01 Mart 2011

Yirminci Yılında ‘Tiyatro Stüdyosu’

Yıl 1993-1994; Tiyatro Stüdyosu ile tanışmam “Derin Bir Soluk Al” oyunu ile oldu...

Yıl 1993-1994; Tiyatro Stüdyosu ile tanışmam “Derin Bir Soluk Al” oyunu ile oldu. 2000’de “Dünyanın Başkenti (Speer)” ile yeniden buluşma. 2002-2003 yılı yapımı “Sonsuz Döngü”, Mayıs 2003’te rahmetli Hamit Kınaytürk’ün çıkartmakta olduğu Sanat Çevresi Dergisi’nde yazdığım ilk eleştirinin konusunu oluşturuyordu; yani kişisel tarihimdeki önemli ‘ilk’lerden biri. 2005-2006’da “Bugün, Yarın - Teyzem ve Ben”, 2008-2009’da “Nehrin Solgun Yüzü”, 2009-2010 sezonunda ise “Şölen” Tiyatro Stüdyosu’nda izlediğim oyunlar oldu.
Tiyatro Stüdyosu’nun 20 yılı bu oyunlarla sınırlı olabilir mi hiç... Harold Pinter’dan “Aldatma”, Willy Russel’dan “Kan Kardeşleri”, Turgay Nar’dan “Çöplük”, Terry Johnson’dan “Histeri”, Jean Genet’den “Balkon”, Davit Mamet’den “Bağla Şu İşi”, William Luce’dan “Lillian”, Yasmina Reza’dan “Yaşamın Üç Yüzü”, Arthur Miller’dan “Çift Yönlü Ayna” ve bu oyunların getirdiği 49 ödül.
Dün akşam izlediğimiz Anton Çehov’un toplumsal taşlama niteliği taşıyan ve karakterlerinin yaşama bakışları, ilişkileri ve karamsarlıkları/umutlarıyla komediye yakın duran “Vanya Dayı” oyunu ile Tiyatro Stüdyosu 20. yılını kutluyor. Mehmet Ali Kaptanlar, Vanya rolünde karakterin tutarsızlık ve çelişkilerinin, duygusal iniş çıkışlarının ekseninde başarılı performanslarına bir yenisini ekliyor. Aralarında Gülsen Tuncer, Metin Beyen, Vural Buldu’nun da bulunduğu deneyimli ekip, Çehov oyunlarına özgü o naif atmosferi, sanki dünyanın başka bir yerinde başka bir zaman diliminde yaşıyormuşçasına bir saflıkta, farkındalıkla umarsızlık arasında gidip gelen bir çizgide hayatını sürdürmeye meyleden insanların dünyasını Çehov oyuncularına yakışan üslupta sahneye taşıyor.
Ahmet Levendoğlu’nun sanat yönetmenliğinde başarılı prodüksiyonlara imza atan toplulukta bu yirmi yılda yer alan sanatçıların katılımı kutlamaya gurur katan fotoğrafı oluşturuyordu: Mahmut Gökgöz, Derya Alabora, Zuhal Olcay, Ayça Bingöl, Oktay Kaynarca...
20.yıla özel hazırlanan kitapta neredeyse bu yirmi yılın bir faaliyet raporu niteliği taşıyor. Oyunlar, fotoğraflar, eleştiriler  ve görüşler... Bu görüşlerden birkaç alıntıyla Tiyatro Stüdyosu’nu ve Genel Sanat Yönetmeni Ahmet Levendoğlu’nu 40.yıla da hep birlikte ulaşmak dileğiyle kutlayalım.
“20 yıl içinde pek çok yapımda yönetmen, çevirmen, oyuncu olarak imzası bulunan Ahmet levendoğlu, ‘üstünde titizlikle çalışılmış, oyunların sunulmasını topluluğun vazgeçilmez ilkelerinden biri olarak kurumlaştıran kişidir.” Prof. Ayşegül Yüksel.
“Ahmet Levendoğlu, duruşundan ödün vermeyen bir yönetmen, oyuncu ve sanat yönetmeni. Aynı zamanda, çağdaş tiyatronun seçkin örneklerini dilimize çevirerek seyirciyi ve okuyucuyu bu örneklerle buluşturmayı amaçlayan bir tiyatro insanı.” Dikmen Gürün
“Tiyatro Stüdyosu, özel tiyatro konumunu tutarlı bir repertuar ile sürdüren, öznel ve özgül ağırlıklı ‘özel bir tiyatro’dur. Bu tiyatroda tutarlı repertuardan muradım gişeden çok reji, oyun ve oyuncu gücüne yaslanan bir repertuar anlayışı içersinde olmasıdır.” Hayati Asılyazıcı
“Ahmet Levendoğlu’nun bütün ekip arkadaşlarına da bulaştırdığı tuhaf ve alışılmadık, saplantılı bir moral gücü vardır. Ona göre, olanaksızlıklar, aksilikler bir yanda, sahnelenen oyunun ulaşılabilecek en nitelikli durumuyla ortaya çıkarılması öte yanda olmalıdır. Ben buna ‘kusursuzluk özlemi’ diyorum. Bu koşullar altında olumsuzluklardan etkilenmemek ve bunları hiçbir biçimde oyuna yansıtmamak da esas oluyor tabii.” Melisa Gürpınar.
Levendoğlu’nun sanatçı duyarlılığıyla yapıştığı umudu ve Gürpınar’ın deyişiyle ‘kusursuzluk özlemi’nin tüm sanat tutkunlarına bulaşması en büyük arzumuz olmalı.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir Avuç Gökyüzüne Bakış

Bir avuç insan; iki bin de olsak beş bin de… Yanında, yamacında, arkasında değil resmen karşısında ise sayıyla ifade edilemeyecek ölçüde bir büyüklük; bir zihniyet…

'Deliler gösteriyor körlere yolu'

Geçen Cumartesi akşamı Kocaeli Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun davetlisi olarak az sayıda eleştirmen dostumuzla İzmit’e Kral Lear’ın galasına gittik

Sanatçı muhafız olmaz

Klasik müzik dünyasında besteciliği ve konser piyanistliğiyle haklı bir üne sahip bir sanatçımız Fazıl Say