10 Ağustos 2021

Bize her şeyden önce demokrasi gerekiyor!

Yangınları, aşı düzensizliklerini gidermeyi, bozulan eğitimi düzeltmeyi, her kademeye burnunu sokmuş olduğunu anladığımız mafya ilişkilerinden sıyrılmayı v.b. ancak demokrasiye kavuştuğumuzda gerçekleştirebiliriz. 

Demokrasiye uzatmadan, fazla zaman yitirmeden kavuşmak zorundayız! Yangınları, aşı düzensizliklerini gidermeyi, bozulan eğitimi düzeltmeyi, her kademeye burnunu sokmuş olduğunu anladığımız mafya ilişkilerinden sıyrılmayı v.b. ancak demokrasiye kavuştuğumuzda gerçekleştirebiliriz. 

Demokrasi hem insan haklarına saygıyı sağlayan ve hem de bu yoldan ekonomik gelişmeyi ve bunun sürmesini sağlayan bir ortamdır.

Otoriter yönetimin de kalkınmaya yol açabileceğini ileri sürenler yok değil ama bu tez, kalkınma, yalnızca gayri safi yurt içi hasıladaki büyümeyle tanımlanan bir unsur olarak görülmediğinde zayıflar. Çin sıklıkla demokrasi tezinin istisnası olarak zikredilmektedir; ancak Çin olgusunun sunulma şekli de tartışmalıdır: Çin ekonomisinin büyümesi, otoriter yönetime mi, yoksa nitelikli insan kaynaklarının çokluğu ve kocaman bir  iç pazar gibi diğer özelliklerle mi açıklanabilir? Sonra, Çin bugün Mao'nun zamanında olduğundan daha fazla mı yoksa daha az mı otoriterdir? Çok partili seçimlere kapalıdır ama serbest ekonomik girişimin sınırları kesinlikle genişlemiştir ve bugün kesinlikle otuz  yıl öncesine göre daha açık bir ülkedir.(1)

Demokrasi, aynı zamanda şiddet içermeyen bir çatışma çözme biçimini kurumsallaştırır ve savaşmak yerine müzakere, uzlaşma ve tartışma isteğini teşvik eder. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Amartya Sen'in söylediği gibi, demokrasilerde büyük ölçekli kıtlıklar yaşanmaz; zira burada diğer sistemlerde eksik olan hataları düzeltici bir unsur vardır: insanlar, hükûmetleri üzerinde kontrol uygulayabilirler. (2)

Ancak, Nobel ödüllü ve ödülsüz araştırmacıların belirttikleri bu gerçeklerin, eğitim düzeyleri çok farklı olan kitleler tarafından kavranması uzun zaman alır. Kitleler, demokrasiden başka rejimlerin, insan haklarına kavuşmalarına, ekonomik açıdan doğrulmalarına yol açamayacağını felaketlerle, özellikle ekonomik felaketlerle karşılaştıklarında anlarlar.

O zaman bile karşılaştıkları felaketlerin tesadüf ya da kıskanç dış mihrakların değil de demokrasiyi engelleyen odakların marifetleri olduğunu onlara anlatacak dürüst, çalışkan ve gözü pek gazetecilere, yazarlara, sivil toplum üyelerine ihtiyaç vardır.

Bu ülkede böyle kimseler var mı?

Yandaş olmayan TV kanallarında, yayın organlarında konuşanlara bakıyorum, internetten gelen demokrasi taleplerini yansıtan imge ve kliplere , yazılara, sözlere bakıyorum da böyle yurttaşların var olduklarını  hem de itildikçe, kakıldıkça çoğaldıklarını, etkinleştiklerini- sevinerek - görüyorum.

Demek ki 1950’lerden bu yana görüp geçirdiğimiz bölük pörçük demokrasi deneyimleri bir şeye yaramış, bir tortu bırakmış. Bunu önemsiyorum; çünkü dünyanın her yerinde her zaman böyle olmamış: Hitler Almanya’sında bu konuda eksiklerin bahis konu olduğunu yansıtan yayınlar var. Alman tarihçi Hans Mommsen, Almanya'da Hitler’e karşı direnişin "halksız direniş" olduğunu ve Nazi rejimine karşı direnen Almanların sayısının çok az olduğunu yazmıştı.

Demokrasinin, bu konudaki talep belli boyutlara ulaştığında geldiğini biliyor, dış mihrakların bundan böyle bizi, aya bayrak diktiğimiz  için değil, bu konudaki çabalarımızın verimi nedeniyle kıskanacağı günleri bekliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları

AKP, CHP'nin gerisinde kaldı; başka bir şey olmadı mı?

İktidarın ikinci plana düşmesi çok önemlidir ama iktidarın dayanağı olan, her fırsatta vurguladığı düşünce ve inanç tarzının etkisini yitirmesi çok daha önemlidir ve kalıcıdır

AKP artık birinci parti değil! Sonra ne olur?

Otoriter bir rejimden demokrasiye geçiş ne zaman sona erer? Bu sorunun cevabını vermek öyle kolay değil; demokrasiye yöneliş ile demokrasinin pekişmesi arasında fark var. Demokrasinin, bir kez varıldığında, sonsuza dek duvarlarındaki muhallebileri yalayacağımız bir cennet olmadığını da unutmamız gerekir; demokrasi daha çok Tokat'ın bazı yörelerinde oynanan omuz halayına benzer, alttakilerin omuzlarına basmış, keyifle oynayan kimseleri taşıyanlar yorulduklarında sona erer

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir