03 Şubat 2022

Bill Amca

Karada kurdukları çadırlar ve kamp hayatıyla ilgili resimler de çizer ve notlar alır. Bir sobayla ikiye bölünmüş büyük çadırda, otuz kişi yatıyordur. Wilson günlüğüne şu notu düşer: "O puslu kampta banyo yapmamış, tıraş olmamış, uykusuz, ağzı bozuk, homurdanan, kahkahalar atan, espriler patlatan otuz namussuzdan daha hoş bir kalabalık hayal edilemezdi"

Kutuplara, o bembeyaz dünyaya karşı çocukluğumdan beri bir tutkum var. 1800 ve 1900'lerin destansı keşif hikâyeleri çocuk yaştan beri hayallerimi beslemiştir. Okur dururum aynı hikâyeleri farklı farklı kitaplardan. Kuzey Kutbu'na ve Güney Kutbu'na yapılan seyahatlerde kimi zaman aynı insanlar çıkar karşımıza. Tutkuları onları, henüz varlığı dahi kuşkulu olan, haritaları çizilmemiş bölgelere, tehlikeli sulara tekrar tekrar sürüklemiştir. Sayıları yüzlerle ifade edilen insan hayatını yitirmiştir bu yolculuklarda.

Bu kaşifler arasında kendimi, kendisine çok yakın hissettiğim biri var: Edward Adrian Wilson. Doğum günlerimiz aynı; o benden 89 yıl önce, 23 Temmuz 1872'de İngiltere'de dünyaya gelmiş. Ben yedi yaşında beyin cerrahı olmaya karar vermiştim. Wilson da dokuz yaşındayken doğa bilimci olmaya karar veriyor. 40 yaşına dört ay kala, Antarktika'nın buzla kaplı bir köşesinde hayatını kaybettiği sırada kısacık yaşamına, kutup kaşifliğini, kuş bilimciliğini, ressamlığı, doğa tarihçiliğini ve tıp doktorluğunu (cerrahlığı) sığdırabilmişti.

Edward Wilson

Edward Wilson yirmili yaşlarında önce doğa bilimleri, ardından da tıp tahsilini tamamlar. Tıbbiyeyi bitirmesine aylar kala vereme yakalanır. Tedavi için İsviçre'de, sonradan başka bir nedenle ünlü olacak Davos kasabasında bir sanatoryuma gönderilir. Orada neredeyse hayatını kaybedecek kadar zayıf düşer. Alp dağlarına yaptığı yürüyüşlerle sağlığını geri kazanır. Bu doğa yürüyüşleri sırasında tüm hayatı boyunca izleyeceği münzevi bir hayatın temellerini atar. Meditasyon yapar, doğayla bütünleşir. Doğada rastladığı çeşitli canlıların resmini yapar.


Edward Wilson'ın çizimlerinden.

Londra'ya döndükten sonra tıp tahsilini tamamlar, bitirme tezinin başlığı "Karaciğerin Sarı Atrofisi"dir. Bir yandan da doğal hayatı, özellikle de kuşları resmetmeyi sürdürür. Bu ilgisi ve yeteneği Zooloji Derneği sekreteri Dr. Sclater'in dikkatini çeker. Wilson'u İngiliz Ornitoloji Birliği'nin bir toplantısına davet eder, birliğe üye olarak kabul edilir. Doğal hayat ressamı ve kuş bilimci olarak hayatına devam etmek ister, kendisi de bir tıp doktoru olan babası bu fikre karşı çıkar ve sonunda hekimlik mesleğine geri döner ve tıp doktoru olarak Cheltenham Hastanesinde asistan cerrah olarak işe başlar. Ancak hayat karşısına her iki, hatta her üç ilgi alanını da yürütebileceği bir işi çıkartır. British Ulusal Antarktika Ekspedisyonu'na cerrah, doğabilimci ve ressam olarak katılması teklif edilir.

1901'de Oriana Fanny Souper ile evlendikten üç hafta sonra Kaptan Robert Falcon Scott'la beraber Antarktika yolculuğuna çıkar. Bugün İskoçya'nın Dundee kentinde sergilenen Discovery gemisiyle çıktıkları yolculukta Scott'la birlikte, geleceğin bir başka ünlü kutup kaşifi de vardır: Ernest Shackleton. Ağustos 1901'de İngiltere'den yelken açan Discovery gemisi, Ocak 1902'de Antarktika'ya ulaşır. Antartika'da kışı geçirdikten sonra, Güney Yarımküre'nin yaz başlangıcında, 2 Kasım 1902'de, tarihin en büyük kutup kaşiflerinden olan üç kişi Scott, Shackleton ve Wilson kızaklarla güneye doğru bir keşif gezisine çıkarlar. Yolculuk zorlu olacaktır. Kızakları çeken köpekler birbiri ardına ölür. Yanlarına aldıkları erzak tükenmeye başlar. 82 derece 17 dakika güney enlemine, o güne kadar bir insanın ulaştığı en güney noktaya ulaştıklarında dönüş vakti gelmiştir. Yolda, kalan köpekleri de ölür. Kızaklarını kendileri çekmeye başlarlar. Açlık, soğuk, rüzgar tükenme noktasına getirmişken, 1902'nin son gününde gemileri Discovery'e ulaşırlar. Toplam 1540 km yol katetmişlerdir buzlu kıtada. Shackleton'da ağır skorbüt (C vitamini yetersizliğine gelişen bir hastalık) belirtileri vardır. Kaptan Scott, onu yardım gemisiyle İngiltere'ye yollar. Wilson bir sezon daha geçirir Antarktika'da. Bu dönemde özellikle İmparator Penguenleri'nin biyolojisi ve üremesiyle ilgilenir. 

Ernest Shackleton, Robert Falcon Scott, Edward Wilson

Karada kurdukları çadırlar ve kamp hayatıyla ilgili resimler de çizer ve notlar alır. Bir sobayla ikiye bölünmüş büyük çadırda, otuz kişi yatıyordur. Wilson günlüğüne şu notu düşer: "O puslu kampta banyo yapmamış, tıraş olmamış, uykusuz, ağzı bozuk, homurdanan, kahkahalar atan, espriler patlatan otuz namussuzdan daha hoş bir kalabalık hayal edilemezdi." Bir sonraki yaz Discovery gelen yardım gemilerinin de desteğiyle sıkıştığı buzlardan kurtulur ve 1904 yılında İngiltere'ye geri döner.

Sonraki yıllar, Wilson için Discovery Ekspedisyonu'nun sonuçları üzerinde yazmak, yaptığı resimleri sergilemek ve konuşmalar yapmakla geçer. Çok sayıda doğal hayat resmi ünlü galerilerde sergilenir. İmparator Penguenler'in yaşamı üzerine bir monograf yazar. Ulusal Coğrafya Derneği ve Ornitoloji Birliği'nde konuşmalar yapar. Bir yandan da penguenlerin öldürülmesine karşı bir aktivist olarak mücadele verir. O yıllarda giderek artan bir biçimde penguenler öldürülüp, büyük kazanlarda kaynatılarak yağları çıkartılmaktadır. İngiliz Kuşları'nın Tarihi isimli kitaba kuş resimleri çizmesi için teklif alır. 350 kuş resmi söz konusudur. Bu yoğun çalışmaları sırasında, ülkenin tarım komisyonu başkanı Lord Lovat Ogilvie Grant kendisini davet eder. Kırsal kesimde önemli bir ekonomik gelir kaynağı olan keklik avcılığı, kuşların endemik bir şekilde ölmeleri nedeniyle zarar görmektedir ve bunun için Keklik Ölümlerini Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Wilson'a bu komisyonda görev teklif eder Lord Lovat. 

Discovery Winter Quarters, 1904

Wilson işe girişir. Özellikle İskoçya'da yaygın kuş ölümleri olmaktadır. Ölen kuşlar komisyon üyesi Wilson'a gönderilir. 2000'den fazla keklik otopsisi yapar. Her birindeki bulguları raporlar. Kendisine gönderilen bir kekliğin otopsi raporunu tamamlayıp geri yolladığında, kekliğin kendisine otopsi yapması için değil, yemesi için gönderildiği cevabını alır. Yaptığı disseksiyonlar, mikroskobik gözlemler, ölümlere bir kıl kurdunun neden olabileceği şeklindedir. Çalışmaları yoğun olarak sürerken Shackleton kendisini arar. Güney Kutbuna yapacağı yolculuk için Wilson'u, kendinden sonraki ikinci sefer kumandanı olarak davet eder. Kaptan Scott'a kalben bağlı ve onun da hedefi olan güney kutbuna seyahati, bir başkasıyla yapmak istemeyen Wilson teklifi reddeder. 1907'de yola çıkan Nimrod Ekspedisyonu epik bir şekilde sonlanacaktır (Vazgeçmemenin Hikayesi başlıklı yazımda bu yolculuğu anlatmıştım).

Beyaz dünyaya kavuşması çok sürmez. Kaptan Scott yeni seferi için onu çağırır. İlerleyen günlerde Scott günlüğüne Wilson için şu notu düşecektir: "Bill Wilson'dan bahsettiğim zaman kelimeler her zaman yetersiz kalıyor, tüm kalbimle inanıyorum ki o hayatım boyunca rastladığım en hoş, en iyi insandır." Ekipteki arkadaşları her sorunlarında kendilerine yardımcı olan Wilson'a bir ad takmışlardır: Bill Amca. 

15 Haziran 1910'da Cardiff'den Terra Nova gemisiyle yola çıkarlar. 3 yıl sonra Antarktika'nın ıssız bir köşesinde Scott, Wilson ve Bowers'in cesetlerini bulacak olan ekip arkadaşlarından Aspley Cherry-Garrard bu yolculukla ilgili yıllar sonra yazacağı kitaba "Dünyanın En Kötü Yolculuğu" ismini koyar. Aslında başlangıçta her şey planlandığı gibi gitmiştir. Ocak 1911'de Antarktika'ya ulaşmışlar, bir yandan Güney Kutbu yolculuğuna hazırlanmak üzere dönüş yolu için erzak, giysi ve malzeme depoları yerleştirirken bir yandan da Wilson'un başkanlığında bir ekip yine İmparator Penguenleri'nin peşine düşmüştür. 1911'de Güney Yarımküre'nin kışında -57 dereceye varan soğuklarda 100 km yol kat ederler penguen yumurtası bulabilmek için. Aynı yılın 1 Kasım'ında 14 kişi Güney Kutbu'na doğru yürüyüşe geçer. Kutup ekibini oluşturan beş kişi 79 gün sonra 18 Ocak 1912'de güney kutbuna ulaşırlar. Orada kendilerinden beş hafta önce kutba ulaşmış Amundsen ve ekibinin diktiği Norveç bayrağı ve bir çadır bulmaları bir hayal kırıklığı yaratır. Güney kutbuna ulaşan ilk insanlar olamamışlardır.

Fotoğrafta Amundsen ve ekibinin diktiği Norveç bayrağı da görülüyor.

Belki bu moral bozukluğu hayatlarına mâl olacaktı, belki yolda karşılaştıkları, beklenenin çok üstünde olan güçlü kar fırtınaları, belki de bilimsel bir iştahla yolda topladıkları çeşitli fosil ve jeolojik örneklerin ağırlığının onları yavaşlatması... (Toplamı 16 kilogramı bulmuştu, içlerinden Glossopteris ismi verilen taşlaşmış yaprak örnekleri kıtaların oluşumuyla ilgili olağanüstü önemli bilgiler verecekti.) Beş kişilik ekipten ikisi yolda ölür. Scott, Wilson ve Bowers devam ederler. Köpeklerin çektiği kızakların gelmesi gereken buluşma yerinde kimse yoktur. Bir süre beklerler ve ilerlemeyi sürdürürler. Bir tonluk depo ismini verdikleri ikmal noktası kurtuluşları olacaktır. 2900 kilometre yol katetmişlerdir. BirTonDepo'ya on sekiz kilometre kala takatları tükenir ve beyaz ölüm son uykularında onları yakalar. 

Edward Wilson, nam-ı diğer Bill Amca, kutuplar ve keşifler tarihine adını altın harflerle yazdırmış biriydi. Gerçek bir doğaseverdi. Aktivistti. Keklikleri incelerken kanlı spor dediği avcılığa karşı çıkmış böyle bir sporun kabul edilemeyeceğini söylemiş, bunun için kampanya yapmıştı. Dünya nimetlerine tamah etmemişti kısa hayatı boyunca. Ailesi oldukça zengindi ama o mütevazi ve münzevi bir hayat sürdü. Hayatın birden fazla alanında çok başarılı oldu. Yaşamını büyük keşifler ve doğa bilime olan tutkusu uğruna tehlikeye attığını biliyordu ve bunu defalarca tekrarlamaktan geri durmadı.

Bill Amca'yı saygıyla anıyorum. Yolu, yeryüzündeki tüm gençlerin yolunu aydınlatsın...

Yazarın Diğer Yazıları

Bir devlet görevlisiyle bir vatandaşın diyaloğu

"Yok Can Atalay, yok Osman Kavala, yok Selahattin Demirtaş... Onlar ne isterse, nasıl isterse öyle oluyor, olacak"

Mert katillerin ülkesi

Mamafih Sabahattin Aliler de, Uğur Mumcular da, Abdi İpekçiler de, Bedrettin Cömertler de, Bahçelievler'de katledilen yedi genç de, 1 Mayıs 1977'de üzerlerine ateş açılıp vurulanlar ve saymakla bitmeyecek pek çok vatansever gibi Hrant Dink de, birilerinin gözünde mert olan katillerce katledilmişlerdir

Gökkuşağı bebekler

Artık yağmurlar renkli yağıyordu dünyaya...