02 Şubat 2025

Aile işletmelerinin ömrü

Sosyo-duygusal refah, aile işletmelerinde ekonomik olmayan gelirleri vurgulamak için kullanılan bir kavramdır. Bu yaklaşım aile üyelerinin işletmeyle ilgili karar verirken birincil kaygısının işletmenin ekonomik olmayan yönlerinden elde ettikleri faydayı korumak veya artırmak olduğunu savunur

Günümüzde dünya ekonomisinin yüzde 85’ini oluşturan aile işletmeleri aynı zamanda Fortune 500’ün en büyük ve en başarılı işletmelerinin de yüzde 40’ını oluşturmaktadır. Türkiye’ de de kurulu işletmelerin yüzde 96’sını aile işletmeleri oluşturur. Aile işletmeleri gerek Dünya’da gerekse de Türkiye’de istihdam yaratma, yerel kalkınmayı destekleme ve girişimcilik kültürünü güçlendirme gibi pek çok fayda sağladığı için hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük önem taşır. Kendilerine has yapıları, özellikleri, kültürleri, yönetim biçimleri, sorunları, ihtiyaçları gibi konularda akademik çevreler ve araştırmacılar aile işletmelerini her zaman dikkatle izler. Bununla birlikte yapılan araştırmalar aile işletmelerinin büyük bir kısmının uzun ömürlü olmadığını da ortaya koyuyor. Araştırmalara göre dünya genelinde aile işletmelerinin ömrü 30 ila 40 yıl arasındadır. Dahası, aile işletmelerinin sadece yüzde 30’u ikinci nesle geçiş yapabilirken, üçüncü nesle geçme oranı yaklaşık yüzde 10-15’tir. Türkiye’ deki aile işletmelerinin ömrü ise dünya ortalamasının biraz altında yaklaşık 25 yıl olup, ikinci, üçüncü ve dördüncü nesle geçme oranı da yine dünya ortalamasının biraz altında kalmaktadır.

Kuşkusuz piyasa şartları, ekonomik konjonktür, ülke ve dünya politikasındaki değişimler gibi dışsal faktörler aile işletmelerinin yaşam süresine etki eder. Ancak şu da bir gerçektir ki aile işletmelerinin faaliyetlerinin sonlandırılmasının yalnızca yüzde 20’si operasyonel ve yönetimsel nedenlerden kaynaklanırken, yüzde 80’i ailevi nedenlerle daha doğrusu aile içi anlaşmazlıklar nedeniyle piyasadan çekilmek zorunda kalmaktadır. Bu gerçeği yaratan ise aile ilişkilerinin doğasıyla işletme mantığı arasındaki uyumsuzluktur. Aile birbirleriyle kan bağı olan ve ömür boyu birbirlerine destek verme yükümlülüğü ile duygusal açıdan birbirilerine bağlı insanlardan oluşan bir sosyal gruptur. Dayanışma duygusu ön plana çıkar. Tabii bazen de aile içi kavgaların duygusal yoğunluğu aileyi parçalayabilir. İşletme ise kâr amacı güden bir organizasyonu yürütmekle ilgilidir ve burada genellikle akıl, mantık, etkililik, verimlilik ve rekabet gibi unsurların ön planda olması zorunludur.

Yeteneklerine ya da deneyimlerine bakılmaksızın aile bireylerinin işe alınması, aile yöneticilerinin kişisel harcamalar ile işletme harcamalarını ayıramamaları, aile bireyleri arasındaki husumetler ve bunların işe sirayet etmesi, benzer şekilde iş yerindeki statü çatışmalarının aile ilişkilerine yansıması, aile üyeleri arasında net iş tanımlamalarının bulunmaması, kuşaklar arası geçişte devretme sorunu, aile işletmelerinin ömrünü sonlandıran nedenlerden bazılarıdır. Bunların dışında, değişime direnç, finansman yetersizliği, plansız büyüme ve yetenekli personeli işe alamamak ve/veya yetenekli personeli elde tutamamak gibi bazı operasyonel ve yönetimsel problemler de aile işletmelerinin sonunu hazırlar. Kuşkusuz kapanan her aile işletmesi hem işletme sahibi aile için hem de işletmenin içinde bulunduğu ekonomik ekosistem için bir travmadır.

Peki aile işletmelerinin ömrünü uzatmak için neler yapılabilir? Aslında bunun sihirli bir formülü yok ve aile işletmelerinin ömrünü uzatmak için uygulanabilecek stratejiler her işletmeye göre farklılık gösterir. Ancak, araştırmalar kurumsallaşma, nesiller arası geçiş planlaması, dijital dönüşüm, sürdürülebilir iş modelleri oluşturma, risk yönetimi planlaması ve borsada işlem gören aile işletmeleri için kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlama gibi stratejilerin aile işletmelerinin ömrünü uzatmada ön plana çıktığını gösteriyor. Bunların arasında en fazla öne çıkansa şüphesiz ülkemizde de aile işletmesi denince akla ilk gelen ve devamlılığı belli kişilerin varlığına bağlı olmayan bir ‘sistem’ oluşturma anlamına gelen kurumsallaşmadır. Kurumsallaşma aynı zamanda kurumsal yönetim sürecine geçişin de bir nevi önkoşulu sayıldığı için ve belki ülkede sürekli bir sistem arayışı içinde olmanın getirdiği ihtiyaçtan dolayı da Türkiye’ de aile işletmeleri alanında yapılan birçok çalışmanın konusu olmuştur. Yurtdışında ise özellikle batı dünyasında kurumsallaşma genelde profesyonelleşme olarak algılanır. Ne var ki, son 20 yılda yapılan güncel araştırmalar adı ister kurumsallaşma ister profesyonelleşme olsun bu iki stratejinin de aile işletmelerinin devamı için sanıldığı kadar önemli olmadığını su yüzüne çıkardı. Aile işletmelerinin ömrüne etki eden en önemli faktörlerden birisinin işletme sahibi aile bireylerinin sosyo-duygusal refahının yüksekliği olduğu (socio-emotional wealth) anlaşıldı.  

Sosyo-duygusal refah, aile işletmelerinde ekonomik olmayan gelirleri vurgulamak için kullanılan bir kavramdır. Bu yaklaşım aile üyelerinin işletmeyle ilgili karar verirken birincil kaygısının işletmenin ekonomik olmayan yönlerinden elde ettikleri faydayı korumak veya artırmak olduğunu savunur. Bunlar, aile üyelerinin işletmeden edindikleri kimlik duygusu, gelecek kuşaklar ve çalışanlar üzerindeki otoriteleri, iş kurmuş veya geliştirmiş olmanın gururu, aile hanedanlığını sürdürme isteği, işletme sahibi olmanın getirdiği sosyal statü ve prestij, iş üzerindeki kontrol, gelecek kuşaklara iş devredecek olmanın mutluluğu ve aile üyelerinin refahını gözetme gibi faydalardır. Bu bağlamda, bir aile işletmesi sahibi değeri 1 milyon dolar eden işletmesini 3 milyon dolara satın almak isteyen aile dışı bir aktöre şirketini satmak istemeyebilir. Ekonomik açıdan son derece irrasyonel olan bu karar aile işletmesi sahibi için son derece mantıklıdır; çünkü aile işletmelerinde diğer işletmelerden farklı olarak hissedar aile üyeleri çoğu zaman işletmenin finansal olmayan yönleri veya “duygusal refahları” üzerinden motive olmaktadır. Bu bağlamda günümüzde hala aile işletmesi sahiplerinin sosyo-duygusal refahlarını arttıran faktörler ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Şaşırtıcı olan ise mevcut işletmelerinin yüzde 96’sı aile işletmelerinden oluşan Türkiye’ de kurumsallaşmaya bu kadar odaklanılırken, sosyo-duygusal refah konusu ile ilgili hemen hemen hiçbir araştırma yapılmamış olmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Aile işletmelerinin iki yüzü

Aile işletmelerinin işletmeye benzersiz ve taklit edilemez bir rekabet avantajı sağlayan aile unsurunun olumlu yönlerinden faydalanmak ve olumsuz yönlerini mümkün olduğunca azaltmak için diğer işletmelere göre daha uyanık ve daha dikkatli olmaları şarttır

Başarılı restoran nasıl olunur?

Her yeni girişimde olduğu gibi, restoran işletmeciliğinde de hedef müşteri kitlesinin tanımlanması her işin başıdır. Hedef kitlenin belirlenmesi restoranın nasıl bir konsepte sahip olacağını da belirler

Türkiye'de gastro-girişimcilik

Çok iyi bir şef olabilirsiniz ve yemek yapmadaki yeteneklerinizi kullanarak kendinizce harika olduğunu düşündüğünüz menüler oluşturabilirsiniz; ancak iyi yemek maalesef her zaman ekonomik değer yaratmayabiliyor.

"
"