydınlatma çabasında yaşadıklarına yeniden tanık oldum.

Safiye ve Kerim Yaşa, tıpkı Ethem Büyükışık gibi kaybettikleri Mihriban ve Selman’ın acısını yaşarken aynı zamanda “göz göre göre gelen cinayetin sorumlularının tespit edilip ceza alması” için mesai harcıyor.

Yaşa Ailesi, daimi ikametleri İstanbul’dan Kırklareli’ne deyim yerindeyse adeta mekik dokuyorlar. 

“Devlet yoktu, sonradan geldi”

Şimdi sözü Safiye ve Kerim Yaşa’ya bıraktım:

“Haberi aldığımızda birimiz İzmir’de, diğerimiz ise İstanbul’daydık. Sürekli 112 üzerinden irtibat kurmaya çalıştık. AFAD’a, Kırklareli ve Dereköy Jandarma’ya ulaşmaya çalıştık. (Olay yeri jandarma bölgesiydi. Y.N.) Her yeri tek tek aradık. Sisli Vadi’deki tüm bungalovların yerle bir olduğunu gayri resmi olarak öğrendik.

Devlet orada yoktu, sonradan geldi. AFAD yetkilileri bize 'Susun, oturun' dediler.

Olay yerindeki bir kepçe operatörünün aracılığıyla öğle saatlerinde Vali Birol Ekici Bey’e ulaştık sonunda. Olaydan sonra biz de felaketin olduğu yere gittiğimizde çocuklarımızın kaldığı bungalovun sadece basit temelinin kaldığını gördük.

İmza sahibi olan isim serbest

Tesisin sahibi Bülent Bayrak. Kendisi ifadesinde, hiçbir mimari eğitim almadığını söyledi. Buna karşın tesisin plan ve projesini kendisinin yaptığını anlattı. Ayrıca, Burhan Kit ve Mehmet Gamsız adlı kişiler, Bayrak’ın ekibi olarak tesiste sorumlular. Mehmet Gamsız’ın imza yetkisi var. Buna karşın Mehmet Gamsız’ın sadece ifadesi alındı. Soruşturmaya dahil edilmedi. Bayrak ve Cenan Aydın ile Sevcan Ulutürk tutuklanmasına karşın Mehmet Gamsız tutuklanmadı.

Ayrıca, Bülent Bayrak, dönemin Kırklareli Valisi Osman Bilgin ile yakın arkadaş. Vali Bey, Bayrak ve babasının sahibi olduğu Aslanağa Süt Tesisleri’ne sık sık ziyaret yapıyor.

Olay günü işletme sahibi Bülent Bayrak’ın, olay yerine gelerek, tesiste kendi ikamet ettiği bungalovdaki silah, mühimmat ile birçok belgeyi adamları ile çıkarmakta olduğunu gören Savcı Hanım, müdahale ederek birçok silah ile mühimmat ve kamera kayıt cihazlarını kayıt altına aldı. Fakat Bülent Bayrak, bu esnada harici bilgisayar belleği, dizüstü bilgisayar ve evrakı kaçırdı.

“Savcı, delilleri bizden saklıyor”

Bülent Bayrak’ın 19 telefon hattı var. Soruşturma savcısı Muzaffer Lekesiz, bunları bulmuş araştırmış ama içeriklerini olayın tarafı olmamıza rağmen bize vermiyor. Bu telefonlarda ciddi deliller olduğunu biliyoruz. Savcı Bey'le köşe kapmaca oynuyoruz. Avukatlarla beraber gittiğimizde de ısrar ettik, hala alamadığımız belgeler var. Savcı Bey, delilleri bizden saklıyor.

Adli soruşturma devam ederken, sürekli Bayrak ile mağdur ailelerin anlaşmasından bahsediliyor. Kızımın avukat eşliğinde ifadesinin alındığı sırada Savcı Lekesiz kızıma, ‘Karşı taraftan sizi anlaşmak için arayan var mı?’ sorusunu sordu. Savcının, kamu adına hukuki hareket etmediği yönünde kanaatimiz var. Biz anlaşma yapmayacağız, cezalarını çeksinler istiyoruz.

Adli soruşturma aradan dört ay geçmesine karşın henüz bitmedi. Ama Cumhuriyet Savcısı’nın verdiği görüşle Foggy Valley şirketinin sahibi gözüken Cenan Aydın ve Sevcan Ulutürk cezaevinden tahliye edildi.

“Vali ve kamu görevlilerine soruşturma açılmadı”

Biz, olayla ilgili sorumluluğu bulunan başta eski Vali Osman Bilgin olmak üzere kamu görevlileriyle ilgili birçok kez savcılığa şikayet dilekçesi verdik. Hiçbiri işleme alınmadı. En son dilekçe verdiğimizde Savcı Bey, çekmecesinden önceki dilekçelerimiz çıkartıp bize gösterdi. Ankara’ya gittik. İçişleri Bakanlığı’nda bakan danışmanıyla görüşüp durumu anlattık. Bizi Jandarma Genel Komutanlığı’na yönlendirdi. Ancak halen bir sonuç alamadık. Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’na şikayet dilekçelerini gönderdik.

Aileler olarak soruşturmanın 'olası kast' iddiasından sonuçlandırılmasını isterken savcılık 'taksirle adam öldürme' iddiasından dava açmaya hazırlanıyor.”

Yaşa Ailesi’nin anlattıkları yenir yutulur cinsten değil maalesef.

İşin içinde kamu görevlilerinin olmasıyla beraber yaşanan süreç hiç de yabancı gelmiyor artık.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

Kara Harp Okulu’nda yeni vaka: Öğrencilerin İzmir Marşı okuması da yasaklanmış!

İzmir Marşı'nın Kara Harp Okulu’nda okunması, "siyasi mesaj taşıması" gerekçesiyle, geçen yıl yasaklanmış. Yasak, öğrencilere ve sorumlu komutanlara yazılı olarak değil, sözlü olarak verilmiş!

Ufuk Uras: Bahçeli "Bizim 50 vekilimiz var, çoğunluk AK Parti’de, onların adım atması gerekiyor" dedi

"Bahçeli, 'İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım' dedi. Türkiye açısından tarihsel önemi var, atılan adımlar olumludur. Devlet akılsız olacağına, devlet aklı olsun. Bu olay bir turnusol kağıdı”

"
"