05 Ocak 2021

Vazgeçmemenin hikâyesi

"Kendim ve dostlarım için ölüm yerine yaşamı seçiyorum. Doğamızın, araştırmak ve bilinmeyene uzanmak olduğuna inanıyorum. Tek gerçek başarısızlık keşfetmeye hiç kalkışmamak olurdu"

Ben başlangıçları severim. Yeni bir ruh, yeni bir umut verir insana. Yaşama sevincini tazeler. Yıl başları da yeni başlangıçlardır her zaman. 2021 yılının bu ilk günlerinde size Schackleton ve arkadaşlarının hikâyesini anlatmak istiyorum. Hayatımda ne zaman sıkılsam, umutsuzluğa kapılsam, kara bulutlar sarsa etrafımı Ernest Shackleton'u hatırlarım. Onun hikâyesine tutunurum, çözülemeyecek hiçbir şey yoktur derim, yeter ki iradene güven, kendine inancını yitirme.

Ernest Shackleton

Önce sizi Puerto Williams'a götürmem lazım. Antarktika'ya gidecek yelkenlilerin Drake Geçidi'ne yelken açmadan önceki son duraklarına, Beagle Kanalı'nın kıyısında, dünyanın en güneyindeki bu küçük Şili kasabasına. Micalvi isimli karaya oturtulmuş yat kulübü vazifesi gören tekneye aborda olmuş fırtınanın, dinmesini bekliyorduk. Zarif, kuğu gibi bir yelkenlinin geldiğini gördüm, elimdeki kitabı bırakıp yanaşmasını izledim. İlk koltuk halatlarını atarken ismi belirdi: Endurance (Dayanıklılık). İnce bir kar yağıyordu. Sıcak bir çay koyup içine az viski kattım ve elimdeki kitaba gömüldüm yeniden: Endurance'ın hikâyesi.

Bu da Endurance gemisinin yolculuğu. Sağ üstteki karenin içinde Shackleton'un yapacağı yürüyüş yolu, büyük resimdeyse Endurance'ın yolculuğu ve sulara gömüldükten sonra katettikleri yol gösteriliyor.

Ernest Shackleton 1874 yılında İrlanda'da Dublin'in az güneyinde Kilkea'da doğar. Dünyanın öbür ucundaki Güney Georgia adasında ölene kadar geçen 48 yılda dünya kaşifler tarihinin en parlak sayfasına adını yazdırır. Genç yaşta denizciliğe başlar. Kutuplara doğru ilk önemli keşif seferini 1902'de Kaptan Scott'la birlikte yapar. Discovery gemisiyle Antarktika'ya ulaşan ekip 82. güney enlemine kadar kutba yaklaşır. Seferden erken döner. Çünkü, C vitamini eksiliğine bağlı gelişen İskorbüt hastalığına yakalanmıştır.

Endurance Weddel Denizi'nde buzda sıkışmış durumda

İnsanın içine bir kez kaşiflik ruhu, hele de kutup sevdası girdi mi, artık kolay kolay iflah olmaz. Bir sonraki sefer Nimrod gemisiyledir. Bu kez güney kutbuna ulaşmaya kararlıdır. 1908'de kutba 180 km kadar yaklaşmışken dönmek durumunda kalırlar. 88 derece güney enlemine ulaşmışlardır. O yolculukta, buzlarla kaplı kıtada yaklaşık 3000 km yürümüşlerdir. Dönüşte Londra'da bir kahraman gibi karşılanır ve sir ünvanı verilir.

1911'de güney kutbuna ulaşan ilk insan olma mücadelesi Norveçli Amundsen'in zaferiyle sonuçlanır. Ondan bir kaçgün sonra Scott da ulaşır, ancak dönüş yolunda ölür. Shackleton tarihe geçecek büyük macerasını o günlerde planlar. Antarktika kıtasını güney kutbundan geçerek boydan boya yürümek. Bunun için Norveç'te yapılmış ilk adı Polaris olan 44 metrelik ahşap teknenin peşine düşer. Teknenin sahibi, Antarktika kaşifi Belçikalı Adrien de Gerlach finansal sorunlar yaşamaktadır, tekneyi o zamanın parasıyla 11 bin 600 pounda satar. Shackleton ailesinin bir sloganı vardır, "Dayanırsan, başarırsın". Teknenin adı, dayanmaktan mülhem (ilham alarak) Endurance olur.

Bu sefere katılmak için başvuran 5000 kişi arasından 28 mürettebat seçilir. Shackleton denizci, doktor, marangoz, fotoğrafçı gibi bilgi ve beceri gerektiren konuların dışında, mesela iyi şarkı söylemek gibi özellikler de arar seçim yaparken. Kanada'dan gönderilen 99 köpek arasından da 69'u ekibe dahil olur. Her birine ayrı isim verilir. Amundsen, Shakespeare, Caruso bu isimlerinden bazısı.

Tüm hazırlıklar tamamdır, ancak Birinci Dünya Savaşı başlar. Sefer ertelenecek diye düşünürlerken Kral V. George, Shackleton'a başarılar diler, ipek bir İngiliz bayrağı hediye eder ve 8 Ağustos 1914 tarihinde donanma bakanı Winston Churcill'in çektiği tek kelimelik bir telgrafla, "proceed (hareket edin)" Endurance yola çıkar. Önce Buenos Aires, ardından Güney Georgia Adası'nda son hazırlıklar tamamlanır ve 5 Aralık günü Antarktika'nın kuzeybatısındaki Weddel Denizine doğru yola çıkarlar. Esas hikâye işte o zaman başlar.

Weddel Denizi, buzlarla kaplıdır. Buzların arasında, gevrek ilk yıl buzunu kırarak ilerler Endurance ancak, Ocak ortasında açık denize bir kilometreden az kala buzların arasında sıkışır. Kurtarma çabaları boşa çıkınca, Shackleton kışı gemide geçirmek üzere hazırlıklara başlama emri verir. Zorlu Antarktika kışını araştırma yaparak, oyunlar, yarışmalar düzenleyerek, okuyarak geçirirler. 24 Ekim 1915'te güney yarım kürenin yazı, buzdan kurtulma umutlarıyla beraber yaklaşırken, tam tersi olur. Tonlarca buzun baskısına dayanamayan Endurance bir noktadan delinir. Hemen tamir edilse de Shackleton başlarına geleceği görür, işe yarayacak tüm malzemenin alınarak teknenin tahliyesine karar verir. Büyük bir buz parçası üzerinde cankurtaran sandallarını ters çevirip kamp kurarlar. Kısa süre sonra Endurance buzlar arasında sıkışarak parçalanır ve sulara gömülür.

Buzda yol açmaya çalışırken

Üzerinde kamp kurdukları büyük buz parçasının Paulet Adası'na doğru sürüklenmesini umarlar. Adada erzak depoları vardır. İki ay sonra, okyanus kampı adını verdikleri bu kamptan daha sağlam başka bir buz kütlesine geçerler. Yeni yerin adı Sabır Kampı'dır. 17 Mart 1916'da üzerinde kamp kurdukları buz kütlesi ikiye ayrılır. Kırılan buzda daha fazla kalmak güvenli olmayacağından, Shackleton 6 metrelik cankurtaran sandallarına binip, 100 mil ötedeki Fil Adası'na gitme kararı verir. Sert denizde küçük bir pusulayla küreğe kuvvet yol alırlar. Kaybolmamak için tekneleri birbirine bağlarlar. Sonunda Fil Adası'na ulaşılır. Burada 22 adamı bırakan Shackleton, James Caird isimli cankurtaran sandalını zorlu yolculuk için hazırlamasından sonra, yanına aldığı 6 adamla birlikte 24 Nisan'da yola çıkar. Dünyanın en zor denizlerinden birinde yapılan 800 millik yolculuk 16 gün sürer. Endurance'ın kaptanı Worsley'in üstün navigasyon yeteneği, yolcuların salimen ulaşmasını sağlar. Ancak müthiş bir fırtına karşılar onları, fırtınanın sakinleşmesini denizde beklerler, kayalara çarpıp parçalanmak işten değildir.

Endurance sürekli karanlık olan Antarktika kışında buzda

Karaya çıkarlar ancak adanın öbür ucundaki Stromness balina istasyonuna ulaşmak için buzulların arasından geçmek, buzlarla kaplı dağları aşmak gerekmektedir. 3 adam sahilde bekler. Shackleton, dağcılık deneyimi olan Crean ve navigatör kaptan Worsley'le yola çıkar. Botlarına buzda kaymasın diye vida takarlar. 50 metrelik halat ve marangoz keseri yardımıyla balina istasyonuna 20 Mayıs'ta ulaşırlar. Sahildeki üç adam, denizden istasyona getirilir. Fil Adası'nda kalanlar, penguen ve fok avlayarak, ters çevrilmiş cankurtaran sandallarında sert iklimle mücadele eder. Shackleton onları kurtarmak için bir gemi arayışına girer. Şili hükümeti, Yelcho isimli buharlı bir tekne tahsis eder. 30 Ağustos'ta Fil Adası'na ulaşırlar. Endurance'ın bütün mürettebatı sağ olarak kurtulur. Shackleton kararlı, vazgeçmeyen ve dayanıklı yapısı sayesinde, adamlarını en zor şartlarda hayatta tutmayı başarmış ve evlerine salimen geri götürebilmiştir (ne var ki bu sefere katılan köpeklerin hiçbiri geri dönememiştir, keşifler tarihinin hazin sayfalarından biridir).

Ekip buza oturmuş teknenin dışında araştırma faaliyetinde

Aslında hikâye burada bitmiyor. Shackleton Antarktika'nın güneyinde mahsur kalmış olan destek ekibini kurtarmak için Yeni Zelanda'ya gidip oradan güneydeki Ross Denizi'ne ulaşıp, o 10 denizciyi de kurtarıyor.

Endurance buzun sıkıştırması sonucu parçalanmış, suya gömülmeden hemen önce

Weddel Denizi, Güney Georgia Adası, Fil Adası bugün bile ulaşılması çok zor coğrafyalar. Bu epik hikâye aklıma her geldiğinde, yaşama direncim artar, imkansız hayaller kurabilme ve o hayalleri gerçekleştirme gücü damarlarımda dolaşmaya başlar.

6 metrelik cankurtaran sabdalıyla Fil Adası'ndan yola çıkarlarken

Büyük kaşifin sözleriyle bitireyim:

"Kendim ve dostlarım için ölüm yerine yaşamı seçiyorum. Doğamızın, araştırmak ve bilinmeyene uzanmak olduğuna inanıyorum. Tek gerçek başarısızlık keşfetmeye hiç kalkışmamak olurdu."

Ernest Shackleton

Yazarın Diğer Yazıları

Endülüs’te Solan Bahçe

Her şey Flamenko’nun ezgilerinde kalsaydı, kalabilseydi keşke. Ama bizzat flamenko da böyle bir şeydi. O huzurun, sükunetin müziği değildi

Seçimden seçmeler saçmalar

Enteresan ülkeyiz vesselam, biri kendini devletin sahibi sanır, diğeri bir yüzyıldır falan kendinden başka bu ülkede vatansever olmadığını iddia eder

Bir devlet görevlisiyle bir vatandaşın diyaloğu

"Yok Can Atalay, yok Osman Kavala, yok Selahattin Demirtaş... Onlar ne isterse, nasıl isterse öyle oluyor, olacak"