04 Ağustos 2024

Sağlıkta anadili konusu

Anadili İspanyolca olan ve yeterli İngilizceye sahip olmayan 114 hastanın önemli bir bölümü tedavi sonrasında uygun bir bakım alamamış. Birçoğunda psikolojik problemlerin yanında yeterli besine ulaşamama gibi problemler de ortaya çıkmış

Son günlerde ilgimi çeken iki makale aynı konuyu araştırmakta ve benzer sonuçlara ulaşmaktaydı. Her iki çalışmada da yaşadıkları ülkede konuşulan dili bilmeyen bireylerin aldıkları sağlık hizmetindeki olumsuzluklar incelenmiş.

İlk çalışma Boston'da bulunan Harvard Üniversitesi'nden yayımlanmış. Bu çalışmada yer alan travma ve yanık hastalarının tedavi sonrası yaşadıkları sorunlar incelenmiş. Anadili İspanyolca olan ve yeterli İngilizceye sahip olmayan 114 hastanın önemli bir bölümü tedavi sonrasında uygun bir bakım alamamış. Birçoğunda psikolojik problemlerin yanında yeterli besine ulaşamama gibi problemler de ortaya çıkmış. Yazarlar bu hasta grubunun daha düşük sosyo-ekonomik kesimlerden geldiğine, kültür ve dil engelinin durumu zorlaştırdığına da dikkat çekiyorlar (1).

İkinci çalışmada ise pediatrik yoğun bakım tedavisi gerektiren 6.802 çocuk incelenmiş. Bu çalışma da ABD'den ve bu çocukların tamamının da ana dili İngilizce değil. Çoğunluğunun ana dili İspanyolca olmakla birlikte önemli bir kısmı da Arapça ve Çince gibi kökenlere sahip.

Bu çocukların toplumun geri kalanına göre daha karmaşık tıbbi sorunlarının olduğu ve yoğun bakımdaki ölüm oranlarının da benzerlerinden fazla olduğu saptanmış. Bununla birlikte yoğun bakımda kalış süreleri ve organ yetmezliği gibi sorunların da hep kötü yönde olduğu görülmüş (2).

Her iki çalışmada da incelenen hastalarda anadil bariyerinin sağlık hizmetlerine olumsuz olarak yansıdığı görülüyor.

Anadilinde sağlık yıllardan beri Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) de gündeminde olmuştur. Bizdeki yabancı dil İspanyolca değil de Kürtçe olduğundan bu durum bazı kesimlerce kabul edilemez olarak görülüyor.

Hekim ve hastası arasında geçen konuşmalar sırdır. Bu konuşmaların bir tercüman aracılığıyla yapılması gizliliğin açık ihlalidir. Bir kadın cinsel sorunlarını, bir mahkûm işkencede yaşadıklarını tercüman aracılığıyla nasıl ve ne kadar anlatabilir? Anadilinin gerekliliğini savunan TTB hep Kürtçülükle suçlanmış, saldırılara uğramıştır. Oysa yıllar, başka birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da hekimleri haklı çıkardı. Bu sorunun çözüldüğünü söylemek zor ama kısıtlı da olsa ilerleme sağladığımız söylenebilir.

Bu günlere kolaylıkla da gelinmedi: 2009 yılında ülkede gelişen "Kürt sorununa çözüm" duygularının yükseldiği "demokratik açılım" sözlerinin dillerden düşmediği dönemde Diyarbakır'da Mezopotamya Tıp Günleri'nin yapılacağı duyuruldu. Uluslararası katılımlı olan bu kongrenin dili Türkçe, İngilizce ve Kürtçe olarak belirlenmişti.

Bu kongreye o zaman İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı olan ben, TTB Başkanı olan Gençay Gürsoy ve Türk Cerrahi Derneği Başkanı olan Cem Terzi de katılmaktaydı. Daha kongre başlamadan basında saldırılar başlamıştı. "Tıpta Bölücülük, Kürtçe Tıp Kongresi" başlığını taşıyan haber şöyle devam ediyordu: "Diyarbakır Tabip Odası 'Mezopotamya Tıp Günleri Kongresi' adı altında bir etkinlik düzenlemiş bulunuyor. Bu etkinliğin 22-24 Ekim günleri arasında Diyarbakır'da yapılacağı ve kongre dilinin Kürtçe olacağı yolunda açıklamalar yapıldı. Amaç tıpla ilgili bir çalışma yapmak değil, doğrudan doğruya Türkiye'deki Kürt varlığını dünya kamuoyuna kabul ettirmeye çalışmak ve bölücü propaganda yapmaktır."

Bu kongreye katılım nedeni ile köklü bir üniversitemizin genel cerrahi anabilim dalı akademik kurulu oy birliği ile bir mektup kaleme almış ve şöyle demişti: "Adı geçen toplantı, yeri ve kullanılan diller açısından günümüz koşulları da dikkate alındığında bilimsel bir toplantı olmaktan çok provokatif bir uygulama olarak görülmektedir. Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve Türk Cerrahi Derneği Başkanı'nın bu tür bir provokasyona destek vermeleri hiçbirimiz tarafından makul ve mazur görülememektedir."

O günlerden sonra biraz ilerleme kaydetmiş olsak da istenilen yere gelmeye daha çok var gibi gözüküyor. En azından Kürtçe sınırlı da olsa belirli kesimlerde kabul görmeye başladı. TTB anadilinde sağlığı savunmaya devam ediyor.


1. Antunez AG etal. Understanding and asisting the recovery of non-English speaking trauma survivors. Journal of the American College of Surgeons, 2024.

2. Pilarz MS, Bleed E, Rodriguez VA, et al. Medical complexity, language use, and outcomes in the pediatric ICU. Pediatrics. 2024 Jun 1;153(6).

A. Özdemir Aktan kimdir?

A. Özdemir Aktan, Ankara'da doğdu. İlkokulu Rize'de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.

1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.

!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988'de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.

Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.

İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2014 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.

Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.

Evli ve iki çocuk babası.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ambulans ve biz

Ambulansların bildiğimiz anlamda acil hasta taşımaya başlaması 1487 yılına kadar gidiyor. İspanyollar tarafından atlı arabalarla başlatılan bu uygulama askeri alanda olurken, sivillere yönelik ambulans uygulanması için 19. yüzyılın ortalarını beklemek gerekmiş. 20. yüzyıldan itibaren de motorlu ambulanslar devreye girmiş. İkinci dünya savaşı ile birlikte helikopter ambulanslar da ortaya çıkmış

Cerrahi hatalar önlenebilir mi?

Sigorta sistemimizi kolayca değiştiremeyeceğimiz malum ama daha şeffaf davranmaya çalışabiliriz. Öncelikle oluşan hataların sadece hekimin değil sistemin sorunu olduğunu da görmeliyiz

Robotlar gelişirken ellerimize ne olacak?

Gün gelir başparmak şimdiki gücünü kaybedip gerilemeye başlar mı? Böyle bir şey olacaksa en az bir milyon yıl lazım, endişelenmeye gerek yok.

"
"