31 Mayıs 2024

Amiral Nelson'un son sözleri...

Büyük bir deniz savaşını kazanmış komutanın yaklaşan ölüm üzerine söyleyebileceği en anlamlı söz bu olurdu herhalde: "Kısmet Hardy."

Trafalgar Burnu (Fotoğraf: Talat Kırış)

Sabah 5.30'da Cadiz Körfezi'nden demir alıp yola çıktık. Orkalar bu ara yine faal. Bir ay kadar önce bie tekneyi batırdılar. Teknelere neden saldırırlar, ya da neden teknelerle oynamak, teknelere dokunmak isterler hâlâ meçhul. Bu konuyla ilgili geçen sene T24'e iki yazı yazmıştım. O günden bu yana yeni bir bilgi yok. Üzerlerine kum dökün, vızıltı çıkaran cihazlarla su altından yayın yapın, geri geri gidin gibi pek çok tuhaf önerinin yanında en tutarlısı Orkaların girmedikleri 20 metre derinlik sınırı içinde seyretmek. Yolu biraz uzatıyor, gece geçmek için çok sayıda balık çiftliğinden ötürü uygun değil, onun dışında en güvenilir yol. Biz de öyle yapıp kıyıya yakın seyrediyoruz.

İspanya'nın Atlantik kıyıları. Oldukça çorak, sığ tepeler, küçük yerleşimler ve uzun bir kumsal. Kumsalın sonunda bir burun uzanıyor Güneybatı'ya doğru ve önünde de bir fener. Teknenin önüne doğru yürüyorum ve birden şimşek çakıyor; Cabo Trafalgar'a yaklaşıyoruz, yani Trafalgar Burnu'na. Ünlü Trafalgar deniz savaşının vuku bulduğu coğrafi bölge. Çoğu insan Trafalgar adını Londra'daki meydandan bilir. Hani tepesinde Amiral Nelson'un heykelinin bulunduğu upuzun sütunun olduğu meydan. Cabo Trafalgar'ı bordaladığımızda bu cesur, dayanıklı, kararlı, güçlü ve zeki denizciyle ilgili okuduklarım aklıma geliyor. Kıyıya yakın seyrettiğimiz için internet çekiyor. Hastanede beraber çalıştığımız Dr. Utku Özgen'den Amiral Nelson'un tıbbi özgeçmişini ve bu savaşta ölürken aldığı yaraları anlatan bir makale var, daha önce okumuştum onu bulup yollamasını istiyorum. Makale beş dakika sonra düşüyor e-posta kutuma.

Trafalgar Savaşı, 21 Ekim 1805 (Eser: Clarkson Frederick Stanfield)

Horatio Nelson, 1758 yılında İngiltere Norfolk'ta dünyaya geliyor. Bebekliğinden itibaren sağlıksız, çelimsiz bir çocuk olarak biliniyor. Annesi çocukken ölüyor ve babası sekiz çocukla kala kalıyor. 12 yaşına kadar farklı okullarda eğitim görüyor. Denizcilik kariyeri 13 yaşındayken başlıyor. Yeni denize indirilen savaş gemisi HMS Raisonnable'a annesinin amcası Maurice Suckling kumanda etmektedir. Horatio denizci olarak bu gemide çalışmak ister. Amcası bu çelimsiz çocuğun savaş gemisinin ve denizin ağır koşullarına dayanamayacağını düşünse de yanına alır. Kısa sürede zekâsıyla kendini gösteren Nelson, subaylık eğitimi almaya başlar.

Horatio Nelson

Gemiye adım attığı ilk günlerde hayatı boyunca sürecek olan deniz tutmasından muzdarip olur. Bu durumun denizcilik kariyerini etkilemesine izin vermez ve yıllar içinde deniz tutmasını bertaraf etmek için kendince bulduğu yöntemleri emrindeki denizcilere de öğretir. Anne-amcasının yanında bir süre geçirdikten sonra denizcilik deneyimi kazanması için farklı gemilere gönderilir. İki kez Atlantik Okyanusu'nu geçer, geri döner. Hindistan'a kısa bir yol bulmak amacıyla Kuzey-Doğu geçidini arayan bir Arktic Ekspedisyona gönüllü olarak katılır, 80 derece Kuzey Enlemi'ne kadar çıkarlar ama buzlar yolları kapattığı için daha fazla ilerleyemezler.

Bu kısa boylu kavruk delikanlı İngiliz Bahriyesi'ndeki kariyerinde yükselirken bir yandan da yakalanabileceği bütün tehlikeli hastalıklara yakalanır. Sıtma, sarı humma, skorbüt, dizanteri, kimi tropikal hastalıklar. O yıllarda ölümcül olabilecek bu hastalıkları atlatır. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak denizcilerin sağlığına ve hijyene çok önem verir. "Bir deniz subayının adamlarını sağlıklı tutması, hastalandıklarında bir hekimin onları iyileştirmesinden daha kolaydır" sözü ona aittir. Denizcilerin giysilerinden, uyudukları yere kadar titizlikle hijyen şartlarını denetler. Bir denizci gemi güvertesine çişini yaptı diye (kim bilir nasıl bir rüzgarda, nasıl denizlerde seyrediyorlardı) 12 kırbaç cezasına çarptırır. O dönemde gemilerde görev yapan gemi doktorları ikinci sınıf denizci muamelesi görürlermiş. Hem aldıkları maaş hem de subay üniforması giyme hakkına sahip olmadıkları için cazip bir iş değilmiş gemi doktorluğu. Nelson, bu durumun değişmesi için bizzat donanma komutanlığına mektup yazmış ve gemi doktorlarının hak ettikleri noktaya gelmelerinde rol oynamış.

Horatio Nelson Tenerife'de yaralandığında

Şimdi gelelim kariyeri boyunca yaşadığı ve Trafalgar Savaşı'nda ölümüne neden olan yaralanmalara. 1794'te Korsika Savaşı sırasında, sahile çıkarma yapan birlikleri denetlerken bir top mermisi, hemen yanında bulunan barikattaki kum çuvalına isabet eder. Buradan sıçrayan kum ve debris sağ gözüne gelir. O tarihten itibaren gözünde bir deformasyon olmamakla birlikte sağ gözü kör kalır. Tıp tarihçileri bu konuda farklı yorumlar da yapmışlardır, travmadan değil de retina ayrışmasından kör kaldığına dair, ama lafı uzatmayalım. 1797 yılında Kanarya Adaları civarında Santa Cruz Tenerife Deniz Savaşı esnasında domdom kurşunu sağ dirseğinin hemen üstünden kolunu parçalar. Üvey oğlu Teğmen Josiah Nisbet, dirseğinin üzerinden bir mendille turnike uygulayarak kanamayı durdur ve ilk anda gelişen hemorajik şok nedeniyle yaşadığı baygınlıktan toparlar kendine gelir. Kayıkla en yakındaki gemiye doğru çala kürek götürülerken, acele etmemelerini denize düşmüş denizcilerin toplanması emrini verir. Gemiye ulaştıklarında, "Cerraha söyleyin hemen aletlerini hazırlasın, bu kolun kesilmesi lazım. Ne kadar çabuk o kadar iyi" der ve cerrah kolunu keser. İyileştikten sonra dönem dönem yara bölgesinde uzun zaman iyileşmeyen bir enfeksiyon ve fantom ağrıları çeker (kişinin kesilen, yerinde olmayan uzvun ağrıdığını hissetmesi). Bir yıl sonra bu kez Aboukir Körfezi Savaşı'nda, (Nil Savaşı olarak da bilinir) top mermisiyle birlikte fırlatılan metaller kafasına isabet eder ve kafaderisinde büyük bir kesi olur, hatta kesilen cilt flebi ters dönüp gören gözünü de kapatır. Tedavi için cerraha götürüldüğünde kendinden önce getirilen yaralıların önüne geçmeyi reddeder ve sırasını bekleyeceğini söyler. Bunu söylerken de aşırı kanamadan ölme ihtimaline karşı son emirlerini verir, karısına bir not yazdırır.

Bunca vartayı atlatan, hep savaşın içinde ön saflarda olan büyük amiral son ve en büyük savaşında hayatını kaybeder. Trafalgar Savaşı, aslında Napolyon'un İngiltere'yi işgal için yaptığı planlara engel olmuştur. İspanyol donanmasıyla birleşen Fransız donanması Manş Denizi'ni kontrol altına almaya yönelmiş. İmparator Napolyon ardından İngiltere'yi işgal etmeyi planlamıştır. Fransız-İspanyol müttefik donanmasının daha fazla gemiye ve adama sahip olmasına karşı, Nelson gemilerini doğrudan rakip donanmanın üzerine sürmüş, onları üçe ayırmış, kendi donanması hiç gemi kaybetmezken Fransızların 21 gemisi, savaşı yöneten Amiral Pierre-Charles Villeneuve ile beraber esir alınmıştır.

Bu savaşta Amiral Nelson da hayatını kaybetmiştir. 1.62 metre boyunda, sağ gözü kör, sağ kolu olmayan amiral bu savaşta da yine ön saftadır. Savaşı kazanmakta olduğunu bilir. Bu sırada bir Fransız keskin nişancısı, direk üstünden yaptığı atışla Nelson'u vurur. Mermi sol omuzundan girer (otopsisinde merminin etrafında apoletinden lifler bulunacaktır), kaburgalarını parçalar, pulmoner arterini yaralar, 6. ve 7. sırt omurlarını kırarak omuriliğinin kesilmesine yol açar. Her iki bacağı da o anda felç olduğundan yere düşer, "Omurgam parçalandı, sonunda beni halletmeyi başardılar" der. Yardıma koşan cerrah Beatty'e "Ben bu yaralarla yaşayamam git ve yardım edebileceğin diğer denizcilere el uzat" emrini verir, nitekim üç saat içinde de ölür. Bu süre içinde göğüs kafesi içine kan dolmaktadır. Limonata, şarap ve su ister. "Göğsümün içinde bir şeyler oluyor, ölümüm yakın" der. Bu esnada Amiral gemisi HMS Victory'nin kaptanı Thomas Hardy yanına gelip gider. "15 gemiyi esir aldık amiralim" der, yanıt " İyi de, 20 olmalıydı" olur.

Amiral Nelson'un son sözleri üzerine çok yazılıp çizilmiştir. Kaptan Hardy'e "Beni denize atmayın" der, İngitere'ye götürülüp gömülmek ister. Sevgilisi Lady Emma Hamilton'la ilgilenilmesini vasiyet eder ve tartışmalı olan son cümlesi şöyledir "Kiss me Hardy (Öp beni Hardy)". İşin bu kısmıyla ilgili tevatür gani. "Hardy ile aralarında nasıl bir ilişki vardı acaba"dan tutun da, sevgilisine yönelik Kiss Emma Hardy'di diyene, "Yok öyle değildi aslında 'Thank God I have done my duty (Allah'ım sana şükürler olsun görevimi yaptım)' demişti" diyene kadar. Ama tüm bu tevatür içinde tabii ki benim favorim aslında "Kismet Hardy" dediğini iddia eden yorum. Bildiğimiz kısmet sözcüğünün İngiliz diline daha geç bir dönemde girdiğini Nelson'un bu sözcüğü kullanmış olamayacağını söyleyenler varsa da, hayatının büyük bölümünü Akdeniz havzasında Türklerle, Araplarla aynı coğrafyada geçirmiş amiralin bu sözcüğü bilmesi muhtemeldir. Doğrusunu isterseniz büyük bir deniz savaşını kazanmış komutanın yaklaşan ölüm üzerine söyleyebileceği en anlamlı söz de bu olurdu herhalde: "Kısmet Hardy."

Hardy son nefesini vermeden hemen önce amirali alnından ve elinden öper. Ertesi gün yapılan cenaze törenine esir alınmış Fransız amirali de katılır. Aylar sonra İngiltere'de Nil Savaşı sırasında ağır zarar verip esir aldığı dev fransız savaş gemisi L'Orient'in ana direğinden oyulan bir tabutla gömülür.

Trafalgar Burnu'nu bordalayıp Akdeniz'e doğru yol verdik teknemize. Büyük denizcimiz Sadun Boro'nun dünyayı dolaştığı teknesinin adı da Kısmet'ti. Sadun Boro'yu da bu vesileyle rahmet ve saygıyla anıyorum, Trafalgar Burnu önünde. Cebelitarık'tan geçerken tüm denizcilerin pruvalarının neta, rüzgarlarının kolayına esmesini diliyorum.

Selametle...

 

Talat Kırış kimdir?

Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.

Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.

1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.

2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.

Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.

Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.

Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.

Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.

Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.

Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Neden susuyorsunuz?

Devlet işi gücü bırakmış kocaman bir sopa olmuş, dövecek muhalif arıyor. RTÜK diye bir kurum var, sopalıktan önce elektrikli şok tabancalığına, şimdilerde de ateşli silahlığa terfi etmiş. İktidarın, dayatılan siyasal İslam ideolojisinin hoşuna gitmeyecek yayın gördü mü indiririm aşağı diyor

Bir sabah metroda

Metrodan iniyorum. Etrafımdaki gençlere daha bir farklı bakıyor gözlerim. Çok da uzak olmayan bir gelecekte daha güzel günler göreceğiz diye geçiriyorum içimden

Ronda Ramirez'in ortadan kayboluşu

Eylül ayının dolunay öyküsü uzak yıllardan ve yakında yapılan bir Ronda seyahatinden damıtıldı. Yıllar önce bir boğa güreşi tutkunuydum, İspanyolların deyimiyle Aficionado. Başta Hemingway, boğa güreşine dair her yazılanı okuyordum. Sonra Madrid'de, Barcelona'da o müthiş atmosferde izledim boğa güreşlerini. Hatta Zaragoza'nın bir köyünde antrenman boğalarıyla dövüşmüşlüğüm bile vardır. Boğa güreşi flamenkoyla birlikte, ölümle kalım arasında gidip gelen sarkacın salınımları arasındaki estetiğin, tutkunun dile gelişidir. Sonraları ama boğaların, bu muhteşem hayvanların arenada acı çekmeleri, öldürülmeleri kabul edemeyeceğim bir şey haline geldi. Başka bir canlıyı öldürmenin estetiği olamazdı. İşte bu öykü Aficionado yıllarımın özeleştirisidir de bir bakıma...

"
"