10 Kasım 2024

Vendée Globe 2024 bugün başlıyor, selametle…

Vendée Globe Yarışı yalnızca bir yelken yarışı değildir. Dünyanın en zor müsabakasında üç ay boyunca her gün hayatlarını riske atarak mücadele ederken, aynı zamanda dünyayı daha iyiye doğru değiştirmek isteyen insanların da yarışıdır

Yarışacak kaptanlardan Samantha Davies

Tam dört yıl önce 11 Kasım 2020’de, T24’e Vendée Globe yarışının dokuzuncusunun start alması vesilesiyle yarışı anlatan bir yazı yazmışım. Dört yılda bir yapılan bu yarışın onuncusu bugün başlıyor. Dünyanın en zor spor müsabakası olarak kabul edilebilecek bir yarış Vendée Globe. İnsanın dayanıklılığının sınırlarını zorlayan, tek başına, yardım almadan dünyanın en zor denizlerini geçerek yapılan bir dünya turu bu yarış. Yaklaşık üç ay sürüyor. Kadınlarla erkeklerin birlikte aynı kategoride mücadele ettikleri ender yarışlardan. Yarışla ilgili bilgileri önceki yazımdan okuyabilirsiniz. Bu yazıda bu seneki yarıştan, ikinci bir yazıda da mücadele edecek kaptanlardan ve yarışın gidişatından söz edeceğim.

10. Vendée Globe’a 40 kaptan IMOCA 60 sınıfı adı verilen 18 metrelik yelkenlilerle katılıyor. Bu tekneler çok özel tasarımlara sahip. Kullanılan malzeme, yapım teknikleri ve teknolojik donanım üst düzeyde. Her yarışta yelken dünyasını, yelkenli tekne imalatını etkileyecek yeniliklere şahit oluyoruz. Tabii maliyetler de korkunç. Çok ciddi sponsor desteği olmadan bu yarışlara katılmak imkânsız. Nitekim Vendée Globea katılma hayalini gerçekleştirmek için yıllardır uğraşan Türk yelken yarışcısı Tolga Pamir yeterli sponsor desteğini bulamadığı için bugüne kadar yarışa katılamadı.

IMOCA 60 sınıfı yelkenli

Bu yıl yarışa katılan 40 kaptandan 26’sı Fransız. Fransızlar için yelken yarışçılığına milli sporları diyebiliriz. Kısa süre de olsa Brötanya kıyılarında bulunup yelken yapma fırsatım olunca, 8-9 metrelere varan gel-gitin olduğu Kuzey Atlantik Okyanusu’nun fırtınaları, dalgaları ve kayalık denizlerinde yetişen denizcilerin tutkusunu, becerisini, maceraya düşkünlüğünü daha iyi anladım. Fransızlar dışında İngiltere ve İsviçre’den üç, Almanya’dan iki kaptan, birer temsilciyle de İtalyan, Macar, Japon, Belçikalı, Yeni Zellandalı ve Çinli kaptan okyanuslarda kıyasıya yarışacaklar.

Bu yarışın başka yarışlardan ayrılan bir özelliği de, dünyanın en uç noktalarından geçerlerken (en yakın kara parçasına 2500 deniz mili uzaklıkta bölgeler gibi) bir kaza, yaralanma anında, ancak yarışçıların birbirlerine yardım edebiliyor olmaları. Daha önceki yarışlarda defalarca yaşandı bu durum. Hatta son yarışta, teknesi batan bir kaptanı aramak üzere seferber olan diğer yarışçıların arama sırasında kaybettikleri zaman toplam süreden düşülünce birkaç saat farkla yarışın birincisi değişmiş oldu. Bu yılki yarışta 6 kadın kaptan yarışacak.

Yarışta okyanus gözlemciliği ve sosyal sorumluluk projeleri de var

Yarış komitesi, UNESCO’nun “Sürdürülebilir Gelişme İçin Okyanus Bilimi On Yılı (2021-2030)” programı kapsamında yarışçıları, teknelerine okyanusların güncel durumunu, bir anlamda sağlığını değerlendirecek ölçüm cihazları almaları için cesaretlendiriyor. Bir sonraki, yani 2028 yarışında bu, her kaptan için bir zorunluluk olacak. Bu amaçla ayrı bir eğitimden geçiyorlar. Örneğin Güney Okyanusu’nun ulaşılması en zor bölgelerine ölçüm cihazları, bilgi aktarıcı şamandıralar bırakıyorlar ya da belirli bölgelerden aldıkları örneklerle okyanuslardaki mikroplastik madde yoğunluğu gibi değerleri ölçüyorlar. Bu yılki yarışta 25 kaptan teknelerine bu cihazlardan alacaklar. Okyanus, iklim, buzullar konusunda çalışan farklı ülkelerden üniversite, kamu ve sivil toplum kuruluşu kaptanlara bu ekipmanı sağlayacak ve toplanan veriler UNESCO koordinasyonunda GOOS (Global Ocean  Observing System) yani Küresel Okyanus Gözlem Sistemi’ne aktarılacak. GOOS paydaşları arasında Ifremer (Fransa Okyanus Bilimleri Enstitüsü), Météo France, UK MetOffice, CNES (Fransız Uzay Ajansı), GEOMAR (Almanya Kiel bazlı Okyanus Araştırma Merkezi), CLS (uzaydan çevre, iklim, okyanuslara dair gözlem yapıp veri toplayan bir kuruluş), The TARA Fondation (Singapur bazlı iklim krizi üzerine çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşu), ETH Zurich (Zürich Federal Teknoloji Enstitüsü) gibi kuruluşlar var. Tüm bu çaba, Vendée Globe yarışını izleyen milyonlarca insana da ulaşacak ve çevre, iklim, sürdürülebilir gelişme ve okyanuslarla ilgili farkındalığın artmasını sağlayacak.

Yaklaşık üç ayda okyanuslar aşılacak

Vendée Globe’u sade bir yarış olmaktan çıkaran başka bir özellik de hemen her kaptanın bir sosyal sorumluluk projesine dahil olması. Bu projelerin içinde neler yok ki: Örneğin Romain Attanasio, PLAY International destekçisi ve bu sivil toplum kuruluşuna destek sağlamaya çalışıyor. Bu STK’nın amacı zor durumdaki çoçukları, gençleri spor aracılığıyla eğitmek ve sosyal değişime katkı sağlamak.

Bu yılki yarışın en büyük favorilerinden Charlie Dalin Oligocyte Derneği’nin elçisi. Bu dernek beyin tümörleriyle ilgili yeni tedaviler geliştirmek, beyin tümöründen ameliyat olmuş hastalara ve yakınlarına destek sağlama amaçlı bir sivil toplum kuruluşu. Neredeyse girdiği her yarışta ilk iki sıradan birini alan bu ünlü yelkencinin amacı Oligocyte Derneği’ne daha fazla dikkat çekerek, yapılan bağışların arttırılması.

Charlie Dalin

Antoine Cornic iki sosyal projeyi aynı anda destekliyor. Biri; kanser hastası, özellikle de beyin tümörü olan olan küçük çocuklarla ilgili araştırma ve destek kuruluşu olan Mathys Derneği için bağış toplamak, diğeri de denizlerde giderek yoğunluğu artan plastik maddelerin azaltılması için farkındalık yaratmak ve mücadele etmek. Kadın kaptanlardan Isabelle Joschke cinsiyet eşitliği meselesi üzerine yoğunlaşmış. 2012’de gazeteci arkadaşı Martine Gauffeny ile kurdukları Horizon Mixité Derneği aracılığıyla hem genel kamuoyu hem de profesyoneller arasında cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı arttırmaya çalışıyorlar. Yelken yarışı bir başlangıç noktası olsa da eğitim, siyaset, iş dünyası gibi hayatın her alanında cinsiyet eşitliği için mücadele ediyorlar ve bu yarış, projektörleri derneğin faaliyetleri üzerine yöneltmek için çok önemli. Kadın kaptanlardan bir diğeri Justine Mettraux da uzun yıllardır iki farklı projenin destekçisi. Biri yelken sporunda kadınlar için daha fazla eşitlik ve kapsayıcılık için çalışan Magenta Projesi, diğeri de nadir genetik hastalıklardan olan lizozomal depo hastalığına yakalanmış çocukların sesi ve destekçisi olan, bu alandaki araştırmalara fon sağlayan VML Derneği’nin faaliyetleri.

TIKLAYIN | Yarışacak kaptanlar

Tüm kaptanların projelerini anlatmaya yerim yetmez. Ancak görüldüğü gibi, söz futbol için söylenmiş olsa da bu yarışa uyarlayarak diyebiliriz ki, Vendée Globe Yarışı yalnızca bir yelken yarışı değildir. Dünyanın en zor müsabakasında üç ay boyunca her gün hayatlarını riske atarak mücadele ederken aynı zamanda dünyayı daha iyiye, daha güzele doğru değiştirmek isteyen ve bunu o yarışın her anında başka bir biçimde ifade eden insanların da yarışıdır.

Evet Vendée Globe 2024 bugün başlıyor. Web sitesinden ya da Vendée Globe uygulamasından üç ay boyunca gece gündüz heyecan içinde yarışa odaklanacağız.  Kaptanların, fırtınalarda, dev dalgalar arasında bazen de Doldrumlar gibi rüzgârsız kaldıkları bölgelerden, Güney Okyanusu gibi dünyanın en uzak köşelerinden yolladıkları videoları merakla izleyeceğiz. Bazen “ah orda olmak vardı şimdi” diyerek, bazen de “şimdi orda olmak ne korkunçtur” endişesiyle gece yatmadan ve sabah uykudan uyandığımız gibi takibe geçeceğiz.

Bu cesur kadın ve erkek kaptanların pruvaları neta, rüzgârları hep istedikleri gibi olsun. Selametle gidip, gezegenin etrafında bir tur attıktan sonra yine selametle dönsünler.

TIKLAYIN | Talat Kırış: Dünyanın en zor müsabakası: Vendée Globe

TIKLAYIN | Talat Kırış: Çağımızın ilham veren denizcilerinden Pete Goss'un hikâyesi

Talat Kırış kimdir?

Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.

Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.

1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.

2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.

Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.

Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.

Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.

Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.

Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.

Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Neden susuyorsunuz?

Devlet işi gücü bırakmış kocaman bir sopa olmuş, dövecek muhalif arıyor. RTÜK diye bir kurum var, sopalıktan önce elektrikli şok tabancalığına, şimdilerde de ateşli silahlığa terfi etmiş. İktidarın, dayatılan siyasal İslam ideolojisinin hoşuna gitmeyecek yayın gördü mü indiririm aşağı diyor

Bir sabah metroda

Metrodan iniyorum. Etrafımdaki gençlere daha bir farklı bakıyor gözlerim. Çok da uzak olmayan bir gelecekte daha güzel günler göreceğiz diye geçiriyorum içimden

Ronda Ramirez'in ortadan kayboluşu

Eylül ayının dolunay öyküsü uzak yıllardan ve yakında yapılan bir Ronda seyahatinden damıtıldı. Yıllar önce bir boğa güreşi tutkunuydum, İspanyolların deyimiyle Aficionado. Başta Hemingway, boğa güreşine dair her yazılanı okuyordum. Sonra Madrid'de, Barcelona'da o müthiş atmosferde izledim boğa güreşlerini. Hatta Zaragoza'nın bir köyünde antrenman boğalarıyla dövüşmüşlüğüm bile vardır. Boğa güreşi flamenkoyla birlikte, ölümle kalım arasında gidip gelen sarkacın salınımları arasındaki estetiğin, tutkunun dile gelişidir. Sonraları ama boğaların, bu muhteşem hayvanların arenada acı çekmeleri, öldürülmeleri kabul edemeyeceğim bir şey haline geldi. Başka bir canlıyı öldürmenin estetiği olamazdı. İşte bu öykü Aficionado yıllarımın özeleştirisidir de bir bakıma...

"
"